Kıymetli ve yarı kıymetli taşlar (süs taşları) tarih öncesi çağlardan beri güzellik, zenginlik ve statü simgeleri olarak kullanılmışlardır. İnsanların kıymetli ve yarı kıymetli taşlara olan ilgisi yükselen hayat standartları ve artan tüketici talebine paralel olarak devamlı artmaktadır. Kıymetli ve yarı kıymetli taşlar, süs taşı olarak (mücevher malzemesi), koleksiyon yapmak, sergilemek ve dekoratif amaçlarda kullanmak için satın alınmaktadır. Ayrıca endüstriyel kullanımı olan süs taşlarına da sürekli bir talep artışı söz konusudur.
Bir malzeme kıymetli ve Akik Taşı Renkleri sayılabilmesi için, dayanıklı, güzel ve nadir olmalıdır. YerkabuÄŸunda bilinen 2700 mineral çeÅŸidinden sadece 100 kadarı kıymetli ve Akik Taşı Renkleri olarak kabul görmektedir. Dünyada elmas, zümrüt, yakut ve safir kıymetli taÅŸ kategorisinde, bunların dışında kalanlar ise Akik Taşı Renklerikategorisinde deÄŸerlendirilirler. Elmas dünya süs taşı piyasasında, tüm taÅŸların deÄŸer olarak % 80’ninden fazlasını tek başına oluÅŸturduÄŸundan, çok özel bir konuma sahiptir.
Kıymetli ve yarı kıymetli taşlar birincil olarak; yüksek sıcaklıklı magmadan minerallerin kristalleşmesiyle, metamorfizma yani yüksek ısı ve basınç koşulları altında kristalleşme veya yeniden kristalleşmeyle, sulu çözeltilerden itibaren çökelmeyle, organik faaliyetlerle veya tüm bu etkenlerin çeşitli şekillerde birleşmesiyle oluşabilmektedir. Bu birincil oluşumların aşınması, içlerinde bulundukları kayaçlardan mekanik olarak konsantre olması ve alüvyonlarda birikmesi ile plaser yataklar meydana gelir. Dünyada toplam kıymetli taş üretiminin değer bakımından önemli bir kısmı da birincil yataklardan değil plaser yataklardan gelmektedir.
Binlerce yıl bir çok medeniyete beÅŸiklik etmiÅŸ olan Anadolu’da kalsedon, agat gibi yarı kıymetli taÅŸların kullanımının 6000 yıllık bir geçmiÅŸi vardır. Kalsedon, sard, almandin gibi yarı kıymetli taÅŸların isim kökenleri de Anadolu’dur.
Türkiye’nin kıymetli ve yarı kıymetli taÅŸlarının araÅŸtırılmasına yönelik çalışmalara göre ülkemizde; ÅŸeffaf kristal diaspor, pembe turmalin, akuvamarin, lületaşı, oltutaşı, mor jadeit, çeÅŸitli renklerde opal, kalsedon, agat , kristal kuvars, dumanlı kuvars, ametist, jasper, krizopras, kemmererit, çeÅŸitli granatlar, nefrit, rodonit ve rodokrozit ve çeÅŸitli renkte obsidiyenler bulunmaktadır. Bu baÄŸlamda Türkiye’de mevcut süs taÅŸlarının hepsi Akik Taşı Renklerigrubuna girmektedir.
Kıymetli taÅŸ grubuna giren zümrütün Osmanlı döneminde EskiÅŸehir Sivrihisar yöresinde bulunduÄŸuna dair bazı tarihi belgeler mevcuttur ancak yapılan jeolojik gözlem ağırlıklı çalışmalarda zümrüt varlığına dair bir veri elde edilememiÅŸtir. Türkiye’den baÅŸka dünyanın hiç bir yerinde bulunmayan iri, ÅŸeffaf, diasporlar kristallerinin, ülkemiz süs taÅŸları arasında özel bir önemi vardır. Türkiye lületaşı, oltutaşı gibi kendine has süs taÅŸlarının yanısıra, kalsedon, agat, ametist, opal gibi SiO2 bileÅŸimli yarı kıymetli taÅŸların çeÅŸitliliÄŸi ve kalitesi bakımından oldukça ÅŸanslıdır. Ancak sözkonusu taÅŸlarda da dünya piyasalarında rekabet edebilecek kadar kayda deÄŸer bir üretim yapılamamaktadır. Tüm bu olumsuzluklara raÄŸmen, son yıllarda süs taÅŸlarının bilimsel anlamda deÄŸerlendirilmesine yönelik çalışmalarda bir artış söz konusudur. Bu tür çalışmalar taÅŸ üreticilerini, kesimcilerini ve iÅŸlemecilerini de içine alacak ÅŸekilde iÅŸbirliÄŸi ile yürütülebilirse ve bu tür giriÅŸimler, çeÅŸitli kurum ve kuruluÅŸlarca desteklenirse, Türkiye yarı kıymetli taÅŸları, ülke ekonomisinde ve tanıtımında önemli bir potansiyel haline gelebilir.
Kıymetli ve yarı kıymetli taşlar (süs taşları) tarih öncesi çağlardan beri güzellik, zenginlik ve statü simgeleri olarak kullanılmışlardır. İnsanların kıymetli ve yarı kıymetli taşlara olan ilgisi yükselen hayat standartları ve artan tüketici talebine paralel olarak devamlı artmaktadır. Kıymetli ve yarı kıymetli taşlar, süs taşı olarak (mücevher malzemesi), koleksiyon yapmak, sergilemek ve dekoratif amaçlarda kullanmak için satın alınmaktadır. Ayrıca endüstriyel kullanımı olan süs taşlarına da sürekli bir talep artışı söz konusudur.
Bir malzeme kıymetli ve Akik Taşı Renkleri sayılabilmesi için, dayanıklı, güzel ve nadir olmalıdır. YerkabuÄŸunda bilinen 2700 mineral çeÅŸidinden sadece 100 kadarı kıymetli ve Akik Taşı Renkleri olarak kabul görmektedir. Dünyada elmas, zümrüt, yakut ve safir kıymetli taÅŸ kategorisinde, bunların dışında kalanlar ise Akik Taşı Renklerikategorisinde deÄŸerlendirilirler. Elmas dünya süs taşı piyasasında, tüm taÅŸların deÄŸer olarak % 80’ninden fazlasını tek başına oluÅŸturduÄŸundan, çok özel bir konuma sahiptir.
Kıymetli ve yarı kıymetli taşlar birincil olarak; yüksek sıcaklıklı magmadan minerallerin kristalleşmesiyle, metamorfizma yani yüksek ısı ve basınç koşulları altında kristalleşme veya yeniden kristalleşmeyle, sulu çözeltilerden itibaren çökelmeyle, organik faaliyetlerle veya tüm bu etkenlerin çeşitli şekillerde birleşmesiyle oluşabilmektedir. Bu birincil oluşumların aşınması, içlerinde bulundukları kayaçlardan mekanik olarak konsantre olması ve alüvyonlarda birikmesi ile plaser yataklar meydana gelir. Dünyada toplam kıymetli taş üretiminin değer bakımından önemli bir kısmı da birincil yataklardan değil plaser yataklardan gelmektedir.
Binlerce yıl bir çok medeniyete beÅŸiklik etmiÅŸ olan Anadolu’da kalsedon, agat gibi yarı kıymetli taÅŸların kullanımının 6000 yıllık bir geçmiÅŸi vardır. Kalsedon, sard, almandin gibi yarı kıymetli taÅŸların isim kökenleri de Anadolu’dur.
Türkiye’nin kıymetli ve yarı kıymetli taÅŸlarının araÅŸtırılmasına yönelik çalışmalara göre ülkemizde; ÅŸeffaf kristal diaspor, pembe turmalin, akuvamarin, lületaşı, oltutaşı, mor jadeit, çeÅŸitli renklerde opal, kalsedon, agat , kristal kuvars, dumanlı kuvars, ametist, jasper, krizopras, kemmererit, çeÅŸitli granatlar, nefrit, rodonit ve rodokrozit ve çeÅŸitli renkte obsidiyenler bulunmaktadır. Bu baÄŸlamda Türkiye’de mevcut süs taÅŸlarının hepsi Akik Taşı Renklerigrubuna girmektedir.
Kıymetli taÅŸ grubuna giren zümrütün Osmanlı döneminde EskiÅŸehir Sivrihisar yöresinde bulunduÄŸuna dair bazı tarihi belgeler mevcuttur ancak yapılan jeolojik gözlem ağırlıklı çalışmalarda zümrüt varlığına dair bir veri elde edilememiÅŸtir. Türkiye’den baÅŸka dünyanın hiç bir yerinde bulunmayan iri, ÅŸeffaf, diasporlar kristallerinin, ülkemiz süs taÅŸları arasında özel bir önemi vardır. Türkiye lületaşı, oltutaşı gibi kendine has süs taÅŸlarının yanısıra, kalsedon, agat, ametist, opal gibi SiO2 bileÅŸimli yarı kıymetli taÅŸların çeÅŸitliliÄŸi ve kalitesi bakımından oldukça ÅŸanslıdır. Ancak sözkonusu taÅŸlarda da dünya piyasalarında rekabet edebilecek kadar kayda deÄŸer bir üretim yapılamamaktadır. Tüm bu olumsuzluklara raÄŸmen, son yıllarda süs taÅŸlarının bilimsel anlamda deÄŸerlendirilmesine yönelik çalışmalarda bir artış söz konusudur. Bu tür çalışmalar taÅŸ üreticilerini, kesimcilerini ve iÅŸlemecilerini de içine alacak ÅŸekilde iÅŸbirliÄŸi ile yürütülebilirse ve bu tür giriÅŸimler, çeÅŸitli kurum ve kuruluÅŸlarca desteklenirse, Türkiye yarı kıymetli taÅŸları, ülke ekonomisinde ve tanıtımında önemli bir potansiyel haline gelebilir.