Su ile ilgili yapılan birçok araÅŸtırma neticesinde elde edilen bilgilerin yeraldığı bir kitapta konumuzla ilgili sayılabilecek yeni bilgilere ulaşılmıştır. M. Arat, bu konuda bilgilendikten sonra köşesinde kitabın yazarı Dr. Masaru Emoto’nun deneyleri ile ilgili
var olduğunu belirtmektedir. Parapsikolojinin araştırma alanına giren ruhsal yeteneklerin, ya zihinsel deneyimler ya da fiziksel etkiler olarak ortaya çıktığı, duyular dışı algılamaların (DDA) ise bir kimsenin beş duyusunu kullanmadan kendi çevresindeki bir şeye karşı duyarlılık göstermesi olarak açıklamak mümkündür.
Parapsikolojinin kökenine bakıldığında yaygın olarak “ruhsal deneyimler” olarak adlandırılan, kendiliÄŸinden ortaya çıkan olaylara rastlanır. Bu deneyimler hemen tüm kültürlerde yer almıştır ve birbirlerine çok benzerlik gösterir. ‘Chicago Üniversitesinin Ulusal Düşünceyi AraÅŸtırma Merkezi’ tarafından yapılan bir araÅŸtırma sonucunda, Amerikalıların büyük bir çoÄŸunluÄŸunun hayatlarının bir döneminde bir veya birden fazla ruhsal bir deneyimi yaÅŸadığı anlaşılmıştır. Avrupa’da yapılan araÅŸtırmalar da benzer sonuçlar vermiÅŸtir. Türkiye’de ise telepati, haberci rüyalar, geleceÄŸi öncedenÅŸunları ifade etmektedir: ”Tek bir su kristalini almış, ona ‘Senden nefret ediyorum’ demiÅŸ, su kristali bulanmış ve çamur gibi olmuÅŸ. Aynı su kristaline ‘Seni seviyorum’ demiÅŸ, kristal mükemmel bir kar formuna dönüşmüş.
Aynı su kristaline dua etmiÅŸ, su kristali hayran olunacak güzellikte mükemmel bir form almış. Vücudumuzun yüzde 70’inden fazlası su olduÄŸuna göre, kızmak, bağırmak vücudumuzdaki su kristallerini bozmaktan baÅŸka bir iÅŸe yaramıyor olsa gerek.”114 ‘Sudaki sır’ baÅŸlığıyla yazılan haberde ise Japon araÅŸtırmacı Masaru Emoto’nun, suyun molekül yapısının insanların düşüncelerinden, sözcüklerinden ve dinlemiÅŸ olduÄŸu müzikten etkilendiÄŸini belirlediÄŸini bildirmiÅŸtir. Tokyo’daki HADO Enstitüsü’nün internet sitesinde yeralan haberde, insanların yaÅŸam kalitesinin, vücutlarındaki ve yerküredeki suyun kalitesiyle baÄŸlantılı olduÄŸunu savunan Emoto, yaÅŸama geçirilen pozitif düşünceler sayesinde insanın vücudunda yeralan suyun, kiÅŸiyi mutlu kılabileceÄŸini bildirmektedir.115
M. Emoto, ‘Suyun Bilinmeyen Gücü’ adındaki kitabında aklına gelen bir varsayımdan hareketle, suyun aldığı bilgiye baÄŸlı olarak farklı kristal tipleri gösterdiÄŸini ispatlamıştır. ”Buz kristali oluÅŸumundaki farklılıkların nedeninin yalnızca içinde klor bulunup bulunmaması deÄŸil, aynı zamanda o suyu etkileyen bilgi olduÄŸundan emindim. Bunu test etmek için, iki cam ÅŸiÅŸeye su koydum. İçlerindeki suyun ‘okuyabileceÄŸi’ bir ÅŸekilde ÅŸiÅŸelerden birine ‘TeÅŸekkür ederim,’ diÄŸerine ise ‘sen aptalsın’ yazan bir etiket yapıştırdım. Her iki ÅŸiÅŸedeki su da aynıydı. Sonra iki ÅŸiÅŸedeki suyu da dondurdum.
Sonuçlar teorimi desteklemenin çok ötesindeydi; ‘TeÅŸekkür ederim’ yazılı ÅŸiÅŸedeki su güzel altıgen kristaller oluÅŸtururken, ‘Sen aptalsın’ yazılı ÅŸiÅŸedeki suda ancak kristal parçacıkları vardı. Su bilgiyi alıyor ve kristalleri bu karakteristikleri yansıtıyorsa, suyun niteliÄŸi aldığı bilgi temelinde deÄŸiÅŸiyor demektir. BaÅŸka bir deyiÅŸle, suya verdiÄŸimiz bilgi onun niteliÄŸini deÄŸiÅŸtirir.”116 Kitabında ‘Su sözleri anlar’ baÅŸlığıyla yazılmış deneye de yer veren yazar, deneyin, teorisinin doÄŸru olduÄŸu konusunda kendisini ikna ettiÄŸi için, suya çeÅŸitli bilgiler vermeye, onu dondurmaya ve kristallerini fotoÄŸraflamaya baÅŸlar ve çok ilgi çekici sonuçlara ula şır. ”Tutarlı bir ÅŸekilde, suyun olumlu sözcüklere güzel kristaller oluÅŸturarak tepki verdiÄŸini bulduk. Sanki keyifli halini ifade etmek istercesine, kristaller bir çiçek gibi açılıyordu. Tersine, suya olumsuz sözcükler gösterildiÄŸinde, kristal oluÅŸmadı. Ö
örneÄŸin, suya ‘mutluluk’ sözcüğünü gösterdiÄŸimizde, güzelce kesilmiÅŸ elmaslar gibi dengeli biçimleri olan kristaller oluÅŸturdu. DiÄŸer yandan,suya ‘mutsuzluk’ sözcüğünü gösterdiÄŸimizde bozuk ve dengesiz kristaller ortaya çıktı. Su kristaller oluÅŸturmak içim kendini zorlamış, ama gücü tükenmiÅŸ ve parçalanmış gibi görünüyordu; mutluluk, o sudan uzaklaşıp gitmiÅŸti. Aynı suya, karşıt sözcük çiftleri göstermeye devam ettik: ‘aferin’ ve ‘çok kötü’, ‘hoÅŸlanmak’ ve ‘hoÅŸlanmamak’, ‘güçlü’ ve ‘güçsüz’, ‘melek’ ve ‘ÅŸeytan’, ‘barış’ ve ‘savaÅŸ’. Su ancak kendisine olumlu sözcükler gösterildiÄŸinde kristaller oluÅŸturdu. İşin ilginç yanı; su yabancı sözcüklere de Japonca sözcüklere verdiÄŸine benzer, ama bütünüyle aynı olmayan bir tarzda tepki verdi. Dünyanın her yanında minnettarlık ifade eden thank you (İngilizce), duoxie (Çince), merci (Fransızca), danke (Almanca), grazie (İtalyanca) ve kamusamunida
(Korece) gibi sözcüklere tepki olarak güzel kristaller oluÅŸturdu.” AraÅŸtırmasında, suyun aldığı bilgiyi yansıtacak ÅŸekilde iyileÅŸtiÄŸi ya da kötüleÅŸtiÄŸi açığa çıkmaktadır. Dolayısıyla insanların aldığı bilgiden etkilendiÄŸine inanan Emoto, ”çünkü bir yetiÅŸkinin
vücudunun % 70’i sudur,” demektedir. BaÅŸlıca sudan oluÅŸan insanların iyi bilgi alarak, zihin ve bedenleri daha saÄŸlıklı hale, tersine, olumsuz bilgi alarak hasta olmaya
gidebileceÄŸini belirtmektedir.
Olumlu düşünme yönünde bir tutum olduÄŸunda, saÄŸlığın da genellikle düzeldiÄŸini belirten Emoto, açıklamayı tıp alanındaki ‘plasebo etkisi’yle yapar. ”Yeni bir ilac ın etkililiÄŸini test etmek için, ilaç ÅŸirketleri klinik incelemeler yapmak amacıyla tıp doktorlarıyla birlikte çalışırlar. Geleneksel bir yöntem iki grup hasta almaktır. Hasta gruplarından birine yeni ilaç verilir. DiÄŸer gruba yeni ilaç verileceÄŸi söylenir, ama aslında bir plasebo (ilaç olmayan bir ÅŸey, genellikle basit bir vitamin) verilir. Kendilerine gerçek ilaç verilen gruptaki kiÅŸilerin ilacın etkisi nedeniyle kendilerini iyi hissetmeleri anlaşılır bir durumdur, ama plasebo grubundaki birçok kiÅŸi de kendisini iyi hisseder. Elbette, plasebo grubundaki iyileÅŸme derecesi çoÄŸunlukla ilaç grubundakinden daha azdır. Bununla birlikte, çaÄŸdaÅŸ tıp bilimi insanların sadece bir plasebo kapsülü alarak kendilerini nasıl daha iyi hissettiklerini kesin biçimdeaçıklayamamaktadır.”
‘Dikkatini vermek enerji vermenin bir yoludur’ baÅŸlıklı yazısında bir vakadan, The Hidden Messages in Water (Beyond Words Publishing, 2004) adlı kitabından bir alıntı yaparak bahseder: ”Dergimize abone olan bir aile ilgi çekici bir deney yaptı. İki cam kavanoza pirinç koydular ve bir ay boyunca her gün birine ‘teÅŸekkür ederim’ diÄŸerine ise ‘sen aptalsın’ dediler ve bu dönem içinde pirincin nasıl deÄŸiÅŸim gösterdiÄŸini izlediler. Çocuklar bile, okuldan eve döndüklerinde, pirinç
kavanozlarına bu sözcükleri söylediler. Bir ay sonra, kendisine ‘teÅŸekkür ederim’ denen pirinç malt kokusuna benzer olgun, yumuÅŸak bir kokuyla mayalanmaya baÅŸlarken, ‘sen aptalsın’ denen pirinç çürüdü ve karardı. Bu deneye yayımladığım kitapta (Messages from Water, C.1) yer verdim, bunun sonucunda bütün Japonya’da yüzlerce aile aynı deneyi kendileri yaptı. Herkes aynı sonuçları bildirdi. Ailelerden biri deneyde ufak bir deÄŸiÅŸikliÄŸe gitmiÅŸti: diÄŸerleri gibi onlar da ilk pirinç ÅŸiÅŸesine ‘teÅŸekkür ederim’ ikincisine de ‘sen aptalsın’ demiÅŸler ve üçüncü bir ÅŸiÅŸe daha hazırlayıp ona aldırmamışlardı. Sizce ne oldu? Kendisine aldırılmayan pirinç gerçekten de ‘sen aptalsın’ sözüne maruz bırakılan pirinçten daha önce çürümüştü. BaÅŸkaları da aynı deneyi yapmaya çalıştıklarında, sonuçlar yine aynı oldu. Öyle görünüyor ki alay edilmek aslında aldırış edilmemek kadar zarar verici deÄŸil. Bu deneyin sonucu çok anlamlı. Hayatta en zor ÅŸey aldırış edilmemek ve dikkatini vermemektir. Bir ÅŸeye dikkatini vermek, enerji vermenin bir yoludur.”121 Bir baÅŸka olay ise su kristali fotoÄŸrafları çekmeye kendini kaptıran genç bir araÅŸtırmacı ile ilgilidir. AraÅŸtırmacı bir gün: ”gelin suya müzik dinletelim, sanırım ilginç su kristalleri ortaya çıkacak,’ dedi. Bu fikir hemen çok ilgimi çekti. Her ÅŸey bir yana, müziÄŸe çok düşkünüm. Bir zamanlar ciddi ciddi bir vokalist olmayı bile düşünmüştüm.
Neyse, en sevdiÄŸim klasik müzik parçalar ını birbiri ardına çalmaya karar verdik. .. .MüziÄŸi kendi zevk aldığımız koÅŸullarda çaldık. Sonuçlar beklentilerimizi çok aÅŸtı. Su, bizim müzikten hissedeceÄŸimiz iyileÅŸtirici etkilere benzer bir tepki gösterdi. Özellikle, tam bir orkestranın çaldığı müziÄŸe maruz bırakıldıktan sonra oldukça karmaşık ve girift kristaller oluÅŸturdu. .Klasik müziÄŸin dışında, suya iyileÅŸtirici müzik denen müzik de çaldık ve sonuçta güzel kristaller oluÅŸtu; diÄŸer yandan, suya heavy-metal dinlettiÄŸimizde hiçbir kristal oluÅŸmadı. Ben müziÄŸin gerçekten iyileÅŸtirici etkileri olduÄŸuna inanıyorum. Müzik dinlerken iyileÅŸtirildiÄŸimizi düşünüyorum, çünkü belki de bedenimizdeki su müzik dinleyerek iyileÅŸtiriliyordur.”122 Olumlu düşünme, olumlu konuÅŸmanın yanında iyileÅŸtirici müziÄŸin de etkileri açığa kavuÅŸmaktadır. Bir baÅŸka deneylerinde iki ÅŸiÅŸe suya ‘haydi yapalım!’ ve ‘yap!’ sözlerinin yaz ılı olduÄŸu etiketleri yap ıştırıp fotoÄŸraflar ını çekmiÅŸlerdir. Sonuçta ‘haydi yapalım!’ etiketli suda güzelden çok ÅŸirin denebilecek bir biçimi olan kristal oluÅŸtu. DiÄŸer yandan, kendisine ‘yap!’ etiketi gösterilen suda yalnızca korkutucu bir daire ÅŸekli oluÅŸmuÅŸtur.123 Düşünceye ve seslere tepki verensuyun bunu nasıl algıladığı net olarak ortaya konulamamaktadır.
Fakat yapılan deneyler sonucu, suyun bunlardan etkilendiğini öğrendiyse insanlık, bu yeni bilgiyle beraber yeni değişiklikler gerçekleştirilmelidir. İnsan düşüncesinin ve konuşmasının etki alanının yeni boyutunda, düşünürken ve konuşurken sonuçta neyi etkilediğimize daha çok dikkat etmemiz gerekecek. Kendi dışımızdaki insanlardan da bu çerçevede yeni etkilere maruz kaldığımızı söylemek mümkündür.
Su ile ilgili yapılan birçok araÅŸtırma neticesinde elde edilen bilgilerin yeraldığı bir kitapta konumuzla ilgili sayılabilecek yeni bilgilere ulaşılmıştır. M. Arat, bu konuda bilgilendikten sonra köşesinde kitabın yazarı Dr. Masaru Emoto’nun deneyleri ile ilgili
var olduğunu belirtmektedir. Parapsikolojinin araştırma alanına giren ruhsal yeteneklerin, ya zihinsel deneyimler ya da fiziksel etkiler olarak ortaya çıktığı, duyular dışı algılamaların (DDA) ise bir kimsenin beş duyusunu kullanmadan kendi çevresindeki bir şeye karşı duyarlılık göstermesi olarak açıklamak mümkündür.
Parapsikolojinin kökenine bakıldığında yaygın olarak “ruhsal deneyimler” olarak adlandırılan, kendiliÄŸinden ortaya çıkan olaylara rastlanır. Bu deneyimler hemen tüm kültürlerde yer almıştır ve birbirlerine çok benzerlik gösterir. ‘Chicago Üniversitesinin Ulusal Düşünceyi AraÅŸtırma Merkezi’ tarafından yapılan bir araÅŸtırma sonucunda, Amerikalıların büyük bir çoÄŸunluÄŸunun hayatlarının bir döneminde bir veya birden fazla ruhsal bir deneyimi yaÅŸadığı anlaşılmıştır. Avrupa’da yapılan araÅŸtırmalar da benzer sonuçlar vermiÅŸtir. Türkiye’de ise telepati, haberci rüyalar, geleceÄŸi öncedenÅŸunları ifade etmektedir: ”Tek bir su kristalini almış, ona ‘Senden nefret ediyorum’ demiÅŸ, su kristali bulanmış ve çamur gibi olmuÅŸ. Aynı su kristaline ‘Seni seviyorum’ demiÅŸ, kristal mükemmel bir kar formuna dönüşmüş.
Aynı su kristaline dua etmiÅŸ, su kristali hayran olunacak güzellikte mükemmel bir form almış. Vücudumuzun yüzde 70’inden fazlası su olduÄŸuna göre, kızmak, bağırmak vücudumuzdaki su kristallerini bozmaktan baÅŸka bir iÅŸe yaramıyor olsa gerek.”114 ‘Sudaki sır’ baÅŸlığıyla yazılan haberde ise Japon araÅŸtırmacı Masaru Emoto’nun, suyun molekül yapısının insanların düşüncelerinden, sözcüklerinden ve dinlemiÅŸ olduÄŸu müzikten etkilendiÄŸini belirlediÄŸini bildirmiÅŸtir. Tokyo’daki HADO Enstitüsü’nün internet sitesinde yeralan haberde, insanların yaÅŸam kalitesinin, vücutlarındaki ve yerküredeki suyun kalitesiyle baÄŸlantılı olduÄŸunu savunan Emoto, yaÅŸama geçirilen pozitif düşünceler sayesinde insanın vücudunda yeralan suyun, kiÅŸiyi mutlu kılabileceÄŸini bildirmektedir.115
M. Emoto, ‘Suyun Bilinmeyen Gücü’ adındaki kitabında aklına gelen bir varsayımdan hareketle, suyun aldığı bilgiye baÄŸlı olarak farklı kristal tipleri gösterdiÄŸini ispatlamıştır. ”Buz kristali oluÅŸumundaki farklılıkların nedeninin yalnızca içinde klor bulunup bulunmaması deÄŸil, aynı zamanda o suyu etkileyen bilgi olduÄŸundan emindim. Bunu test etmek için, iki cam ÅŸiÅŸeye su koydum. İçlerindeki suyun ‘okuyabileceÄŸi’ bir ÅŸekilde ÅŸiÅŸelerden birine ‘TeÅŸekkür ederim,’ diÄŸerine ise ‘sen aptalsın’ yazan bir etiket yapıştırdım. Her iki ÅŸiÅŸedeki su da aynıydı. Sonra iki ÅŸiÅŸedeki suyu da dondurdum.
Sonuçlar teorimi desteklemenin çok ötesindeydi; ‘TeÅŸekkür ederim’ yazılı ÅŸiÅŸedeki su güzel altıgen kristaller oluÅŸtururken, ‘Sen aptalsın’ yazılı ÅŸiÅŸedeki suda ancak kristal parçacıkları vardı. Su bilgiyi alıyor ve kristalleri bu karakteristikleri yansıtıyorsa, suyun niteliÄŸi aldığı bilgi temelinde deÄŸiÅŸiyor demektir. BaÅŸka bir deyiÅŸle, suya verdiÄŸimiz bilgi onun niteliÄŸini deÄŸiÅŸtirir.”116 Kitabında ‘Su sözleri anlar’ baÅŸlığıyla yazılmış deneye de yer veren yazar, deneyin, teorisinin doÄŸru olduÄŸu konusunda kendisini ikna ettiÄŸi için, suya çeÅŸitli bilgiler vermeye, onu dondurmaya ve kristallerini fotoÄŸraflamaya baÅŸlar ve çok ilgi çekici sonuçlara ula şır. ”Tutarlı bir ÅŸekilde, suyun olumlu sözcüklere güzel kristaller oluÅŸturarak tepki verdiÄŸini bulduk. Sanki keyifli halini ifade etmek istercesine, kristaller bir çiçek gibi açılıyordu. Tersine, suya olumsuz sözcükler gösterildiÄŸinde, kristal oluÅŸmadı. Ö
örneÄŸin, suya ‘mutluluk’ sözcüğünü gösterdiÄŸimizde, güzelce kesilmiÅŸ elmaslar gibi dengeli biçimleri olan kristaller oluÅŸturdu. DiÄŸer yandan,suya ‘mutsuzluk’ sözcüğünü gösterdiÄŸimizde bozuk ve dengesiz kristaller ortaya çıktı. Su kristaller oluÅŸturmak içim kendini zorlamış, ama gücü tükenmiÅŸ ve parçalanmış gibi görünüyordu; mutluluk, o sudan uzaklaşıp gitmiÅŸti. Aynı suya, karşıt sözcük çiftleri göstermeye devam ettik: ‘aferin’ ve ‘çok kötü’, ‘hoÅŸlanmak’ ve ‘hoÅŸlanmamak’, ‘güçlü’ ve ‘güçsüz’, ‘melek’ ve ‘ÅŸeytan’, ‘barış’ ve ‘savaÅŸ’. Su ancak kendisine olumlu sözcükler gösterildiÄŸinde kristaller oluÅŸturdu. İşin ilginç yanı; su yabancı sözcüklere de Japonca sözcüklere verdiÄŸine benzer, ama bütünüyle aynı olmayan bir tarzda tepki verdi. Dünyanın her yanında minnettarlık ifade eden thank you (İngilizce), duoxie (Çince), merci (Fransızca), danke (Almanca), grazie (İtalyanca) ve kamusamunida
(Korece) gibi sözcüklere tepki olarak güzel kristaller oluÅŸturdu.” AraÅŸtırmasında, suyun aldığı bilgiyi yansıtacak ÅŸekilde iyileÅŸtiÄŸi ya da kötüleÅŸtiÄŸi açığa çıkmaktadır. Dolayısıyla insanların aldığı bilgiden etkilendiÄŸine inanan Emoto, ”çünkü bir yetiÅŸkinin
vücudunun % 70’i sudur,” demektedir. BaÅŸlıca sudan oluÅŸan insanların iyi bilgi alarak, zihin ve bedenleri daha saÄŸlıklı hale, tersine, olumsuz bilgi alarak hasta olmaya
gidebileceÄŸini belirtmektedir.
Olumlu düşünme yönünde bir tutum olduÄŸunda, saÄŸlığın da genellikle düzeldiÄŸini belirten Emoto, açıklamayı tıp alanındaki ‘plasebo etkisi’yle yapar. ”Yeni bir ilac ın etkililiÄŸini test etmek için, ilaç ÅŸirketleri klinik incelemeler yapmak amacıyla tıp doktorlarıyla birlikte çalışırlar. Geleneksel bir yöntem iki grup hasta almaktır. Hasta gruplarından birine yeni ilaç verilir. DiÄŸer gruba yeni ilaç verileceÄŸi söylenir, ama aslında bir plasebo (ilaç olmayan bir ÅŸey, genellikle basit bir vitamin) verilir. Kendilerine gerçek ilaç verilen gruptaki kiÅŸilerin ilacın etkisi nedeniyle kendilerini iyi hissetmeleri anlaşılır bir durumdur, ama plasebo grubundaki birçok kiÅŸi de kendisini iyi hisseder. Elbette, plasebo grubundaki iyileÅŸme derecesi çoÄŸunlukla ilaç grubundakinden daha azdır. Bununla birlikte, çaÄŸdaÅŸ tıp bilimi insanların sadece bir plasebo kapsülü alarak kendilerini nasıl daha iyi hissettiklerini kesin biçimdeaçıklayamamaktadır.”
‘Dikkatini vermek enerji vermenin bir yoludur’ baÅŸlıklı yazısında bir vakadan, The Hidden Messages in Water (Beyond Words Publishing, 2004) adlı kitabından bir alıntı yaparak bahseder: ”Dergimize abone olan bir aile ilgi çekici bir deney yaptı. İki cam kavanoza pirinç koydular ve bir ay boyunca her gün birine ‘teÅŸekkür ederim’ diÄŸerine ise ‘sen aptalsın’ dediler ve bu dönem içinde pirincin nasıl deÄŸiÅŸim gösterdiÄŸini izlediler. Çocuklar bile, okuldan eve döndüklerinde, pirinç
kavanozlarına bu sözcükleri söylediler. Bir ay sonra, kendisine ‘teÅŸekkür ederim’ denen pirinç malt kokusuna benzer olgun, yumuÅŸak bir kokuyla mayalanmaya baÅŸlarken, ‘sen aptalsın’ denen pirinç çürüdü ve karardı. Bu deneye yayımladığım kitapta (Messages from Water, C.1) yer verdim, bunun sonucunda bütün Japonya’da yüzlerce aile aynı deneyi kendileri yaptı. Herkes aynı sonuçları bildirdi. Ailelerden biri deneyde ufak bir deÄŸiÅŸikliÄŸe gitmiÅŸti: diÄŸerleri gibi onlar da ilk pirinç ÅŸiÅŸesine ‘teÅŸekkür ederim’ ikincisine de ‘sen aptalsın’ demiÅŸler ve üçüncü bir ÅŸiÅŸe daha hazırlayıp ona aldırmamışlardı. Sizce ne oldu? Kendisine aldırılmayan pirinç gerçekten de ‘sen aptalsın’ sözüne maruz bırakılan pirinçten daha önce çürümüştü. BaÅŸkaları da aynı deneyi yapmaya çalıştıklarında, sonuçlar yine aynı oldu. Öyle görünüyor ki alay edilmek aslında aldırış edilmemek kadar zarar verici deÄŸil. Bu deneyin sonucu çok anlamlı. Hayatta en zor ÅŸey aldırış edilmemek ve dikkatini vermemektir. Bir ÅŸeye dikkatini vermek, enerji vermenin bir yoludur.”121 Bir baÅŸka olay ise su kristali fotoÄŸrafları çekmeye kendini kaptıran genç bir araÅŸtırmacı ile ilgilidir. AraÅŸtırmacı bir gün: ”gelin suya müzik dinletelim, sanırım ilginç su kristalleri ortaya çıkacak,’ dedi. Bu fikir hemen çok ilgimi çekti. Her ÅŸey bir yana, müziÄŸe çok düşkünüm. Bir zamanlar ciddi ciddi bir vokalist olmayı bile düşünmüştüm.
Neyse, en sevdiÄŸim klasik müzik parçalar ını birbiri ardına çalmaya karar verdik. .. .MüziÄŸi kendi zevk aldığımız koÅŸullarda çaldık. Sonuçlar beklentilerimizi çok aÅŸtı. Su, bizim müzikten hissedeceÄŸimiz iyileÅŸtirici etkilere benzer bir tepki gösterdi. Özellikle, tam bir orkestranın çaldığı müziÄŸe maruz bırakıldıktan sonra oldukça karmaşık ve girift kristaller oluÅŸturdu. .Klasik müziÄŸin dışında, suya iyileÅŸtirici müzik denen müzik de çaldık ve sonuçta güzel kristaller oluÅŸtu; diÄŸer yandan, suya heavy-metal dinlettiÄŸimizde hiçbir kristal oluÅŸmadı. Ben müziÄŸin gerçekten iyileÅŸtirici etkileri olduÄŸuna inanıyorum. Müzik dinlerken iyileÅŸtirildiÄŸimizi düşünüyorum, çünkü belki de bedenimizdeki su müzik dinleyerek iyileÅŸtiriliyordur.”122 Olumlu düşünme, olumlu konuÅŸmanın yanında iyileÅŸtirici müziÄŸin de etkileri açığa kavuÅŸmaktadır. Bir baÅŸka deneylerinde iki ÅŸiÅŸe suya ‘haydi yapalım!’ ve ‘yap!’ sözlerinin yaz ılı olduÄŸu etiketleri yap ıştırıp fotoÄŸraflar ını çekmiÅŸlerdir. Sonuçta ‘haydi yapalım!’ etiketli suda güzelden çok ÅŸirin denebilecek bir biçimi olan kristal oluÅŸtu. DiÄŸer yandan, kendisine ‘yap!’ etiketi gösterilen suda yalnızca korkutucu bir daire ÅŸekli oluÅŸmuÅŸtur.123 Düşünceye ve seslere tepki verensuyun bunu nasıl algıladığı net olarak ortaya konulamamaktadır.
Fakat yapılan deneyler sonucu, suyun bunlardan etkilendiğini öğrendiyse insanlık, bu yeni bilgiyle beraber yeni değişiklikler gerçekleştirilmelidir. İnsan düşüncesinin ve konuşmasının etki alanının yeni boyutunda, düşünürken ve konuşurken sonuçta neyi etkilediğimize daha çok dikkat etmemiz gerekecek. Kendi dışımızdaki insanlardan da bu çerçevede yeni etkilere maruz kaldığımızı söylemek mümkündür.