OTANT�K TA�

Metafizik

V MAKALELER
METAFİZİK
Fiyatı      :      TL
[dpsc_display_product]
Ürünün Özellikleri
  • BİLGİ
  • METAFİZİK

Metafizik

Metafizik, doğaötesi, doğaötesel1, duyularla kavranamaz olan, doğaötesi bir özelliği bulunan, doğaötesiyle ilgili2, duyularla

METAFİZİK

METAFİZİK

kavranamayan varlıkları konu edinen felsefe, fizikötesi, akıl ve sezgiyle sağlanan bilgiyi araştıran, inceleyen, tanrısal öz üzerine düşünen felsefe3 olarak tanımlanmıştır. “Fizik bilimlerinin ötesinde kalan”4 diye de tarif edilir. ‘Bergson’a göre, araştıran ve bilgi ortaya koyan pozitif bilimin karşısında metafizik, ‘iç deney’e dayalı ve mutlağa götüren bir bilme etkinliğidir.5 ‘Metafizik nedir?’ sorusu ile ilgili ‘metafizik’ terimine, önceden bir anlam vermeksizin ve ona olumlu ya da olumsuz bir değer yüklemeksizin, metafiziğin bir felsefe terimi -diyalektik, yöntem, bilim gibi- olduğu düşüncesine dayanarak, kullanıldığı çeşitli anlamlar çerçevesinde ele alarak araştırmak gerekir.6 ‘Rene Guenon’, ‘Metafizik’in yap ılış şekli itibariyle kelimesi kelimesine ‘tabiat ötesinde’ manas ına geldiğini ifade etmektedir.

‘Tabiat'(fizik) kelimesini daima eskiler nazarında sahip olduğu manada, yani bütün yönleriyle ‘tabiat ilmi’ manasında anlıyoruz. ‘Fizik’ tabiat alanına ait olan her şeyin incelenmesi demektir. Metafizikle ilgili olan şey ise tabiat ötesinde oland ır.7 Yine ‘Rene Guenon’a göre ilim, akli, nazari, daima dolaylı ve akis yoluyla elde edilen bir bilgi iken metafizik, akıl-üstü bir bilgidir, sezgiye dayanır(kalbi) ve doğrudan doğruyadır.
Metafizik’in felsefe’nin bir dalı olduğu ve Aristoteles’in bu alana ismini verdiği, yüzyıldan bu yana metafiziğin konusu olmayan konular ın, metafizik içine dâhil edildiği belirtilmektedir. Metafizik kelimesinin kaynağı, Eski Yunan filozofu Aristoteles’in Fizik ismi verilen bir seri kitabından gelmektedir. Bu seri kitabındaki bazı çalışmalar Fizik’ten hemen sonra yer almıştır. Bu çalışmalar felsefi sorgulama ile ilgilidir. sebeple bu kitaplara “ta meta ta fizika” yani “fizik ile ilgili kitaplardan sonra gelen kitaplar” ismi verilmiştir. Bu ‘metafizik’ kelimesinin kaynağıdır.
Metafizikle ilgili çe şitli tanımlar, düşünceler ortaya koyulmuş bilim insanlar ınca.
‘Martin Heidegger’ şunları ifade etmektedir: ‘Her halde insan şu veya bu şekilde metafizik olarak kuşat ılmıştır.’10
‘Henri Bergson’, pozitif bilimin her şeyden önce sembollerle çalıştığını, hatta en somut tabii bilimlerin, yani hayatla ilgili olanların bile kendilerini yaşayan varlıkların görülebilir formuyla, onların organları, anatomik unsurlarıyla sınırladığını ifade eder. Bu formlar arasında karşılaştırmalar yaparak, girift olanı daha basit olana dönüştürüp, hayatın işleyişini, sadece onun görülebilir sembolü olan şeyde incelerler. Bir gerçekliğe, onu göreli olarak bilmek yerine mutlak bir biçimde sahip olmanın bir yolu varsa, ona dışardan çeşitli zaviyelerden bakmak yerine, onun içine yerleşmenin, analiz etmek yerine sezgiye sahip olmanın, sonuç olarak onu herhangi bir anlatıma, tercümeye, sembolik temsile gerek kalmaksızın kavramanın imkânı varsa eğer, işte metafizik tam da bu anlama gelir Bergson’a göre. O, metafiziğin sembolleri terk eden, onlardan vazgeçmeyi iddia eden bilim olduğuna inanır.11
‘Descartes’e göre fizik, maddi dünyaya manevi dünyayı da ekleyerek, bütün tabiat ilmini kapsamaktadır.12 Dolayısıyla, ‘Descartes’in o meşhur vecizesi; ‘düşünüyorum, hissediyorum, algılıyorum; öyleyse varım’a genişletilmeliydi belki de.13
Descartes’in felsefeyi tarif ettiği cümle şudur: ‘Bütün felsefe bir ağaç gibidir: kökleri metafizik, gövdesi fizik, bu gövdeden çıkan dallar da öteki ilimlerdir, onlar da başlıca üçe irca edilebilir: tıp, mihanik ve ahlak. Burada kastettiğim ahlak, öteki ilimlerin tam bir bilgisini isteyen ve bilgeliğin en son basamağı olan en yüksek ve en tam ahlakt ır.’14
Francis Bacon, metafiziği “ilk felsefe”den ayırıp, onu, “form ve amaç nedenini” araştıran bir doğa bilimi olarak tarif etmiştir.15

 

1.2.METAFİZİK’İN TARİHSEL GELİŞİMİ

 

Metafizik’in tarihsel gelişimi ile ilgili olarak uzunca bir geçmiş yazılabilir. Ancak özet olarak ifade etmek gerekirse: Metafizik, Aristoteles’in yapıtları düzenlenirken ilk olarak belirtilmiştir. O zamanlar ilk felsefeden yani “varlık olmak bakımından varlık” ve “varlığa özü gereği ait olan ana nitelikler“den bahseden bölüme ad ını vermişlerdir. Ortaçağ‘a gelindiğinde ‘metafizik’teki ‘fizik’ do ğa olarak, ‘meta’ da ‘öte’ (trans) olarak anlaşılmıştır. Ve ‘metafizik’ doğayı aşan, doğadan varlıkça ve değerce üstün olanların araştırılması anlamına gelmiştir. Varlıklar -değerce- üstün olandan değersiz olana doğru bir sıra içinde olduğu ve bu üstün alanının araştırılması “do ğa-üstü” anlamı verilen ‘metafizik’e bırak ıldığı anlaşılmaktad ır. Kavrama ortaçağ’daki bu yükleme, daha sonraki dönemlerde de etkisini sürdürmüştür.

  1. yüzyılda Hobbes, metafiziğin ‘nedenler‘i araştırdığı görüşünü eleştirmiştir. Ona göre ‘neden’ yalnızca madde ile ilgilidir. Buradan, onun ‘metafizik’i “doğaötesi” olarak anlamland ırdığını anlıyoruz. Berkeley, nedenlerin, cisimsel olmayan şeylerin, şeylerin var oluşunun araştırılmasını ‘metafizik’e bırak ır. Kant, bu bilimin olanaklılığı ve nasıllığı üzerinde durur. Vardığı sonuç, ‘metafizik’ denilebilecek bir bilimin olabileceği ve bunun “sentetik a priori” önermelerden oluşması gerektiğidir.
  2. yüzyılda Fichte, metafizik ile felsefeyi ayn ı sayar ve metafiziği deneylerin temeline ilişkin öğreti olarak aç ıklar. Engels’te ise metafizik bir “dü şünüş biçimi” ve “açıklama yöntemi”dir. O, metafiziğe olumsuz bir anlam yükler ve bu yükleme ile o 20. yüzyılda metafiziğe olumsuz bakan tutuma kaynaklık edecektir. Metafizikle ilgili Dilthey, deneyin göreliliği nedeniyle onu bilim olarak kabul etmez de büsbütün yadsımaz da. 19. yüzyılda bilimlerde sağlanan gelişmeyle birlikte metafizik, bilimin dışında fakat sanatın ve/veya dinin yanında görülmeye başlanmıştır.
  3. Yüzyıl’da Heidegger, düşünmenin düşünürce olabilmesi için yalnızca varlıktan çıkarak etkinliğini sürdürmesi gerekir demiştir. Bu şekilde ortaya çıkan metafizik, giderek her alanda etkili bir düşünüş olarak kendini göstermiş ve uzun süre etkili olmuştur. Heidegger, varlığın kendini iki tarzda ola getirdiğini söyler: “metafizik düşünme” ve “düşünürce düşünme”. Heidegger, metafizik düşünüşün aşılması ve düşünmeye geçilmesini savunur. Metafizik düşünüş zamanı gelince yerini özlü düşünmeye bırakacaktır. Metafiziği bilimden ayıran soru şudur: “neden hep varolan var da hiç yok?” Heidegger, hiç’e ilişkin soruyu olumlar, hatta bilimi bu soruyu sormamış olmasından dolayı yadırgar.

Bergson‘a göre, zekâ ile bilim ve mekanik; sezgi ile metafizik alanına dair önermeler oluşturulabilir. Dolayısıyla, Bergson’da metafizik bilme ve bilmeyle ilgili bir konu olarak karşımıza çıkar. Bergson, pozitif bilimin kar şısına metafiziği yerleştirir. Metafizikte kullanılacak bilme yolu “sezgi” olarak kendini gösterir. Sezginin nesnesi “süre” ya da “içsüre”dir. Sezgi yoluyla bilgi edinmek istenildiğinde kendi kişiliğimize yönelmemiz gerektiğini belirtmiştir. Bergson felsefeyi zekânın sınırlarını aşan bir etkinlik olarak ifade etmiştir. Ona göre felsefede kullanılması gereken bilme yetisi sezgidir. Bergson, zekânın yerine sezginin geldiği yeni bir metafizik kurma çabasındadır. Bergson’un ‘metafizik’i felsefeyle neredeyse eşanlamlı kullandığı görülür. Ona göre metafiziğin özel yöntemi sezgi, sezginin nesnesi de süredir ve metafizik, mutlak olanı tanımayı sağlayan bilgi alanıdır. Ayrıca Bergson’da metafiziğin varlık ve varolanla ilgili olmadığı da görülür.17

Metafizik

V MAKALELER
METAFİZİK
Fiyatı      :      TL
Ürünün Özellikleri
  • BİLGİ
  • METAFİZİK
[dpsc_display_product]
Ürün Açıklaması Video Tanıtım Yorumlar

Metafizik

Metafizik, doğaötesi, doğaötesel1, duyularla kavranamaz olan, doğaötesi bir özelliği bulunan, doğaötesiyle ilgili2, duyularla

METAFİZİK

METAFİZİK

kavranamayan varlıkları konu edinen felsefe, fizikötesi, akıl ve sezgiyle sağlanan bilgiyi araştıran, inceleyen, tanrısal öz üzerine düşünen felsefe3 olarak tanımlanmıştır. “Fizik bilimlerinin ötesinde kalan”4 diye de tarif edilir. ‘Bergson’a göre, araştıran ve bilgi ortaya koyan pozitif bilimin karşısında metafizik, ‘iç deney’e dayalı ve mutlağa götüren bir bilme etkinliğidir.5 ‘Metafizik nedir?’ sorusu ile ilgili ‘metafizik’ terimine, önceden bir anlam vermeksizin ve ona olumlu ya da olumsuz bir değer yüklemeksizin, metafiziğin bir felsefe terimi -diyalektik, yöntem, bilim gibi- olduğu düşüncesine dayanarak, kullanıldığı çeşitli anlamlar çerçevesinde ele alarak araştırmak gerekir.6 ‘Rene Guenon’, ‘Metafizik’in yap ılış şekli itibariyle kelimesi kelimesine ‘tabiat ötesinde’ manas ına geldiğini ifade etmektedir.

‘Tabiat'(fizik) kelimesini daima eskiler nazarında sahip olduğu manada, yani bütün yönleriyle ‘tabiat ilmi’ manasında anlıyoruz. ‘Fizik’ tabiat alanına ait olan her şeyin incelenmesi demektir. Metafizikle ilgili olan şey ise tabiat ötesinde oland ır.7 Yine ‘Rene Guenon’a göre ilim, akli, nazari, daima dolaylı ve akis yoluyla elde edilen bir bilgi iken metafizik, akıl-üstü bir bilgidir, sezgiye dayanır(kalbi) ve doğrudan doğruyadır.
Metafizik’in felsefe’nin bir dalı olduğu ve Aristoteles’in bu alana ismini verdiği, yüzyıldan bu yana metafiziğin konusu olmayan konular ın, metafizik içine dâhil edildiği belirtilmektedir. Metafizik kelimesinin kaynağı, Eski Yunan filozofu Aristoteles’in Fizik ismi verilen bir seri kitabından gelmektedir. Bu seri kitabındaki bazı çalışmalar Fizik’ten hemen sonra yer almıştır. Bu çalışmalar felsefi sorgulama ile ilgilidir. sebeple bu kitaplara “ta meta ta fizika” yani “fizik ile ilgili kitaplardan sonra gelen kitaplar” ismi verilmiştir. Bu ‘metafizik’ kelimesinin kaynağıdır.
Metafizikle ilgili çe şitli tanımlar, düşünceler ortaya koyulmuş bilim insanlar ınca.
‘Martin Heidegger’ şunları ifade etmektedir: ‘Her halde insan şu veya bu şekilde metafizik olarak kuşat ılmıştır.’10
‘Henri Bergson’, pozitif bilimin her şeyden önce sembollerle çalıştığını, hatta en somut tabii bilimlerin, yani hayatla ilgili olanların bile kendilerini yaşayan varlıkların görülebilir formuyla, onların organları, anatomik unsurlarıyla sınırladığını ifade eder. Bu formlar arasında karşılaştırmalar yaparak, girift olanı daha basit olana dönüştürüp, hayatın işleyişini, sadece onun görülebilir sembolü olan şeyde incelerler. Bir gerçekliğe, onu göreli olarak bilmek yerine mutlak bir biçimde sahip olmanın bir yolu varsa, ona dışardan çeşitli zaviyelerden bakmak yerine, onun içine yerleşmenin, analiz etmek yerine sezgiye sahip olmanın, sonuç olarak onu herhangi bir anlatıma, tercümeye, sembolik temsile gerek kalmaksızın kavramanın imkânı varsa eğer, işte metafizik tam da bu anlama gelir Bergson’a göre. O, metafiziğin sembolleri terk eden, onlardan vazgeçmeyi iddia eden bilim olduğuna inanır.11
‘Descartes’e göre fizik, maddi dünyaya manevi dünyayı da ekleyerek, bütün tabiat ilmini kapsamaktadır.12 Dolayısıyla, ‘Descartes’in o meşhur vecizesi; ‘düşünüyorum, hissediyorum, algılıyorum; öyleyse varım’a genişletilmeliydi belki de.13
Descartes’in felsefeyi tarif ettiği cümle şudur: ‘Bütün felsefe bir ağaç gibidir: kökleri metafizik, gövdesi fizik, bu gövdeden çıkan dallar da öteki ilimlerdir, onlar da başlıca üçe irca edilebilir: tıp, mihanik ve ahlak. Burada kastettiğim ahlak, öteki ilimlerin tam bir bilgisini isteyen ve bilgeliğin en son basamağı olan en yüksek ve en tam ahlakt ır.’14
Francis Bacon, metafiziği “ilk felsefe”den ayırıp, onu, “form ve amaç nedenini” araştıran bir doğa bilimi olarak tarif etmiştir.15

 

1.2.METAFİZİK’İN TARİHSEL GELİŞİMİ

 

Metafizik’in tarihsel gelişimi ile ilgili olarak uzunca bir geçmiş yazılabilir. Ancak özet olarak ifade etmek gerekirse: Metafizik, Aristoteles’in yapıtları düzenlenirken ilk olarak belirtilmiştir. O zamanlar ilk felsefeden yani “varlık olmak bakımından varlık” ve “varlığa özü gereği ait olan ana nitelikler“den bahseden bölüme ad ını vermişlerdir. Ortaçağ‘a gelindiğinde ‘metafizik’teki ‘fizik’ do ğa olarak, ‘meta’ da ‘öte’ (trans) olarak anlaşılmıştır. Ve ‘metafizik’ doğayı aşan, doğadan varlıkça ve değerce üstün olanların araştırılması anlamına gelmiştir. Varlıklar -değerce- üstün olandan değersiz olana doğru bir sıra içinde olduğu ve bu üstün alanının araştırılması “do ğa-üstü” anlamı verilen ‘metafizik’e bırak ıldığı anlaşılmaktad ır. Kavrama ortaçağ’daki bu yükleme, daha sonraki dönemlerde de etkisini sürdürmüştür.

  1. yüzyılda Hobbes, metafiziğin ‘nedenler‘i araştırdığı görüşünü eleştirmiştir. Ona göre ‘neden’ yalnızca madde ile ilgilidir. Buradan, onun ‘metafizik’i “doğaötesi” olarak anlamland ırdığını anlıyoruz. Berkeley, nedenlerin, cisimsel olmayan şeylerin, şeylerin var oluşunun araştırılmasını ‘metafizik’e bırak ır. Kant, bu bilimin olanaklılığı ve nasıllığı üzerinde durur. Vardığı sonuç, ‘metafizik’ denilebilecek bir bilimin olabileceği ve bunun “sentetik a priori” önermelerden oluşması gerektiğidir.
  2. yüzyılda Fichte, metafizik ile felsefeyi ayn ı sayar ve metafiziği deneylerin temeline ilişkin öğreti olarak aç ıklar. Engels’te ise metafizik bir “dü şünüş biçimi” ve “açıklama yöntemi”dir. O, metafiziğe olumsuz bir anlam yükler ve bu yükleme ile o 20. yüzyılda metafiziğe olumsuz bakan tutuma kaynaklık edecektir. Metafizikle ilgili Dilthey, deneyin göreliliği nedeniyle onu bilim olarak kabul etmez de büsbütün yadsımaz da. 19. yüzyılda bilimlerde sağlanan gelişmeyle birlikte metafizik, bilimin dışında fakat sanatın ve/veya dinin yanında görülmeye başlanmıştır.
  3. Yüzyıl’da Heidegger, düşünmenin düşünürce olabilmesi için yalnızca varlıktan çıkarak etkinliğini sürdürmesi gerekir demiştir. Bu şekilde ortaya çıkan metafizik, giderek her alanda etkili bir düşünüş olarak kendini göstermiş ve uzun süre etkili olmuştur. Heidegger, varlığın kendini iki tarzda ola getirdiğini söyler: “metafizik düşünme” ve “düşünürce düşünme”. Heidegger, metafizik düşünüşün aşılması ve düşünmeye geçilmesini savunur. Metafizik düşünüş zamanı gelince yerini özlü düşünmeye bırakacaktır. Metafiziği bilimden ayıran soru şudur: “neden hep varolan var da hiç yok?” Heidegger, hiç’e ilişkin soruyu olumlar, hatta bilimi bu soruyu sormamış olmasından dolayı yadırgar.

Bergson‘a göre, zekâ ile bilim ve mekanik; sezgi ile metafizik alanına dair önermeler oluşturulabilir. Dolayısıyla, Bergson’da metafizik bilme ve bilmeyle ilgili bir konu olarak karşımıza çıkar. Bergson, pozitif bilimin kar şısına metafiziği yerleştirir. Metafizikte kullanılacak bilme yolu “sezgi” olarak kendini gösterir. Sezginin nesnesi “süre” ya da “içsüre”dir. Sezgi yoluyla bilgi edinmek istenildiğinde kendi kişiliğimize yönelmemiz gerektiğini belirtmiştir. Bergson felsefeyi zekânın sınırlarını aşan bir etkinlik olarak ifade etmiştir. Ona göre felsefede kullanılması gereken bilme yetisi sezgidir. Bergson, zekânın yerine sezginin geldiği yeni bir metafizik kurma çabasındadır. Bergson’un ‘metafizik’i felsefeyle neredeyse eşanlamlı kullandığı görülür. Ona göre metafiziğin özel yöntemi sezgi, sezginin nesnesi de süredir ve metafizik, mutlak olanı tanımayı sağlayan bilgi alanıdır. Ayrıca Bergson’da metafiziğin varlık ve varolanla ilgili olmadığı da görülür.17