Göz deÄŸmesi, Nazar Kur’an-ı Kerim ayetleri ve Resululllah(s.a.v.)’ın hadisleriyle sabit olmuÅŸ bir hakikattir. Kur’an-ı Kerim’de Hz. Yusuf’un kıssası anlatılırken, Hz. Yakup’un, oÄŸullarını Mısır’a gönderdiÄŸi vakit onların ÅŸehre girmeleri hakkında onlara şöyle tavsiyede bulunduÄŸu zikredilmektedir: “(Yakup) dedi: OÄŸullarım! Åžehre hepiniz bir kapıdan girmeyin. Ayrı ayrı kapılardan girin (ki size nazar deÄŸmesin). Yine de Allah’ın takdir ettiÄŸi bir ÅŸeyi ben sizden gideremem Hüküm ancak Allah’ındır”
Hafız İbn-i Kesir, bu ayeti tefsir ederken selef imamlarından naklettiğine göre,
[carousel-horizontal-posts-content-slider]
Hz. Ya-kup, küçük oÄŸlu Bünyamin’i hazırlayıp aÄŸabeyleri ile beraber Mısır’a göndereceÄŸi zaman, Mısır’da ÅŸehre girerken hepsinin bir tek kapıdan deÄŸil, muhtelif kapılardan girmelerini onlaraemretmiÅŸti. Hz. Yakup’un böyle davranmasının seb
ebi; çocuklarının çok güzel fiziki yapıya sahip olmalarından dolayı, insanların onlara nazar etmesinden korkmasıydı.
Ayrıca Yüce Allah(c.c), Resulullah(s.a.v)’a hitaben şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz inkâr edenler Zikr’i(Kur’an’ı) duydukları zaman neredeyse seni gözleriyle devirecekler. (Senin için) ‘Hiç şüphesiz o bir delidir’ diyorlar.”4772 Bu ayette Yüce Allah(c.c), kâfirlerin kıskançlıklarından dolayı az daha nazar deÄŸdireceklerini, aç ve kem gözlerinin kötülükleriyle ellerinden gelse Resulullah(s.a.v.)’ı yok edeceklerini bildirmektedir. Demek ki öfkenin bedende bir hükmü ve tesiri olduÄŸu gibi, gözlerin de karşılarındakine bakışlarına göre, iyi veya kötü bir hükmü vardır. Kimi elektrik gibi dokunur, kimi de aldığı etkiyle kıskançlığından bir öfkeye düşer, tuzaklara kalkışır ki maddi veya manevi bunun hangisi olursa olsun hedefine ulaÅŸtığında göz deÄŸmesi veya nazar denilen ÅŸey olur.
Ebu’s-Suud bu ayeti şöyle açıklar: Onlar, sana olan düşmanlıklarından dolayı, Kur’an’ı iÅŸittikleri zaman, senin ayaklarını kaydırarak seni devirmek için sana nazar deÄŸdirmeye çalışı-yorlardı. Rivayete göre, Araplardan nazarı çok kuvvetli bir adam vardı. Baktığını yere deviriyordu. Kâfirler, o adamdan Resulullah(s.a.v.)’a da nazar etmesini istediler. O da kabul etti ve Resulullah(s.a.v.) için ÅŸu sözleri söyledi: “Senin kavmin seni seyyid sanıyor. Ben ise; senin, nazara uÄŸramış bir seyyid olduÄŸunu sanıyorum”. Böylece nazara uÄŸrayan Resulullah(s.a.v.)’ı Allah korudu ve O’na bu ayeti indirdi. ZemahÅŸeri; nazara uÄŸrayan birinin ÅŸifasının bu ayeti okumakta olduÄŸunu , bildirir.
Yine Yüce Allah(c.c.), hasedcinin ÅŸerrinden kendisine sığınmamızı emretmektedir. Hasedci, Cenab-ı Hakk’ ın, kuluna verdiÄŸi nimeti çekemez ve o nimetin yok olmasını ister. Bu, genelde bilinen bir durumdur. Yukarıda geçen ayetler, göz deÄŸmesinin hak ve gerçek olduÄŸuna birer delildir.Kalem, 68/51.
Resulullah(s.a.v.)’ın hadislerinde de nazarın hak olduÄŸu ve nazara uÄŸrayan birinin yapması gerekenler hakkında bilgi mevcuttur. İbn-i Abbas(r.a.)’ın rivayet ettiÄŸi bir hadiste Resulullah(s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Göz deÄŸmesi haktır. EÄŸer kaderi delip geçecek bir ÅŸey olsaydı, bu, göz deÄŸmesi olurdu. Yıkanmanız talep edilirse yıkanın.”
Buhari’de geçen bir rivayette, Hz. AiÅŸe(r.a.), Resulullah(s.a.v)’ın nazara karşı rukye yapılmasını emrettiÄŸini bildirmektedir.
İbn-i Hacer, nazarın ilahi bir kanunla cereyan ettiÄŸini belirttikten sonra: “Burada gözden çıkan görülmez gizli bir cevherin varlığından söz edilebilir mi, edilemez mi?” diye sorar ve şöyle devam eder: “Bu muhtemeldir, kesin bir iddia ileri sürülemez. İslam’a intisab eden tabi-atçılardan bazısı kesin olarak; bakanın gözünden, görülmeyen latif cevherlerin fışkırıp, gözzedeye ulaşıp derideki mesamattan içeri girdiÄŸini, Hak Teala’nın da zehir içince helakı yarattığı gibi, bu hulul ile birlikte helakı yarattığını iddia eder. Ancak burada kesin iddiada bulunan hata eder. Bunun kat’i bir ÅŸey olmaksızın bir adet-i ilahi olması caizdir.”
Gözü değen insan, kendini bu kötü duruma uydurduğu zaman, gözünden zehirli bir güç gönderir, gönderdiği güç, nazara uğrayan varlığa ulaşır ulaşmaz o varlık zarar görür. Engerek yılanının gönderdiği zehirli gücün insana ulaşır ulaşmaz insanı öldürdüğü nasıl inkâr edilemezse bunun gibi nazar gerçeği de inkâr edilemez.
Resulullah(s.a.v.) göz deÄŸmesinin hak olduÄŸunu beyan edince, ondan korunmanın çaresini de yine O’nun beyan etmesi tabiidir. Resulullah(s.a.v.)’ın göz deÄŸmesini tedavi yollarından biri rukyedir. Yukarıda geçen hadiste Hz. AiÅŸe’nin(r.a.) Resulullah(s.a.v.)’ın göz deÄŸmesine karşı okunmayı emrettiÄŸi ÅŸeklindeki rivayeti buna delil teÅŸkil eder. Bu okunma, Ayete’l-Kürsi gibi esma ve sıfat-ı ilahiyeyi ve Allah’ ı zikri içeren ayetlerin, temiz kiÅŸilik sahipleri diliyle göz deÄŸmesine uÄŸramış hastalara okunması suretiyle gerçekleÅŸir.
Resulullah(s.a.v.)’ın göz deÄŸmesini tedavi yöntemlerinden biri de, gözü deÄŸen kiÅŸiye abdest aldırılıp, gözzedenin üzerine dökülmesidir. Hz. AiÅŸe(r.a.) anlatıyor: “Gözü deÄŸene ab-dest alması emredilir, onun abdest suyu alınır, bununla göz deÄŸmesine uÄŸrayan yıkanırdı.”
Sehl b.Hanif(r.a), Amir b. Rebia(r.a.)’nın nazarına uÄŸradı ve derhal ÅŸiddetli bir rahatsızlığa yakalandı ve yere yıkıldı. Durumdan haberdar olan Resulullah(s.a.v.) Amir’i çağırtıp kendisine kızdı ve “Sizden biri niye kardeÅŸini öldürüyor? Niye “Barekellah” demedin? Onun için abdest al!” buyurdu. Göz deÄŸmesi bazen insanı öldürür. Bazen de kendisine göz deÄŸen kimse hasta düşer. EÄŸer bu oklar, Amir denilen kiÅŸiden Sehl’e isabet ettiÄŸi gibi isabet ederse kiÅŸi hasta olur. Ancak Sehl’in baÅŸvurduÄŸu yöntemle(abdestle) ortadan kalkar. Ama gözdeÄŸdiren kiÅŸi abdestten kaçınırsa o halde göz deÄŸdiren kiÅŸinin bir elbisesi alınır, ıslatılır ve göz deÄŸen kiÅŸiye giydirilir, Allah’ın izniyle fayda görür.
Abdest suyu ile gözzedenin tedavisi arasında akl-ı selimin reddetmeyeceği kesin bir bağ vardır. Nitekim yılan zehrine karşı kullanılan panzehir de yılanın etinden yapılır. Öfkelenmiş nefislere tavsiye edilen ilaç da böyle; öfkelinin bedenine kendi elini koymakla öfkesi gider. Şu halde, bu göz değmesinin tesiri de beden üzerine düşen bir ateş parçası gibidir, sanki ab-destle bu ateş söndürülmektedir.
Nazar değen kişinin abdest suyunda şifa bulunduğunun sahih hadislerle bize aktarılmış olması, iyi bir laboratuar ve klinik çalışmasına davet etmektedir. Derisi ile de solunum yapan insan, devamlı terleme de yapmaktadır. Bu ter ile birlikte, vücuttaki bazı zararlı madde-ler(toksin ve antijenler) de atılmaktadır. Abdest suyu ile toplanan bu maddelerin nazar değen kişide aşı etkisi uyandırarak, tedavi edici etkisinin olabileceği düşünülebilir.
Göz deÄŸmesinin yalnız İslamiyet’te deÄŸil, Hıristiyanlıkta, Yahudi dinine mensup olanlarda ve tarihin kaydettiÄŸi eski kavimlerde de var olduÄŸu tarih sayfalarında kayıtlıdır. YaÅŸanmış olaylardan birisi, göz deÄŸmesiyle meÅŸhur bir kadının 200 sene evvel İstanbul’dan sürülmesi hadisesidir. O zamanki Emniyet zaptiyeleri ile kadın bir arabada Divanyolu caddesinden geçirilirken, gözü büyük aÄŸaçlara isabet eden kadının: “Bunlar ne büyük aÄŸaçlarmış” demesi ile asırlık aÄŸaç kollarının parça parça yere düştüğü tarihte meÅŸhurdur. Bu gibi vakaların tarihte emsali çoktur.
Göz deÄŸmesi, Nazar Kur’an-ı Kerim ayetleri ve Resululllah(s.a.v.)’ın hadisleriyle sabit olmuÅŸ bir hakikattir. Kur’an-ı Kerim’de Hz. Yusuf’un kıssası anlatılırken, Hz. Yakup’un, oÄŸullarını Mısır’a gönderdiÄŸi vakit onların ÅŸehre girmeleri hakkında onlara şöyle tavsiyede bulunduÄŸu zikredilmektedir: “(Yakup) dedi: OÄŸullarım! Åžehre hepiniz bir kapıdan girmeyin. Ayrı ayrı kapılardan girin (ki size nazar deÄŸmesin). Yine de Allah’ın takdir ettiÄŸi bir ÅŸeyi ben sizden gideremem Hüküm ancak Allah’ındır”
Hafız İbn-i Kesir, bu ayeti tefsir ederken selef imamlarından naklettiğine göre,
[carousel-horizontal-posts-content-slider]
Hz. Ya-kup, küçük oÄŸlu Bünyamin’i hazırlayıp aÄŸabeyleri ile beraber Mısır’a göndereceÄŸi zaman, Mısır’da ÅŸehre girerken hepsinin bir tek kapıdan deÄŸil, muhtelif kapılardan girmelerini onlaraemretmiÅŸti. Hz. Yakup’un böyle davranmasının seb
ebi; çocuklarının çok güzel fiziki yapıya sahip olmalarından dolayı, insanların onlara nazar etmesinden korkmasıydı.
Ayrıca Yüce Allah(c.c), Resulullah(s.a.v)’a hitaben şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz inkâr edenler Zikr’i(Kur’an’ı) duydukları zaman neredeyse seni gözleriyle devirecekler. (Senin için) ‘Hiç şüphesiz o bir delidir’ diyorlar.”4772 Bu ayette Yüce Allah(c.c), kâfirlerin kıskançlıklarından dolayı az daha nazar deÄŸdireceklerini, aç ve kem gözlerinin kötülükleriyle ellerinden gelse Resulullah(s.a.v.)’ı yok edeceklerini bildirmektedir. Demek ki öfkenin bedende bir hükmü ve tesiri olduÄŸu gibi, gözlerin de karşılarındakine bakışlarına göre, iyi veya kötü bir hükmü vardır. Kimi elektrik gibi dokunur, kimi de aldığı etkiyle kıskançlığından bir öfkeye düşer, tuzaklara kalkışır ki maddi veya manevi bunun hangisi olursa olsun hedefine ulaÅŸtığında göz deÄŸmesi veya nazar denilen ÅŸey olur.
Ebu’s-Suud bu ayeti şöyle açıklar: Onlar, sana olan düşmanlıklarından dolayı, Kur’an’ı iÅŸittikleri zaman, senin ayaklarını kaydırarak seni devirmek için sana nazar deÄŸdirmeye çalışı-yorlardı. Rivayete göre, Araplardan nazarı çok kuvvetli bir adam vardı. Baktığını yere deviriyordu. Kâfirler, o adamdan Resulullah(s.a.v.)’a da nazar etmesini istediler. O da kabul etti ve Resulullah(s.a.v.) için ÅŸu sözleri söyledi: “Senin kavmin seni seyyid sanıyor. Ben ise; senin, nazara uÄŸramış bir seyyid olduÄŸunu sanıyorum”. Böylece nazara uÄŸrayan Resulullah(s.a.v.)’ı Allah korudu ve O’na bu ayeti indirdi. ZemahÅŸeri; nazara uÄŸrayan birinin ÅŸifasının bu ayeti okumakta olduÄŸunu , bildirir.
Yine Yüce Allah(c.c.), hasedcinin ÅŸerrinden kendisine sığınmamızı emretmektedir. Hasedci, Cenab-ı Hakk’ ın, kuluna verdiÄŸi nimeti çekemez ve o nimetin yok olmasını ister. Bu, genelde bilinen bir durumdur. Yukarıda geçen ayetler, göz deÄŸmesinin hak ve gerçek olduÄŸuna birer delildir.Kalem, 68/51.
Resulullah(s.a.v.)’ın hadislerinde de nazarın hak olduÄŸu ve nazara uÄŸrayan birinin yapması gerekenler hakkında bilgi mevcuttur. İbn-i Abbas(r.a.)’ın rivayet ettiÄŸi bir hadiste Resulullah(s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Göz deÄŸmesi haktır. EÄŸer kaderi delip geçecek bir ÅŸey olsaydı, bu, göz deÄŸmesi olurdu. Yıkanmanız talep edilirse yıkanın.”
Buhari’de geçen bir rivayette, Hz. AiÅŸe(r.a.), Resulullah(s.a.v)’ın nazara karşı rukye yapılmasını emrettiÄŸini bildirmektedir.
İbn-i Hacer, nazarın ilahi bir kanunla cereyan ettiÄŸini belirttikten sonra: “Burada gözden çıkan görülmez gizli bir cevherin varlığından söz edilebilir mi, edilemez mi?” diye sorar ve şöyle devam eder: “Bu muhtemeldir, kesin bir iddia ileri sürülemez. İslam’a intisab eden tabi-atçılardan bazısı kesin olarak; bakanın gözünden, görülmeyen latif cevherlerin fışkırıp, gözzedeye ulaşıp derideki mesamattan içeri girdiÄŸini, Hak Teala’nın da zehir içince helakı yarattığı gibi, bu hulul ile birlikte helakı yarattığını iddia eder. Ancak burada kesin iddiada bulunan hata eder. Bunun kat’i bir ÅŸey olmaksızın bir adet-i ilahi olması caizdir.”
Gözü değen insan, kendini bu kötü duruma uydurduğu zaman, gözünden zehirli bir güç gönderir, gönderdiği güç, nazara uğrayan varlığa ulaşır ulaşmaz o varlık zarar görür. Engerek yılanının gönderdiği zehirli gücün insana ulaşır ulaşmaz insanı öldürdüğü nasıl inkâr edilemezse bunun gibi nazar gerçeği de inkâr edilemez.
Resulullah(s.a.v.) göz deÄŸmesinin hak olduÄŸunu beyan edince, ondan korunmanın çaresini de yine O’nun beyan etmesi tabiidir. Resulullah(s.a.v.)’ın göz deÄŸmesini tedavi yollarından biri rukyedir. Yukarıda geçen hadiste Hz. AiÅŸe’nin(r.a.) Resulullah(s.a.v.)’ın göz deÄŸmesine karşı okunmayı emrettiÄŸi ÅŸeklindeki rivayeti buna delil teÅŸkil eder. Bu okunma, Ayete’l-Kürsi gibi esma ve sıfat-ı ilahiyeyi ve Allah’ ı zikri içeren ayetlerin, temiz kiÅŸilik sahipleri diliyle göz deÄŸmesine uÄŸramış hastalara okunması suretiyle gerçekleÅŸir.
Resulullah(s.a.v.)’ın göz deÄŸmesini tedavi yöntemlerinden biri de, gözü deÄŸen kiÅŸiye abdest aldırılıp, gözzedenin üzerine dökülmesidir. Hz. AiÅŸe(r.a.) anlatıyor: “Gözü deÄŸene ab-dest alması emredilir, onun abdest suyu alınır, bununla göz deÄŸmesine uÄŸrayan yıkanırdı.”
Sehl b.Hanif(r.a), Amir b. Rebia(r.a.)’nın nazarına uÄŸradı ve derhal ÅŸiddetli bir rahatsızlığa yakalandı ve yere yıkıldı. Durumdan haberdar olan Resulullah(s.a.v.) Amir’i çağırtıp kendisine kızdı ve “Sizden biri niye kardeÅŸini öldürüyor? Niye “Barekellah” demedin? Onun için abdest al!” buyurdu. Göz deÄŸmesi bazen insanı öldürür. Bazen de kendisine göz deÄŸen kimse hasta düşer. EÄŸer bu oklar, Amir denilen kiÅŸiden Sehl’e isabet ettiÄŸi gibi isabet ederse kiÅŸi hasta olur. Ancak Sehl’in baÅŸvurduÄŸu yöntemle(abdestle) ortadan kalkar. Ama gözdeÄŸdiren kiÅŸi abdestten kaçınırsa o halde göz deÄŸdiren kiÅŸinin bir elbisesi alınır, ıslatılır ve göz deÄŸen kiÅŸiye giydirilir, Allah’ın izniyle fayda görür.
Abdest suyu ile gözzedenin tedavisi arasında akl-ı selimin reddetmeyeceği kesin bir bağ vardır. Nitekim yılan zehrine karşı kullanılan panzehir de yılanın etinden yapılır. Öfkelenmiş nefislere tavsiye edilen ilaç da böyle; öfkelinin bedenine kendi elini koymakla öfkesi gider. Şu halde, bu göz değmesinin tesiri de beden üzerine düşen bir ateş parçası gibidir, sanki ab-destle bu ateş söndürülmektedir.
Nazar değen kişinin abdest suyunda şifa bulunduğunun sahih hadislerle bize aktarılmış olması, iyi bir laboratuar ve klinik çalışmasına davet etmektedir. Derisi ile de solunum yapan insan, devamlı terleme de yapmaktadır. Bu ter ile birlikte, vücuttaki bazı zararlı madde-ler(toksin ve antijenler) de atılmaktadır. Abdest suyu ile toplanan bu maddelerin nazar değen kişide aşı etkisi uyandırarak, tedavi edici etkisinin olabileceği düşünülebilir.
Göz deÄŸmesinin yalnız İslamiyet’te deÄŸil, Hıristiyanlıkta, Yahudi dinine mensup olanlarda ve tarihin kaydettiÄŸi eski kavimlerde de var olduÄŸu tarih sayfalarında kayıtlıdır. YaÅŸanmış olaylardan birisi, göz deÄŸmesiyle meÅŸhur bir kadının 200 sene evvel İstanbul’dan sürülmesi hadisesidir. O zamanki Emniyet zaptiyeleri ile kadın bir arabada Divanyolu caddesinden geçirilirken, gözü büyük aÄŸaçlara isabet eden kadının: “Bunlar ne büyük aÄŸaçlarmış” demesi ile asırlık aÄŸaç kollarının parça parça yere düştüğü tarihte meÅŸhurdur. Bu gibi vakaların tarihte emsali çoktur.