Elmas, yunanca “adamas” kelimesinden Arapça ve Farsçaya geçmiÅŸ bir isimdir.202 Mecazen “pek sevgili ve kıymetli”203 manasında kullanılır. Onay’ın “Burhân-ı Kâtı’ Tercümesinden aktardığı bilgiye göre elmas, hareketli ve çevik kimselere kinaye edilirmiÅŸ ve elmastan keskin kılıç, bıçak, hançer, kadeh ve şırça yapılırmış204:
Sâkî elünde rengîn-câm-ı şarâb göster
Elmâs-ı sâgar içre la’l-i müzâb göster (Mezâkî/Mermer, 1991: 328)
Virdi ‘anber bu çemen bezminde revnak meclise
Oldı çün elmâsdan şeş-hâne bir zîbâ tabak (Râmî/Hamami, 2001: 461)
Sâkî kanı câm o ÅŸem’-i rûşen
Elmâs-kandil ü ÅŸu’le revgân (Fehîm/Üzgör, 1991: 228)
Edebiyatımızda “elmâs-ı hâl-dâr (lekeli elmas), elmâs-pâre (elmas parçası), elmas-rîze (elmas kırıntısı), elmâs-tırâş (elmas gibi yontulmuÅŸ olan makbul bir cam, billûr, kristal), fahm-ı billûrî (elmas)”205 gibi tamlamalarla sıkça karşılaşılır.
“Kûh-ı nûr” (ışık dağı) tamlaması da ünlü bir elmasa iÅŸaret eder. DevellioÄŸlu, bu elmasın ÅŸu an İngiltere tacının elmasları arasında yer aldığı, yontulmadan önceki ağırlığının 800 kırat206 iken acemice yontulduÄŸu için 279 kırata düştüğü bilgisini
verir207.
Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, “Elmas”, C. 7, Milliyet Gazetesi Yay., İstanbul, s. 3652-3654. DevellioÄŸlu, age, s. 216. Onay, age, s. 135-136. DevellioÄŸlu, age, s. 216, 248.
1 kırat 200 miligrama eÅŸittir. Bk. Ana Britannica, “Elmas”, C. 11, Hürriyet Gazetesi Yay., İstanbul, s. 216. DevellioÄŸlu, age, s. 526.
Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, a.g.an.m., C. 7, s. 3652-3654.
Dünyanın en ünlü elmaslarından, ağırlığı 86 kırat olan, armut biçiminde yontulmuÅŸ “Kaşıkçı elması” ise Topkapı Sarayı Müzesi Hazine Dairesi’nde sergilenmektedir208. Rivayete göre çobanın biri sürüsünü otlatırken, dünyada eÅŸi olmayan bir elmas bulmuÅŸ ve bunu çarşıya götürüp bir deste kaşıkla takas etmiÅŸ. Kaşıkçı elması ya da çoban elması denilmesinin nedeni buymuÅŸ209.
Elmas bütün taşları deler ve keser. Fakat hiçbir taş elması delemez, kesemez. Sadece kurşun elması parçalayabilir. Rivayete göre elmas, yaratıldığında hiçbir taşın onu kesememesiyle övününce Allah kurşuna elması parçalama özelliği verir210. Ayrıca kaynaklarda bu durum kötülüğe iyilikle karşılık verme anlamına geldiği yazılıdır211.
SertliÄŸi, dayanıklılığı ve ışığı kırma özelliÄŸiyle elmas, büyük önem kazanmış bir taÅŸtır. Klasik Türk Åžiiri’nde elmasın bu özelliÄŸi, kılıç ve hançer gibi aletlerin vasfı olarak sık sık vurgulanır. Nef’î’nin aÅŸağıdaki beyitleri bu hususa deÄŸinir:
Pâre-i elmâstır seng-i fesânı neyler ol
Çarha çekme bir dahi ÅŸemşîr-i vâlâ-gevheri (Nef’î/AkkuÅŸ, 1993: 90)
Verse tâb-ı âteşe ger berk-ı tîgı terbiyet
Ma’den-i elmâs ederdi tûde-i hâkisteri (Nef’î/AkkuÅŸ, 1993: 92)
Nâilî, elmas gibi keskin bakışın ışıltısının örse dokunduğunda, onu su gibi eriteceğini söyler:
Ne gamze hançer-i elmâs-ı âteşîn-dem kim
Dokunsa ÅŸa’ ÅŸa’ası âb edirdi sindânı (Nâilî/İpekten, 1990: 40)
Râmî, gönlünün gam elmasıyla tırmalandığını söyleyerek, bu taşın keskin oluşu üzerinde durur:
Nâhun-i elmâs-ı gamla dil olaldan pür-hırâş
San hilâlistân-ı mihnetdür bu tab’-ı pür-elem (Râmî/Hamami, 2001: 501)
Fehîm, panzehir olan tiryâkın içinde kesici ve bedene acı veren elmas olmazsa zevk, dert sahiplerine zehir olsun, der:
Zehr ola mezâk ehl-i derde
Pertev’in “İşten mi sayar ehl-i hüner mâl ile nâmı / Âlemde çoban kim ola nâm-âver-i elmâs” (Onay, 2007: 103) beyitiyle bu rivayete telmih yapılmıştır. YazıcıoÄŸlu Ahmed Bîcân, age, (Hzl. Necdet SakaoÄŸlu), s. 102. Bk. (Onay, 2007: 136; Pala, 2007: 137).
Ger bî-elmâs olursa tiryâk (Fehîm/Üzgör, 1991: 222)
Sevgilinin süzgün, yan bakışı âşık için hançer-i elmâstır. Beyitlerde kirpikler de elmastan hançere ve oka teşbih edilir:
Ne gamze hançer-i elmâs-ı âteşîn-dem kim
Dokunsa ÅŸa’ÅŸa’ası âb edirdi sindânı (Nâilî/İpekten, 1990: 40)
Buldukça sürmeden müjeler gâh gâh tâb
Elmâs deÅŸneler mi deÄŸildir siyah-tâb’ (Nâilî/İpekten, 1990: 164) Elmâs-pâre tîg-i kazadır o gamze kim
Bebr-i beyân-ı Rüsteme zahm-ı nigâh açar (Nâilî/İpekten, 1990: 177) Elmâs-pâre tîg-i eceldir o gamze kim
Gencîne-i kaza vü kaderden zuhûr eder (Nâilî/İpekten, 1990: 201)
Hücûm-ı reşk reşk-i tîg-i elmâs-ı müjenden dil
Serâpâ zahm olup nâsûr nâsûr oldu gitdikçe (Nâilî/İpekten, 1990: 294)
Nic’olur gamze-i dildûzuna teÅŸbîh ü kıyâs
Bir hacer yâresidür gamzene nisbet elmâs (Râmî/Hamami, 2001: 431) Hemîşe bende eyler âzmâyiş tîr-i müjgânın
Nişân oldı dilüm ol nâvek-i elmâs-peykâna (Fehîm/Üzgör, 1991: 146) Sûzen-i elmâs ile olur rûfû-ger gamzesi
Pençe-i müjgân-ı şûhından o dil kim çâkdür (Fehîm/Üzgör, 1991: 436)
Sevgilinin parlayan beyaz dişi elmasa benzetilir. Fehîm, elmas örten dudak derken yârin dişlerini kasteder:
Gonca-i ÅŸu’le-berg ya’nî câm
La’l-i elmâs-pûş ya’nî mey (Fehîm/Üzgör, 1991: 682)
Bazı beyitlerde elmas, billur anlamında kullanılır. Neşâtî her bir beyitinin billur gibi değerli olması ve rakiblerin ona haset etmesiyle övünür:
Neşâtiyâ yine elmâs-pâre her beytin
Dil-i hasûda yeter taze zahm-ı pinhânı (Neşâtî/Onay, 2007: 135-136)
Elmas, yunanca “adamas” kelimesinden Arapça ve Farsçaya geçmiÅŸ bir isimdir.202 Mecazen “pek sevgili ve kıymetli”203 manasında kullanılır. Onay’ın “Burhân-ı Kâtı’ Tercümesinden aktardığı bilgiye göre elmas, hareketli ve çevik kimselere kinaye edilirmiÅŸ ve elmastan keskin kılıç, bıçak, hançer, kadeh ve şırça yapılırmış204:
Sâkî elünde rengîn-câm-ı şarâb göster
Elmâs-ı sâgar içre la’l-i müzâb göster (Mezâkî/Mermer, 1991: 328)
Virdi ‘anber bu çemen bezminde revnak meclise
Oldı çün elmâsdan şeş-hâne bir zîbâ tabak (Râmî/Hamami, 2001: 461)
Sâkî kanı câm o ÅŸem’-i rûşen
Elmâs-kandil ü ÅŸu’le revgân (Fehîm/Üzgör, 1991: 228)
Edebiyatımızda “elmâs-ı hâl-dâr (lekeli elmas), elmâs-pâre (elmas parçası), elmas-rîze (elmas kırıntısı), elmâs-tırâş (elmas gibi yontulmuÅŸ olan makbul bir cam, billûr, kristal), fahm-ı billûrî (elmas)”205 gibi tamlamalarla sıkça karşılaşılır.
“Kûh-ı nûr” (ışık dağı) tamlaması da ünlü bir elmasa iÅŸaret eder. DevellioÄŸlu, bu elmasın ÅŸu an İngiltere tacının elmasları arasında yer aldığı, yontulmadan önceki ağırlığının 800 kırat206 iken acemice yontulduÄŸu için 279 kırata düştüğü bilgisini
verir207.
Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, “Elmas”, C. 7, Milliyet Gazetesi Yay., İstanbul, s. 3652-3654. DevellioÄŸlu, age, s. 216. Onay, age, s. 135-136. DevellioÄŸlu, age, s. 216, 248.
1 kırat 200 miligrama eÅŸittir. Bk. Ana Britannica, “Elmas”, C. 11, Hürriyet Gazetesi Yay., İstanbul, s. 216. DevellioÄŸlu, age, s. 526.
Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, a.g.an.m., C. 7, s. 3652-3654.
Dünyanın en ünlü elmaslarından, ağırlığı 86 kırat olan, armut biçiminde yontulmuÅŸ “Kaşıkçı elması” ise Topkapı Sarayı Müzesi Hazine Dairesi’nde sergilenmektedir208. Rivayete göre çobanın biri sürüsünü otlatırken, dünyada eÅŸi olmayan bir elmas bulmuÅŸ ve bunu çarşıya götürüp bir deste kaşıkla takas etmiÅŸ. Kaşıkçı elması ya da çoban elması denilmesinin nedeni buymuÅŸ209.
Elmas bütün taşları deler ve keser. Fakat hiçbir taş elması delemez, kesemez. Sadece kurşun elması parçalayabilir. Rivayete göre elmas, yaratıldığında hiçbir taşın onu kesememesiyle övününce Allah kurşuna elması parçalama özelliği verir210. Ayrıca kaynaklarda bu durum kötülüğe iyilikle karşılık verme anlamına geldiği yazılıdır211.
SertliÄŸi, dayanıklılığı ve ışığı kırma özelliÄŸiyle elmas, büyük önem kazanmış bir taÅŸtır. Klasik Türk Åžiiri’nde elmasın bu özelliÄŸi, kılıç ve hançer gibi aletlerin vasfı olarak sık sık vurgulanır. Nef’î’nin aÅŸağıdaki beyitleri bu hususa deÄŸinir:
Pâre-i elmâstır seng-i fesânı neyler ol
Çarha çekme bir dahi ÅŸemşîr-i vâlâ-gevheri (Nef’î/AkkuÅŸ, 1993: 90)
Verse tâb-ı âteşe ger berk-ı tîgı terbiyet
Ma’den-i elmâs ederdi tûde-i hâkisteri (Nef’î/AkkuÅŸ, 1993: 92)
Nâilî, elmas gibi keskin bakışın ışıltısının örse dokunduğunda, onu su gibi eriteceğini söyler:
Ne gamze hançer-i elmâs-ı âteşîn-dem kim
Dokunsa ÅŸa’ ÅŸa’ası âb edirdi sindânı (Nâilî/İpekten, 1990: 40)
Râmî, gönlünün gam elmasıyla tırmalandığını söyleyerek, bu taşın keskin oluşu üzerinde durur:
Nâhun-i elmâs-ı gamla dil olaldan pür-hırâş
San hilâlistân-ı mihnetdür bu tab’-ı pür-elem (Râmî/Hamami, 2001: 501)
Fehîm, panzehir olan tiryâkın içinde kesici ve bedene acı veren elmas olmazsa zevk, dert sahiplerine zehir olsun, der:
Zehr ola mezâk ehl-i derde
Pertev’in “İşten mi sayar ehl-i hüner mâl ile nâmı / Âlemde çoban kim ola nâm-âver-i elmâs” (Onay, 2007: 103) beyitiyle bu rivayete telmih yapılmıştır. YazıcıoÄŸlu Ahmed Bîcân, age, (Hzl. Necdet SakaoÄŸlu), s. 102. Bk. (Onay, 2007: 136; Pala, 2007: 137).
Ger bî-elmâs olursa tiryâk (Fehîm/Üzgör, 1991: 222)
Sevgilinin süzgün, yan bakışı âşık için hançer-i elmâstır. Beyitlerde kirpikler de elmastan hançere ve oka teşbih edilir:
Ne gamze hançer-i elmâs-ı âteşîn-dem kim
Dokunsa ÅŸa’ÅŸa’ası âb edirdi sindânı (Nâilî/İpekten, 1990: 40)
Buldukça sürmeden müjeler gâh gâh tâb
Elmâs deÅŸneler mi deÄŸildir siyah-tâb’ (Nâilî/İpekten, 1990: 164) Elmâs-pâre tîg-i kazadır o gamze kim
Bebr-i beyân-ı Rüsteme zahm-ı nigâh açar (Nâilî/İpekten, 1990: 177) Elmâs-pâre tîg-i eceldir o gamze kim
Gencîne-i kaza vü kaderden zuhûr eder (Nâilî/İpekten, 1990: 201)
Hücûm-ı reşk reşk-i tîg-i elmâs-ı müjenden dil
Serâpâ zahm olup nâsûr nâsûr oldu gitdikçe (Nâilî/İpekten, 1990: 294)
Nic’olur gamze-i dildûzuna teÅŸbîh ü kıyâs
Bir hacer yâresidür gamzene nisbet elmâs (Râmî/Hamami, 2001: 431) Hemîşe bende eyler âzmâyiş tîr-i müjgânın
Nişân oldı dilüm ol nâvek-i elmâs-peykâna (Fehîm/Üzgör, 1991: 146) Sûzen-i elmâs ile olur rûfû-ger gamzesi
Pençe-i müjgân-ı şûhından o dil kim çâkdür (Fehîm/Üzgör, 1991: 436)
Sevgilinin parlayan beyaz dişi elmasa benzetilir. Fehîm, elmas örten dudak derken yârin dişlerini kasteder:
Gonca-i ÅŸu’le-berg ya’nî câm
La’l-i elmâs-pûş ya’nî mey (Fehîm/Üzgör, 1991: 682)
Bazı beyitlerde elmas, billur anlamında kullanılır. Neşâtî her bir beyitinin billur gibi değerli olması ve rakiblerin ona haset etmesiyle övünür:
Neşâtiyâ yine elmâs-pâre her beytin
Dil-i hasûda yeter taze zahm-ı pinhânı (Neşâtî/Onay, 2007: 135-136)