OTANT�K TA�

Doğal Taşlar Kime Satılır?Elimdeki Taş Nedir?Değeri Ne kadar?

V MAKALELER
Elimdeki Taş Nedir
Fiyatı      :      TL
[dpsc_display_product]
Ürünün Özellikleri
  • Elimdeki Taş Nedir?
  • Otantik Taş Uygulaması

Doğada Gezerken Bulduğunuz Taşların Ne olduğunu Merak Ediyorsanız Uygulamamızı Kullanarak Veri Tabanımızdan Ücretsiz Sorgulama Yapabiliyorsunuz ve size detaylı bilgi gönderiyoruz

Google Play Ücretsiz Uygulamamız :https://play.google.com/store/apps/details?id=com.otantiktas.mobi605727339168

İnsanın varoluşundan bu yana yaşamın bir parçası olan doğal taş, insanların mağaralardaki yaşamı ile başlayan, değişik amaçlarla kullanılan elimdeki doğal taş  nedir araçlarınbaşında gelmektedir. Etrafında bulunan keskin taşları hayvanları avlamak için silah gibi kullanan insan, daha sonra bu taş parçasını binlerce on binlerce yıl boyunca yaşanandeneyimlerle değiştirerek, en iyi kullanım şeklini vermiştir. Elde ettiği basit aletler ilebesinlerini sağlamak ve kendini korumak için kullanmış ve ona anlam yükleyerekkutsallaştırmıştır. Neolitik çağlarda önceleri toplama taşlardan yararlanılarak yapılan yaşam alanlarına daha sonra çamurladuvarlar örülmüştür.

Elimdeki Taş Nedir

Elimdeki Taş Nedir

 

İnsanların mağaralardaki yaşamlarını bırakmasından sonra başlayan barınak ve inşaat süreci taşı bir yapımalzemesi durumuna getirmiştir. İnsanların yapıları, konutları ve yaşadıkları diğer yerleri doğal taşlardan yapmaya özen göstermeleri bugün doğal taş kullanımını bir kültür haline getirmiştir. Ayrıca yaşam seviyesi yükselen toplumların, dekoratif,güzel görünümlü ve dayanıklı olması nedeniyle doğal taşı tercih etmeleri bu malzemeyi refahın ve zenginliğin sembolü haline getirmiştir. Gelişen sanayi ve teknolojiye paralel olarak doğal taş kullanımının artması da bunu göstermektedir.

Doğal taş deyimi yer kabuğunda bulunan, değişik kökendeki her türlü kaya için kullanılan genel bir terimdir. Yeryüzünde kristalleşen magmatik kayalara volkanikkayalar denilmektedir. Volkanik kayalar, magmanın yeryüzüne oldukça yakın derinliklerde katılaşması ile oluşurlar. Volkanik kayaların feldispatça zengin türlerinetrakit adı verilmiştir. Yanardağ kayalıkları arasında bulunan, ince taneli genelde açık tonlarda, kaba bir yüzeye sahip bir feldspat türüdür.

Günümüzde andezit ve riyolitdiye bilinen kayaların ismine geçmişte trakit adı verildiği bilinmektedir. Trakit bui kisi arasında bir kayaçtır ve bol olmasına rağmen az bilinmektedir. İnsanoğlu volkanik kayaç olan trakiti, günümüze kadar ulaşabilen tarihi yapılarda kullanmıştır.Geçmiş dönemlerden günümüze kadar birçok medeniyette kilise, cami, medrese, türbegibi mimari yapılarda, heykellerde ve kabartmalarda görülmektedir.

DOĞAL TAŞLAR VE İNSAN
Doğal taşlar kime satılır, insanlar tarafından bilinen ve kullanılan en eski inşaat malzemelerindendir. Ticaret amacıyla tabiattan kırılarak çıkartılan, blok ve parçalara da taş ismi verilmektedir. Doğal taş geçmişten bugüne değerini ve anlamını yitirmeyen malzemelerdendir. Çoğu zaman insanlara ev sahipliği yapmıştır. Hastalıklardan ve kötülüklerden koruduğuna inanılmış, ayrıca işlenerek araç-gereç haline getirilmiştir. Günümüz teknolojisindeki gelişmelere paralel olarak farklı özelliklerinin keşfedilmesiyle daha fazla önem kazanmıştır. Resim 1.: Karain Mağarası-Antalya (Anadolu Medeniyetler Müzesi, 1993:17) İnsanın varoluşunun temel altyapısı olan doğa ile ilişkisi önemli bir unsurdur.

Doğa olayları yaşam biçimlerini her zaman etkilemiştir. İnsanın diğer canlılara göre ortaya çıkışının çok yeni olmasına karşın, doğa üzerinde onun kadar etkili olan, onun kadar doğayı değiştirme çabasında olan başka bir canlı yoktur. İnsanın taşla buluşması ve gelişimi insanın varoluşu ile ilgili önemli bir noktadır. Taşlara kazandırdığı çok farklı 5 kimlikler bunun en somut göstergelerinden biri sayılabilir (Ergun, 2009:14, Pekdemir, 2002:10-13). Doğal taşın insan hayatına girmesi binlerce yıl öncesine dayanır. Yazılı olmayan tarih sayfalarından bugüne insan yaşamında önemli yer edinen doğal taş, ilk kez ilkel insanlar tarafından doğal yapısı değiştirilmeden günlük eşya ya da silah olarak kullanılmıştır (Akman, 2003:32). Yontma veya Eski taş çağı olarak da bilinen Paleolitik Çağ, ilk insan atalarının ortaya çıkışı ve ilk aletlerin üretimiyle insanlaşma sürecinin başlamasını kapsayan, tarihin gelişimi içinde önemli bir dönemdir. Doğanın sınırlayıcı ve belirleyici baskısı altında yaşayan

Paleolitik Çağ insanları mağara ve kaya altı sığınaklarında barınarak, avcı ve toplayıcı toplulukları temsil etmektedirler.

Otantik Taş Uygulamamız

Otantik Taş Uygulamamız

Günümüzden yaklaşık 400000 yıl önce başlamış ve yaklaşık M.Ö. 12.000’li yıllara kadar devam etmiştir. Taş, bu dönemin en önemli malzemesini oluşturmaktadır. İlk insanlar; vahşi hayvanlardan korunmak, beslenmek, avlanmak için ve zaman zaman da kendi aralarındaki mücadelelerde kullanmak üzere taş aletler yapmışlardır. Doğanın kendilerine sunduğu taşları, ya daha sert olan başka taşlarla yontarak işlemişler, ya da doğal halde çevrelerinde bulunan ve çok az bir rötuşla alet haline gelebilen parçaları kullanmışlardır. Taş aletlerden elde edilen çıkarsamalar ile yaşam stratejilerine ait bilgilerin anlaşılması sağlanmış ve bu sonuçlar kültürel kazanımların göstergesi olmuştur. Ayrıca arkeolojik çalışmaların gelişmesi ve kavranmasında etkin unsurlardandır.

Taş aletlerin haricinde, taşların süs eşyaların yapımında kullanıldığı da görülmektedir (Anadolu Medeniyetler Müzesi, 1993:13- 14). 6 Resim 2.: Taş Alet Yapan İnsan (Anadolu Medeniyetler Müzesi, 1993:18) Alet yapımı, insanlarda grup dinamiğinin gelişmesini, bireyler arasında koordinasyonu ve birlikte çalışmayı doğurmuştur (Cameron ve Groves, 2004). Taş Değeri aletler, insanların geçmiş kültürleriyle ilgili bugüne kalabilen kalıntılardır (Arsebük, 1995). Resim 3.: Taş ve Boncuklarla Yapılmış Süs Eşyaları, (Anadolu Medeniyetler Müzesi, 1993:24) Resim 4.: Taş Aletler, (Anadolu Medeniyetler Müzesi, 1993:17) 7 Resim 5.: İlk Taş Alet Örnekleri, Kesiciler, Kazıyıcılar ve Birçok Keskin Yongadan Oluşan Aletler Volkanik Çakıl Taşlarından Yontulmuştur. (Lewin, Özüaydın, 2000:39) Taş aletlerin yapımında farklı yöntemler kullanılmıştır. Bu yöntemlere göre yapıldığı dönem, coğrafi ve yaşam koşulları, aletlerin kullanım alanları hakkında bilgiler elde edilmiştir. İnsanlar olumsuz doğa şartlarından ve yırtıcı hayvanlardan korunmak için yaşadıkları mekânların duvarlarına hayatlarına dair her türlü olayı ve dinsel temaları aktarmışlardır. Resim içeren mağaraların en yoğun olarak bulunduğu bölgeler; son buzul çağının güney eteklerinde yer alan Orta ve Kuzey İspanya, Güney Fransa, Kuzey İtalya, Ural Dağları, Doğu Avrupa ve Anadolu’dur (Tanyol, 2000:131). Resim 6.: Paleolitik Dönem Duvar Resmi, M.Ö.15bin-10bin, Lascaux, Fransa (Gombrıch, 1986:20). 8 Anadolu ve Trakya için ise, bugüne kadar bilinen 212 Paleolitik yerleşme arasında İstanbul ve Karain-Antalya mağaraları, bu çağı en iyi yansıtan yerleşmelerdir. Avrupa’da 200’den fazla resimli mağara ortaya çıkartılmıştır. Resimlerdeki boyutsallık, hareketlilik insan evrimi açısından insan topluluğunun nerelerde olduğunu göstermektedir (Lewin, 2004:180-184).

İnsan yerine hayvanlarla oluşturulan sahneler, insanın doğayı sosyal terimlerle düşündüğüne kanıt oluşturabilir (Mithen, 1999:190). Resim 7.: Geyik Avı Betimlemeli Sıva Üzerine Boyalı Duvar Resmi, Çatalhöyük, M.Ö.6000, (Anadolu Medeniyetler Müzesi, 1993:26) Resimlerde bitkisel ve mineral maddelerden elde edilen boyaların kullanılmakta olduğu ve genellikle kırmızı renklerin yoğunluğuyla bir renk armonisi elde edildiği görülmektedir. Hangi rengin hangi maddeden elde edildiği, o maddelere doğada nasıl ulaşabileceğini bilmesi için bir bilgi birikiminin olması gerekmektedir. Bu nedenle de, sanat ile doğrudan ilgili olan bu kişileri ilk uzmanlar olarak kabul etmek doğru olur (Arsebük, 1995:103). 9 Neolitik çağın başlaması ile duvar resimlerinde görülen çok sayıdaki hayvan sahnesinde ise evcil boğa değil, tam aksine yabani boğa resmedilmiştir (Schmidt, 2007:61). Bazı araştırmacılar; mağaraların insanların tüm zamanlarını geçirdikleri, kült ve ritüel özellikler taşıyan dinsel aktivitelerini yürüttükleri mekânlar olduğunu ileri sürmektedirler. Clottes; bu aktiviteleri şaman ve şamanın görevleri ile toplum arasındaki ilişkiye bağlıyor. “Şamanın bazen iyileşmek isteyen hastalar, başarı peşinde koşan avcılar, bazen de ruhlar dünyasıyla ilişkiye girmeye çabalayan kişilerle bu mekânlara geldiği düşünülebilir (Clottes, 2006:86).

Mekânlardaki resimler ve heykeller onları, doğal güçler kadar gerçek olan öteki güçlere karşıda korurlar. Bir başka deyişle resimler ve heykeller, büyüsel amaçla kullanılırlar (Gombrıch, 1986:20). Eski taş (paleolitik) çağında av için yapılan bu büyüler, yeni taş(neolitik) çağında (M.Ö.6000-3000) yerini yağmur, güneş ve bereket tanrılarına bırakmıştır (Turani, 2013:36). Doğal taşın sert hava koşullarına dayanıklı olması, taşıyıcı gücünün fazla olması ve doğada bol miktarda bulunması, yüzyıllar boyunca mimarinin en soylu yapı malzemesi olarak kullanılmasını sağlamıştır. Hiçbir bağlantıya gerek duyulmaksızın sağlam yapılar inşa etmeye olanak tanıması, doğal taşı diğer malzemelerden üstün kılan en önemli özelliktir. Zarafeti, dayanımı ve potansiyel zenginliği ile asırlardan beri insanoğlunun vazgeçilmez sanat kollarından birini ve yapı elemanlarını oluşturan doğal taşı birçok medeniyet günümüze kadar gelen çağlarına ışık tutan heykellerinde ve yapılarında kullanmışlardır. Bu medeniyetler; tarih öncesi çağlar,

Hititler, eski Mısırlılar, Frigyalılar, Mezopotamya Medeniyeti, Persler, Lidyalılar, Eski Yunanlılar, Romalılar, Selçuklular, Osmanlılar olarak ifade edilebilir (Ulu, 2009:3-7). 10 Yeni taş çağı gerçek insan aklının daha büyük, daha mantıklı ve yaratıcı olduğunu göstermektedir. O dönemden bugüne kalmış olan odalar, yaşayanlar için değil ölüler için inşa edilmiştir. Ölüler için yapılan sandukalar taştan oyularak yapılmıştır. Bu sandukalara “sakofaj” veya “lahit” denilmektedir. Lahitler daha sonra oda halini almıştır. İri taşlardan ve tek parça bir çatı taşından yapılan bu mezar odalarına dolmen denilmektedir. Dolmenlerin üzerine toprak örterek mağara görünümü verilmiş ve ölüleri korumak amaçlı zor mezarlar yapma düşüncesi,

 

mimariyi anıtsal yönde gitmeye zorlamıştır (Turani, 2013:36). Doğal Taş Nereye Satılır; ustanın elinde şekil almaya başladığında sadece bir taş değil, bir heykel, tabak, vazo ve yapıda kullanılacak mimari eleman yani bir sanat eseri olma sürecine girmiştir (Bingöl, 2004:11). Doğal taşlar tarih boyunca değişik medeniyetler tarafından özellikle anıtlarda ve görkemli yapılarda kullanılmıştır. Şanlıurfa-Göbeklitepe (M.Ö.12000) dünyanın bilinen en eski dini yapılar topluluğu olarak kabul edilmiştir. Tapınma amaçlı törensel alanlara ait mimari kalıntılar, dikili taşlar ve en büyük tapınma merkezi bulunmaktadır. Taşların üzerine ilk kez insan, hayvan ve bitki figürlerinin kabartma yöntemi kullanılarak yapıldığı tespit edilmiştir. Yaklaşık 9000-7000 yıllarında yuvarlak yapı ile Aslan payeli yapı’daki payeler 3m’yi aşkın yükseklikleriyle, dikilmiş en erken örnekleri oluştururlar. Madenin ve tekerleğin olmadığı bir dönemde bu taşların nasıl dikildiği merak konusu olmuştur (Bingöl, 2004:12).

Doğal Taşlar Kime Satılır?Elimdeki Taş Nedir?Değeri Ne kadar?

V MAKALELER
Elimdeki Taş Nedir
Fiyatı      :      TL
Ürünün Özellikleri
  • Elimdeki Taş Nedir?
  • Otantik Taş Uygulaması
[dpsc_display_product]
Ürün Açıklaması Video Tanıtım Yorumlar

Doğada Gezerken Bulduğunuz Taşların Ne olduğunu Merak Ediyorsanız Uygulamamızı Kullanarak Veri Tabanımızdan Ücretsiz Sorgulama Yapabiliyorsunuz ve size detaylı bilgi gönderiyoruz

Google Play Ücretsiz Uygulamamız :https://play.google.com/store/apps/details?id=com.otantiktas.mobi605727339168

İnsanın varoluşundan bu yana yaşamın bir parçası olan doğal taş, insanların mağaralardaki yaşamı ile başlayan, değişik amaçlarla kullanılan elimdeki doğal taş  nedir araçlarınbaşında gelmektedir. Etrafında bulunan keskin taşları hayvanları avlamak için silah gibi kullanan insan, daha sonra bu taş parçasını binlerce on binlerce yıl boyunca yaşanandeneyimlerle değiştirerek, en iyi kullanım şeklini vermiştir. Elde ettiği basit aletler ilebesinlerini sağlamak ve kendini korumak için kullanmış ve ona anlam yükleyerekkutsallaştırmıştır. Neolitik çağlarda önceleri toplama taşlardan yararlanılarak yapılan yaşam alanlarına daha sonra çamurladuvarlar örülmüştür.

Elimdeki Taş Nedir

Elimdeki Taş Nedir

 

İnsanların mağaralardaki yaşamlarını bırakmasından sonra başlayan barınak ve inşaat süreci taşı bir yapımalzemesi durumuna getirmiştir. İnsanların yapıları, konutları ve yaşadıkları diğer yerleri doğal taşlardan yapmaya özen göstermeleri bugün doğal taş kullanımını bir kültür haline getirmiştir. Ayrıca yaşam seviyesi yükselen toplumların, dekoratif,güzel görünümlü ve dayanıklı olması nedeniyle doğal taşı tercih etmeleri bu malzemeyi refahın ve zenginliğin sembolü haline getirmiştir. Gelişen sanayi ve teknolojiye paralel olarak doğal taş kullanımının artması da bunu göstermektedir.

Doğal taş deyimi yer kabuğunda bulunan, değişik kökendeki her türlü kaya için kullanılan genel bir terimdir. Yeryüzünde kristalleşen magmatik kayalara volkanikkayalar denilmektedir. Volkanik kayalar, magmanın yeryüzüne oldukça yakın derinliklerde katılaşması ile oluşurlar. Volkanik kayaların feldispatça zengin türlerinetrakit adı verilmiştir. Yanardağ kayalıkları arasında bulunan, ince taneli genelde açık tonlarda, kaba bir yüzeye sahip bir feldspat türüdür.

Günümüzde andezit ve riyolitdiye bilinen kayaların ismine geçmişte trakit adı verildiği bilinmektedir. Trakit bui kisi arasında bir kayaçtır ve bol olmasına rağmen az bilinmektedir. İnsanoğlu volkanik kayaç olan trakiti, günümüze kadar ulaşabilen tarihi yapılarda kullanmıştır.Geçmiş dönemlerden günümüze kadar birçok medeniyette kilise, cami, medrese, türbegibi mimari yapılarda, heykellerde ve kabartmalarda görülmektedir.

DOĞAL TAŞLAR VE İNSAN
Doğal taşlar kime satılır, insanlar tarafından bilinen ve kullanılan en eski inşaat malzemelerindendir. Ticaret amacıyla tabiattan kırılarak çıkartılan, blok ve parçalara da taş ismi verilmektedir. Doğal taş geçmişten bugüne değerini ve anlamını yitirmeyen malzemelerdendir. Çoğu zaman insanlara ev sahipliği yapmıştır. Hastalıklardan ve kötülüklerden koruduğuna inanılmış, ayrıca işlenerek araç-gereç haline getirilmiştir. Günümüz teknolojisindeki gelişmelere paralel olarak farklı özelliklerinin keşfedilmesiyle daha fazla önem kazanmıştır. Resim 1.: Karain Mağarası-Antalya (Anadolu Medeniyetler Müzesi, 1993:17) İnsanın varoluşunun temel altyapısı olan doğa ile ilişkisi önemli bir unsurdur.

Doğa olayları yaşam biçimlerini her zaman etkilemiştir. İnsanın diğer canlılara göre ortaya çıkışının çok yeni olmasına karşın, doğa üzerinde onun kadar etkili olan, onun kadar doğayı değiştirme çabasında olan başka bir canlı yoktur. İnsanın taşla buluşması ve gelişimi insanın varoluşu ile ilgili önemli bir noktadır. Taşlara kazandırdığı çok farklı 5 kimlikler bunun en somut göstergelerinden biri sayılabilir (Ergun, 2009:14, Pekdemir, 2002:10-13). Doğal taşın insan hayatına girmesi binlerce yıl öncesine dayanır. Yazılı olmayan tarih sayfalarından bugüne insan yaşamında önemli yer edinen doğal taş, ilk kez ilkel insanlar tarafından doğal yapısı değiştirilmeden günlük eşya ya da silah olarak kullanılmıştır (Akman, 2003:32). Yontma veya Eski taş çağı olarak da bilinen Paleolitik Çağ, ilk insan atalarının ortaya çıkışı ve ilk aletlerin üretimiyle insanlaşma sürecinin başlamasını kapsayan, tarihin gelişimi içinde önemli bir dönemdir. Doğanın sınırlayıcı ve belirleyici baskısı altında yaşayan

Paleolitik Çağ insanları mağara ve kaya altı sığınaklarında barınarak, avcı ve toplayıcı toplulukları temsil etmektedirler.

Otantik Taş Uygulamamız

Otantik Taş Uygulamamız

Günümüzden yaklaşık 400000 yıl önce başlamış ve yaklaşık M.Ö. 12.000’li yıllara kadar devam etmiştir. Taş, bu dönemin en önemli malzemesini oluşturmaktadır. İlk insanlar; vahşi hayvanlardan korunmak, beslenmek, avlanmak için ve zaman zaman da kendi aralarındaki mücadelelerde kullanmak üzere taş aletler yapmışlardır. Doğanın kendilerine sunduğu taşları, ya daha sert olan başka taşlarla yontarak işlemişler, ya da doğal halde çevrelerinde bulunan ve çok az bir rötuşla alet haline gelebilen parçaları kullanmışlardır. Taş aletlerden elde edilen çıkarsamalar ile yaşam stratejilerine ait bilgilerin anlaşılması sağlanmış ve bu sonuçlar kültürel kazanımların göstergesi olmuştur. Ayrıca arkeolojik çalışmaların gelişmesi ve kavranmasında etkin unsurlardandır.

Taş aletlerin haricinde, taşların süs eşyaların yapımında kullanıldığı da görülmektedir (Anadolu Medeniyetler Müzesi, 1993:13- 14). 6 Resim 2.: Taş Alet Yapan İnsan (Anadolu Medeniyetler Müzesi, 1993:18) Alet yapımı, insanlarda grup dinamiğinin gelişmesini, bireyler arasında koordinasyonu ve birlikte çalışmayı doğurmuştur (Cameron ve Groves, 2004). Taş Değeri aletler, insanların geçmiş kültürleriyle ilgili bugüne kalabilen kalıntılardır (Arsebük, 1995). Resim 3.: Taş ve Boncuklarla Yapılmış Süs Eşyaları, (Anadolu Medeniyetler Müzesi, 1993:24) Resim 4.: Taş Aletler, (Anadolu Medeniyetler Müzesi, 1993:17) 7 Resim 5.: İlk Taş Alet Örnekleri, Kesiciler, Kazıyıcılar ve Birçok Keskin Yongadan Oluşan Aletler Volkanik Çakıl Taşlarından Yontulmuştur. (Lewin, Özüaydın, 2000:39) Taş aletlerin yapımında farklı yöntemler kullanılmıştır. Bu yöntemlere göre yapıldığı dönem, coğrafi ve yaşam koşulları, aletlerin kullanım alanları hakkında bilgiler elde edilmiştir. İnsanlar olumsuz doğa şartlarından ve yırtıcı hayvanlardan korunmak için yaşadıkları mekânların duvarlarına hayatlarına dair her türlü olayı ve dinsel temaları aktarmışlardır. Resim içeren mağaraların en yoğun olarak bulunduğu bölgeler; son buzul çağının güney eteklerinde yer alan Orta ve Kuzey İspanya, Güney Fransa, Kuzey İtalya, Ural Dağları, Doğu Avrupa ve Anadolu’dur (Tanyol, 2000:131). Resim 6.: Paleolitik Dönem Duvar Resmi, M.Ö.15bin-10bin, Lascaux, Fransa (Gombrıch, 1986:20). 8 Anadolu ve Trakya için ise, bugüne kadar bilinen 212 Paleolitik yerleşme arasında İstanbul ve Karain-Antalya mağaraları, bu çağı en iyi yansıtan yerleşmelerdir. Avrupa’da 200’den fazla resimli mağara ortaya çıkartılmıştır. Resimlerdeki boyutsallık, hareketlilik insan evrimi açısından insan topluluğunun nerelerde olduğunu göstermektedir (Lewin, 2004:180-184).

İnsan yerine hayvanlarla oluşturulan sahneler, insanın doğayı sosyal terimlerle düşündüğüne kanıt oluşturabilir (Mithen, 1999:190). Resim 7.: Geyik Avı Betimlemeli Sıva Üzerine Boyalı Duvar Resmi, Çatalhöyük, M.Ö.6000, (Anadolu Medeniyetler Müzesi, 1993:26) Resimlerde bitkisel ve mineral maddelerden elde edilen boyaların kullanılmakta olduğu ve genellikle kırmızı renklerin yoğunluğuyla bir renk armonisi elde edildiği görülmektedir. Hangi rengin hangi maddeden elde edildiği, o maddelere doğada nasıl ulaşabileceğini bilmesi için bir bilgi birikiminin olması gerekmektedir. Bu nedenle de, sanat ile doğrudan ilgili olan bu kişileri ilk uzmanlar olarak kabul etmek doğru olur (Arsebük, 1995:103). 9 Neolitik çağın başlaması ile duvar resimlerinde görülen çok sayıdaki hayvan sahnesinde ise evcil boğa değil, tam aksine yabani boğa resmedilmiştir (Schmidt, 2007:61). Bazı araştırmacılar; mağaraların insanların tüm zamanlarını geçirdikleri, kült ve ritüel özellikler taşıyan dinsel aktivitelerini yürüttükleri mekânlar olduğunu ileri sürmektedirler. Clottes; bu aktiviteleri şaman ve şamanın görevleri ile toplum arasındaki ilişkiye bağlıyor. “Şamanın bazen iyileşmek isteyen hastalar, başarı peşinde koşan avcılar, bazen de ruhlar dünyasıyla ilişkiye girmeye çabalayan kişilerle bu mekânlara geldiği düşünülebilir (Clottes, 2006:86).

Mekânlardaki resimler ve heykeller onları, doğal güçler kadar gerçek olan öteki güçlere karşıda korurlar. Bir başka deyişle resimler ve heykeller, büyüsel amaçla kullanılırlar (Gombrıch, 1986:20). Eski taş (paleolitik) çağında av için yapılan bu büyüler, yeni taş(neolitik) çağında (M.Ö.6000-3000) yerini yağmur, güneş ve bereket tanrılarına bırakmıştır (Turani, 2013:36). Doğal taşın sert hava koşullarına dayanıklı olması, taşıyıcı gücünün fazla olması ve doğada bol miktarda bulunması, yüzyıllar boyunca mimarinin en soylu yapı malzemesi olarak kullanılmasını sağlamıştır. Hiçbir bağlantıya gerek duyulmaksızın sağlam yapılar inşa etmeye olanak tanıması, doğal taşı diğer malzemelerden üstün kılan en önemli özelliktir. Zarafeti, dayanımı ve potansiyel zenginliği ile asırlardan beri insanoğlunun vazgeçilmez sanat kollarından birini ve yapı elemanlarını oluşturan doğal taşı birçok medeniyet günümüze kadar gelen çağlarına ışık tutan heykellerinde ve yapılarında kullanmışlardır. Bu medeniyetler; tarih öncesi çağlar,

Hititler, eski Mısırlılar, Frigyalılar, Mezopotamya Medeniyeti, Persler, Lidyalılar, Eski Yunanlılar, Romalılar, Selçuklular, Osmanlılar olarak ifade edilebilir (Ulu, 2009:3-7). 10 Yeni taş çağı gerçek insan aklının daha büyük, daha mantıklı ve yaratıcı olduğunu göstermektedir. O dönemden bugüne kalmış olan odalar, yaşayanlar için değil ölüler için inşa edilmiştir. Ölüler için yapılan sandukalar taştan oyularak yapılmıştır. Bu sandukalara “sakofaj” veya “lahit” denilmektedir. Lahitler daha sonra oda halini almıştır. İri taşlardan ve tek parça bir çatı taşından yapılan bu mezar odalarına dolmen denilmektedir. Dolmenlerin üzerine toprak örterek mağara görünümü verilmiş ve ölüleri korumak amaçlı zor mezarlar yapma düşüncesi,

 

mimariyi anıtsal yönde gitmeye zorlamıştır (Turani, 2013:36). Doğal Taş Nereye Satılır; ustanın elinde şekil almaya başladığında sadece bir taş değil, bir heykel, tabak, vazo ve yapıda kullanılacak mimari eleman yani bir sanat eseri olma sürecine girmiştir (Bingöl, 2004:11). Doğal taşlar tarih boyunca değişik medeniyetler tarafından özellikle anıtlarda ve görkemli yapılarda kullanılmıştır. Şanlıurfa-Göbeklitepe (M.Ö.12000) dünyanın bilinen en eski dini yapılar topluluğu olarak kabul edilmiştir. Tapınma amaçlı törensel alanlara ait mimari kalıntılar, dikili taşlar ve en büyük tapınma merkezi bulunmaktadır. Taşların üzerine ilk kez insan, hayvan ve bitki figürlerinin kabartma yöntemi kullanılarak yapıldığı tespit edilmiştir. Yaklaşık 9000-7000 yıllarında yuvarlak yapı ile Aslan payeli yapı’daki payeler 3m’yi aşkın yükseklikleriyle, dikilmiş en erken örnekleri oluştururlar. Madenin ve tekerleğin olmadığı bir dönemde bu taşların nasıl dikildiği merak konusu olmuştur (Bingöl, 2004:12).