Hâcâmat, lügat olarak emmek manasına gelen “hacm” kökünden gelir. Tıbbi tabir olarak “kan alma” diye tercüme edilebilir. Bu iÅŸi yapana “hâcim” veya “haccâm” denir. “İhticâm” kan aldırma talebidir. Hâcâmat veya ihticâm, pratikte kan aldırma fiilini ifade için kullanılmaktadır. Resulullah(s.a.v.)’ın tıbbi sünnetinde mühim bir yer tutan hâcâmat hakkında oldukça fazla hadis mevcuttur.
Buhari’de geçen bir hadiste, Hz. Peygamber(s.a.v.) bizzat kendisi, Ebu Taybe adında bir hâcâmatçıya hâcâmat yaptırmış ve başından kan aldırıp o kiÅŸiye ücretini ödemiÅŸ ve şöyle buyurmuÅŸtur: “Sizin, kendisiyle tedavi olduÄŸunuz ÅŸeylerin (tedavi yollarınızın) en iyisi hacamattır. ” Ebu KeÅŸbe el-Enmari(r.a.) anlatıyor: Resulullah(s.a.v.) başından ve iki omuzu arasından hâcâmat olur ve “Kim bu kandan akıtırsa, herhangi bir hastalık için bir baÅŸka ilaçla tedavi olmasa da zarar görmez” buyururdu. Resulullah(s.a.v.) burada, deri üzerinde zuhuru ehli tarafından teÅŸhis edilen alametlerle vücutta biriktiÄŸi anlaşılan zararlı kandan bir miktarının akıtılmasının, sıhhat için fevkalade faydalı olduÄŸunu mülahaza etmektedir. Bunu, hâcâmat olmanın, hastalıklara karşı herhangi bir ilaç almanın yerini tutabileceÄŸini söyleyerek ifade buyurur.
İbn-i Abbas(r.a.)’tan gelen bir rivayete göre; Resulullah(s.a.v.) buyurdular ki: “Haccâm ne iyi kuldur, fazla kanı giderir, beli hafifletir, gözü parlatır.””‘ ‘8’ İbn-i Abbas der ki: “Resulullah(s.a.v.) Miraç gecesinde, meleklerden mürekkep bir cemaate her uÄŸrayışında melekler: “Hâcâmat olmaya devam et! Ümmetine de hâcâmat olmalarını emret!” derlerdi. Åž arihler, buradaki emrin vücub deÄŸil nedb ifade ettiÄŸini belirtirler. Yani melekler, kan aldırmanın sıhhat açısından ne kadar faydalı olduÄŸunu vurgulamak için bu uyarıda bulunmuÅŸlar-
dır.
Resulullah(s.a.v.)’ın hâcâmatın önemine binaen söylediÄŸi bir baÅŸka söz de şöyledir: “Åžifa üç ÅŸeye münhasırdır: Bal ÅŸerbeti içmek, hacamat aleti vurmak, ateÅŸte daÄŸlamak. Fakat ümmetimi ateÅŸle daÄŸlamaktan men’ederim.” İbn-i Hacer, Resulullah(s.a.v.)’ın bu hadisteki maksadının, ÅŸifa veren maddeleri üçe hasretmek olmadığını, zira baÅŸka maddelerde de ÅŸifa olduÄŸunu belirtir. Nitekim çörek otu, süt, hurma gibi pek çok yiyecek maddesinin ÅŸifa yönü muhtelif hadislerde mevzubahis edilmektedir. Öyleyse, burada Hz.
Peygamber(s.a.v.), Usu-lü’l-ilac denen, tedavide baÅŸvurulan ana maddelere dikkat çekmektedir.
Hâcâmatın, tedavide baÅŸvurulan ana yöntemlerden biri olması hasebiyle, hacamatın nasıl yapıldığını ve ne gibi hastalıkların tedavisinde kullanıldığını beyan etmek gerekir.Hâcâmatın fayda saÄŸlayabilmesi için, usulüne uygun bir ÅŸekilde yapılması gerekir. Hâcâmat yapılmasına karar verilen yerler temizlendikten sonra kupalar yerleÅŸtirilir, kupaların yerleÅŸtirilmesi için kağıt veya pamuk gibi ÅŸeyler kullanılır, en mühim husus kullanılan kupaların (hâcâmat bardaklarının) ve diÄŸer kullanılan aletlerin steril olmasıdır. Bardakların vakum-lanmasından sonra 3-5 dakika eski kanın, toksinlerin ve kolestrolun toplanması için beklenir ve bardaklar sökülür, sonra bu kısım neÅŸter, jilet veya zemberek denilen bir aletle 1mm.’den derin olmamak ve 1cm.’den uzun olmamak ÅŸartı ile kesilir. Hâcâmat bardakları tekrar aynı yere vakumlanır. Kan biriktikçe bardaklar boÅŸaltılıp iÅŸlem tekrarlanır.
Hâcâmat, hastalığın nev’ine göre deÄŸiÅŸik vücut bölgelerine tatbik edilebilir. Bundan maksadın o bölgedeki kan hareketini arttırmak, kirli kanı alıp temiz kanın gelmesini saÄŸlamak, o bölgeye özellikle yerleÅŸmiÅŸ hastalık yapıcı maddeler varsa bunların uzaklaÅŸtırılmasını saÄŸlamaktır.
Hâcâmat ile insanlar; anında tesir gösteren, emin, tehlikesiz, yan tesirsiz bir şeklide tedavi olma imkanı bulurlar. Bununla beraber hâcâmatla tedavi olunduğu söylenen bazı hastalıklar şunlardır: Baş ağrısı ve sinüzit, yüksek tansiyon ve şeker hastalığı, prostat, bel ağrısı ve diz ağrısı, hormon bozukluğu, yumurtalık hastalıkları. Ayrıca kan aldırmak; sancı ve acının bulunduğu yere tatbik edildiği vakit, adale ve damar acılarını hafifletir, ağrıları giderir. Hastanın çenesi altında yapıldığı zaman diş, yüz ve boğaz ağrılarını giderir. Göğüs altına yapıldığı zaman, uyluklarda bulunan kabarcıklar bertaraf edilir ve ona çok faydası olur.
İbn-i Sina der ki; “Kan aldırmak emredilse de ayın ilk günlerinde emredilmez, çünkü o günlerde salgılar eksik olur. Ancak bu iÅŸe, salgıların coÅŸtuÄŸu ve ayın ışığının son derece arttığı günler olan ay ortası uygundur”.
Hz. Peygamber(s.a.v.)’in tedavi yöntemlerinden biri olan hâcâmat, Amerika üniversite hastanelerinde ders olarak okutulup uygulanmaktadır. Hakkında 60 kadar hadis bulunan ve Hz. Peygamber(s.a.v.)’in bizzat kendisine ve yakınlarına uyguladığı bu tedavinin; böbrek, migren, kan dolaşımı, kanda yüksek demir oranını düşürme, ÅŸeker, çocuklarda beyin felci, ÅŸiÅŸmanlık, sivilce ve vücut direncine de iyi geldiÄŸi ve bu yöntemin Amerikan Üniversitelerinin “Cupping Therapy” adı verilen bölümlerinde ders müfredatı içinde okutulduÄŸu ifadeedilmektedir. Ayrıca hâcâmat, İspanya Lizbon Üniversitesinde, “Cupping ant letting” adı altında okutulmaktadır.
Hâcâmat, lügat olarak emmek manasına gelen “hacm” kökünden gelir. Tıbbi tabir olarak “kan alma” diye tercüme edilebilir. Bu iÅŸi yapana “hâcim” veya “haccâm” denir. “İhticâm” kan aldırma talebidir. Hâcâmat veya ihticâm, pratikte kan aldırma fiilini ifade için kullanılmaktadır. Resulullah(s.a.v.)’ın tıbbi sünnetinde mühim bir yer tutan hâcâmat hakkında oldukça fazla hadis mevcuttur.
Buhari’de geçen bir hadiste, Hz. Peygamber(s.a.v.) bizzat kendisi, Ebu Taybe adında bir hâcâmatçıya hâcâmat yaptırmış ve başından kan aldırıp o kiÅŸiye ücretini ödemiÅŸ ve şöyle buyurmuÅŸtur: “Sizin, kendisiyle tedavi olduÄŸunuz ÅŸeylerin (tedavi yollarınızın) en iyisi hacamattır. ” Ebu KeÅŸbe el-Enmari(r.a.) anlatıyor: Resulullah(s.a.v.) başından ve iki omuzu arasından hâcâmat olur ve “Kim bu kandan akıtırsa, herhangi bir hastalık için bir baÅŸka ilaçla tedavi olmasa da zarar görmez” buyururdu. Resulullah(s.a.v.) burada, deri üzerinde zuhuru ehli tarafından teÅŸhis edilen alametlerle vücutta biriktiÄŸi anlaşılan zararlı kandan bir miktarının akıtılmasının, sıhhat için fevkalade faydalı olduÄŸunu mülahaza etmektedir. Bunu, hâcâmat olmanın, hastalıklara karşı herhangi bir ilaç almanın yerini tutabileceÄŸini söyleyerek ifade buyurur.
İbn-i Abbas(r.a.)’tan gelen bir rivayete göre; Resulullah(s.a.v.) buyurdular ki: “Haccâm ne iyi kuldur, fazla kanı giderir, beli hafifletir, gözü parlatır.””‘ ‘8’ İbn-i Abbas der ki: “Resulullah(s.a.v.) Miraç gecesinde, meleklerden mürekkep bir cemaate her uÄŸrayışında melekler: “Hâcâmat olmaya devam et! Ümmetine de hâcâmat olmalarını emret!” derlerdi. Åž arihler, buradaki emrin vücub deÄŸil nedb ifade ettiÄŸini belirtirler. Yani melekler, kan aldırmanın sıhhat açısından ne kadar faydalı olduÄŸunu vurgulamak için bu uyarıda bulunmuÅŸlar-
dır.
Resulullah(s.a.v.)’ın hâcâmatın önemine binaen söylediÄŸi bir baÅŸka söz de şöyledir: “Åžifa üç ÅŸeye münhasırdır: Bal ÅŸerbeti içmek, hacamat aleti vurmak, ateÅŸte daÄŸlamak. Fakat ümmetimi ateÅŸle daÄŸlamaktan men’ederim.” İbn-i Hacer, Resulullah(s.a.v.)’ın bu hadisteki maksadının, ÅŸifa veren maddeleri üçe hasretmek olmadığını, zira baÅŸka maddelerde de ÅŸifa olduÄŸunu belirtir. Nitekim çörek otu, süt, hurma gibi pek çok yiyecek maddesinin ÅŸifa yönü muhtelif hadislerde mevzubahis edilmektedir. Öyleyse, burada Hz.
Peygamber(s.a.v.), Usu-lü’l-ilac denen, tedavide baÅŸvurulan ana maddelere dikkat çekmektedir.
Hâcâmatın, tedavide baÅŸvurulan ana yöntemlerden biri olması hasebiyle, hacamatın nasıl yapıldığını ve ne gibi hastalıkların tedavisinde kullanıldığını beyan etmek gerekir.Hâcâmatın fayda saÄŸlayabilmesi için, usulüne uygun bir ÅŸekilde yapılması gerekir. Hâcâmat yapılmasına karar verilen yerler temizlendikten sonra kupalar yerleÅŸtirilir, kupaların yerleÅŸtirilmesi için kağıt veya pamuk gibi ÅŸeyler kullanılır, en mühim husus kullanılan kupaların (hâcâmat bardaklarının) ve diÄŸer kullanılan aletlerin steril olmasıdır. Bardakların vakum-lanmasından sonra 3-5 dakika eski kanın, toksinlerin ve kolestrolun toplanması için beklenir ve bardaklar sökülür, sonra bu kısım neÅŸter, jilet veya zemberek denilen bir aletle 1mm.’den derin olmamak ve 1cm.’den uzun olmamak ÅŸartı ile kesilir. Hâcâmat bardakları tekrar aynı yere vakumlanır. Kan biriktikçe bardaklar boÅŸaltılıp iÅŸlem tekrarlanır.
Hâcâmat, hastalığın nev’ine göre deÄŸiÅŸik vücut bölgelerine tatbik edilebilir. Bundan maksadın o bölgedeki kan hareketini arttırmak, kirli kanı alıp temiz kanın gelmesini saÄŸlamak, o bölgeye özellikle yerleÅŸmiÅŸ hastalık yapıcı maddeler varsa bunların uzaklaÅŸtırılmasını saÄŸlamaktır.
Hâcâmat ile insanlar; anında tesir gösteren, emin, tehlikesiz, yan tesirsiz bir şeklide tedavi olma imkanı bulurlar. Bununla beraber hâcâmatla tedavi olunduğu söylenen bazı hastalıklar şunlardır: Baş ağrısı ve sinüzit, yüksek tansiyon ve şeker hastalığı, prostat, bel ağrısı ve diz ağrısı, hormon bozukluğu, yumurtalık hastalıkları. Ayrıca kan aldırmak; sancı ve acının bulunduğu yere tatbik edildiği vakit, adale ve damar acılarını hafifletir, ağrıları giderir. Hastanın çenesi altında yapıldığı zaman diş, yüz ve boğaz ağrılarını giderir. Göğüs altına yapıldığı zaman, uyluklarda bulunan kabarcıklar bertaraf edilir ve ona çok faydası olur.
İbn-i Sina der ki; “Kan aldırmak emredilse de ayın ilk günlerinde emredilmez, çünkü o günlerde salgılar eksik olur. Ancak bu iÅŸe, salgıların coÅŸtuÄŸu ve ayın ışığının son derece arttığı günler olan ay ortası uygundur”.
Hz. Peygamber(s.a.v.)’in tedavi yöntemlerinden biri olan hâcâmat, Amerika üniversite hastanelerinde ders olarak okutulup uygulanmaktadır. Hakkında 60 kadar hadis bulunan ve Hz. Peygamber(s.a.v.)’in bizzat kendisine ve yakınlarına uyguladığı bu tedavinin; böbrek, migren, kan dolaşımı, kanda yüksek demir oranını düşürme, ÅŸeker, çocuklarda beyin felci, ÅŸiÅŸmanlık, sivilce ve vücut direncine de iyi geldiÄŸi ve bu yöntemin Amerikan Üniversitelerinin “Cupping Therapy” adı verilen bölümlerinde ders müfredatı içinde okutulduÄŸu ifadeedilmektedir. Ayrıca hâcâmat, İspanya Lizbon Üniversitesinde, “Cupping ant letting” adı altında okutulmaktadır.