İnsanlar taşdevrinden beri farkında oldukları ve özelliklerini öğrendikçe bağlandıkları Kehribar i, ilk zamanlar yalnızca renklerinin albenisi etkisiyle doğada buldukları haliyle kullanmışlardır. Yıllar geçtikçe ellerindeki maddenin oldukça yumuşak ve işlenebilir olduğunu keşfettiler ve Kehribar ı işlemeye başladılar. Hammaddenin bulunduğu yerlerde, özellikle Kuzey Avrupa ve Rusya da Kehribar ustaları bezeme tekniklerini ve kullandıkları aletleri geliştirerek yüzyıllar boyunca çok nadide, sanat eseri düzeyinde ürünler yaratmışlardır. Günümüzde de Kehribar ı bazen yalnız, çoğunlukla diğer metallerle kombine ederek, daha çok ticari amaçlı olarak, ama gene de çok güzel takı ve diğer objeleri üretmektedirler.
Tüm değerli ve yarı değerli taşlardan farklı olarak, Kehribar in takı ve mücevher olarak kullanımının yanında pek çok objenin yapımına olanak vermesi, özellikleri nedeniyle bilim çevrelerinin de ilgilenip, yararlandıkları bir madde olması onun yerinin çok özel olmasını sağlamıştır. Günümüzde Dünyanın çeşitli yerlerinde, Kehribar in çeşitli renk, biçim ve büyüklükteki doğal hali ile, geçmişten günümüze dek bu maddeden yapılma eşya, süsleme, takı ve diğer objelerin sergilendiği müzeler bulunmakta veya birçok müzede değerli köşeler oluşturmaktadır.
Rusya nın en Batı toprağı olan, Baltık kıyısında yer alan Kaliningrad yöresi, Dünyanın Kehribar Merkezi özelliğini taşımaktadır. Hem Dünya rezervlerinin %90 ına sahip olması, hem de yıllık 500-700 ton üretiminin getirdiği pazar hakimiyeti ile tarihin her döneminde bu şehir ön plana çıkmıştır. Günümüzde de, doğadan çıkarılan Kehribar dan fabrikalarda 350 çeşitin üzerinde ürün üretilmekte, şehirde Kehribar işlemeciliği eğitimi veren sanat enstitüsü ve Kehribar Müzesinin bulunmasının yanı sıra, her sene Kehribar konusunda konferanslar, seminer ve fuarlar düzenlenmektedir. Böyle merkezlerde yapılan takı ve eşya tasarım yarışmaları da, hem bu sanatın gelişimini sağlayıp, hem de ortaya konan yeni yeni ürünlerin değer kazanmasını sağlamaktadır. Dünyanın farklı coğrafyalarında, her yıl yüzlerce ton üretim yapılmasına rağmen, yalnızca bu miktarın %3-5 i direkt kuyumculukta kullanılabilecek kalitedir.89
Kehribar , kiÅŸisel süs eÅŸyası olarak kullanılan mücevher tarzında ilk maddedir. M.Ö 15,000- 10,000 yıllarına dayanan Kehribar taÅŸ ve pandantiflerine, Fransa’nın Magdalenian(New Mexico eyaletinde yerleÅŸim yeri) bölgesindeki Yontma TaÅŸ Devrine ait alanlarında rastlanmıştır.
Baltık Kehribar inin altın rengi ve yumuÅŸak yapısı onu Cilalı TaÅŸ Devri’nden bu yana önemli bir ticaret ürünü haline getirmiÅŸtir. M.Ö 2000 yıllarının ortası ve sonlarında, Mycenean(eski Yunanistan’ın genç tunç çağı), Fenikeli ve Etrüsklü tacirler, geniÅŸ çapta Kehribar ağı kurmaya odaklanmışlardı. Romalılar bile bölgeye sefer düzenlemiÅŸlerdi. Orta çaÄŸda, kurulan merkez Avrupa derneklerinin üyeleri öncelikle Katolikler, Budistler ve Müslümanların kullanacakları tespihler için Kehribar boncuklar üretmiÅŸlerdir.
‘Elektrik’ sözcüğü, Kehribar in Yunanca karşılığı olan ‘elektron’dan gelmektedir. Sürtünmeye uÄŸradığında Kehribar , negatif elektrik yüklenir ve küçük kağıt ya da kumaÅŸ parçalarını hareket ettirebilir. M.Ö 4. yüzyılda Platon ve Aristo tarafından gözlemlenen bu olgu, muhtemelen eski çaÄŸlarda yaÅŸayan insanların gözünde mücevherlerin sırrını ve itibarını arttırmıştır.
Yunan mitolojisinde Kehribar in, Heliades’lerin her yıl kardeÅŸlerinin ölümünün yası için döktükleri gözyaÅŸlarını dindirdiÄŸine inanılmaktaydı. Yunan devlet adamı Nicias’a göre, ‘denizde katılaÅŸan ve kıyıya vuran’ güneÅŸ ışınlarının özüdür. Ancak, hem Yunanlılar hem de Romalılar Kehribar in aÄŸaç reçinelerinden olduÄŸunu ve Romalı tarihçi Pliny tarafından dikkate deÄŸer bir açıklıkla tanımlandığını bilmektedirler.
Kopal, ambroid ve sert bir plastik olan Bakelite maddeleri çoÄŸu zaman Kehribar in içine karışmaktadır. DoÄŸal bir reçine olan Kopal, yarı fosilleÅŸmiÅŸ halde bulunur (hakiki Kehribar ) ve canlı aÄŸaçlardan direk olarak alınan reçineler gibidir (ham kopal). Eski dönemlerde, Kopal’in boncuk yapımında kullanıldığına inanılmaktaydı. Ancak, kopal zannedilen birçok boncuk aslında Kehribar ya da plastikti. Günümüzde, Baltık bölgesinde hala yarı fosilleÅŸmiÅŸ halde, ihraç edilmek üzere Kehribar ya da ambroid taÅŸları bulunmaktadır.
FotoÄŸraf 70
Kaliningrad Müzesi girişi
FotoÄŸraf 71
Kehribar li duvar süslemesi
FotoÄŸraf 72
Lenin Buzkıran gemisi
Eğer, Kehribar parçası, orijinal şekliyle değerlendirilecekse, yüzeyine kum püskürtülerek, dış oksidasyon kabuğu aşındırılarak, yüzey ve kapanımların (inclusion) doğal ve parlak hale gelmesi sağlanır.
Kehribar doğadan elde edildiğinde çok zaman bulanık ve mat bir görünümdedir. Canlı rengine yüzyıllarca oksidasyona maruz kalınca kavuşmaktadır. Kehribar ı saydam hale getirmenin en yaygın methodu onu basınç altında otoklav (autoclave) da nitrojenle ısıtmaktır. Bundan sonra fırınlayarak, saydamlık, parıltı ve gözde konyak rengi elde etmesi sağlanmaya çalışılır.
Kaliteli fakat küçük Kehribar çakılları, işlemecilikte değerlendirilebilmek amacıyla 320o C e kadar ısıtılarak, eritilir ve kalıplanıp preslenerek büyük kütleler elde edilir. Bu evrede istenirse eriyik maddeye renk katkısı, hatta plastik tipi sentetik maddeler ilave edilebilir.
Eritilip preslenen Kehribar daha sert ancak daha az parlaktır. Bugün Rusya nın kendi iç pazarında deÄŸerlendirdiÄŸi Kehribar in %80 i preslenmiÅŸ durumdadır. Presleme o kadar yüksek kalitede yapılmaktadır ki, doÄŸal Kehribar den ayrılması çok zordur. Presleme sırasında plastik katkısı yapılan Kehribar e “ambroid, Kehribar oid veya Kehribar oid” adı verilmektedir.
Yüzyılın başında bulutlu-bulanık görüntülü Kehribar ların yavru domuz yağında kaynatılarak saydamlaÅŸması saÄŸlanıyordu. Sonradan diÄŸer yaÄŸlarında bu iÅŸ için kullanılabileceÄŸi farkedildi ve kolza tohumunun buna çok uygun olduÄŸu görüldü. Kolza tohumunun kırılma indeksi Kehribar ınkine yakındır. Kehribar , kolza yağı konulmuÅŸ metal kaba daldırılır ve kaynama noktasına kadar yavaÅŸ yavaÅŸ ısıtılır. Bulanıklığı yaratan mikroskopik hava kabarcıkları yavaÅŸ yavaÅŸ yaÄŸ ile dolar. Kehribar la, kolza yağının ışığı kırma indeksleri yakın olduÄŸu için, Kehribar saydamlaşır. Işık Kehribar içinden interference e uÄŸramadan geçer. Bu kaynama sırasında içinde su damlacığı bulunan kabarcıklar ise yassılaÅŸarak disk ÅŸeklini alır. Payet görüntülü bu yapıya ‘sun spangles’ adı verilir. Bu iÅŸlemden sonra Kehribar yavaşça soÄŸutularak kırılganlaÅŸması engellenir.91
İnsanlar taşdevrinden beri farkında oldukları ve özelliklerini öğrendikçe bağlandıkları Kehribar i, ilk zamanlar yalnızca renklerinin albenisi etkisiyle doğada buldukları haliyle kullanmışlardır. Yıllar geçtikçe ellerindeki maddenin oldukça yumuşak ve işlenebilir olduğunu keşfettiler ve Kehribar ı işlemeye başladılar. Hammaddenin bulunduğu yerlerde, özellikle Kuzey Avrupa ve Rusya da Kehribar ustaları bezeme tekniklerini ve kullandıkları aletleri geliştirerek yüzyıllar boyunca çok nadide, sanat eseri düzeyinde ürünler yaratmışlardır. Günümüzde de Kehribar ı bazen yalnız, çoğunlukla diğer metallerle kombine ederek, daha çok ticari amaçlı olarak, ama gene de çok güzel takı ve diğer objeleri üretmektedirler.
Tüm değerli ve yarı değerli taşlardan farklı olarak, Kehribar in takı ve mücevher olarak kullanımının yanında pek çok objenin yapımına olanak vermesi, özellikleri nedeniyle bilim çevrelerinin de ilgilenip, yararlandıkları bir madde olması onun yerinin çok özel olmasını sağlamıştır. Günümüzde Dünyanın çeşitli yerlerinde, Kehribar in çeşitli renk, biçim ve büyüklükteki doğal hali ile, geçmişten günümüze dek bu maddeden yapılma eşya, süsleme, takı ve diğer objelerin sergilendiği müzeler bulunmakta veya birçok müzede değerli köşeler oluşturmaktadır.
Rusya nın en Batı toprağı olan, Baltık kıyısında yer alan Kaliningrad yöresi, Dünyanın Kehribar Merkezi özelliğini taşımaktadır. Hem Dünya rezervlerinin %90 ına sahip olması, hem de yıllık 500-700 ton üretiminin getirdiği pazar hakimiyeti ile tarihin her döneminde bu şehir ön plana çıkmıştır. Günümüzde de, doğadan çıkarılan Kehribar dan fabrikalarda 350 çeşitin üzerinde ürün üretilmekte, şehirde Kehribar işlemeciliği eğitimi veren sanat enstitüsü ve Kehribar Müzesinin bulunmasının yanı sıra, her sene Kehribar konusunda konferanslar, seminer ve fuarlar düzenlenmektedir. Böyle merkezlerde yapılan takı ve eşya tasarım yarışmaları da, hem bu sanatın gelişimini sağlayıp, hem de ortaya konan yeni yeni ürünlerin değer kazanmasını sağlamaktadır. Dünyanın farklı coğrafyalarında, her yıl yüzlerce ton üretim yapılmasına rağmen, yalnızca bu miktarın %3-5 i direkt kuyumculukta kullanılabilecek kalitedir.89
Kehribar , kiÅŸisel süs eÅŸyası olarak kullanılan mücevher tarzında ilk maddedir. M.Ö 15,000- 10,000 yıllarına dayanan Kehribar taÅŸ ve pandantiflerine, Fransa’nın Magdalenian(New Mexico eyaletinde yerleÅŸim yeri) bölgesindeki Yontma TaÅŸ Devrine ait alanlarında rastlanmıştır.
Baltık Kehribar inin altın rengi ve yumuÅŸak yapısı onu Cilalı TaÅŸ Devri’nden bu yana önemli bir ticaret ürünü haline getirmiÅŸtir. M.Ö 2000 yıllarının ortası ve sonlarında, Mycenean(eski Yunanistan’ın genç tunç çağı), Fenikeli ve Etrüsklü tacirler, geniÅŸ çapta Kehribar ağı kurmaya odaklanmışlardı. Romalılar bile bölgeye sefer düzenlemiÅŸlerdi. Orta çaÄŸda, kurulan merkez Avrupa derneklerinin üyeleri öncelikle Katolikler, Budistler ve Müslümanların kullanacakları tespihler için Kehribar boncuklar üretmiÅŸlerdir.
‘Elektrik’ sözcüğü, Kehribar in Yunanca karşılığı olan ‘elektron’dan gelmektedir. Sürtünmeye uÄŸradığında Kehribar , negatif elektrik yüklenir ve küçük kağıt ya da kumaÅŸ parçalarını hareket ettirebilir. M.Ö 4. yüzyılda Platon ve Aristo tarafından gözlemlenen bu olgu, muhtemelen eski çaÄŸlarda yaÅŸayan insanların gözünde mücevherlerin sırrını ve itibarını arttırmıştır.
Yunan mitolojisinde Kehribar in, Heliades’lerin her yıl kardeÅŸlerinin ölümünün yası için döktükleri gözyaÅŸlarını dindirdiÄŸine inanılmaktaydı. Yunan devlet adamı Nicias’a göre, ‘denizde katılaÅŸan ve kıyıya vuran’ güneÅŸ ışınlarının özüdür. Ancak, hem Yunanlılar hem de Romalılar Kehribar in aÄŸaç reçinelerinden olduÄŸunu ve Romalı tarihçi Pliny tarafından dikkate deÄŸer bir açıklıkla tanımlandığını bilmektedirler.
Kopal, ambroid ve sert bir plastik olan Bakelite maddeleri çoÄŸu zaman Kehribar in içine karışmaktadır. DoÄŸal bir reçine olan Kopal, yarı fosilleÅŸmiÅŸ halde bulunur (hakiki Kehribar ) ve canlı aÄŸaçlardan direk olarak alınan reçineler gibidir (ham kopal). Eski dönemlerde, Kopal’in boncuk yapımında kullanıldığına inanılmaktaydı. Ancak, kopal zannedilen birçok boncuk aslında Kehribar ya da plastikti. Günümüzde, Baltık bölgesinde hala yarı fosilleÅŸmiÅŸ halde, ihraç edilmek üzere Kehribar ya da ambroid taÅŸları bulunmaktadır.
FotoÄŸraf 70
Kaliningrad Müzesi girişi
FotoÄŸraf 71
Kehribar li duvar süslemesi
FotoÄŸraf 72
Lenin Buzkıran gemisi
Eğer, Kehribar parçası, orijinal şekliyle değerlendirilecekse, yüzeyine kum püskürtülerek, dış oksidasyon kabuğu aşındırılarak, yüzey ve kapanımların (inclusion) doğal ve parlak hale gelmesi sağlanır.
Kehribar doğadan elde edildiğinde çok zaman bulanık ve mat bir görünümdedir. Canlı rengine yüzyıllarca oksidasyona maruz kalınca kavuşmaktadır. Kehribar ı saydam hale getirmenin en yaygın methodu onu basınç altında otoklav (autoclave) da nitrojenle ısıtmaktır. Bundan sonra fırınlayarak, saydamlık, parıltı ve gözde konyak rengi elde etmesi sağlanmaya çalışılır.
Kaliteli fakat küçük Kehribar çakılları, işlemecilikte değerlendirilebilmek amacıyla 320o C e kadar ısıtılarak, eritilir ve kalıplanıp preslenerek büyük kütleler elde edilir. Bu evrede istenirse eriyik maddeye renk katkısı, hatta plastik tipi sentetik maddeler ilave edilebilir.
Eritilip preslenen Kehribar daha sert ancak daha az parlaktır. Bugün Rusya nın kendi iç pazarında deÄŸerlendirdiÄŸi Kehribar in %80 i preslenmiÅŸ durumdadır. Presleme o kadar yüksek kalitede yapılmaktadır ki, doÄŸal Kehribar den ayrılması çok zordur. Presleme sırasında plastik katkısı yapılan Kehribar e “ambroid, Kehribar oid veya Kehribar oid” adı verilmektedir.
Yüzyılın başında bulutlu-bulanık görüntülü Kehribar ların yavru domuz yağında kaynatılarak saydamlaÅŸması saÄŸlanıyordu. Sonradan diÄŸer yaÄŸlarında bu iÅŸ için kullanılabileceÄŸi farkedildi ve kolza tohumunun buna çok uygun olduÄŸu görüldü. Kolza tohumunun kırılma indeksi Kehribar ınkine yakındır. Kehribar , kolza yağı konulmuÅŸ metal kaba daldırılır ve kaynama noktasına kadar yavaÅŸ yavaÅŸ ısıtılır. Bulanıklığı yaratan mikroskopik hava kabarcıkları yavaÅŸ yavaÅŸ yaÄŸ ile dolar. Kehribar la, kolza yağının ışığı kırma indeksleri yakın olduÄŸu için, Kehribar saydamlaşır. Işık Kehribar içinden interference e uÄŸramadan geçer. Bu kaynama sırasında içinde su damlacığı bulunan kabarcıklar ise yassılaÅŸarak disk ÅŸeklini alır. Payet görüntülü bu yapıya ‘sun spangles’ adı verilir. Bu iÅŸlemden sonra Kehribar yavaşça soÄŸutularak kırılganlaÅŸması engellenir.91