OTANT�K TA�

Psikolojik ( Ruhsal ) Hastalıklar

V MAKALELER
PSİKOLOJİK HASTALIKLAR
Fiyatı      :      TL
[dpsc_display_product]
Ürünün Özellikleri
  • BİLGİ
  • PSİKOLOJİK HASTALIKLAR

Psikolojik ( Ruhsal ) Hastalıklar

Kur’ân’ ın insanlara gönderilmesinin temel bir sebebi de hiç kuşkusuz psikolojik (ruhsal) hastalıklara şifa olmasıdır. Bu nitelik Kur’ân’ ın bir çok âyetlerinde ifade edilmektedir.

PSİKOLOJİK HASTALIKLAR

PSİKOLOJİK HASTALIKLAR

Kur’ân’ ın indiği Arap toplumu, insanlık tarihi açısından vahşet ve cehâletin yaşandığı karanlık bir dönemdir. Her türlü zulüm, ahlâksızlık fitne ve fesadın çokça boy gösterdiği böyle bir dönemde, insanlar çaresizlikten tükenip çıkmaza girmiş, stres, bunalım, buhran ve ızdıraplar içerisinde yuvarlanıp yok olmakta iken, Kur’ân’ ın aydınlık nuru, peyder pey yansıyarak herkesi kuşatmaya başlamıştır. Kısa bir zaman içerisinde o vahşi ve kaba insanlar, Kur’ân’ın nuruyla en medenî milletlere medeniyet dersinde muallimlik vazifesini üstlenmişlerdir.
Kur’ân, Arapların nefislerinde büyük bir etki oluşturmuştur. Onların şahsiyetlerini, ahlâklarını, davranışlarını ve yaşamlarının stilini bütünüyle değiştirmiştir. Onlardan idealist, örnek şahsiyet ve öz değerlerine sahip yüksek seciyeli, birbirlerine karşı vahdet ve disiplin oluşturan, birbirlerine destek sağlayan bir toplum vücûda getirmiş ve bu toplum, o zamanlarda iki büyük süper güç olan Rum ve Farslıları bozguna uğratmış, dünyanın bir çok bölgesini istila ederek oralarda İslam’ın yayılmasını sağlamıştır.
Modern toplumların fertlerinin iyi bir vatandaş olmalarını sağlamak gayesiyle gelişim, öğrenim ve rehberlikleri için eğitim ve öğretim sahalarında harcadıkları büyük gayretlere rağmen, iyi bir vatandaş olma hususundaki bu gayretler arzu edilecek ölçüde bir netice vermemiştir. Bütün bu toplumlardaki yaygın bir şekilde işlenen suç ve sapıklıklar, çağdaş terbiye metodlarının başarısızlıklarını ve iyi vatandaş yetiştirmedeki çaresizliklerinin bir göstergesi olmaktadır.
Kişilik sorunu olup ruhsal bakımdan rahatsız fertlerin tedavileri hususunda psikoterapide büyük çabalar sarf edilmiş, bu sahada çeşitli metodlar ortaya atılmış, ancak bütün bu çalışmaların ruhsal hastalıkları nihayete erdirme veya tamamen bunlardan kurtulma hususunda arzu edilen başarıyı gerçekleştirememiştir. Bazı etüdler psikanalitik yolla ruhsal tedavi görenlerin yaklaşık olarak %60- %64 oranında iyileştiğini ortaya koymuştur. Bu orandaki bir iyileşme herhangi bir psikoterapik tedavi görmeden ruhsal hastaların kendi kendilerine hastalıklarından %44-%66 arasındaki bir oranda kurtulduklarını göz önüne aldığımızda, bunun arzu edilen bir oran olmadığını görürüz. Buna psikoterapik tedavi gördükten sonra durumları tekrar kötüleşen bir takım hastaları da ilave etmek lazımdır. Başka etüdlerde herhangi bir psikoterapik tedavi imkanı bulamayan kapalı toplumlardaki ruhsal rahatsızlığı olan hastaların iyileşmesinin psikoterapik tedavi görerek iyileşen fertlere eşit olduğunu ortaya koymuştur. Aynı şekilde etüdler, psikolojik bakımdan tedavi olan hastalarının bir kısmının sonradan daha da kötüye gittiğini ortaya koymuştur.
Günümüz modern dünyasında: çocuk ishali, verem, difteri, tifo gibi hastalıklar ortadan kalkarken ve ölümde azalırken, akıl hastalıklarının sayısı artıyor. Bazı memleketlerde tımarhanelerde göz altında bulundurulan delilerin sayısı hastanelerdeki bütün öteki hastaların sayısını aşıyor. Deliliğin yanı sıra sinir dengesizliği de çoğalıyor. Bu bireylerin mutsuzluluğunda, aile ocaklarının yıkılmasında en etkili unsurlardan biridir. Belki bu ruh bozukluğu medeniyet için tıbbın özellikle meşgul olduğu mikroplu hastalıklardan daha tehlikelidir.
Son zamanlardaki tüm bu olumsuz gelişmeler ve üzücü tabloların sayısı artarken, diğer yandan da ümit verici bir takım araştırmaların sonucu herkesi ibrete ve dikkate davet etmektedir. Çünkü bir kısım psikolog ve psikiyatristler arasında yeni yeni ruhsal sağlık ve ruhsal hastalıkların tedavisinde dinîn önemini vurgulayan bazı görüşlerin ortaya çıktığını müşâhede etmekteyiz.
Yapılan araştırmalar da, Allah’a iman da harika bir güç olduğu ve dindar insana yaşamın zorluklarını göğüslemede ruhsal büyük bir aktivite verdiği, maddenin ön planda tutulduğu, maddi kazanç yüzünden kendisini dehşetli yarışların peşinde sürüklediği bu modern çağda yaşayan bir çok insanın muzdarip olduğu stresten sakındırdığı tespit edilmiştir.Çağdaş insana buhran ve gerginliği yaşatan, onu strese iten, psikolojik rahatsızlığa sürükleyen bir çok nedenden dolayı, insan her zaman ruhsal bir gıdaya muhtaçtır.

Buna çağrıda bulunan çağdaş Amerikalı filizof ve psikolog William James bu konuda şunları söylemektedir: “Stresin en büyük tedavisi şüphesiz imandır.” Aynı şekilde ” İman, kişinin yaşamasına yardımcı olmak üzere kendisine çokça lazım olan bir güç kaynağıdır, onun kaybedilmesi yaşamın zorluklarına karşı direnç gücünü kaybetmektir.” Yine ” Bizimle Allah arasında kopmayacak bir bağ vardır. Biz nefislerimizin onun yücelmesi hususunda kullanırsak bütün ideal ve emellerimiz gerçekleşecektir.” Ayrıca ” Okyanusun ıslık çalan devirici dalgaları, onun derinliğindeki dinginliği bozmuyor emniyetini sarsmıyorsa Allah’a imanı köklü olan kişi de sathî ve süreli değişiklikler onun ruh dinginliğini sarsamaz. Dindar kişi strese karşı dayanıklıdır, dengesini devamlı korur. Zamanın getirmesi muhtemel şartlarına karşı koymaya hazırlıklıdır.
Bir psikanalist olan Carl G. Jung ise şunları söylemektedir: ” Geçmiş otuz sene zarfında modern dünyanın çeşitli uluslarından bazı şahıslarla görüşmem vaki oldu. Yüzlerce hastayı tedavi ettim. Ömrünün ikincisini yaşayan yani otuz beş yaşını geçmiş, yaşamında temelde dinî görüşe ihtiyaç problemi olmayan hiç bir hasta görmedim. Şunu söyleyebilirim: bunlardan her biri her asırda yaşayan dinlerin kendi müntesiplerine vermiş oldukları şeyi kaybetmiş olma nedeniyle hastalığın pençesine düşmüş ve bunların gerçek şifaları, ancak yaşamda dinsel görüşüne dönmeleriyle mümkün olmuştur.

 

Amerikalı psikolog Henry Link, imana dönüşifadesine tekabül eden ve Arapça’ya ” el-Avdetu ile’l İman ” şeklinde tercüme edilen kitabında, meslek seçimi ve meslek rehberliği işinde çalışan işçiler üzerinde uzun uzadıya tatbik ettiği psikolojik testlerden, dindar ve ibadet görevini yerinegetiren şahısların hiç bir dinî olmayan veya herhangi bir ibadet görevini yapmayan şahıslardan daha güçlü ve üstün bir şahsiyet performansına sahip oldukları sonucunu elde etmiştir. 

Buna ilave olarak psikolog ve psikiyatristler ile son dönemin bir çok batılı düşünürü çağdaş insanın sorununun; temelde insanın dinî ve ruhsal değerlere olan ihtiyacından kaynaklandığına işaret etmişlerdir. Tarihçi A. Toynbee, son asırda Avrupalıların sorunları esasında ruhsal ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. Bu kendilerine musallat olup sıkıntı çekmelerine neden olan bölünmenin yegane tedavisi, dine dönüştür demektedir.
İman hakikatleri, insan nefsinde olumlu etkiler uyandırmaktadır. Söz konusu, kişinin kendisine karşı güveninin artmasını sağlamakta, sabır ve yaşamın zorluklarına karşı mukavemetini arttırmakta , nefsinde güven ve dinginlik meydana getirmekte, düşünce rahatlığının ortaya çıkmasını sağlamakta ve insana mutluluk hissini vermektedir.

Psikolojik ( Ruhsal ) Hastalıklar

V MAKALELER
PSİKOLOJİK HASTALIKLAR
Fiyatı      :      TL
Ürünün Özellikleri
  • BİLGİ
  • PSİKOLOJİK HASTALIKLAR
[dpsc_display_product]
Ürün Açıklaması Video Tanıtım Yorumlar

Psikolojik ( Ruhsal ) Hastalıklar

Kur’ân’ ın insanlara gönderilmesinin temel bir sebebi de hiç kuşkusuz psikolojik (ruhsal) hastalıklara şifa olmasıdır. Bu nitelik Kur’ân’ ın bir çok âyetlerinde ifade edilmektedir.

PSİKOLOJİK HASTALIKLAR

PSİKOLOJİK HASTALIKLAR

Kur’ân’ ın indiği Arap toplumu, insanlık tarihi açısından vahşet ve cehâletin yaşandığı karanlık bir dönemdir. Her türlü zulüm, ahlâksızlık fitne ve fesadın çokça boy gösterdiği böyle bir dönemde, insanlar çaresizlikten tükenip çıkmaza girmiş, stres, bunalım, buhran ve ızdıraplar içerisinde yuvarlanıp yok olmakta iken, Kur’ân’ ın aydınlık nuru, peyder pey yansıyarak herkesi kuşatmaya başlamıştır. Kısa bir zaman içerisinde o vahşi ve kaba insanlar, Kur’ân’ın nuruyla en medenî milletlere medeniyet dersinde muallimlik vazifesini üstlenmişlerdir.
Kur’ân, Arapların nefislerinde büyük bir etki oluşturmuştur. Onların şahsiyetlerini, ahlâklarını, davranışlarını ve yaşamlarının stilini bütünüyle değiştirmiştir. Onlardan idealist, örnek şahsiyet ve öz değerlerine sahip yüksek seciyeli, birbirlerine karşı vahdet ve disiplin oluşturan, birbirlerine destek sağlayan bir toplum vücûda getirmiş ve bu toplum, o zamanlarda iki büyük süper güç olan Rum ve Farslıları bozguna uğratmış, dünyanın bir çok bölgesini istila ederek oralarda İslam’ın yayılmasını sağlamıştır.
Modern toplumların fertlerinin iyi bir vatandaş olmalarını sağlamak gayesiyle gelişim, öğrenim ve rehberlikleri için eğitim ve öğretim sahalarında harcadıkları büyük gayretlere rağmen, iyi bir vatandaş olma hususundaki bu gayretler arzu edilecek ölçüde bir netice vermemiştir. Bütün bu toplumlardaki yaygın bir şekilde işlenen suç ve sapıklıklar, çağdaş terbiye metodlarının başarısızlıklarını ve iyi vatandaş yetiştirmedeki çaresizliklerinin bir göstergesi olmaktadır.
Kişilik sorunu olup ruhsal bakımdan rahatsız fertlerin tedavileri hususunda psikoterapide büyük çabalar sarf edilmiş, bu sahada çeşitli metodlar ortaya atılmış, ancak bütün bu çalışmaların ruhsal hastalıkları nihayete erdirme veya tamamen bunlardan kurtulma hususunda arzu edilen başarıyı gerçekleştirememiştir. Bazı etüdler psikanalitik yolla ruhsal tedavi görenlerin yaklaşık olarak %60- %64 oranında iyileştiğini ortaya koymuştur. Bu orandaki bir iyileşme herhangi bir psikoterapik tedavi görmeden ruhsal hastaların kendi kendilerine hastalıklarından %44-%66 arasındaki bir oranda kurtulduklarını göz önüne aldığımızda, bunun arzu edilen bir oran olmadığını görürüz. Buna psikoterapik tedavi gördükten sonra durumları tekrar kötüleşen bir takım hastaları da ilave etmek lazımdır. Başka etüdlerde herhangi bir psikoterapik tedavi imkanı bulamayan kapalı toplumlardaki ruhsal rahatsızlığı olan hastaların iyileşmesinin psikoterapik tedavi görerek iyileşen fertlere eşit olduğunu ortaya koymuştur. Aynı şekilde etüdler, psikolojik bakımdan tedavi olan hastalarının bir kısmının sonradan daha da kötüye gittiğini ortaya koymuştur.
Günümüz modern dünyasında: çocuk ishali, verem, difteri, tifo gibi hastalıklar ortadan kalkarken ve ölümde azalırken, akıl hastalıklarının sayısı artıyor. Bazı memleketlerde tımarhanelerde göz altında bulundurulan delilerin sayısı hastanelerdeki bütün öteki hastaların sayısını aşıyor. Deliliğin yanı sıra sinir dengesizliği de çoğalıyor. Bu bireylerin mutsuzluluğunda, aile ocaklarının yıkılmasında en etkili unsurlardan biridir. Belki bu ruh bozukluğu medeniyet için tıbbın özellikle meşgul olduğu mikroplu hastalıklardan daha tehlikelidir.
Son zamanlardaki tüm bu olumsuz gelişmeler ve üzücü tabloların sayısı artarken, diğer yandan da ümit verici bir takım araştırmaların sonucu herkesi ibrete ve dikkate davet etmektedir. Çünkü bir kısım psikolog ve psikiyatristler arasında yeni yeni ruhsal sağlık ve ruhsal hastalıkların tedavisinde dinîn önemini vurgulayan bazı görüşlerin ortaya çıktığını müşâhede etmekteyiz.
Yapılan araştırmalar da, Allah’a iman da harika bir güç olduğu ve dindar insana yaşamın zorluklarını göğüslemede ruhsal büyük bir aktivite verdiği, maddenin ön planda tutulduğu, maddi kazanç yüzünden kendisini dehşetli yarışların peşinde sürüklediği bu modern çağda yaşayan bir çok insanın muzdarip olduğu stresten sakındırdığı tespit edilmiştir.Çağdaş insana buhran ve gerginliği yaşatan, onu strese iten, psikolojik rahatsızlığa sürükleyen bir çok nedenden dolayı, insan her zaman ruhsal bir gıdaya muhtaçtır.

Buna çağrıda bulunan çağdaş Amerikalı filizof ve psikolog William James bu konuda şunları söylemektedir: “Stresin en büyük tedavisi şüphesiz imandır.” Aynı şekilde ” İman, kişinin yaşamasına yardımcı olmak üzere kendisine çokça lazım olan bir güç kaynağıdır, onun kaybedilmesi yaşamın zorluklarına karşı direnç gücünü kaybetmektir.” Yine ” Bizimle Allah arasında kopmayacak bir bağ vardır. Biz nefislerimizin onun yücelmesi hususunda kullanırsak bütün ideal ve emellerimiz gerçekleşecektir.” Ayrıca ” Okyanusun ıslık çalan devirici dalgaları, onun derinliğindeki dinginliği bozmuyor emniyetini sarsmıyorsa Allah’a imanı köklü olan kişi de sathî ve süreli değişiklikler onun ruh dinginliğini sarsamaz. Dindar kişi strese karşı dayanıklıdır, dengesini devamlı korur. Zamanın getirmesi muhtemel şartlarına karşı koymaya hazırlıklıdır.
Bir psikanalist olan Carl G. Jung ise şunları söylemektedir: ” Geçmiş otuz sene zarfında modern dünyanın çeşitli uluslarından bazı şahıslarla görüşmem vaki oldu. Yüzlerce hastayı tedavi ettim. Ömrünün ikincisini yaşayan yani otuz beş yaşını geçmiş, yaşamında temelde dinî görüşe ihtiyaç problemi olmayan hiç bir hasta görmedim. Şunu söyleyebilirim: bunlardan her biri her asırda yaşayan dinlerin kendi müntesiplerine vermiş oldukları şeyi kaybetmiş olma nedeniyle hastalığın pençesine düşmüş ve bunların gerçek şifaları, ancak yaşamda dinsel görüşüne dönmeleriyle mümkün olmuştur.

 

Amerikalı psikolog Henry Link, imana dönüşifadesine tekabül eden ve Arapça’ya ” el-Avdetu ile’l İman ” şeklinde tercüme edilen kitabında, meslek seçimi ve meslek rehberliği işinde çalışan işçiler üzerinde uzun uzadıya tatbik ettiği psikolojik testlerden, dindar ve ibadet görevini yerinegetiren şahısların hiç bir dinî olmayan veya herhangi bir ibadet görevini yapmayan şahıslardan daha güçlü ve üstün bir şahsiyet performansına sahip oldukları sonucunu elde etmiştir. 

Buna ilave olarak psikolog ve psikiyatristler ile son dönemin bir çok batılı düşünürü çağdaş insanın sorununun; temelde insanın dinî ve ruhsal değerlere olan ihtiyacından kaynaklandığına işaret etmişlerdir. Tarihçi A. Toynbee, son asırda Avrupalıların sorunları esasında ruhsal ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. Bu kendilerine musallat olup sıkıntı çekmelerine neden olan bölünmenin yegane tedavisi, dine dönüştür demektedir.
İman hakikatleri, insan nefsinde olumlu etkiler uyandırmaktadır. Söz konusu, kişinin kendisine karşı güveninin artmasını sağlamakta, sabır ve yaşamın zorluklarına karşı mukavemetini arttırmakta , nefsinde güven ve dinginlik meydana getirmekte, düşünce rahatlığının ortaya çıkmasını sağlamakta ve insana mutluluk hissini vermektedir.