OTANT�K TA�

Şifa Taşları

V MAKALELER
Şifa Taşları
Fiyatı      :      TL
Ürünün Özellikleri
  • BİLGİ
  • Şifa Taşları

Şifa Taşları

Sert bir cisim olarak bilinen “Şifa Taşları”, insanlığın başlangıcından bugüne kadar kendisine farklı kullanım alanları bulmuştur. Şifa Taşlarıın, insanların çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak gibi vasıflarının yanı sıra “büyü yapma, fala bakma, adak adama, dilek tutma, hastalığa şifa bulma, talih ve saadet temini, bolluk ve bereket getirme, yağmur ve kar yağdırma, düşmanları yenme tapınma”1 gibi özellikleri de görülür.

Şifa Taşları

Şifa Taşları

İlk kim ya da kimler tarafından, ne zaman kullanıldığı kesin olarak bilinmeyen Şifa Taşlarıın, Hz. Âdem zamanında toprakla birlikte var olduğuna ve Şifa Taşlarıı bina yapımında Hz. Âdem’in kullandığına inanılır2.
Geçmiş toplumlarda insanların Şifa Taşlarıa yükledikleri anlamlara baktığımızda hemen hemen ortak inançların, onların yaşamlarında yer edindiğini görürüz. Tanyu’nun “Türklerde Şifa Taşlarıla İlgili İnançlar” adlı kitabı, Şifa Taşlarıların toplumların (Mısır, Babil, Asur, Roma)3 hayatında hangi işlevlere sahip olduğu hakkında bilgi verir. Genel olarak Şifa Taşları inancı; anıt Şifa Taşlarılarına önem verme, Şifa Taşlarıları fal, büyü ve büyücülükte kullanma, hastalığa karşı ve talih, saadet temini için muska gibi boyunda Şifa Taşlarııma, uğur getirme şeklindedir.
Hikmet Tanyu, Türklerde Şifa Taşlarıla İlgili İnançlar, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay., Ankara, 1987, s. 1-37. Rehber Ansiklopedisi, “Şifa Taşları ve Şifa Taşları Ocağı”, C. 16, Türkiye Gazetesi Yay., İstanbul, s. 148-149. Tanyu, age, s. 6-25. Tanyu, age, s. 6-25.
Mezopotamya’da, Sümer ve Akatlarda, bazılarının üzeri yazılı, dişi ve erkek diye nitelendirilen, ipe dizilip boyuna veya mabede asılan ufak Şifa Taşlarılar mevcuttur. Hititlerin fetiş mahiyetinde kullandığı kutsal Huvaşi Şifa Taşlarıı, Friglerin ana tanrıçası Kybele’nin KaraŞifa Taşları’ı, Greklerin bereket ve verimlilik tanrısı saydığı, insanlara yol gösteren, onları koruyucu bir role sahip Hermes’i Şifa Taşlarıa farklı bir mana kazandırır. Yine Romalılarda kutsal çakmakŞifa Taşlarıı inancı, bir kutsal Şifa Taşlarıın (yağmur Şifa Taşlarıı) yardımıyla yağmur bekleme, kutsal güneş Şifa Taşlarıının yüksek bir mevkie sahip olması4 Romalıların yaygın inançlarındandır. Ayrıca kitapta, Almanlarda, Şifa Taşlarıla ilgili inançların çok daha fazla olmasına dikkat çekilir. Türklerde ise İslamiyet öncesi devirde, gökten inen nur sütünün “yeşim”den meydana getirdiği Kutlu Kaya inancı vardır. Bu kayanın küçük bir parçası dahi Dokuz Oğuzların ülkesinden gitse, o ülkenin felaketi olacağına inanılır.
İslamiyet’in kabulüyle de yağmur Şifa Taşları (yâda, yâd) dinî bir boyut kazanmıştır5. Dolayısıyla “Şifa Taşları inancının bütün önceki çağlarda ve günümüzdeki toplumlar arasında çok benzerlikleri”6 olduğu görülür.
“Sertliği, güzelliği, parlaklığı, ender oluşu ile özel bir değer kazanan, eşya ya da mücevher yapımında kullanılan”7 değerli Şifa Taşlarılar, kutsal Şifa Taşlarılar kadar insanoğlu için önem arz etmektedir. Bu önem kimi zaman süs eşyası ve sosyal statünün bir göstergesi, kimi zaman benzetme unsuru, kimi zamansa çeşitli hastalıkları tedavi edici yönde karşımıza çıkar8.
Dört kutsal kitap incelendiğinde, değerli Şifa Taşlarıların kökeninin oldukça eskiye dayandığı anlaşılır. Zebur’da bilinen herhangi bir cevhere rastlanmazken, Tevrat, İncil ve Kur’an, bu anlamda oldukça zengindir. Kutsal metinler mukayese edildiğinde ise, elmas, firuze, laciverd, ayŞifa Taşlarıı, agat, oniks sadece Tevrat’ta; beril ve akik Şifa Taşlarıı İncil’de görülür.
Tevrat9, Şifa Taşlarıların en çok geçtiği kutsal kitaptır. Burada değerli Şifa Taşlarılar, tasvirî anlatımlarda, benzetmelerde ve maddî unsur olarak karşımıza çıkar.
MISIRDAN ÇIKIŞ: Çık. 24: 10 İsrail’in Tanrısı’nı gördüler. Tanrı’nın ayakları altında lacivert Şifa Taşlarıını andıran bir döşeme vardı, gök gibi duruydu.
MISIRDAN ÇIKIŞ: Çık. 28: 17-Çık. 39: 10 Üzerine dört sıra Şifa Taşları yuvası kaktılar. Birinci sırada yakut, topaz, zümrüt;
MISIRDAN ÇIKIŞ: Çık. 28: 18-Çık. 39: 11 ikinci sırada firuze, lacivert Şifa Taşlarıı, ayŞifa Taşlarıı;
MISIRDAN ÇIKIŞ: Çık. 28: 19- Çık. 39: 12 üçüncü sırada gökyakut, agat, ametist;
MISIRDAN ÇIKIŞ: Çık. 28: 20- Çık. 39: 13 dördüncü sırada sarı yakut, oniks ve yeşim olacak. Şifa Taşlarılar altın yuvalara kakılacak.
ESTER: Est. 1: 6 Mermer sütunlar üzerindeki gümüş çemberlere mor ve beyaz renkli iplikten yapılmış sicimlerle bağlanmış beyaz ve lacivert kumaşlar asılmıştı. Somaki, mermer, sedef ve pahalı Şifa Taşlarılar döşenmiş avluya altın ve gümüş sedirler yerleştirilmişti
Tanyu, age, s. 38-45. Tanyu, age, s. 199.
Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, “Şifa Taşları”, C. 22, Milliyet Gazetesi Yay., İstanbul, 1986, s. 11281. Şifa Taşlarıların farklı bir kullanımı da bazı çiçeklere ad olmasıdır. Sünbül ve laleye adını veren Şifa Taşlarılar şunlardır: “Oniki Şifa Taşları (eflâtun, yeşil gölgeli sümbül), yâkût veya gök yâkût (pembe yalınkat sümbül), lâciverdî Şifa Taşları (yalınkat veya koyu gölgeli mor sümbül), elmâs (açık pembe sümbül), yeşm (açık mor sümbül), dürr-i şehvâr (Pembe sümbül) somâkî Şifa Taşları (eflâtun, az katmerli sümbül)” (Kutlar, 2005: 1); “la’l-i Bedahşî, lâle-i mercân, sâgar-ı la’lîn (kırmızı lale)” (Kartal, 1998: 18, 20).
Dört Kutsal Kitap, (sohbeticanan.com/programlar.asp, 09.04.2007).
EYÜP: Eyüp. 28: 6 Kayalarından lacivert Şifa Taşlarıı çıkar, yüzeyi altın tozunu andırır.
EYÜP: Eyüp. 28: 16 Ona ofir altınıyla, değerli oniksle, lacivert Şifa Taşlarııyla değer biçilmez.
EYÜP: Eyüp. 28: 18 Yanında mercanla billurun sözü edilmez, bilgeliğin değeri mücevherden üstündür.
ÖZDEYİŞLER: Özd. 3: 15 Daha değerlidir mücevherden, dileyeceğin hiçbir şey onunla kıyaslanamaz.
ÖZDEYİŞLER: Özd. 8: 11 Çünkü bilgelik mücevherden değerlidir, dilediğin hiçbir şey onunla kıyaslanamaz.
ÖZDEYİŞLER: Özd. 20: 15 Bol bol altının, mücevherin olabilir, ama bilgi akıtan dudaklar daha değerlidir.
ÖZDEYİŞLER: Özd. 31: 10 Erdemli kadını kim bulabilir? Onun değeri mücevherden çok üstündür.
YEŞAYA: Yşa. 54: 11 “Ey kasırgaya tutulmuş, avuntu bulmamış ezik kent! Şifa Taşlarılarını koyu harçla yerine koyacak, temellerini lacivert Şifa Taşlarııyla atacağım.
YEŞAYA: Yşa. 54: 12 Kale burçlarını yakuttan, kapılarını mücevherden, surlarını değerli Şifa Taşlarılardan yapacağım.
YEREMYA: Yer. 17: 1 “Yahuda’nın günahı demir kalemle yazıldı; Yüreklerinin levhaları, sunaklarının boynuzları üzerine elmas uçlu aletle oyuldu.
AĞITLAR: Ağı. 4: 7 Beyleri kardan temiz, sütten aktılar, bedence mercandan kızıl, lacivert Şifa Taşlarıı kadar biçimliydiler.
HEZEKİEL: Hez. 1: 16 Tekerleklerin görünüşü ve yapısı şöyleydi: Sarı yakut gibi parlıyorlardı ve dördü de birbirine benziyordu. Görünüşleri ve yapılışları iç içe girmiş bir tekerlek gibiydi.
HEZEKİEL: Hez. 1: 22 Kubbeye benzer, billur gibi parlak ve korkunç bir şey canlı yaratıkların başları üzerine yayılmıştı.
HEZEKİEL: Hez. 1: 26 Başları üzerindeki kubbenin üstünde lacivert Şifa Taşlarıından yapılmış tahta benzer bir nesne vardı. Yüksekte, tahtı andıran nesnede insana benzer biri oturuyordu.
HEZEKİEL: Hez. 7: 20 Mücevherlerinin güzelliğiyle gururlanırlardı. İğrenç, tiksindirici putlarını bunlardan yaptılar. Bu yüzden mücevherlerini kirli bir nesneye çevireceğim.
HEZEKİEL: Hez. 10: 1 Baktım, Keruvlar’ın başı üzerindeki kubbenin üzerinde lacivert Şifa Taşlarıından tahta benzer bir nesne gördüm.
HEZEKİEL: Hez. 16: 39 Seni oynaşlarının eline teslim edeceğim. Fuhuş yuvalarını yıkacak, yüksek tapınma yerlerini bozacaklar. Üzerindeki giysileri soyacak, güzel mücevherlerini alıp seni çırılçıplak bırakacaklar.
HEZEKİEL: Hez. 23: 26 Üzerindeki giysiyi soyacak, güzel mücevherlerini alacaklar.
HEZEKİEL: Hez. 23: 40 “Siz iki kız kardeş uzaklarda yaşayan adamların gelmesi için ulaklar gönderdiniz. Adamlar gelince, onlar için yıkanıp gözlerinize sürme çektiniz, mücevherlerinizi taktınız.
HEZEKİEL: Hez. 27: 16 Sende çok çeşit ürün olduğundan, Edom seninle ticaret yaptı. Mallarına karşılık sana firuze, mor kumaş, işlemeli giysiler, ince keten, mercan, yakut verdiler.
HEZEKİEL: Hez. 28: 13 Sen Tanrı’nın bahçesi Aden’deydin. Yakut, topaz, ayŞifa Taşlarıı, sarı yakut, oniks, yeşim, lacivert Şifa Taşlarıı, firuze, zümrütle, çeşit çeşit değerli Şifa Taşlarıla bezenmiştin. Kakma ve oyma işlerin hep altındandı. Bunlar yaratıldığın gün hazırlanmışlardı.
DANİEL: Dan. 10: 6 Bedeni sarı yakut gibiydi. Yüzü şimşek gibi parlıyordu. Gözleri alevli meşalelere benziyordu. Kollarıyla bacakları cilalı tunç gibi parlıyor, sesi büyük bir kalabalığın çıkardığı gürültüyü andırıyordu.
ZEKERİYA: Zek. 9: 16 O gün Tanrıları Rab sürüsü olan halkını kurtaracak. O’nun ülkesinde taç mücevherleri gibi parlayacaklar.

İncil10, Şifa Taşlarıların kullanımında ikinci sırada gelir.
MATTA: Mat. 13: 45 “Yine Göklerin Egemenliği, güzel inciler arayan bir tüccara benzer.
MATTA: Mat. 13: 46 Tüccar, çok değerli bir inci bulunca gitti, varını yoğunu satıp o inciyi satın
aldı.”
YUHANNA: Yu. 19: 29 Orada ekşi şarap dolu bir kap vardı. Şaraba batırılmış bir süngeri mercanköşk dalına takarak O’nun ağzına uzattılar.
Pavlus’tan TİMOTEOS’A BİRİNCİ MEKTUP: 1. Ti. 2: 9-10 Kadınların da saç örgüleriyle, altınlarla,
incilerle ya da pahalı giysilerle değil, sade giyimle, edepli ve ölçülü tutumla, Tanrı yolunda yürüdüklerini ileri süren kadınlara yaraşır biçimde, iyi işlerle süslenmelerini isterim.
İBRANİLER’E MEKTUP: İbr. 9: 19 Musa, Kutsal Yasa’nın her buyruğunu bütün halka bildirdikten
sonra su, al yapağı, mercanköşk otu ile danaların ve tekelerin kanını alıp hem kitabın hem de bütün halkın üzerine serpti.
VAHİY: Va. 4: 3 Tahtta oturanın, yeşim ve kırmızı akik Şifa Taşlarıına benzer bir görünüşü vardı. Zümrüdü andıran bir gökkuşağı tahtı çevreliyordu.
VAHİY: Va. 4: 6 Tahtın önünde billur gibi, sanki camdan bir deniz vardı. Tahtın ortasında ve çevresinde, önü ve arkası gözlerle kaplı dört yaratık duruyordu.
VAHİY: Va. 9: 17 Görümümde atları ve binicilerini gördüm. Ateş, gökyakut ve kükürt renginde göğüs zırhları kuşanmışlardı. Atların başları aslan başına benziyordu. Ağızlarından ateş, duman, kükürt fışkırıyordu.
VAHİY: Va. 17: 4 Kadın, mor ve kırmızı giysilere bürünmüş, altınlar, değerli Şifa Taşlarılar, incilerle süslenmişti. Elinde iğrenç şeylerle, fuhşunun çirkeflikleriyle dolu altın bir kâse vardı.
VAHİY: Va. 18: 12-13 Altını, gümüşü, değerli Şifa Taşlarıları, incileri, ince keteni, ipeği, mor ve kırmızı kumaşları, her çeşit kokulu ağacı, fildişinden yapılmış her çeşit eşyayı, en pahalı ağaçlardan, tunç, demir ve mermerden yapılmış her çeşit malı, tarçın ve kakule, buhur, güzel kokulu yağ, günnük, şarap, zeytinyağı, ince un ve buğdayı, sığırları, koyunları, atları, arabaları ve köleleri, insanların canını satın alacak kimse yok artık.
VAHİY: Va. 18: 16 ‘Vay başına, vay!’ diyecekler. ‘İnce keten, mor ve kırmızı kumaş kuşanmış, altın, değerli Şifa Taşları ve incilerle süslenmiş koca kent!’
Dört Kutsal Kitap, (sohbeticanan.com/programlar.asp, 09.04.2007).
VAHİY: Va. 21: 10-11 Sonra melek beni Ruh’un yönetiminde büyük, yüksek bir dağa götürdü. Oradan bana gökten, Tanrı’nın yanından inen ve O’nun görkemiyle ışıldayan kutsal kenti, Yeruşalim’i gösterdi. Kentin ışıltısı çok değerli bir Şifa Taşlarıın, billur gibi parıldayan yeşim Şifa Taşlarıının ışıltısına benziyordu.
VAHİY: Va. 21: 18 Surlar yeşimden yapılmıştı. Kent ise, cam duruluğunda saf altındandı.
VAHİY: Va. 21: 19-20 Kent surlarının temelleri her tür değerli Şifa Taşlarıla bezenmişti. Birinci temel Şifa Taşlarıı yeşim, ikincisi lacivert Şifa Taşlarıı, üçüncüsü akik, dördüncüsü zümrüt, beşincisi damarlı akik, altıncısı kırmızı akik, yedincisi sarı yakut, sekizincisi beril, dokuzuncusu topaz, onuncusu sarıca zümrüt, on birincisi gök yakut, on ikincisi ametistti.
VAHİY: Va. 21: 21 On iki kapı on iki inciydi; kapıların her biri birer inciden yapılmıştı. Kentin anayolu cam saydamlığında saf altındandı.
VAHİY: Va. 22: 1 Melek bana Tanrı’nın ve Kuzu’nun tahtından çıkan billur gibi berrak yaşam suyu ırmağını gösterdi.

Kur’an-ı Kerim11’de değerli Şifa Taşlarılar, özellikle cennet, huri ve gılman tasvirlerinde kullanılır.

HAC 23. Muhakkak ki Allah, iman edip iyi davranışlarda bulunanları, zemininden ırmaklar akan cennetlere kabul eder. Bunlar orada altın bileziklerle ve incilerle bezenirler. Orada giyecekleri ise ipektir.
NÛR 35. Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu,) nûr üstüne nûrdur. Allah dilediği kimseyi nûruna eriştirir. Allah insanlara (işte böyle) temsiller getirir. Allah her şeyi bilir.
FÂTIR 33. (Onların mükâfatı), içine girecekleri Adn cennetleridir. Orada altın bilezikler ve incilerle süslenirler. Orada giyecekleri elbiseleri de ipektir.
TÛR 24. Çevrelerinde, kendilerine özgülenmiş genç uşaklar dolaşır; sanki sedeflerinde saklı inciler.
VÂKIA 11-12, 15-16. İşte bunlar, Naîm cennetlerinde (Allah’a) en yakın olanlardır … Cevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedir, karşılıklı olarak oturup yaslanırlar.
VÂKIA 22. İri gözlü hûriler, 23. Saklı inciler gibi.
İNSÂN 15-16, 19. Yanlarında, gümüş kaplar ve billur kaselerle, gümüş beyazlığında (billur gibi) şeffaf kupalarla dolaşılır ki sakiler bunu (cennet şarabını) ölçüsünce tayin ve takdir ederler … O insanların etrafında öyle ölümsüz genç nedîmler dolaşır ki, onları gördüğünde, etrafa saçılıp dağılmış inciler sanırsın.
RAHMÂN 22. İki (denizden) sinden de inci ve mercan çıkar.
RAHMÂN 56, 58. Oralarda gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş güzeller var ki bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur. Sanki onlar yakut ve mercandırlar.
Dört Kutsal Kitap, (sohbeticanan.com/programlar.asp, 09.04.2007).
Nâbî, Allah’ın birliğini anlattığı kasîdesinde “Rahmân Sûresi”nin 22. ayetine telmihte bulunarak O’nun kudretine delil gösterir. O ne şaşılacak bir “Güç Sahibi”dir ki bulanık tabi’atlı topraktan, beyaz ve sarı renkli (gümüş ve altın gibi) madenler, yeşil ve kırmızı renkli (zümrüt, yakut, mercan gibi) gösterişli cevherler icad eder:

Zihî Kadir ki hâk-i tîre-tıynet’den eder îcâd
Sefîd ü zerd ma’den sebz ü sürhîn cevher-i garrâ (Nâbî/Diriöz, 1994: 477)
İnsanların, Şifa Taşlarıları incelemeye başlamasıyla birlikte, elde edilen bilgiler yazıya dökülmüş ve böylece bu konuyu ihtiva eden pek çok eser kaleme alınmıştır. VIII. yy.’da Yunan, İran ve Hintlilerle ilişkiler kurulması ve bunun ardından IX. yy.’ın başlarında ortaya çıkan, Farsça, Süryanice ve Yunanca eserlerden yapılan derlemeler12, Osmanlı’da cevâhir-nâme denilen türe zemin hazırlamıştır.
Cevher-nâmeler/Cevâhir-nâmeler, değerli Şifa Taşlarılar hakkında çeşitli bilgilerin ve inanışların yer aldığı kitaplardır. Bu kitaplar “bâb, makâl, makâle, fasl, mahzen” gibi adlarla bölümlere ayrılır13. Kutlar, Osmanlı döneminde cevâhir-nâmelerin, Türkçe’ye, çeviri veya derleme yoluyla girdiğini ve Türkçe cevâhir-nâmelerin hemen hemen tamamının mensur olduğunu belirtir14.
Bugün bilinen ilk Türkçe cevâhir-nâme, Muhammed bin Mahmûd-ı Şirvânî’nin H.831/M.1427’de kaleme aldığı, TimurŞifa Taşları Bey oğlu Umur Bey’e hediye ettiği “Cevher-nâme”sidir. Bu eser bir giriş ve yirmi beş bâbdan oluşmaktadır. Daha sonra Şirvânî, bu eseri genişleterek otuz iki bâba çıkarır ve H.833/M.1429’da “Tuhfe-i Muradf adıyla Sultan II. Murad’a sunar. Şirvânî bu iki eserin ilk yirmi beş bâbının düzenlenmesinde, Tigâşî (Tifâşî)’nin “Ezhârü’l-Efkâr” adlı eserinden yararlanmıştır15.
12 Kutlar, age, s. 43-52.
13 Fatma Sabiha Kutlar, “Klasik Dönem Metinlerinde Değerli Şifa Taşlarılar ve Risâle-i Cevâhir-nâme”, Ankara,
2005, s. 43-52.
14 Kutlar, age, s. 43-52.
15 Kutlar, age, s. 43-52.
16 Kutlar, age, s. 43-52.
Bu yüzyılda tespit edilen bir diğer cevâhir-nâme, Mustafa bin Seydî’nin H.842/M.1438’de tamamladığı sanılan ve II. Murad’a ithaf ettiği “Cevâhir-nâme-i Sultan Murâdî”dir. Bu eser, Nasıriddîn-i Tûsî’nin “Tensûk-nâme-i İlhânf adlı eserinden tercüme edilmiş olup, yedi makâle ayrılır16.
Türkçe manzum cevâhir-nâmelerin tek örneği ise XV. yy.’da yaşamış olan Yazıcıoğlu Ahmed Bîcân’ a ait “Cevâhir-nâme”dir. Otuz sekiz beyit olan eser, mesnevî nazım biçimiyle yazılmıştır. Fakat yazılış tarihi ve kime hediye edildiği bilinmemektedir. Ayrıca bu eserdeki bilgilerin bir kısmı, yine Yazıcıoğlu’nun “Dürr-i Meknûn” ve “Acâyibü’l-Mahlûkât” adlı kitaplarında nazma çekilmiştir17.

Şifa Taşları

V MAKALELER
Şifa Taşları
Fiyatı      :      TL
Ürünün Özellikleri
  • BİLGİ
  • Şifa Taşları
Ürün Açıklaması Video Tanıtım Yorumlar

Şifa Taşları

Sert bir cisim olarak bilinen “Şifa Taşları”, insanlığın başlangıcından bugüne kadar kendisine farklı kullanım alanları bulmuştur. Şifa Taşlarıın, insanların çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak gibi vasıflarının yanı sıra “büyü yapma, fala bakma, adak adama, dilek tutma, hastalığa şifa bulma, talih ve saadet temini, bolluk ve bereket getirme, yağmur ve kar yağdırma, düşmanları yenme tapınma”1 gibi özellikleri de görülür.

Şifa Taşları

Şifa Taşları

İlk kim ya da kimler tarafından, ne zaman kullanıldığı kesin olarak bilinmeyen Şifa Taşlarıın, Hz. Âdem zamanında toprakla birlikte var olduğuna ve Şifa Taşlarıı bina yapımında Hz. Âdem’in kullandığına inanılır2.
Geçmiş toplumlarda insanların Şifa Taşlarıa yükledikleri anlamlara baktığımızda hemen hemen ortak inançların, onların yaşamlarında yer edindiğini görürüz. Tanyu’nun “Türklerde Şifa Taşlarıla İlgili İnançlar” adlı kitabı, Şifa Taşlarıların toplumların (Mısır, Babil, Asur, Roma)3 hayatında hangi işlevlere sahip olduğu hakkında bilgi verir. Genel olarak Şifa Taşları inancı; anıt Şifa Taşlarılarına önem verme, Şifa Taşlarıları fal, büyü ve büyücülükte kullanma, hastalığa karşı ve talih, saadet temini için muska gibi boyunda Şifa Taşlarııma, uğur getirme şeklindedir.
Hikmet Tanyu, Türklerde Şifa Taşlarıla İlgili İnançlar, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay., Ankara, 1987, s. 1-37. Rehber Ansiklopedisi, “Şifa Taşları ve Şifa Taşları Ocağı”, C. 16, Türkiye Gazetesi Yay., İstanbul, s. 148-149. Tanyu, age, s. 6-25. Tanyu, age, s. 6-25.
Mezopotamya’da, Sümer ve Akatlarda, bazılarının üzeri yazılı, dişi ve erkek diye nitelendirilen, ipe dizilip boyuna veya mabede asılan ufak Şifa Taşlarılar mevcuttur. Hititlerin fetiş mahiyetinde kullandığı kutsal Huvaşi Şifa Taşlarıı, Friglerin ana tanrıçası Kybele’nin KaraŞifa Taşları’ı, Greklerin bereket ve verimlilik tanrısı saydığı, insanlara yol gösteren, onları koruyucu bir role sahip Hermes’i Şifa Taşlarıa farklı bir mana kazandırır. Yine Romalılarda kutsal çakmakŞifa Taşlarıı inancı, bir kutsal Şifa Taşlarıın (yağmur Şifa Taşlarıı) yardımıyla yağmur bekleme, kutsal güneş Şifa Taşlarıının yüksek bir mevkie sahip olması4 Romalıların yaygın inançlarındandır. Ayrıca kitapta, Almanlarda, Şifa Taşlarıla ilgili inançların çok daha fazla olmasına dikkat çekilir. Türklerde ise İslamiyet öncesi devirde, gökten inen nur sütünün “yeşim”den meydana getirdiği Kutlu Kaya inancı vardır. Bu kayanın küçük bir parçası dahi Dokuz Oğuzların ülkesinden gitse, o ülkenin felaketi olacağına inanılır.
İslamiyet’in kabulüyle de yağmur Şifa Taşları (yâda, yâd) dinî bir boyut kazanmıştır5. Dolayısıyla “Şifa Taşları inancının bütün önceki çağlarda ve günümüzdeki toplumlar arasında çok benzerlikleri”6 olduğu görülür.
“Sertliği, güzelliği, parlaklığı, ender oluşu ile özel bir değer kazanan, eşya ya da mücevher yapımında kullanılan”7 değerli Şifa Taşlarılar, kutsal Şifa Taşlarılar kadar insanoğlu için önem arz etmektedir. Bu önem kimi zaman süs eşyası ve sosyal statünün bir göstergesi, kimi zaman benzetme unsuru, kimi zamansa çeşitli hastalıkları tedavi edici yönde karşımıza çıkar8.
Dört kutsal kitap incelendiğinde, değerli Şifa Taşlarıların kökeninin oldukça eskiye dayandığı anlaşılır. Zebur’da bilinen herhangi bir cevhere rastlanmazken, Tevrat, İncil ve Kur’an, bu anlamda oldukça zengindir. Kutsal metinler mukayese edildiğinde ise, elmas, firuze, laciverd, ayŞifa Taşlarıı, agat, oniks sadece Tevrat’ta; beril ve akik Şifa Taşlarıı İncil’de görülür.
Tevrat9, Şifa Taşlarıların en çok geçtiği kutsal kitaptır. Burada değerli Şifa Taşlarılar, tasvirî anlatımlarda, benzetmelerde ve maddî unsur olarak karşımıza çıkar.
MISIRDAN ÇIKIŞ: Çık. 24: 10 İsrail’in Tanrısı’nı gördüler. Tanrı’nın ayakları altında lacivert Şifa Taşlarıını andıran bir döşeme vardı, gök gibi duruydu.
MISIRDAN ÇIKIŞ: Çık. 28: 17-Çık. 39: 10 Üzerine dört sıra Şifa Taşları yuvası kaktılar. Birinci sırada yakut, topaz, zümrüt;
MISIRDAN ÇIKIŞ: Çık. 28: 18-Çık. 39: 11 ikinci sırada firuze, lacivert Şifa Taşlarıı, ayŞifa Taşlarıı;
MISIRDAN ÇIKIŞ: Çık. 28: 19- Çık. 39: 12 üçüncü sırada gökyakut, agat, ametist;
MISIRDAN ÇIKIŞ: Çık. 28: 20- Çık. 39: 13 dördüncü sırada sarı yakut, oniks ve yeşim olacak. Şifa Taşlarılar altın yuvalara kakılacak.
ESTER: Est. 1: 6 Mermer sütunlar üzerindeki gümüş çemberlere mor ve beyaz renkli iplikten yapılmış sicimlerle bağlanmış beyaz ve lacivert kumaşlar asılmıştı. Somaki, mermer, sedef ve pahalı Şifa Taşlarılar döşenmiş avluya altın ve gümüş sedirler yerleştirilmişti
Tanyu, age, s. 38-45. Tanyu, age, s. 199.
Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, “Şifa Taşları”, C. 22, Milliyet Gazetesi Yay., İstanbul, 1986, s. 11281. Şifa Taşlarıların farklı bir kullanımı da bazı çiçeklere ad olmasıdır. Sünbül ve laleye adını veren Şifa Taşlarılar şunlardır: “Oniki Şifa Taşları (eflâtun, yeşil gölgeli sümbül), yâkût veya gök yâkût (pembe yalınkat sümbül), lâciverdî Şifa Taşları (yalınkat veya koyu gölgeli mor sümbül), elmâs (açık pembe sümbül), yeşm (açık mor sümbül), dürr-i şehvâr (Pembe sümbül) somâkî Şifa Taşları (eflâtun, az katmerli sümbül)” (Kutlar, 2005: 1); “la’l-i Bedahşî, lâle-i mercân, sâgar-ı la’lîn (kırmızı lale)” (Kartal, 1998: 18, 20).
Dört Kutsal Kitap, (sohbeticanan.com/programlar.asp, 09.04.2007).
EYÜP: Eyüp. 28: 6 Kayalarından lacivert Şifa Taşlarıı çıkar, yüzeyi altın tozunu andırır.
EYÜP: Eyüp. 28: 16 Ona ofir altınıyla, değerli oniksle, lacivert Şifa Taşlarııyla değer biçilmez.
EYÜP: Eyüp. 28: 18 Yanında mercanla billurun sözü edilmez, bilgeliğin değeri mücevherden üstündür.
ÖZDEYİŞLER: Özd. 3: 15 Daha değerlidir mücevherden, dileyeceğin hiçbir şey onunla kıyaslanamaz.
ÖZDEYİŞLER: Özd. 8: 11 Çünkü bilgelik mücevherden değerlidir, dilediğin hiçbir şey onunla kıyaslanamaz.
ÖZDEYİŞLER: Özd. 20: 15 Bol bol altının, mücevherin olabilir, ama bilgi akıtan dudaklar daha değerlidir.
ÖZDEYİŞLER: Özd. 31: 10 Erdemli kadını kim bulabilir? Onun değeri mücevherden çok üstündür.
YEŞAYA: Yşa. 54: 11 “Ey kasırgaya tutulmuş, avuntu bulmamış ezik kent! Şifa Taşlarılarını koyu harçla yerine koyacak, temellerini lacivert Şifa Taşlarııyla atacağım.
YEŞAYA: Yşa. 54: 12 Kale burçlarını yakuttan, kapılarını mücevherden, surlarını değerli Şifa Taşlarılardan yapacağım.
YEREMYA: Yer. 17: 1 “Yahuda’nın günahı demir kalemle yazıldı; Yüreklerinin levhaları, sunaklarının boynuzları üzerine elmas uçlu aletle oyuldu.
AĞITLAR: Ağı. 4: 7 Beyleri kardan temiz, sütten aktılar, bedence mercandan kızıl, lacivert Şifa Taşlarıı kadar biçimliydiler.
HEZEKİEL: Hez. 1: 16 Tekerleklerin görünüşü ve yapısı şöyleydi: Sarı yakut gibi parlıyorlardı ve dördü de birbirine benziyordu. Görünüşleri ve yapılışları iç içe girmiş bir tekerlek gibiydi.
HEZEKİEL: Hez. 1: 22 Kubbeye benzer, billur gibi parlak ve korkunç bir şey canlı yaratıkların başları üzerine yayılmıştı.
HEZEKİEL: Hez. 1: 26 Başları üzerindeki kubbenin üstünde lacivert Şifa Taşlarıından yapılmış tahta benzer bir nesne vardı. Yüksekte, tahtı andıran nesnede insana benzer biri oturuyordu.
HEZEKİEL: Hez. 7: 20 Mücevherlerinin güzelliğiyle gururlanırlardı. İğrenç, tiksindirici putlarını bunlardan yaptılar. Bu yüzden mücevherlerini kirli bir nesneye çevireceğim.
HEZEKİEL: Hez. 10: 1 Baktım, Keruvlar’ın başı üzerindeki kubbenin üzerinde lacivert Şifa Taşlarıından tahta benzer bir nesne gördüm.
HEZEKİEL: Hez. 16: 39 Seni oynaşlarının eline teslim edeceğim. Fuhuş yuvalarını yıkacak, yüksek tapınma yerlerini bozacaklar. Üzerindeki giysileri soyacak, güzel mücevherlerini alıp seni çırılçıplak bırakacaklar.
HEZEKİEL: Hez. 23: 26 Üzerindeki giysiyi soyacak, güzel mücevherlerini alacaklar.
HEZEKİEL: Hez. 23: 40 “Siz iki kız kardeş uzaklarda yaşayan adamların gelmesi için ulaklar gönderdiniz. Adamlar gelince, onlar için yıkanıp gözlerinize sürme çektiniz, mücevherlerinizi taktınız.
HEZEKİEL: Hez. 27: 16 Sende çok çeşit ürün olduğundan, Edom seninle ticaret yaptı. Mallarına karşılık sana firuze, mor kumaş, işlemeli giysiler, ince keten, mercan, yakut verdiler.
HEZEKİEL: Hez. 28: 13 Sen Tanrı’nın bahçesi Aden’deydin. Yakut, topaz, ayŞifa Taşlarıı, sarı yakut, oniks, yeşim, lacivert Şifa Taşlarıı, firuze, zümrütle, çeşit çeşit değerli Şifa Taşlarıla bezenmiştin. Kakma ve oyma işlerin hep altındandı. Bunlar yaratıldığın gün hazırlanmışlardı.
DANİEL: Dan. 10: 6 Bedeni sarı yakut gibiydi. Yüzü şimşek gibi parlıyordu. Gözleri alevli meşalelere benziyordu. Kollarıyla bacakları cilalı tunç gibi parlıyor, sesi büyük bir kalabalığın çıkardığı gürültüyü andırıyordu.
ZEKERİYA: Zek. 9: 16 O gün Tanrıları Rab sürüsü olan halkını kurtaracak. O’nun ülkesinde taç mücevherleri gibi parlayacaklar.

İncil10, Şifa Taşlarıların kullanımında ikinci sırada gelir.
MATTA: Mat. 13: 45 “Yine Göklerin Egemenliği, güzel inciler arayan bir tüccara benzer.
MATTA: Mat. 13: 46 Tüccar, çok değerli bir inci bulunca gitti, varını yoğunu satıp o inciyi satın
aldı.”
YUHANNA: Yu. 19: 29 Orada ekşi şarap dolu bir kap vardı. Şaraba batırılmış bir süngeri mercanköşk dalına takarak O’nun ağzına uzattılar.
Pavlus’tan TİMOTEOS’A BİRİNCİ MEKTUP: 1. Ti. 2: 9-10 Kadınların da saç örgüleriyle, altınlarla,
incilerle ya da pahalı giysilerle değil, sade giyimle, edepli ve ölçülü tutumla, Tanrı yolunda yürüdüklerini ileri süren kadınlara yaraşır biçimde, iyi işlerle süslenmelerini isterim.
İBRANİLER’E MEKTUP: İbr. 9: 19 Musa, Kutsal Yasa’nın her buyruğunu bütün halka bildirdikten
sonra su, al yapağı, mercanköşk otu ile danaların ve tekelerin kanını alıp hem kitabın hem de bütün halkın üzerine serpti.
VAHİY: Va. 4: 3 Tahtta oturanın, yeşim ve kırmızı akik Şifa Taşlarıına benzer bir görünüşü vardı. Zümrüdü andıran bir gökkuşağı tahtı çevreliyordu.
VAHİY: Va. 4: 6 Tahtın önünde billur gibi, sanki camdan bir deniz vardı. Tahtın ortasında ve çevresinde, önü ve arkası gözlerle kaplı dört yaratık duruyordu.
VAHİY: Va. 9: 17 Görümümde atları ve binicilerini gördüm. Ateş, gökyakut ve kükürt renginde göğüs zırhları kuşanmışlardı. Atların başları aslan başına benziyordu. Ağızlarından ateş, duman, kükürt fışkırıyordu.
VAHİY: Va. 17: 4 Kadın, mor ve kırmızı giysilere bürünmüş, altınlar, değerli Şifa Taşlarılar, incilerle süslenmişti. Elinde iğrenç şeylerle, fuhşunun çirkeflikleriyle dolu altın bir kâse vardı.
VAHİY: Va. 18: 12-13 Altını, gümüşü, değerli Şifa Taşlarıları, incileri, ince keteni, ipeği, mor ve kırmızı kumaşları, her çeşit kokulu ağacı, fildişinden yapılmış her çeşit eşyayı, en pahalı ağaçlardan, tunç, demir ve mermerden yapılmış her çeşit malı, tarçın ve kakule, buhur, güzel kokulu yağ, günnük, şarap, zeytinyağı, ince un ve buğdayı, sığırları, koyunları, atları, arabaları ve köleleri, insanların canını satın alacak kimse yok artık.
VAHİY: Va. 18: 16 ‘Vay başına, vay!’ diyecekler. ‘İnce keten, mor ve kırmızı kumaş kuşanmış, altın, değerli Şifa Taşları ve incilerle süslenmiş koca kent!’
Dört Kutsal Kitap, (sohbeticanan.com/programlar.asp, 09.04.2007).
VAHİY: Va. 21: 10-11 Sonra melek beni Ruh’un yönetiminde büyük, yüksek bir dağa götürdü. Oradan bana gökten, Tanrı’nın yanından inen ve O’nun görkemiyle ışıldayan kutsal kenti, Yeruşalim’i gösterdi. Kentin ışıltısı çok değerli bir Şifa Taşlarıın, billur gibi parıldayan yeşim Şifa Taşlarıının ışıltısına benziyordu.
VAHİY: Va. 21: 18 Surlar yeşimden yapılmıştı. Kent ise, cam duruluğunda saf altındandı.
VAHİY: Va. 21: 19-20 Kent surlarının temelleri her tür değerli Şifa Taşlarıla bezenmişti. Birinci temel Şifa Taşlarıı yeşim, ikincisi lacivert Şifa Taşlarıı, üçüncüsü akik, dördüncüsü zümrüt, beşincisi damarlı akik, altıncısı kırmızı akik, yedincisi sarı yakut, sekizincisi beril, dokuzuncusu topaz, onuncusu sarıca zümrüt, on birincisi gök yakut, on ikincisi ametistti.
VAHİY: Va. 21: 21 On iki kapı on iki inciydi; kapıların her biri birer inciden yapılmıştı. Kentin anayolu cam saydamlığında saf altındandı.
VAHİY: Va. 22: 1 Melek bana Tanrı’nın ve Kuzu’nun tahtından çıkan billur gibi berrak yaşam suyu ırmağını gösterdi.

Kur’an-ı Kerim11’de değerli Şifa Taşlarılar, özellikle cennet, huri ve gılman tasvirlerinde kullanılır.

HAC 23. Muhakkak ki Allah, iman edip iyi davranışlarda bulunanları, zemininden ırmaklar akan cennetlere kabul eder. Bunlar orada altın bileziklerle ve incilerle bezenirler. Orada giyecekleri ise ipektir.
NÛR 35. Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu,) nûr üstüne nûrdur. Allah dilediği kimseyi nûruna eriştirir. Allah insanlara (işte böyle) temsiller getirir. Allah her şeyi bilir.
FÂTIR 33. (Onların mükâfatı), içine girecekleri Adn cennetleridir. Orada altın bilezikler ve incilerle süslenirler. Orada giyecekleri elbiseleri de ipektir.
TÛR 24. Çevrelerinde, kendilerine özgülenmiş genç uşaklar dolaşır; sanki sedeflerinde saklı inciler.
VÂKIA 11-12, 15-16. İşte bunlar, Naîm cennetlerinde (Allah’a) en yakın olanlardır … Cevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedir, karşılıklı olarak oturup yaslanırlar.
VÂKIA 22. İri gözlü hûriler, 23. Saklı inciler gibi.
İNSÂN 15-16, 19. Yanlarında, gümüş kaplar ve billur kaselerle, gümüş beyazlığında (billur gibi) şeffaf kupalarla dolaşılır ki sakiler bunu (cennet şarabını) ölçüsünce tayin ve takdir ederler … O insanların etrafında öyle ölümsüz genç nedîmler dolaşır ki, onları gördüğünde, etrafa saçılıp dağılmış inciler sanırsın.
RAHMÂN 22. İki (denizden) sinden de inci ve mercan çıkar.
RAHMÂN 56, 58. Oralarda gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş güzeller var ki bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur. Sanki onlar yakut ve mercandırlar.
Dört Kutsal Kitap, (sohbeticanan.com/programlar.asp, 09.04.2007).
Nâbî, Allah’ın birliğini anlattığı kasîdesinde “Rahmân Sûresi”nin 22. ayetine telmihte bulunarak O’nun kudretine delil gösterir. O ne şaşılacak bir “Güç Sahibi”dir ki bulanık tabi’atlı topraktan, beyaz ve sarı renkli (gümüş ve altın gibi) madenler, yeşil ve kırmızı renkli (zümrüt, yakut, mercan gibi) gösterişli cevherler icad eder:

Zihî Kadir ki hâk-i tîre-tıynet’den eder îcâd
Sefîd ü zerd ma’den sebz ü sürhîn cevher-i garrâ (Nâbî/Diriöz, 1994: 477)
İnsanların, Şifa Taşlarıları incelemeye başlamasıyla birlikte, elde edilen bilgiler yazıya dökülmüş ve böylece bu konuyu ihtiva eden pek çok eser kaleme alınmıştır. VIII. yy.’da Yunan, İran ve Hintlilerle ilişkiler kurulması ve bunun ardından IX. yy.’ın başlarında ortaya çıkan, Farsça, Süryanice ve Yunanca eserlerden yapılan derlemeler12, Osmanlı’da cevâhir-nâme denilen türe zemin hazırlamıştır.
Cevher-nâmeler/Cevâhir-nâmeler, değerli Şifa Taşlarılar hakkında çeşitli bilgilerin ve inanışların yer aldığı kitaplardır. Bu kitaplar “bâb, makâl, makâle, fasl, mahzen” gibi adlarla bölümlere ayrılır13. Kutlar, Osmanlı döneminde cevâhir-nâmelerin, Türkçe’ye, çeviri veya derleme yoluyla girdiğini ve Türkçe cevâhir-nâmelerin hemen hemen tamamının mensur olduğunu belirtir14.
Bugün bilinen ilk Türkçe cevâhir-nâme, Muhammed bin Mahmûd-ı Şirvânî’nin H.831/M.1427’de kaleme aldığı, TimurŞifa Taşları Bey oğlu Umur Bey’e hediye ettiği “Cevher-nâme”sidir. Bu eser bir giriş ve yirmi beş bâbdan oluşmaktadır. Daha sonra Şirvânî, bu eseri genişleterek otuz iki bâba çıkarır ve H.833/M.1429’da “Tuhfe-i Muradf adıyla Sultan II. Murad’a sunar. Şirvânî bu iki eserin ilk yirmi beş bâbının düzenlenmesinde, Tigâşî (Tifâşî)’nin “Ezhârü’l-Efkâr” adlı eserinden yararlanmıştır15.
12 Kutlar, age, s. 43-52.
13 Fatma Sabiha Kutlar, “Klasik Dönem Metinlerinde Değerli Şifa Taşlarılar ve Risâle-i Cevâhir-nâme”, Ankara,
2005, s. 43-52.
14 Kutlar, age, s. 43-52.
15 Kutlar, age, s. 43-52.
16 Kutlar, age, s. 43-52.
Bu yüzyılda tespit edilen bir diğer cevâhir-nâme, Mustafa bin Seydî’nin H.842/M.1438’de tamamladığı sanılan ve II. Murad’a ithaf ettiği “Cevâhir-nâme-i Sultan Murâdî”dir. Bu eser, Nasıriddîn-i Tûsî’nin “Tensûk-nâme-i İlhânf adlı eserinden tercüme edilmiş olup, yedi makâle ayrılır16.
Türkçe manzum cevâhir-nâmelerin tek örneği ise XV. yy.’da yaşamış olan Yazıcıoğlu Ahmed Bîcân’ a ait “Cevâhir-nâme”dir. Otuz sekiz beyit olan eser, mesnevî nazım biçimiyle yazılmıştır. Fakat yazılış tarihi ve kime hediye edildiği bilinmemektedir. Ayrıca bu eserdeki bilgilerin bir kısmı, yine Yazıcıoğlu’nun “Dürr-i Meknûn” ve “Acâyibü’l-Mahlûkât” adlı kitaplarında nazma çekilmiştir17.