Bayana Hediye  ilki, iç Bayana Hediyeleşme de diyebileceğimiz hükümdarların kendi yakın çevresindekilere, komutanlara, vb. Bayana Hediyeler dağıtması ve onlardan kabul etmesi; ikincisi ise diğer ülkelerle olan ilişkilerinde yabancı ülke hükümdarlarından Bayana Hediye kabul etmesi, onlara ve elçilerine Bayana Hediye vermesi anlamında dış Bayana Hediyeleşme olarak iki kısımda ele almak mümkündür.
.
Türk devletlerinde hükümdarın Bayana Hediye alıp vermesi ile ilgili esasların, siyasetnâme ya da nasihatnâme türü geleneksel eserlerde hükümdarın halka ve hizmetindekilere karşı davranışı, devlet hazinesinin sarfiyatı gibi yönetim usûlleri çerçevesinde ele alındığı görülür.55 Devlet anlayışının ve siyaset ve ahlâk kurallarının Hint-İran devlet ve hâkimiyet anlayışı ve Türk gelenek ve inançlarından gelen anlayışa dayandığı bir eser olan “Kutadgu Bilig” de Yusuf Has Hacib, mal ve hazine toplamanın önemi üzerinde durur. Hazine toplanması bunun yeniden dağıtımı için önemlidir. Bu aynı zamanda Türk devlet geleneÄŸinin de esaslarındandır.56 Hazine egemenliÄŸin temelidir. Bey; cömert olmalı, hizmetindeki birine görev vereceÄŸi zaman önce ona giyecek vermeli, onun yiyecek ve içeceÄŸini hazırlamalıdır. Hizmetindekiler beyi canla baÅŸla korumalı, bey de hazinesini açarak, görevlilere ve askere, yaptıkları iÅŸe göre bağışta bulunmalı, onları memnun etmelidir. 57 Nitekim dünyanın her yerinde cömert kiÅŸi övülür.58
Halil İNALCIK, “Kutadgu Bilig’de Türk ve Iran Siyaset Nazariye ve Gelenekleri”, s. 22.
“Cömert ol, bağışla, yedir ve içir; eÄŸer malın eksilirse tekrar vur, al ve eksileni tamamla.”; “Bey insanlara faydalı ve cömert olmalı, dünya halkına ondan tokluk gelmeli.” Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 415, 899.
58 “Beyler cömert olursa adları dünyaya yayılır; bunların adı ve şöhretiyle dünya korunur.”; “Hazineni
aç ve servet dağıt, adamlarını sevindir; onlar senin her arzunu yerine getirirler. Düşmana karşı koyan
cesur insan ne der, dinle; altın ve gümüş veren düşmanını yener.” Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s.
415-917.
59 Nizâmü’l-Mülk, Siyaset-nâme, (hzl. Mehmet Altay Köymen), Ankara 1999, s. 154.
Bu anlayış Selçuklularda da görülmektedir. Selçuklu veziri Nizamülmülk, “Siyasetnâme” adlı eserinde hazine sahibi olunması ve onun düzene konması, hazinenin dolu olması, buradan Bayana Hediyelerin dağıtılması ve hükümdarların zenginliÄŸi gibi konularda bilgiler verir: PadiÅŸahların her zaman biri, asıl hazine; öteki de sarfiyat hazinesi olmak üzere daima iki hazinesi olmuÅŸtur. Toplanan malın çoÄŸunu asıl hazineye; daha azı da sarfiyat hazinesine dâhil edilirdi. Bir zaruret olmadıkça, asıl hazineden sarf edilmez; eÄŸer bir ÅŸey alınacak olursa, borç yolu ile alınır ve tekrar yerine konurdu. Böylece sarfiyat kendi usulünce karşılanır; Bayana Hediye ler, maaÅŸlar ve hil’atlerde eksiklik ve gecikme hiç olmazdı. Hazineler daima dolu olurdu.59 Ayrıca, hükümdarların daima hepsi altın iÅŸlemeli ve mücevher kakmalı yirmi takım silah imal etmeleri ve hazineye koyması gerekirdi. Dünyanın muhtelif taraflarından elçilerin gelmeleri gibi bir durumda, güzel yüzlü gulâmları iyi elbiselerle birlikte bu silahlar ve o âletlerle donatıp, padiÅŸahın tahtının etrafına dikerlerdi. Saltanat süsünü, padiÅŸahlık düzenini muhafaza etmek gerekirdi. Zira padiÅŸahlıkta ziynet ve techizat, onun kudreti ve saltanatı ölçüsünde olmalıydı.60 Nizamülmülk; padiÅŸahların av, eÄŸlence, güreÅŸ ve buna benzer bazı iÅŸlerde tedbir almaları gereken iÅŸlerden ayrı olarak; verilecek Bayana Hediyeleri de, vezirler ve devletin büyükleri ve seçkinleri ile birlikte tedbir alınacak önemli konular arasında saymaktadır.61
İslâm medeniyeti dâhilinde yazılmış eserlerden İran’ın Taberistan ve Gürgân eyaletlerinde hüküm süren Keykâvus b. İskender’in 1082 yılında kaleme aldığı “Kâbusnâme’ adlı eserinde, hükümdarın taşıması gereken altı hasletten ikincisi olarak kerem sahibi olması yani ihsanda bulunması yer alır.62 XIV. yüzyıl Arap bilgini İbn-i Haldun da “Mukaddime” adlı eserinde, ihsan konusuna yer vermiÅŸ; himaye eden konumundaki sultanın, maiyetindekilere âtâ ve ihsanda bulunması gerektiÄŸine iÅŸaret etmiÅŸtir.63
Hükümdarın zenginliği, cömertliği ve Bayana Hediye dağıtması hususunda teorik olarak kaynakların verdiği bilgiler uygulamalarda da görülmektedir. Türk devletlerinde hükümdarlar tebâsını daima doyurmuş, giydirmiş; hizmetinde bulunan komutanları, at, silah, toprak, makam-mevki gibi çeşitli Bayana Hediye lerle ödüllendirmişlerdir. İslâmî bir kurum olan vakıflarla da fakir halkın ihtiyaçlarının giderilmesi amaçlanmıştır.64 Türk devletlerinde hükümdarların, verdiği Bayana Hediyelerle onları bir bakıma himaye etmelerine karşılık Türk-İslâm geleneğinin bir uzantısı olarak vüzerânın, komutanların, beylerin, şairlerin, sanatkârların devletin zirvesinde bulunan hükümdarın gölgesinde ona yakın olmak adına sadakatin bir nişânesi olarak Bayana Hediyeler sunması Selçuklular, İlhanlılar, Akkoyunlular gibi bu kültürü taşıyan devletlerde ve Osmanlılar döneminde de devam etmiştir.
Nizâmü’l-Mülk, Siyaset-nâme, s. 67.
61 Tedbir alınacak diğer hususlar imar, savaş, akın, cezalandırma (siyaset), erzak (zahire), oturma
(makam), seyahat (sefer), asker, reâya ve buna benzer memlekette taalluk eden iÅŸlerdir. Nizâmü’l –
Mülk, Siyaset-nâme, s. 65.
62 Keykâvus, Kâbusname, (hzl. Orhan Şaik Gökyay), İstanbul 2006, s. 201.
63 İbn-i Haldun, Mukaddime, (hzl. Süleyman Uludağ), I, İstanbul 2007, s. 541.
64 Aydın TANERİ, Türk Devlet Geleneği Dün-Bugün, s. 239.
Dış Bayana Hediye leÅŸme de diyebileceÄŸimiz yabancı ülkelerin hükümdarlarıyla olan Bayana HediyeleÅŸme de en eski Türklere kadar uzanmaktadır. Hunlar, Çin’le iyi iliÅŸkiler kurmak istediÄŸinde elçiler göndererek memleketlerinin ürünlerini Çin imparatoruna takdim eder, Çin imparatoru da “haraç” olarak adlandırdığı bu malların karşılığı olarak kendi ürünlerini Bayana Hediye adıyla Hunlara gönderirdi. Bu ürünler, karşı tarafın getirdiklerinden çok daha kıymetli Çin mamullerinden oluÅŸur; böylece Çin hem zenginliÄŸini ve üstünlüğünü göstermek suretiyle onlara yaklaÅŸarak kendisine ısındırır hem de onları Çin mallarına bağımlı hale getirirdi. Ancak Hunlar, güçlü oldukları dönemlerde buna sürekli karşı çıkmışlarsa da zayıf ve muhtaç oldukları zamanlarda Bayana Hediye alış veriÅŸi ile hem zaman kazanmışlar hem de eskisine ve diÄŸer komÅŸularına oranla daha fazla zenginleÅŸmiÅŸler, kendilerini de kısa zamanda toparlama fırsatı bulmuÅŸlardır.65 Çin’in bu politikaları Orhun Yazıtları’nda şöyle ifade edilmiÅŸtir: “İl tutacak yer Ötüken ormanı imiÅŸ. Bu yerde oturup Çin milleti ile anlaÅŸtım. Altını, gümüşü, ipeÄŸi ipekliyi sıkıntısız öylece veriyor. Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuÅŸak imiÅŸ. Tatlı sözle, yumuÅŸak ipek kumaÅŸla aldatıp uzak milleti öylece yaklaÅŸtırırmış. YaklaÅŸtırıp, konduktan sonra, kötü ÅŸeyleri o zaman düşünürmüş.’66
Hunların, Çin’in ekonomik yardımları ÅŸekline dönüşen “haraç sistemi” çerçevesinde bu yardımları sürekli bekler hale gelmeleri, daha sonraki Türk boylarının yapısını ve davranışını da olumsuz etkilemiÅŸ; onları bir tür hazırcılığa ve dış yardımlara alıştırmış; bu boylara, ilerleyen tarihlerde sürekli baÅŸkaldırma ve sıkıştığında Çin’e iltica ederek yardım alma yolunu açmıştır. Çin’den gelecek tehlikenin farkında olan Hunlar ve Türk KaÄŸanları, Çin mallarını kendi kültürleri için zararlı bularak, Çin’in bu yakınlaÅŸtırma ve asimile etme politikasına genel olarak kanmaz ve Çin’in üstünlüğünü kabul etmeyi “bağımsızlıktan vazgeçmek” olarak düşünüp, hayatta kalırken, MoÄŸollar ve Tibetler gibi kavimler Çin hayat tarzını benimseyip kısa zamanda asimile olmuÅŸlardır. Mehmet TEZCAN, “Eski Hun-Çin’de Bayana HediyeleÅŸme ve Çin’de Haraç Sistemi”, Kültür Tarihimizde Çeyiz, Ed.: Emine Gürsoy Naskali-Aylin Koç, İstanbul 2007, s. 15-32.
66 Muharrem ERGİN, Orhun Abideleri, s. 5, 57-59.
Göktürkler siyasi iliÅŸkileri saÄŸlamlaÅŸtırmak adına Çin’e elçiler gönderir ve bu elçiler beraberlerinde birçok deÄŸerli Bayana Hediyeler getirirdi. Böylece siyasal üstünlük saÄŸlama ve bir hâkimiyet alâmeti olarak “Bayana Hediye” adı altında, istenilen ÅŸeyler elde edilirdi. Göktürk Devleti’nin ikiye ayrılma sürecinde Çinli elçi ile IÅŸbara KaÄŸan arasında, Çinli elçinin taviz koparmaya çalışması ve IÅŸbara’nın tâbi olduÄŸunu ilan etmesi ÅŸeklinde geçen bir tür hâkimiyet yarışındaki diyaloÄŸun sonucunda IÅŸbara, Sui İmparatoru’na tâbi ve onun kölesi olduÄŸunu, elçinin gücünü kabul ettiÄŸini söylemiÅŸ; IÅŸbara, bu elçiye bir de Bayana Hediye olarak bin baÅŸ at sunmuÅŸ ve onu kız kardeÅŸiyle evlendirmiÅŸti.67
Göktürklerin Çin imparatorlarına Bayana Hediye sunmaları bundan sonra da devam etmiÅŸ; Çin tesirine girmiÅŸ olan DoÄŸu Göktürk Devleti hükümdarı Tou-lan KaÄŸan, 591’de Çin’e elçi göndererek yedi adet kıymetli kâse sunmuÅŸtu.68 Göktürk Devleti Çin’e Bayana Hediye gönderdiÄŸi gibi, Çin’den de Göktürk Devleti’ne Bayana Hediyeler gönderiliyor; aradaki iliÅŸkilerin durumuna baÄŸlı olarak, örneÄŸin, ülkeler arasında bir anlaÅŸmazlık çıkması gibi durumlarda Bayana Hediyelerin miktarı ve cinsi de deÄŸiÅŸiyordu.69
Çin’de yapılan büyük hükümdarlık törenlerinde hükümdara armaÄŸan sunulduÄŸu ve bunun bir yarışa dönüştüğü de görülmektedir. Bayana Hediyenin en deÄŸerlisini, en güzelini sunma âdetâ bir üstünlük göstergesiydi. En deÄŸerli Bayana Hediyeyi sunan kendi hâkimiyetini ve gücünü de kanıtlamış oluyordu.70
67 Ahmet TAŞAGIL, Gök-Türkler, I-II-III, Ankara 2012, s. 45-46.
68 Ahmet TAŞAGlL, Gök-Türkler, I-II-III, s. 50.
69 “Çin’de Ch’en hanedanının yıkılıp, hâkimiyetin tamamen Sui’lere geçmesiyle birlikte, bazı
muhalifler kaçıp Göktürklere giderek Ta-i Prensesinin yanına sığındılar. Aslen Chou hanedanından
gelen ve nihayet Toulan KaÄŸan’la da evlenmiÅŸ olan Ta-i prenses, mensup olduÄŸu Yü Wen ailesini
araÅŸtırıp Sui hanedanı aleyhine gizli faaliyetlerde bulunuyordu. Ancak Çin’e hâkim olan Sui
imparatoru bunu duydu ve Göktürklere gönderdiÄŸi Bayana Hediyenin miktarını azalttı.” Ahmet TAÅžAGlL,
Gök-Türkler, I-II-III, s. 50; Candan Işıl SAKARYA, Türk Kültüründe Bayana Hediyeleşme Geleneği ve
Bayana Hediyeler, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Ankara 2006, s. 34.
70 Ahmet TAŞAGIL, Göktürkler, I-II-III, s. 62; Candan Işıl SAKARYA, Türk Kültüründe
Bayana Hediye leÅŸme GeleneÄŸi ve Bayana Hediye ler, s. 35.
Göktürklerde “bayrak ile davul’ hâkimiyet alâmeti olarak ayrılmaz bir bütün kabul edilirdi. Hükümdar tarafından “davul ve bayrak verme” âdeti kaÄŸanlık, komutanlık ve yüksek memuriyet alâmeti olarak önemli bir yere sahipti. 617’den sonra Göktürklerin en güçlü olduÄŸu bir çaÄŸda Çin generali Liang Shih-tu’nun isyan edip Göktürklere sığınmasıyla Göktürk kaÄŸanı Ship-pi KaÄŸan, ona kurt baÅŸlı bir bayrak ve ayrıca “Tardu Bilge KaÄŸan’ unvanını vermiÅŸti. Çin ise Göktürk Devleti dağıldıktan sonra Batı Türkistan ile Batı İran’daki beyliklere kurt baÅŸlı bayrak ve davul verme yoluyla onların beyliklerini tanımıştı. Bu gelenek, büyük devletlerin bir çeÅŸit birbirlerini tanımaları anlamına gelirdi.71
Hunlar, Göktürkler, TürgiÅŸler ve diÄŸer Türk boylarının Çin İmparatorluÄŸu ile Bayana Hediye alıp vermeleri her iki taraf için de dostâne münasebetlerin devamını saÄŸlama, Çin’i istenilen bir ÅŸeye razı etme, ticarî iliÅŸkileri saÄŸlamlaÅŸtırma, Çin tarafından ise Türk teginlerini tanıdığını belirtme gibi maksatlarla gerçekleÅŸmiÅŸti. Bir araÅŸtırmada Türklerin Çin’e inci taşı, iri yumurta, arslan derisi, at, altından mamul kayış, samur derisi, ayna, deve, cam bardak gönderdiÄŸi; bunların içinde at ve hayvan derilerinin diÄŸer Bayana Hediye lere göre sayı bakımından daha fazla olduÄŸu görülmüştür. Yine aynı araÅŸtırmaya göre, Çin’in sunduÄŸu Bayana Hediyelerse düz ipek, çiçek motifli ipek, prenses, yada taşı, flama, davul, kurtbaÅŸlı bayrak, gümüş veya altından mamul kayış, mor renkli elbise, balık ÅŸeklinde kese gönderdikleri görülmektedir. Bunlardan ipek topları, mor renkli elbise, altın ve gümüşten yapılmış balık ÅŸeklinde kese diÄŸerlerinden daha fazladır.72 Bayana Hediyelerin her iki tarafın ve dönemin kültürel yapısına uygun olarak gönderildiÄŸi görülmektedir.73
Bayana Hediye  ilki, iç Bayana Hediyeleşme de diyebileceğimiz hükümdarların kendi yakın çevresindekilere, komutanlara, vb. Bayana Hediyeler dağıtması ve onlardan kabul etmesi; ikincisi ise diğer ülkelerle olan ilişkilerinde yabancı ülke hükümdarlarından Bayana Hediye kabul etmesi, onlara ve elçilerine Bayana Hediye vermesi anlamında dış Bayana Hediyeleşme olarak iki kısımda ele almak mümkündür.
.
Türk devletlerinde hükümdarın Bayana Hediye alıp vermesi ile ilgili esasların, siyasetnâme ya da nasihatnâme türü geleneksel eserlerde hükümdarın halka ve hizmetindekilere karşı davranışı, devlet hazinesinin sarfiyatı gibi yönetim usûlleri çerçevesinde ele alındığı görülür.55 Devlet anlayışının ve siyaset ve ahlâk kurallarının Hint-İran devlet ve hâkimiyet anlayışı ve Türk gelenek ve inançlarından gelen anlayışa dayandığı bir eser olan “Kutadgu Bilig” de Yusuf Has Hacib, mal ve hazine toplamanın önemi üzerinde durur. Hazine toplanması bunun yeniden dağıtımı için önemlidir. Bu aynı zamanda Türk devlet geleneÄŸinin de esaslarındandır.56 Hazine egemenliÄŸin temelidir. Bey; cömert olmalı, hizmetindeki birine görev vereceÄŸi zaman önce ona giyecek vermeli, onun yiyecek ve içeceÄŸini hazırlamalıdır. Hizmetindekiler beyi canla baÅŸla korumalı, bey de hazinesini açarak, görevlilere ve askere, yaptıkları iÅŸe göre bağışta bulunmalı, onları memnun etmelidir. 57 Nitekim dünyanın her yerinde cömert kiÅŸi övülür.58
Halil İNALCIK, “Kutadgu Bilig’de Türk ve Iran Siyaset Nazariye ve Gelenekleri”, s. 22.
“Cömert ol, bağışla, yedir ve içir; eÄŸer malın eksilirse tekrar vur, al ve eksileni tamamla.”; “Bey insanlara faydalı ve cömert olmalı, dünya halkına ondan tokluk gelmeli.” Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 415, 899.
58 “Beyler cömert olursa adları dünyaya yayılır; bunların adı ve şöhretiyle dünya korunur.”; “Hazineni
aç ve servet dağıt, adamlarını sevindir; onlar senin her arzunu yerine getirirler. Düşmana karşı koyan
cesur insan ne der, dinle; altın ve gümüş veren düşmanını yener.” Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s.
415-917.
59 Nizâmü’l-Mülk, Siyaset-nâme, (hzl. Mehmet Altay Köymen), Ankara 1999, s. 154.
Bu anlayış Selçuklularda da görülmektedir. Selçuklu veziri Nizamülmülk, “Siyasetnâme” adlı eserinde hazine sahibi olunması ve onun düzene konması, hazinenin dolu olması, buradan Bayana Hediyelerin dağıtılması ve hükümdarların zenginliÄŸi gibi konularda bilgiler verir: PadiÅŸahların her zaman biri, asıl hazine; öteki de sarfiyat hazinesi olmak üzere daima iki hazinesi olmuÅŸtur. Toplanan malın çoÄŸunu asıl hazineye; daha azı da sarfiyat hazinesine dâhil edilirdi. Bir zaruret olmadıkça, asıl hazineden sarf edilmez; eÄŸer bir ÅŸey alınacak olursa, borç yolu ile alınır ve tekrar yerine konurdu. Böylece sarfiyat kendi usulünce karşılanır; Bayana Hediye ler, maaÅŸlar ve hil’atlerde eksiklik ve gecikme hiç olmazdı. Hazineler daima dolu olurdu.59 Ayrıca, hükümdarların daima hepsi altın iÅŸlemeli ve mücevher kakmalı yirmi takım silah imal etmeleri ve hazineye koyması gerekirdi. Dünyanın muhtelif taraflarından elçilerin gelmeleri gibi bir durumda, güzel yüzlü gulâmları iyi elbiselerle birlikte bu silahlar ve o âletlerle donatıp, padiÅŸahın tahtının etrafına dikerlerdi. Saltanat süsünü, padiÅŸahlık düzenini muhafaza etmek gerekirdi. Zira padiÅŸahlıkta ziynet ve techizat, onun kudreti ve saltanatı ölçüsünde olmalıydı.60 Nizamülmülk; padiÅŸahların av, eÄŸlence, güreÅŸ ve buna benzer bazı iÅŸlerde tedbir almaları gereken iÅŸlerden ayrı olarak; verilecek Bayana Hediyeleri de, vezirler ve devletin büyükleri ve seçkinleri ile birlikte tedbir alınacak önemli konular arasında saymaktadır.61
İslâm medeniyeti dâhilinde yazılmış eserlerden İran’ın Taberistan ve Gürgân eyaletlerinde hüküm süren Keykâvus b. İskender’in 1082 yılında kaleme aldığı “Kâbusnâme’ adlı eserinde, hükümdarın taşıması gereken altı hasletten ikincisi olarak kerem sahibi olması yani ihsanda bulunması yer alır.62 XIV. yüzyıl Arap bilgini İbn-i Haldun da “Mukaddime” adlı eserinde, ihsan konusuna yer vermiÅŸ; himaye eden konumundaki sultanın, maiyetindekilere âtâ ve ihsanda bulunması gerektiÄŸine iÅŸaret etmiÅŸtir.63
Hükümdarın zenginliği, cömertliği ve Bayana Hediye dağıtması hususunda teorik olarak kaynakların verdiği bilgiler uygulamalarda da görülmektedir. Türk devletlerinde hükümdarlar tebâsını daima doyurmuş, giydirmiş; hizmetinde bulunan komutanları, at, silah, toprak, makam-mevki gibi çeşitli Bayana Hediye lerle ödüllendirmişlerdir. İslâmî bir kurum olan vakıflarla da fakir halkın ihtiyaçlarının giderilmesi amaçlanmıştır.64 Türk devletlerinde hükümdarların, verdiği Bayana Hediyelerle onları bir bakıma himaye etmelerine karşılık Türk-İslâm geleneğinin bir uzantısı olarak vüzerânın, komutanların, beylerin, şairlerin, sanatkârların devletin zirvesinde bulunan hükümdarın gölgesinde ona yakın olmak adına sadakatin bir nişânesi olarak Bayana Hediyeler sunması Selçuklular, İlhanlılar, Akkoyunlular gibi bu kültürü taşıyan devletlerde ve Osmanlılar döneminde de devam etmiştir.
Nizâmü’l-Mülk, Siyaset-nâme, s. 67.
61 Tedbir alınacak diğer hususlar imar, savaş, akın, cezalandırma (siyaset), erzak (zahire), oturma
(makam), seyahat (sefer), asker, reâya ve buna benzer memlekette taalluk eden iÅŸlerdir. Nizâmü’l –
Mülk, Siyaset-nâme, s. 65.
62 Keykâvus, Kâbusname, (hzl. Orhan Şaik Gökyay), İstanbul 2006, s. 201.
63 İbn-i Haldun, Mukaddime, (hzl. Süleyman Uludağ), I, İstanbul 2007, s. 541.
64 Aydın TANERİ, Türk Devlet Geleneği Dün-Bugün, s. 239.
Dış Bayana Hediye leÅŸme de diyebileceÄŸimiz yabancı ülkelerin hükümdarlarıyla olan Bayana HediyeleÅŸme de en eski Türklere kadar uzanmaktadır. Hunlar, Çin’le iyi iliÅŸkiler kurmak istediÄŸinde elçiler göndererek memleketlerinin ürünlerini Çin imparatoruna takdim eder, Çin imparatoru da “haraç” olarak adlandırdığı bu malların karşılığı olarak kendi ürünlerini Bayana Hediye adıyla Hunlara gönderirdi. Bu ürünler, karşı tarafın getirdiklerinden çok daha kıymetli Çin mamullerinden oluÅŸur; böylece Çin hem zenginliÄŸini ve üstünlüğünü göstermek suretiyle onlara yaklaÅŸarak kendisine ısındırır hem de onları Çin mallarına bağımlı hale getirirdi. Ancak Hunlar, güçlü oldukları dönemlerde buna sürekli karşı çıkmışlarsa da zayıf ve muhtaç oldukları zamanlarda Bayana Hediye alış veriÅŸi ile hem zaman kazanmışlar hem de eskisine ve diÄŸer komÅŸularına oranla daha fazla zenginleÅŸmiÅŸler, kendilerini de kısa zamanda toparlama fırsatı bulmuÅŸlardır.65 Çin’in bu politikaları Orhun Yazıtları’nda şöyle ifade edilmiÅŸtir: “İl tutacak yer Ötüken ormanı imiÅŸ. Bu yerde oturup Çin milleti ile anlaÅŸtım. Altını, gümüşü, ipeÄŸi ipekliyi sıkıntısız öylece veriyor. Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuÅŸak imiÅŸ. Tatlı sözle, yumuÅŸak ipek kumaÅŸla aldatıp uzak milleti öylece yaklaÅŸtırırmış. YaklaÅŸtırıp, konduktan sonra, kötü ÅŸeyleri o zaman düşünürmüş.’66
Hunların, Çin’in ekonomik yardımları ÅŸekline dönüşen “haraç sistemi” çerçevesinde bu yardımları sürekli bekler hale gelmeleri, daha sonraki Türk boylarının yapısını ve davranışını da olumsuz etkilemiÅŸ; onları bir tür hazırcılığa ve dış yardımlara alıştırmış; bu boylara, ilerleyen tarihlerde sürekli baÅŸkaldırma ve sıkıştığında Çin’e iltica ederek yardım alma yolunu açmıştır. Çin’den gelecek tehlikenin farkında olan Hunlar ve Türk KaÄŸanları, Çin mallarını kendi kültürleri için zararlı bularak, Çin’in bu yakınlaÅŸtırma ve asimile etme politikasına genel olarak kanmaz ve Çin’in üstünlüğünü kabul etmeyi “bağımsızlıktan vazgeçmek” olarak düşünüp, hayatta kalırken, MoÄŸollar ve Tibetler gibi kavimler Çin hayat tarzını benimseyip kısa zamanda asimile olmuÅŸlardır. Mehmet TEZCAN, “Eski Hun-Çin’de Bayana HediyeleÅŸme ve Çin’de Haraç Sistemi”, Kültür Tarihimizde Çeyiz, Ed.: Emine Gürsoy Naskali-Aylin Koç, İstanbul 2007, s. 15-32.
66 Muharrem ERGİN, Orhun Abideleri, s. 5, 57-59.
Göktürkler siyasi iliÅŸkileri saÄŸlamlaÅŸtırmak adına Çin’e elçiler gönderir ve bu elçiler beraberlerinde birçok deÄŸerli Bayana Hediyeler getirirdi. Böylece siyasal üstünlük saÄŸlama ve bir hâkimiyet alâmeti olarak “Bayana Hediye” adı altında, istenilen ÅŸeyler elde edilirdi. Göktürk Devleti’nin ikiye ayrılma sürecinde Çinli elçi ile IÅŸbara KaÄŸan arasında, Çinli elçinin taviz koparmaya çalışması ve IÅŸbara’nın tâbi olduÄŸunu ilan etmesi ÅŸeklinde geçen bir tür hâkimiyet yarışındaki diyaloÄŸun sonucunda IÅŸbara, Sui İmparatoru’na tâbi ve onun kölesi olduÄŸunu, elçinin gücünü kabul ettiÄŸini söylemiÅŸ; IÅŸbara, bu elçiye bir de Bayana Hediye olarak bin baÅŸ at sunmuÅŸ ve onu kız kardeÅŸiyle evlendirmiÅŸti.67
Göktürklerin Çin imparatorlarına Bayana Hediye sunmaları bundan sonra da devam etmiÅŸ; Çin tesirine girmiÅŸ olan DoÄŸu Göktürk Devleti hükümdarı Tou-lan KaÄŸan, 591’de Çin’e elçi göndererek yedi adet kıymetli kâse sunmuÅŸtu.68 Göktürk Devleti Çin’e Bayana Hediye gönderdiÄŸi gibi, Çin’den de Göktürk Devleti’ne Bayana Hediyeler gönderiliyor; aradaki iliÅŸkilerin durumuna baÄŸlı olarak, örneÄŸin, ülkeler arasında bir anlaÅŸmazlık çıkması gibi durumlarda Bayana Hediyelerin miktarı ve cinsi de deÄŸiÅŸiyordu.69
Çin’de yapılan büyük hükümdarlık törenlerinde hükümdara armaÄŸan sunulduÄŸu ve bunun bir yarışa dönüştüğü de görülmektedir. Bayana Hediyenin en deÄŸerlisini, en güzelini sunma âdetâ bir üstünlük göstergesiydi. En deÄŸerli Bayana Hediyeyi sunan kendi hâkimiyetini ve gücünü de kanıtlamış oluyordu.70
67 Ahmet TAŞAGIL, Gök-Türkler, I-II-III, Ankara 2012, s. 45-46.
68 Ahmet TAŞAGlL, Gök-Türkler, I-II-III, s. 50.
69 “Çin’de Ch’en hanedanının yıkılıp, hâkimiyetin tamamen Sui’lere geçmesiyle birlikte, bazı
muhalifler kaçıp Göktürklere giderek Ta-i Prensesinin yanına sığındılar. Aslen Chou hanedanından
gelen ve nihayet Toulan KaÄŸan’la da evlenmiÅŸ olan Ta-i prenses, mensup olduÄŸu Yü Wen ailesini
araÅŸtırıp Sui hanedanı aleyhine gizli faaliyetlerde bulunuyordu. Ancak Çin’e hâkim olan Sui
imparatoru bunu duydu ve Göktürklere gönderdiÄŸi Bayana Hediyenin miktarını azalttı.” Ahmet TAÅžAGlL,
Gök-Türkler, I-II-III, s. 50; Candan Işıl SAKARYA, Türk Kültüründe Bayana Hediyeleşme Geleneği ve
Bayana Hediyeler, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Ankara 2006, s. 34.
70 Ahmet TAŞAGIL, Göktürkler, I-II-III, s. 62; Candan Işıl SAKARYA, Türk Kültüründe
Bayana Hediye leÅŸme GeleneÄŸi ve Bayana Hediye ler, s. 35.
Göktürklerde “bayrak ile davul’ hâkimiyet alâmeti olarak ayrılmaz bir bütün kabul edilirdi. Hükümdar tarafından “davul ve bayrak verme” âdeti kaÄŸanlık, komutanlık ve yüksek memuriyet alâmeti olarak önemli bir yere sahipti. 617’den sonra Göktürklerin en güçlü olduÄŸu bir çaÄŸda Çin generali Liang Shih-tu’nun isyan edip Göktürklere sığınmasıyla Göktürk kaÄŸanı Ship-pi KaÄŸan, ona kurt baÅŸlı bir bayrak ve ayrıca “Tardu Bilge KaÄŸan’ unvanını vermiÅŸti. Çin ise Göktürk Devleti dağıldıktan sonra Batı Türkistan ile Batı İran’daki beyliklere kurt baÅŸlı bayrak ve davul verme yoluyla onların beyliklerini tanımıştı. Bu gelenek, büyük devletlerin bir çeÅŸit birbirlerini tanımaları anlamına gelirdi.71
Hunlar, Göktürkler, TürgiÅŸler ve diÄŸer Türk boylarının Çin İmparatorluÄŸu ile Bayana Hediye alıp vermeleri her iki taraf için de dostâne münasebetlerin devamını saÄŸlama, Çin’i istenilen bir ÅŸeye razı etme, ticarî iliÅŸkileri saÄŸlamlaÅŸtırma, Çin tarafından ise Türk teginlerini tanıdığını belirtme gibi maksatlarla gerçekleÅŸmiÅŸti. Bir araÅŸtırmada Türklerin Çin’e inci taşı, iri yumurta, arslan derisi, at, altından mamul kayış, samur derisi, ayna, deve, cam bardak gönderdiÄŸi; bunların içinde at ve hayvan derilerinin diÄŸer Bayana Hediye lere göre sayı bakımından daha fazla olduÄŸu görülmüştür. Yine aynı araÅŸtırmaya göre, Çin’in sunduÄŸu Bayana Hediyelerse düz ipek, çiçek motifli ipek, prenses, yada taşı, flama, davul, kurtbaÅŸlı bayrak, gümüş veya altından mamul kayış, mor renkli elbise, balık ÅŸeklinde kese gönderdikleri görülmektedir. Bunlardan ipek topları, mor renkli elbise, altın ve gümüşten yapılmış balık ÅŸeklinde kese diÄŸerlerinden daha fazladır.72 Bayana Hediyelerin her iki tarafın ve dönemin kültürel yapısına uygun olarak gönderildiÄŸi görülmektedir.73