Farklı bilim dallarınca farklı açılardan ele alınan Erkek Sevgiliye Hediye, bütün kültürlerde görülen evrensel ve işlevsel bir kültür unsurudur. Erkek Sevgiliye Hediyeleşme eylemine her bir toplum farklı kültürel özellikleri sebebiyle, farklı sembolik, ekonomik anlamlar yüklemekte ve Erkek Sevgiliye Hediyeleşme süreci kültürden kültüre ve aynı kültürde zamanla farklı biçimlerde ve sosyal yoğunlukta gerçekleşmektedir.20
Toplumsal yapının temelini ve sürekliliÄŸini saÄŸlayan Erkek Sevgiliye HediyeleÅŸme nin geçmiÅŸi ise arkaik toplumlara kadar uzanan ve günümüzde de devam eden bir sürekliliÄŸe sahiptir. Arkaik toplumlarda, Erkek Sevgiliye HediyeleÅŸmenin örnekleri “potlaç’ ve tanrılara kurban sunma ÅŸeklinde görülebilmektedir. Ortaç ÇaÄŸ’da savaÅŸ ganimetlerinin askerler arasında “Erkek Sevgiliye Hediye’ olarak dağıtılmaya baÅŸlandığı, vergi ve cezaların “Erkek Sevgiliye Hediye’ olarak ödendiÄŸi ve hizmetkârlara “Erkek Sevgiliye Hediyeler‘ verildiÄŸi görülür.21 Hükümdarların verdiÄŸi Erkek Sevgiliye Hediyeler bu dönemde saygınlık kazanma amaçlı dağıtılan servetlere dönüşür.
Diğer taraftan devletler arası ilişkilerin güvencesi, barışın devamlılığı için elçilere veya elçiler aracılığıyla imparatorlara prenslere, devletin önemli mevkilerinde bulunan kişilere Erkek Sevgiliye Hediyeler verilerek bu gelenek farklı şekillerde günümüze kadar sürdürülmüştür. XXI. yüzyılda ise kamusal alanda değerli Erkek Sevgiliye Hediyeler alınması ve verilmesi konusundaki kısıtlamalar ve bütün kültürlerin eşit olduğu görüşü, bir kültürün diğerine göre üstünlüğünü kanıtlamaya yönelik Erkek Sevgiliye Hediyelere izin vermez. Temel olarak değeri olmayan sembolik ve karşılıklı saygıyı vurgulayan Erkek Sevgiliye Hediyeler verilmekle birlikte, mâlî değeri olan Erkek Sevgiliye Hediyelerin verilmesi durumunda, bu Erkek Sevgiliye Hediyeler kamu mülkiyetine girmekte ve kişiselleştirilmemektedir. Dolayısıyla, günümüzde diplomatik Erkek Sevgiliye Hediyeler politikası gereğince, bu tip Erkek Sevgiliye Hediyeler genellikle sergi salonları veya müzelerde sergilenmektedir.
Türk kültüründe ise lutûf, iyilik, bağış, bahÅŸiÅŸ, mükâfat, etkileme, teÅŸvik, takdir, yardımlaÅŸma, dayanışma, himaye etme, sadakat vb. kavramlarla da iliÅŸkilendirilebilecek Erkek Sevgiliye Hediyenin, eÅŸ anlamlı kullanımı olan armaÄŸanın yanısıra kaynaklarda, pîşkeÅŸ, tuhâf, tuhfe, inâm, câize, ihsân, lutûf, kerem, atâ, atiye, hibe, teberrû, himmet, bahâ, surre, bahÅŸiÅŸ, ülüş gibi kelimelerle ifade edildiÄŸi görülür.22 DiÄŸer taraftan, saçı, mehir, çeyiz, toy, yaÄŸma, vakıf gibi kavramlar Erkek Sevgiliye HediyeleÅŸmenin yaÅŸatıldığı bazı gelenekler olarak karşımıza çıkmaktadır. “Yarım elma, gönül alma’ ve “çam sakızı çoban armaÄŸanı” gibi atasözleri de Türk kültüründe Erkek Sevgiliye Hediyenin önemine iÅŸaret etmektedir.
Banu MAHİR, “Protokol İliÅŸkilerinde Erkek Sevgiliye Hediyenin Rolü”, s. 76; Ahmet İNSEL, “ArmaÄŸan Sorunsalının Açtığı Ufuk”, s. 17.
22 Sevda ÖNAL, “Edebi Metinlere Yansıyan Yönüyle Osmanlı Toplumunda Erkek Sevgiliye HediyeleÅŸme“, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, XI, 1, 2008, s. 103.
XIX. yüzyılda Batı’da Türk Tarihi’nin en ünlü uzmanlarından biri olan Leon Cahun baÅŸka milletlerin aksine olarak Türklerde halkı besleyen, giydiren, harçlığını verenin hakan olduÄŸunu; “vergi’ kelimesinin halkın genel masrafı anlamına geldiÄŸini söyler. Bu düşünce, Türk hükümdarlarında Göktüklerden itibaren hâkimdir. Devlet yurttaÅŸlarını giydirmek ve doyurmak ile yükümlüdür.24 Bu durum Orhun Kitâbelerinde “Fakir milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım.’ 25 ÅŸeklinde ifade edilir. Keza bu anlayış, Selçuklularda baÅŸta hastane, kervansaray, zaviye gibi sosyal hizmet kurumları yapılmasında görülür. Kervansaraylarda yolcuların yatak, yemek ve saÄŸlık hizmetleri ücretsiz yerine getirilir. Osmanlılarda aynı anlayış, Osman Gazi ile beraber hâkim olmuÅŸtur. O, üç günde bir fukarayı ve salihleri toplar, ziyafet verir ve giydirip donatır, dul kadınlara sadaka verirdi. Aynı davranış, diÄŸer hükümdarların da imaret vs. açmaları, yemeÄŸi elleri ile dağıtmaları ÅŸeklinde devam edegelmiÅŸtir.26
Mahmut TEZCAN, Kültürel Antropoloji, s. 57.
24 Aydın TANERİ, Türk Devlet Geleneği Dün-Bugün, Ankara 1981, s. 232.
25 Muharrem ERGİN, Orhun Abideleri, İstanbul 2010, s. 7, 21, 39, 43.
26 Aydın TANERİ, Osmanlı Devleti’nin KuruluÅŸ Döneminde Hükümdarlık Kurumunun GeliÅŸmesi,
Ankara 1978, s. 288.
DiÄŸer taraftan bir hükümdarın huzuruna çıkarken Erkek Sevgiliye Hediye sunulması ise hemen her kültürde görülen bir gelenektir. Machiavelli’nin “Prens’ adlı eserinde hükümdarların huzuruna Erkek Sevgiliye Hediye çıkmanın Batı toplumlarında da bir gelenek olduÄŸunun iÅŸaretleri açık bir ÅŸekilde görülmektedir. Machiavelli, bu eseri kralına sunarken bunun gerekçelerini de sıralamış; bir kralın gönlünü kazanmayı dileyenlerin onun karşısına en çok sevdikleri ya da onun en çok hoÅŸlanacağını düşündükleri atlar, silahlar, altın iÅŸlemeli kumaÅŸlar, deÄŸerli taÅŸlar ve onun yüceliÄŸine yakışır buna benzer süslü eÅŸyalar gibi bir Erkek Sevgiliye Hediye çıkmayı âdet edindiklerini belirtmiÅŸtir. Kendisi de krala olan baÄŸlılığına tanıklık edecek bir ÅŸey sunmak istemiÅŸ; “nice yıllar, nice çabalar ve tehlikeler pahasına” edindiÄŸi bilgileri ona az zamanda saÄŸlayacak olan bu eserinden daha deÄŸerli bir armaÄŸan vermeye gücünün olmadığını ve kralın hoÅŸgörüyle karşılayıp kabul edeceÄŸini umduÄŸunu dile getirmiÅŸtir.27
Farklı bilim dallarınca ortaya konan ve potlaçla iliÅŸkilendirilerek açıklanan Erkek Sevgiliye Hediye kütürünün Türklerdeki ilk izlerine VIII. yüzyıla ait Orhun Abidelerinden itibaren rastlanmaktadır. Kitâbelerde hükümdarın esas görevi olarak gösterilen halkı doyurmak, giydirmek ve zengin etmek anlayışının28 bir tezahürü olarak Göktürklerden itibaren Türk hakanları tebâsına açık alanlarda, büyük toy ve şölenler sunmayı kendilerine görev bilmiÅŸtir. Bu durum hükümdarların cömertliÄŸiyle ilgili olup, onlara büyük bir saygınlık kazandırırdı. Böyle toplu toy vermeyen hakanların ise saygınlığı olmazdı.29 Bu yönüyle Erkek Sevgiliye Hediye kültürünün Türk kültüründe de bazı sosyolog ve tarihçiler tarafından potlaçla iliÅŸkilendirildiÄŸi görülmektedir. Ziya Gökalp, Türk kültüründe, fazlaca masraf yapılarak verilen ziyafetler olarak “şölen’ ya da “han-ı yaÄŸma’ geleneÄŸinde potlaça benzer özelliklerin bulunduÄŸuna dikkati çekmiÅŸtir. ÖrneÄŸin, Eski OÄŸuzlarda mutlaka her gün, obaların birinde “şölen’ vardı. Bütün beyler şölende toplanarak müzakereye ve ziyafete katılır, halk da ziyafetlere iÅŸtirak ederdi. Yerler, içerler, giyinir, kuÅŸanırlar ve borçları verilirdi.30
27 MACHIAVELLI, Prens, (çev. Nazım Güvenç), İstanbul 1999, s. 37.
28 Muharrem ERGİN, Orhun Abideleri, s. 7, 21, 39, 43.
29 Halil İNALCIK, “Kutadgu Bilig’de Türk ve İran Siyaset Nazariye ve Gelenekleri”, Osmanlı’da
Devlet, Hukuk, Adalet, Ankara 2000, s. 17-18.
30 Ziya GÖKALP, Türk Medeniyeti Tarihi, s. 62; Abdülkadir İnan, Ziya Gökalp’ın Dede Korkut
hikâyelerinde Kazan Beyin evini yağmalatmasına dayanarak eski Türklerde, iptidaî kavimlerde
görülen potlaç kurumunun bulunduğunu kesin olarak kabul ettiğini ifade etmekte ve açıklamasında bu
törenin “Eski Türklerde” bulunduÄŸuna dair elde kesin bir delil bulunmadığını ifade etmiÅŸtir. İnan,
KaÅŸgarlı Mahmud’un “Kençliyü” kelimesini açıklamasına atıfta bulunarak, XI. yüzyılda eski
çaÄŸlardaki potlaçın bir geleneÄŸi olarak “kençliyü denilen “yaÄŸma sofrası”nın yapıldığına iÅŸaret
etmiÅŸtir. Abdülkadir İNAN, “Dede Korkut Kitabında Eski İnançlar ve Gelenekler”, Türk Kültürü
Araştırmaları, III-IV-V-VI, 1966-1969, s. 151-152.
Hükümdarların verdiÄŸi toylar (ziyafet) doÄŸum, bey oÄŸlunun ilk avı, bir dilekte bulunma, bir felaketten kurtulma, elçi kabulü gibi sebeplerle olurdu. Büyük bir düzen içinde gerçekleÅŸen bu tür ÅŸenliklerin amacı millette birlik ve beraberlik yaratır, halkın hakanlarına karşı güven ve saygı duymalarını saÄŸlardı. HiyerarÅŸik sıraya uyulan toylarda davetlilerin yerleri ve yiyecekleri yemekler belliydi. Zira bu ziyafetler tâbilik-metbûluk iliÅŸkilerini ifade ederdi.31 Buna “orun’ ve “ülüş’ denirdi. Eski Türklerde yayla, av ve savaÅŸ ganimetleri, her kabilenin “orun”u ve “ülüş” ü yani, mevkisi ve buna uygun olarak nasibine düşen pay dikkate alınarak bölüşülürdü.32
Resmî toy ya da “han-ı yaÄŸma” adı verilen ziyafetlerde ise ziyafetin ardından beyin, oradaki ziyafet sofrasını ve deÄŸerli eÅŸyaları yaÄŸmalattığı yaÄŸmalı toylar düzenlenirdi. “Dede Korkut Hikâyeleri”ne göre Salur Kazan, Üçok ve Bozoklar biraraya geldikilerinde yaÄŸmalı bir toy verir; ziyafetten sonra, hatununun elinden tutarak dışarı çıkar ve davetliler oradaki bütün eÅŸyayı yaÄŸmalardı. Bu ziyafete ve yaÄŸmaya katılmak aradaki iliÅŸkilerin dostâne yürüdüğüne iÅŸaret eder, bu toya davet edilmemek ise düşmanlık sebebi sayılırdı.33
Yine Dede Korkut Hikâyeleri’nde Dirse Hanın hatununun ÅŸu sözleri bu ziyefetleri vermedeki amaçlardan birini örnekler: “Attan aygır, deveden erkek deve, koyundan koç kırdır, İç-OÄŸuzun, Dış-OÄŸuzun beylerini üstüne yığınak et. Aç görsen doyur, yalıncak görsen donat, borçluyu borcundan kurtar, tepe gibi et yığ, göl gibi kımız saÄŸdır, ulu toy eyle, hacet dile! Olur ki bir aÄŸzı dualının berekâtıyla Tanrı bize bir erdemli çocuk verir.’ Burada Dirse Hanın vereceÄŸi ziyafetin karşılığında istediÄŸi ÅŸeyin gerçekleÅŸeceÄŸine olan inanç söz konusudur. Nitekim bundan sonra OÄŸuz Hanın ziyafet vererek ziyafete katılanların duasıyla bir oÄŸlu olduÄŸu görülür. 34
Dede Korkut Hikâyelerinde görülen Erkek Sevgiliye HediyeleÅŸme örneklerinden biri de “dokuz dokuz” da denilen “dokuzlama” geleneÄŸidir: “KuÅŸun alakanını, kumaşın arusunu, kızın gökçeÄŸini, dokuzlama çargap, çuha, Bayındır’a pencik çıkardılar”.35 Akından sonra elde edilen ganimetin dağıtımında Han’a bırakılan beÅŸte bir pay arasında bulunan dokuz ayrı çeÅŸit deÄŸerli Erkek Sevgiliye Hediye “dokuzlama çargap, çuha’ olarak ifade edilmektedir.
Farklı bilim dallarınca farklı açılardan ele alınan Erkek Sevgiliye Hediye, bütün kültürlerde görülen evrensel ve işlevsel bir kültür unsurudur. Erkek Sevgiliye Hediyeleşme eylemine her bir toplum farklı kültürel özellikleri sebebiyle, farklı sembolik, ekonomik anlamlar yüklemekte ve Erkek Sevgiliye Hediyeleşme süreci kültürden kültüre ve aynı kültürde zamanla farklı biçimlerde ve sosyal yoğunlukta gerçekleşmektedir.20
Toplumsal yapının temelini ve sürekliliÄŸini saÄŸlayan Erkek Sevgiliye HediyeleÅŸme nin geçmiÅŸi ise arkaik toplumlara kadar uzanan ve günümüzde de devam eden bir sürekliliÄŸe sahiptir. Arkaik toplumlarda, Erkek Sevgiliye HediyeleÅŸmenin örnekleri “potlaç’ ve tanrılara kurban sunma ÅŸeklinde görülebilmektedir. Ortaç ÇaÄŸ’da savaÅŸ ganimetlerinin askerler arasında “Erkek Sevgiliye Hediye’ olarak dağıtılmaya baÅŸlandığı, vergi ve cezaların “Erkek Sevgiliye Hediye’ olarak ödendiÄŸi ve hizmetkârlara “Erkek Sevgiliye Hediyeler‘ verildiÄŸi görülür.21 Hükümdarların verdiÄŸi Erkek Sevgiliye Hediyeler bu dönemde saygınlık kazanma amaçlı dağıtılan servetlere dönüşür.
Diğer taraftan devletler arası ilişkilerin güvencesi, barışın devamlılığı için elçilere veya elçiler aracılığıyla imparatorlara prenslere, devletin önemli mevkilerinde bulunan kişilere Erkek Sevgiliye Hediyeler verilerek bu gelenek farklı şekillerde günümüze kadar sürdürülmüştür. XXI. yüzyılda ise kamusal alanda değerli Erkek Sevgiliye Hediyeler alınması ve verilmesi konusundaki kısıtlamalar ve bütün kültürlerin eşit olduğu görüşü, bir kültürün diğerine göre üstünlüğünü kanıtlamaya yönelik Erkek Sevgiliye Hediyelere izin vermez. Temel olarak değeri olmayan sembolik ve karşılıklı saygıyı vurgulayan Erkek Sevgiliye Hediyeler verilmekle birlikte, mâlî değeri olan Erkek Sevgiliye Hediyelerin verilmesi durumunda, bu Erkek Sevgiliye Hediyeler kamu mülkiyetine girmekte ve kişiselleştirilmemektedir. Dolayısıyla, günümüzde diplomatik Erkek Sevgiliye Hediyeler politikası gereğince, bu tip Erkek Sevgiliye Hediyeler genellikle sergi salonları veya müzelerde sergilenmektedir.
Türk kültüründe ise lutûf, iyilik, bağış, bahÅŸiÅŸ, mükâfat, etkileme, teÅŸvik, takdir, yardımlaÅŸma, dayanışma, himaye etme, sadakat vb. kavramlarla da iliÅŸkilendirilebilecek Erkek Sevgiliye Hediyenin, eÅŸ anlamlı kullanımı olan armaÄŸanın yanısıra kaynaklarda, pîşkeÅŸ, tuhâf, tuhfe, inâm, câize, ihsân, lutûf, kerem, atâ, atiye, hibe, teberrû, himmet, bahâ, surre, bahÅŸiÅŸ, ülüş gibi kelimelerle ifade edildiÄŸi görülür.22 DiÄŸer taraftan, saçı, mehir, çeyiz, toy, yaÄŸma, vakıf gibi kavramlar Erkek Sevgiliye HediyeleÅŸmenin yaÅŸatıldığı bazı gelenekler olarak karşımıza çıkmaktadır. “Yarım elma, gönül alma’ ve “çam sakızı çoban armaÄŸanı” gibi atasözleri de Türk kültüründe Erkek Sevgiliye Hediyenin önemine iÅŸaret etmektedir.
Banu MAHİR, “Protokol İliÅŸkilerinde Erkek Sevgiliye Hediyenin Rolü”, s. 76; Ahmet İNSEL, “ArmaÄŸan Sorunsalının Açtığı Ufuk”, s. 17.
22 Sevda ÖNAL, “Edebi Metinlere Yansıyan Yönüyle Osmanlı Toplumunda Erkek Sevgiliye HediyeleÅŸme“, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, XI, 1, 2008, s. 103.
XIX. yüzyılda Batı’da Türk Tarihi’nin en ünlü uzmanlarından biri olan Leon Cahun baÅŸka milletlerin aksine olarak Türklerde halkı besleyen, giydiren, harçlığını verenin hakan olduÄŸunu; “vergi’ kelimesinin halkın genel masrafı anlamına geldiÄŸini söyler. Bu düşünce, Türk hükümdarlarında Göktüklerden itibaren hâkimdir. Devlet yurttaÅŸlarını giydirmek ve doyurmak ile yükümlüdür.24 Bu durum Orhun Kitâbelerinde “Fakir milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım.’ 25 ÅŸeklinde ifade edilir. Keza bu anlayış, Selçuklularda baÅŸta hastane, kervansaray, zaviye gibi sosyal hizmet kurumları yapılmasında görülür. Kervansaraylarda yolcuların yatak, yemek ve saÄŸlık hizmetleri ücretsiz yerine getirilir. Osmanlılarda aynı anlayış, Osman Gazi ile beraber hâkim olmuÅŸtur. O, üç günde bir fukarayı ve salihleri toplar, ziyafet verir ve giydirip donatır, dul kadınlara sadaka verirdi. Aynı davranış, diÄŸer hükümdarların da imaret vs. açmaları, yemeÄŸi elleri ile dağıtmaları ÅŸeklinde devam edegelmiÅŸtir.26
Mahmut TEZCAN, Kültürel Antropoloji, s. 57.
24 Aydın TANERİ, Türk Devlet Geleneği Dün-Bugün, Ankara 1981, s. 232.
25 Muharrem ERGİN, Orhun Abideleri, İstanbul 2010, s. 7, 21, 39, 43.
26 Aydın TANERİ, Osmanlı Devleti’nin KuruluÅŸ Döneminde Hükümdarlık Kurumunun GeliÅŸmesi,
Ankara 1978, s. 288.
DiÄŸer taraftan bir hükümdarın huzuruna çıkarken Erkek Sevgiliye Hediye sunulması ise hemen her kültürde görülen bir gelenektir. Machiavelli’nin “Prens’ adlı eserinde hükümdarların huzuruna Erkek Sevgiliye Hediye çıkmanın Batı toplumlarında da bir gelenek olduÄŸunun iÅŸaretleri açık bir ÅŸekilde görülmektedir. Machiavelli, bu eseri kralına sunarken bunun gerekçelerini de sıralamış; bir kralın gönlünü kazanmayı dileyenlerin onun karşısına en çok sevdikleri ya da onun en çok hoÅŸlanacağını düşündükleri atlar, silahlar, altın iÅŸlemeli kumaÅŸlar, deÄŸerli taÅŸlar ve onun yüceliÄŸine yakışır buna benzer süslü eÅŸyalar gibi bir Erkek Sevgiliye Hediye çıkmayı âdet edindiklerini belirtmiÅŸtir. Kendisi de krala olan baÄŸlılığına tanıklık edecek bir ÅŸey sunmak istemiÅŸ; “nice yıllar, nice çabalar ve tehlikeler pahasına” edindiÄŸi bilgileri ona az zamanda saÄŸlayacak olan bu eserinden daha deÄŸerli bir armaÄŸan vermeye gücünün olmadığını ve kralın hoÅŸgörüyle karşılayıp kabul edeceÄŸini umduÄŸunu dile getirmiÅŸtir.27
Farklı bilim dallarınca ortaya konan ve potlaçla iliÅŸkilendirilerek açıklanan Erkek Sevgiliye Hediye kütürünün Türklerdeki ilk izlerine VIII. yüzyıla ait Orhun Abidelerinden itibaren rastlanmaktadır. Kitâbelerde hükümdarın esas görevi olarak gösterilen halkı doyurmak, giydirmek ve zengin etmek anlayışının28 bir tezahürü olarak Göktürklerden itibaren Türk hakanları tebâsına açık alanlarda, büyük toy ve şölenler sunmayı kendilerine görev bilmiÅŸtir. Bu durum hükümdarların cömertliÄŸiyle ilgili olup, onlara büyük bir saygınlık kazandırırdı. Böyle toplu toy vermeyen hakanların ise saygınlığı olmazdı.29 Bu yönüyle Erkek Sevgiliye Hediye kültürünün Türk kültüründe de bazı sosyolog ve tarihçiler tarafından potlaçla iliÅŸkilendirildiÄŸi görülmektedir. Ziya Gökalp, Türk kültüründe, fazlaca masraf yapılarak verilen ziyafetler olarak “şölen’ ya da “han-ı yaÄŸma’ geleneÄŸinde potlaça benzer özelliklerin bulunduÄŸuna dikkati çekmiÅŸtir. ÖrneÄŸin, Eski OÄŸuzlarda mutlaka her gün, obaların birinde “şölen’ vardı. Bütün beyler şölende toplanarak müzakereye ve ziyafete katılır, halk da ziyafetlere iÅŸtirak ederdi. Yerler, içerler, giyinir, kuÅŸanırlar ve borçları verilirdi.30
27 MACHIAVELLI, Prens, (çev. Nazım Güvenç), İstanbul 1999, s. 37.
28 Muharrem ERGİN, Orhun Abideleri, s. 7, 21, 39, 43.
29 Halil İNALCIK, “Kutadgu Bilig’de Türk ve İran Siyaset Nazariye ve Gelenekleri”, Osmanlı’da
Devlet, Hukuk, Adalet, Ankara 2000, s. 17-18.
30 Ziya GÖKALP, Türk Medeniyeti Tarihi, s. 62; Abdülkadir İnan, Ziya Gökalp’ın Dede Korkut
hikâyelerinde Kazan Beyin evini yağmalatmasına dayanarak eski Türklerde, iptidaî kavimlerde
görülen potlaç kurumunun bulunduğunu kesin olarak kabul ettiğini ifade etmekte ve açıklamasında bu
törenin “Eski Türklerde” bulunduÄŸuna dair elde kesin bir delil bulunmadığını ifade etmiÅŸtir. İnan,
KaÅŸgarlı Mahmud’un “Kençliyü” kelimesini açıklamasına atıfta bulunarak, XI. yüzyılda eski
çaÄŸlardaki potlaçın bir geleneÄŸi olarak “kençliyü denilen “yaÄŸma sofrası”nın yapıldığına iÅŸaret
etmiÅŸtir. Abdülkadir İNAN, “Dede Korkut Kitabında Eski İnançlar ve Gelenekler”, Türk Kültürü
Araştırmaları, III-IV-V-VI, 1966-1969, s. 151-152.
Hükümdarların verdiÄŸi toylar (ziyafet) doÄŸum, bey oÄŸlunun ilk avı, bir dilekte bulunma, bir felaketten kurtulma, elçi kabulü gibi sebeplerle olurdu. Büyük bir düzen içinde gerçekleÅŸen bu tür ÅŸenliklerin amacı millette birlik ve beraberlik yaratır, halkın hakanlarına karşı güven ve saygı duymalarını saÄŸlardı. HiyerarÅŸik sıraya uyulan toylarda davetlilerin yerleri ve yiyecekleri yemekler belliydi. Zira bu ziyafetler tâbilik-metbûluk iliÅŸkilerini ifade ederdi.31 Buna “orun’ ve “ülüş’ denirdi. Eski Türklerde yayla, av ve savaÅŸ ganimetleri, her kabilenin “orun”u ve “ülüş” ü yani, mevkisi ve buna uygun olarak nasibine düşen pay dikkate alınarak bölüşülürdü.32
Resmî toy ya da “han-ı yaÄŸma” adı verilen ziyafetlerde ise ziyafetin ardından beyin, oradaki ziyafet sofrasını ve deÄŸerli eÅŸyaları yaÄŸmalattığı yaÄŸmalı toylar düzenlenirdi. “Dede Korkut Hikâyeleri”ne göre Salur Kazan, Üçok ve Bozoklar biraraya geldikilerinde yaÄŸmalı bir toy verir; ziyafetten sonra, hatununun elinden tutarak dışarı çıkar ve davetliler oradaki bütün eÅŸyayı yaÄŸmalardı. Bu ziyafete ve yaÄŸmaya katılmak aradaki iliÅŸkilerin dostâne yürüdüğüne iÅŸaret eder, bu toya davet edilmemek ise düşmanlık sebebi sayılırdı.33
Yine Dede Korkut Hikâyeleri’nde Dirse Hanın hatununun ÅŸu sözleri bu ziyefetleri vermedeki amaçlardan birini örnekler: “Attan aygır, deveden erkek deve, koyundan koç kırdır, İç-OÄŸuzun, Dış-OÄŸuzun beylerini üstüne yığınak et. Aç görsen doyur, yalıncak görsen donat, borçluyu borcundan kurtar, tepe gibi et yığ, göl gibi kımız saÄŸdır, ulu toy eyle, hacet dile! Olur ki bir aÄŸzı dualının berekâtıyla Tanrı bize bir erdemli çocuk verir.’ Burada Dirse Hanın vereceÄŸi ziyafetin karşılığında istediÄŸi ÅŸeyin gerçekleÅŸeceÄŸine olan inanç söz konusudur. Nitekim bundan sonra OÄŸuz Hanın ziyafet vererek ziyafete katılanların duasıyla bir oÄŸlu olduÄŸu görülür. 34
Dede Korkut Hikâyelerinde görülen Erkek Sevgiliye HediyeleÅŸme örneklerinden biri de “dokuz dokuz” da denilen “dokuzlama” geleneÄŸidir: “KuÅŸun alakanını, kumaşın arusunu, kızın gökçeÄŸini, dokuzlama çargap, çuha, Bayındır’a pencik çıkardılar”.35 Akından sonra elde edilen ganimetin dağıtımında Han’a bırakılan beÅŸte bir pay arasında bulunan dokuz ayrı çeÅŸit deÄŸerli Erkek Sevgiliye Hediye “dokuzlama çargap, çuha’ olarak ifade edilmektedir.