Sert bir cisim olarak bilinen “taÅŸ”, insanlığın baÅŸlangıcından bugüne kadar kendisine farklı kullanım alanları bulmuÅŸtur. Taşın, insanların çeÅŸitli ihtiyaçlarını karşılamak gibi vasıflarının yanı sıra “büyü yapma, fala bakma, adak adama, dilek tutma, hastalığa ÅŸifa bulma, talih ve saadet temini, bolluk ve bereket getirme, yaÄŸmur ve kar yaÄŸdırma, düşmanları yenme tapınma”1 gibi özellikleri de görülür.
İlk kim ya da kimler tarafından, ne zaman kullanıldığı kesin olarak bilinmeyen taşın, Hz. Âdem zamanında toprakla birlikte var olduÄŸuna ve taşı bina yapımında Hz. Âdem’in kullandığına inanılır2.
GeçmiÅŸ toplumlarda insanların taÅŸa yükledikleri anlamlara baktığımızda hemen hemen ortak inançların, onların yaÅŸamlarında yer edindiÄŸini görürüz. Tanyu’nun “Türklerde TaÅŸla İlgili İnançlar” adlı kitabı, taÅŸların toplumların (Mısır, Babil, Asur, Roma)3 hayatında hangi iÅŸlevlere sahip olduÄŸu hakkında bilgi verir. Genel olarak taÅŸ inancı; anıt taÅŸlarına önem verme, taÅŸları fal, büyü ve büyücülükte kullanma, hastalığa karşı ve talih, saadet temini için muska gibi boyunda taşıma, uÄŸur getirme ÅŸeklindedir.
Hikmet Tanyu, Türklerde TaÅŸla İlgili İnançlar, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay., Ankara, 1987, s. 1-37. Rehber Ansiklopedisi, “TaÅŸ ve TaÅŸ Ocağı”, C. 16, Türkiye Gazetesi Yay., İstanbul, s. 148-149. Tanyu, age, s. 6-25. Tanyu, age, s. 6-25.
Mezopotamya’da, Sümer ve Akatlarda, bazılarının üzeri yazılı, diÅŸi ve erkek diye nitelendirilen, ipe dizilip boyuna veya mabede asılan ufak taÅŸlar mevcuttur. Hititlerin fetiÅŸ mahiyetinde kullandığı kutsal HuvaÅŸi Taşı, Friglerin ana tanrıçası Kybele’nin KarataÅŸ’ı, Greklerin bereket ve verimlilik tanrısı saydığı, insanlara yol gösteren, onları koruyucu bir role sahip Hermes’i taÅŸa farklı bir mana kazandırır. Yine Romalılarda kutsal çakmaktaşı inancı, bir kutsal taşın (yaÄŸmur taşı) yardımıyla yaÄŸmur bekleme, kutsal güneÅŸ taşının yüksek bir mevkie sahip olması4 Romalıların yaygın inançlarındandır. Ayrıca kitapta, Almanlarda, taÅŸla ilgili inançların çok daha fazla olmasına dikkat çekilir. Türklerde ise İslamiyet öncesi devirde, gökten inen nur sütünün “yeÅŸim”den meydana getirdiÄŸi Kutlu Kaya inancı vardır. Bu kayanın küçük bir parçası dahi Dokuz OÄŸuzların ülkesinden gitse, o ülkenin felaketi olacağına inanılır.
İslamiyet’in kabulüyle de yaÄŸmur taşı (yâda, yâd) dinî bir boyut kazanmıştır5. Dolayısıyla “taÅŸ inancının bütün önceki çaÄŸlarda ve günümüzdeki toplumlar arasında çok benzerlikleri”6 olduÄŸu görülür.
“SertliÄŸi, güzelliÄŸi, parlaklığı, ender oluÅŸu ile özel bir deÄŸer kazanan, eÅŸya ya da mücevher yapımında kullanılan”7 deÄŸerli taÅŸlar, kutsal taÅŸlar kadar insanoÄŸlu için önem arz etmektedir. Bu önem kimi zaman süs eÅŸyası ve sosyal statünün bir göstergesi, kimi zaman benzetme unsuru, kimi zamansa çeÅŸitli hastalıkları tedavi edici yönde karşımıza çıkar8.
Dört kutsal kitap incelendiÄŸinde, deÄŸerli taÅŸların kökeninin oldukça eskiye dayandığı anlaşılır. Zebur’da bilinen herhangi bir cevhere rastlanmazken, Tevrat, İncil ve Kur’an, bu anlamda oldukça zengindir. Kutsal metinler mukayese edildiÄŸinde ise, elmas, firuze, laciverd, aytaşı, agat, oniks sadece Tevrat’ta; beril ve akik taşı İncil’de görülür.
Tevrat9, taşların en çok geçtiği kutsal kitaptır. Burada değerli taşlar, tasvirî anlatımlarda, benzetmelerde ve maddî unsur olarak karşımıza çıkar.
MISIRDAN ÇIKIÅž: Çık. 24: 10 İsrail’in Tanrısı’nı gördüler. Tanrı’nın ayakları altında lacivert taşını andıran bir döşeme vardı, gök gibi duruydu.
MISIRDAN ÇIKIŞ: Çık. 28: 17-Çık. 39: 10 Üzerine dört sıra taş yuvası kaktılar. Birinci sırada yakut, topaz, zümrüt;
MISIRDAN ÇIKIŞ: Çık. 28: 18-Çık. 39: 11 ikinci sırada firuze, lacivert taşı, aytaşı;
MISIRDAN ÇIKIŞ: Çık. 28: 19- Çık. 39: 12 üçüncü sırada gökyakut, agat, ametist;
MISIRDAN ÇIKIŞ: Çık. 28: 20- Çık. 39: 13 dördüncü sırada sarı yakut, oniks ve yeşim olacak. Taşlar altın yuvalara kakılacak.
ESTER: Est. 1: 6 Mermer sütunlar üzerindeki gümüş çemberlere mor ve beyaz renkli iplikten yapılmış sicimlerle bağlanmış beyaz ve lacivert kumaşlar asılmıştı. Somaki, mermer, sedef ve pahalı taşlar döşenmiş avluya altın ve gümüş sedirler yerleştirilmişti
Tanyu, age, s. 38-45. Tanyu, age, s. 199.
Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, “TaÅŸ”, C. 22, Milliyet Gazetesi Yay., İstanbul, 1986, s. 11281. TaÅŸların farklı bir kullanımı da bazı çiçeklere ad olmasıdır. Sünbül ve laleye adını veren taÅŸlar ÅŸunlardır: “Oniki taÅŸ (eflâtun, yeÅŸil gölgeli sümbül), yâkût veya gök yâkût (pembe yalınkat sümbül), lâciverdî taÅŸ (yalınkat veya koyu gölgeli mor sümbül), elmâs (açık pembe sümbül), yeÅŸm (açık mor sümbül), dürr-i ÅŸehvâr (Pembe sümbül) somâkî taÅŸ (eflâtun, az katmerli sümbül)” (Kutlar, 2005: 1); “la’l-i Bedahşî, lâle-i mercân, sâgar-ı la’lîn (kırmızı lale)” (Kartal, 1998: 18, 20).
Dört Kutsal Kitap, (sohbeticanan.com/programlar.asp, 09.04.2007).
EYÜP: Eyüp. 28: 6 Kayalarından lacivert taşı çıkar, yüzeyi altın tozunu andırır.
EYÜP: Eyüp. 28: 16 Ona ofir altınıyla, değerli oniksle, lacivert taşıyla değer biçilmez.
EYÜP: Eyüp. 28: 18 Yanında mercanla billurun sözü edilmez, bilgeliğin değeri mücevherden üstündür.
ÖZDEYİŞLER: Özd. 3: 15 Daha değerlidir mücevherden, dileyeceğin hiçbir şey onunla kıyaslanamaz.
ÖZDEYİŞLER: Özd. 8: 11 Çünkü bilgelik mücevherden değerlidir, dilediğin hiçbir şey onunla kıyaslanamaz.
ÖZDEYİŞLER: Özd. 20: 15 Bol bol altının, mücevherin olabilir, ama bilgi akıtan dudaklar daha değerlidir.
ÖZDEYİŞLER: Özd. 31: 10 Erdemli kadını kim bulabilir? Onun değeri mücevherden çok üstündür.
YEÅžAYA: YÅŸa. 54: 11 “Ey kasırgaya tutulmuÅŸ, avuntu bulmamış ezik kent! TaÅŸlarını koyu harçla yerine koyacak, temellerini lacivert taşıyla atacağım.
YEŞAYA: Yşa. 54: 12 Kale burçlarını yakuttan, kapılarını mücevherden, surlarını değerli taşlardan yapacağım.
YEREMYA: Yer. 17: 1 “Yahuda’nın günahı demir kalemle yazıldı; Yüreklerinin levhaları, sunaklarının boynuzları üzerine elmas uçlu aletle oyuldu.
AĞITLAR: Ağı. 4: 7 Beyleri kardan temiz, sütten aktılar, bedence mercandan kızıl, lacivert taşı kadar biçimliydiler.
HEZEKİEL: Hez. 1: 16 Tekerleklerin görünüşü ve yapısı şöyleydi: Sarı yakut gibi parlıyorlardı ve dördü de birbirine benziyordu. Görünüşleri ve yapılışları iç içe girmiş bir tekerlek gibiydi.
HEZEKİEL: Hez. 1: 22 Kubbeye benzer, billur gibi parlak ve korkunç bir şey canlı yaratıkların başları üzerine yayılmıştı.
HEZEKİEL: Hez. 1: 26 Başları üzerindeki kubbenin üstünde lacivert taşından yapılmış tahta benzer bir nesne vardı. Yüksekte, tahtı andıran nesnede insana benzer biri oturuyordu.
HEZEKİEL: Hez. 7: 20 Mücevherlerinin güzelliğiyle gururlanırlardı. İğrenç, tiksindirici putlarını bunlardan yaptılar. Bu yüzden mücevherlerini kirli bir nesneye çevireceğim.
HEZEKİEL: Hez. 10: 1 Baktım, Keruvlar’ın başı üzerindeki kubbenin üzerinde lacivert taşından tahta benzer bir nesne gördüm.
HEZEKİEL: Hez. 16: 39 Seni oynaşlarının eline teslim edeceğim. Fuhuş yuvalarını yıkacak, yüksek tapınma yerlerini bozacaklar. Üzerindeki giysileri soyacak, güzel mücevherlerini alıp seni çırılçıplak bırakacaklar.
HEZEKİEL: Hez. 23: 26 Üzerindeki giysiyi soyacak, güzel mücevherlerini alacaklar.
HEZEKİEL: Hez. 23: 40 “Siz iki kız kardeÅŸ uzaklarda yaÅŸayan adamların gelmesi için ulaklar gönderdiniz. Adamlar gelince, onlar için yıkanıp gözlerinize sürme çektiniz, mücevherlerinizi taktınız.
HEZEKİEL: Hez. 27: 16 Sende çok çeşit ürün olduğundan, Edom seninle ticaret yaptı. Mallarına karşılık sana firuze, mor kumaş, işlemeli giysiler, ince keten, mercan, yakut verdiler.
HEZEKİEL: Hez. 28: 13 Sen Tanrı’nın bahçesi Aden’deydin. Yakut, topaz, aytaşı, sarı yakut, oniks, yeÅŸim, lacivert taşı, firuze, zümrütle, çeÅŸit çeÅŸit deÄŸerli taÅŸla bezenmiÅŸtin. Kakma ve oyma iÅŸlerin hep altındandı. Bunlar yaratıldığın gün hazırlanmışlardı.
DANİEL: Dan. 10: 6 Bedeni sarı yakut gibiydi. Yüzü şimşek gibi parlıyordu. Gözleri alevli meşalelere benziyordu. Kollarıyla bacakları cilalı tunç gibi parlıyor, sesi büyük bir kalabalığın çıkardığı gürültüyü andırıyordu.
ZEKERİYA: Zek. 9: 16 O gün Tanrıları Rab sürüsü olan halkını kurtaracak. O’nun ülkesinde taç mücevherleri gibi parlayacaklar.
İncil10, taşların kullanımında ikinci sırada gelir.
MATTA: Mat. 13: 45 “Yine Göklerin EgemenliÄŸi, güzel inciler arayan bir tüccara benzer.
MATTA: Mat. 13: 46 Tüccar, çok değerli bir inci bulunca gitti, varını yoğunu satıp o inciyi satın
aldı.”
YUHANNA: Yu. 19: 29 Orada ekÅŸi ÅŸarap dolu bir kap vardı. Åžaraba batırılmış bir süngeri mercanköşk dalına takarak O’nun aÄŸzına uzattılar.
Pavlus’tan TİMOTEOS’A BİRİNCİ MEKTUP: 1. Ti. 2: 9-10 Kadınların da saç örgüleriyle, altınlarla,
incilerle ya da pahalı giysilerle değil, sade giyimle, edepli ve ölçülü tutumla, Tanrı yolunda yürüdüklerini ileri süren kadınlara yaraşır biçimde, iyi işlerle süslenmelerini isterim.
İBRANİLER’E MEKTUP: İbr. 9: 19 Musa, Kutsal Yasa’nın her buyruÄŸunu bütün halka bildirdikten
sonra su, al yapağı, mercanköşk otu ile danaların ve tekelerin kanını alıp hem kitabın hem de bütün halkın üzerine serpti.
VAHİY: Va. 4: 3 Tahtta oturanın, yeşim ve kırmızı akik taşına benzer bir görünüşü vardı. Zümrüdü andıran bir gökkuşağı tahtı çevreliyordu.
VAHİY: Va. 4: 6 Tahtın önünde billur gibi, sanki camdan bir deniz vardı. Tahtın ortasında ve çevresinde, önü ve arkası gözlerle kaplı dört yaratık duruyordu.
VAHİY: Va. 9: 17 Görümümde atları ve binicilerini gördüm. Ateş, gökyakut ve kükürt renginde göğüs zırhları kuşanmışlardı. Atların başları aslan başına benziyordu. Ağızlarından ateş, duman, kükürt fışkırıyordu.
VAHİY: Va. 17: 4 Kadın, mor ve kırmızı giysilere bürünmüş, altınlar, değerli taşlar, incilerle süslenmişti. Elinde iğrenç şeylerle, fuhşunun çirkeflikleriyle dolu altın bir kâse vardı.
VAHİY: Va. 18: 12-13 Altını, gümüşü, değerli taşları, incileri, ince keteni, ipeği, mor ve kırmızı kumaşları, her çeşit kokulu ağacı, fildişinden yapılmış her çeşit eşyayı, en pahalı ağaçlardan, tunç, demir ve mermerden yapılmış her çeşit malı, tarçın ve kakule, buhur, güzel kokulu yağ, günnük, şarap, zeytinyağı, ince un ve buğdayı, sığırları, koyunları, atları, arabaları ve köleleri, insanların canını satın alacak kimse yok artık.
VAHİY: Va. 18: 16 ‘Vay başına, vay!’ diyecekler. ‘İnce keten, mor ve kırmızı kumaÅŸ kuÅŸanmış, altın, deÄŸerli taÅŸ ve incilerle süslenmiÅŸ koca kent!’
Dört Kutsal Kitap, (sohbeticanan.com/programlar.asp, 09.04.2007).
VAHİY: Va. 21: 10-11 Sonra melek beni Ruh’un yönetiminde büyük, yüksek bir daÄŸa götürdü. Oradan bana gökten, Tanrı’nın yanından inen ve O’nun görkemiyle ışıldayan kutsal kenti, YeruÅŸalim’i gösterdi. Kentin ışıltısı çok deÄŸerli bir taşın, billur gibi parıldayan yeÅŸim taşının ışıltısına benziyordu.
VAHİY: Va. 21: 18 Surlar yeşimden yapılmıştı. Kent ise, cam duruluğunda saf altındandı.
VAHİY: Va. 21: 19-20 Kent surlarının temelleri her tür değerli taşla bezenmişti. Birinci temel taşı yeşim, ikincisi lacivert taşı, üçüncüsü akik, dördüncüsü zümrüt, beşincisi damarlı akik, altıncısı kırmızı akik, yedincisi sarı yakut, sekizincisi beril, dokuzuncusu topaz, onuncusu sarıca zümrüt, on birincisi gök yakut, on ikincisi ametistti.
VAHİY: Va. 21: 21 On iki kapı on iki inciydi; kapıların her biri birer inciden yapılmıştı. Kentin anayolu cam saydamlığında saf altındandı.
VAHİY: Va. 22: 1 Melek bana Tanrı’nın ve Kuzu’nun tahtından çıkan billur gibi berrak yaÅŸam suyu ırmağını gösterdi.
Kur’an-ı Kerim11’de deÄŸerli taÅŸlar, özellikle cennet, huri ve gılman tasvirlerinde kullanılır.
HAC 23. Muhakkak ki Allah, iman edip iyi davranışlarda bulunanları, zemininden ırmaklar akan cennetlere kabul eder. Bunlar orada altın bileziklerle ve incilerle bezenirler. Orada giyecekleri ise ipektir.
NÛR 35. Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doÄŸuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir aÄŸaçtan, yani zeytinden (çıkan yaÄŸdan) tutuÅŸturulur. Onun yağı, neredeyse, kendisine ateÅŸ deÄŸmese dahi ışık verir. (Bu,) nûr üstüne nûrdur. Allah dilediÄŸi kimseyi nûruna eriÅŸtirir. Allah insanlara (iÅŸte böyle) temsiller getirir. Allah her ÅŸeyi bilir.
FÂTIR 33. (Onların mükâfatı), içine girecekleri Adn cennetleridir. Orada altın bilezikler ve incilerle süslenirler. Orada giyecekleri elbiseleri de ipektir.
TÛR 24. Çevrelerinde, kendilerine özgülenmiş genç uşaklar dolaşır; sanki sedeflerinde saklı inciler.
VÂKIA 11-12, 15-16. İşte bunlar, Naîm cennetlerinde (Allah’a) en yakın olanlardır … Cevherlerle iÅŸlenmiÅŸ tahtlar üzerindedir, karşılıklı olarak oturup yaslanırlar.
VÂKIA 22. İri gözlü hûriler, 23. Saklı inciler gibi.
İNSÂN 15-16, 19. Yanlarında, gümüş kaplar ve billur kaselerle, gümüş beyazlığında (billur gibi) ÅŸeffaf kupalarla dolaşılır ki sakiler bunu (cennet ÅŸarabını) ölçüsünce tayin ve takdir ederler … O insanların etrafında öyle ölümsüz genç nedîmler dolaşır ki, onları gördüğünde, etrafa saçılıp dağılmış inciler sanırsın.
RAHMÂN 22. İki (denizden) sinden de inci ve mercan çıkar.
RAHMÂN 56, 58. Oralarda gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş güzeller var ki bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur. Sanki onlar yakut ve mercandırlar.
Dört Kutsal Kitap, (sohbeticanan.com/programlar.asp, 09.04.2007).
Nâbî, Allah’ın birliÄŸini anlattığı kasîdesinde “Rahmân Sûresi”nin 22. ayetine telmihte bulunarak O’nun kudretine delil gösterir. O ne ÅŸaşılacak bir “Güç Sahibi”dir ki bulanık tabi’atlı topraktan, beyaz ve sarı renkli (gümüş ve altın gibi) madenler, yeÅŸil ve kırmızı renkli (zümrüt, yakut, mercan gibi) gösteriÅŸli cevherler icad eder:
Sert bir cisim olarak bilinen “taÅŸ”, insanlığın baÅŸlangıcından bugüne kadar kendisine farklı kullanım alanları bulmuÅŸtur. Taşın, insanların çeÅŸitli ihtiyaçlarını karşılamak gibi vasıflarının yanı sıra “büyü yapma, fala bakma, adak adama, dilek tutma, hastalığa ÅŸifa bulma, talih ve saadet temini, bolluk ve bereket getirme, yaÄŸmur ve kar yaÄŸdırma, düşmanları yenme tapınma”1 gibi özellikleri de görülür.
İlk kim ya da kimler tarafından, ne zaman kullanıldığı kesin olarak bilinmeyen taşın, Hz. Âdem zamanında toprakla birlikte var olduÄŸuna ve taşı bina yapımında Hz. Âdem’in kullandığına inanılır2.
GeçmiÅŸ toplumlarda insanların taÅŸa yükledikleri anlamlara baktığımızda hemen hemen ortak inançların, onların yaÅŸamlarında yer edindiÄŸini görürüz. Tanyu’nun “Türklerde TaÅŸla İlgili İnançlar” adlı kitabı, taÅŸların toplumların (Mısır, Babil, Asur, Roma)3 hayatında hangi iÅŸlevlere sahip olduÄŸu hakkında bilgi verir. Genel olarak taÅŸ inancı; anıt taÅŸlarına önem verme, taÅŸları fal, büyü ve büyücülükte kullanma, hastalığa karşı ve talih, saadet temini için muska gibi boyunda taşıma, uÄŸur getirme ÅŸeklindedir.
Hikmet Tanyu, Türklerde TaÅŸla İlgili İnançlar, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay., Ankara, 1987, s. 1-37. Rehber Ansiklopedisi, “TaÅŸ ve TaÅŸ Ocağı”, C. 16, Türkiye Gazetesi Yay., İstanbul, s. 148-149. Tanyu, age, s. 6-25. Tanyu, age, s. 6-25.
Mezopotamya’da, Sümer ve Akatlarda, bazılarının üzeri yazılı, diÅŸi ve erkek diye nitelendirilen, ipe dizilip boyuna veya mabede asılan ufak taÅŸlar mevcuttur. Hititlerin fetiÅŸ mahiyetinde kullandığı kutsal HuvaÅŸi Taşı, Friglerin ana tanrıçası Kybele’nin KarataÅŸ’ı, Greklerin bereket ve verimlilik tanrısı saydığı, insanlara yol gösteren, onları koruyucu bir role sahip Hermes’i taÅŸa farklı bir mana kazandırır. Yine Romalılarda kutsal çakmaktaşı inancı, bir kutsal taşın (yaÄŸmur taşı) yardımıyla yaÄŸmur bekleme, kutsal güneÅŸ taşının yüksek bir mevkie sahip olması4 Romalıların yaygın inançlarındandır. Ayrıca kitapta, Almanlarda, taÅŸla ilgili inançların çok daha fazla olmasına dikkat çekilir. Türklerde ise İslamiyet öncesi devirde, gökten inen nur sütünün “yeÅŸim”den meydana getirdiÄŸi Kutlu Kaya inancı vardır. Bu kayanın küçük bir parçası dahi Dokuz OÄŸuzların ülkesinden gitse, o ülkenin felaketi olacağına inanılır.
İslamiyet’in kabulüyle de yaÄŸmur taşı (yâda, yâd) dinî bir boyut kazanmıştır5. Dolayısıyla “taÅŸ inancının bütün önceki çaÄŸlarda ve günümüzdeki toplumlar arasında çok benzerlikleri”6 olduÄŸu görülür.
“SertliÄŸi, güzelliÄŸi, parlaklığı, ender oluÅŸu ile özel bir deÄŸer kazanan, eÅŸya ya da mücevher yapımında kullanılan”7 deÄŸerli taÅŸlar, kutsal taÅŸlar kadar insanoÄŸlu için önem arz etmektedir. Bu önem kimi zaman süs eÅŸyası ve sosyal statünün bir göstergesi, kimi zaman benzetme unsuru, kimi zamansa çeÅŸitli hastalıkları tedavi edici yönde karşımıza çıkar8.
Dört kutsal kitap incelendiÄŸinde, deÄŸerli taÅŸların kökeninin oldukça eskiye dayandığı anlaşılır. Zebur’da bilinen herhangi bir cevhere rastlanmazken, Tevrat, İncil ve Kur’an, bu anlamda oldukça zengindir. Kutsal metinler mukayese edildiÄŸinde ise, elmas, firuze, laciverd, aytaşı, agat, oniks sadece Tevrat’ta; beril ve akik taşı İncil’de görülür.
Tevrat9, taşların en çok geçtiği kutsal kitaptır. Burada değerli taşlar, tasvirî anlatımlarda, benzetmelerde ve maddî unsur olarak karşımıza çıkar.
MISIRDAN ÇIKIÅž: Çık. 24: 10 İsrail’in Tanrısı’nı gördüler. Tanrı’nın ayakları altında lacivert taşını andıran bir döşeme vardı, gök gibi duruydu.
MISIRDAN ÇIKIŞ: Çık. 28: 17-Çık. 39: 10 Üzerine dört sıra taş yuvası kaktılar. Birinci sırada yakut, topaz, zümrüt;
MISIRDAN ÇIKIŞ: Çık. 28: 18-Çık. 39: 11 ikinci sırada firuze, lacivert taşı, aytaşı;
MISIRDAN ÇIKIŞ: Çık. 28: 19- Çık. 39: 12 üçüncü sırada gökyakut, agat, ametist;
MISIRDAN ÇIKIŞ: Çık. 28: 20- Çık. 39: 13 dördüncü sırada sarı yakut, oniks ve yeşim olacak. Taşlar altın yuvalara kakılacak.
ESTER: Est. 1: 6 Mermer sütunlar üzerindeki gümüş çemberlere mor ve beyaz renkli iplikten yapılmış sicimlerle bağlanmış beyaz ve lacivert kumaşlar asılmıştı. Somaki, mermer, sedef ve pahalı taşlar döşenmiş avluya altın ve gümüş sedirler yerleştirilmişti
Tanyu, age, s. 38-45. Tanyu, age, s. 199.
Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, “TaÅŸ”, C. 22, Milliyet Gazetesi Yay., İstanbul, 1986, s. 11281. TaÅŸların farklı bir kullanımı da bazı çiçeklere ad olmasıdır. Sünbül ve laleye adını veren taÅŸlar ÅŸunlardır: “Oniki taÅŸ (eflâtun, yeÅŸil gölgeli sümbül), yâkût veya gök yâkût (pembe yalınkat sümbül), lâciverdî taÅŸ (yalınkat veya koyu gölgeli mor sümbül), elmâs (açık pembe sümbül), yeÅŸm (açık mor sümbül), dürr-i ÅŸehvâr (Pembe sümbül) somâkî taÅŸ (eflâtun, az katmerli sümbül)” (Kutlar, 2005: 1); “la’l-i Bedahşî, lâle-i mercân, sâgar-ı la’lîn (kırmızı lale)” (Kartal, 1998: 18, 20).
Dört Kutsal Kitap, (sohbeticanan.com/programlar.asp, 09.04.2007).
EYÜP: Eyüp. 28: 6 Kayalarından lacivert taşı çıkar, yüzeyi altın tozunu andırır.
EYÜP: Eyüp. 28: 16 Ona ofir altınıyla, değerli oniksle, lacivert taşıyla değer biçilmez.
EYÜP: Eyüp. 28: 18 Yanında mercanla billurun sözü edilmez, bilgeliğin değeri mücevherden üstündür.
ÖZDEYİŞLER: Özd. 3: 15 Daha değerlidir mücevherden, dileyeceğin hiçbir şey onunla kıyaslanamaz.
ÖZDEYİŞLER: Özd. 8: 11 Çünkü bilgelik mücevherden değerlidir, dilediğin hiçbir şey onunla kıyaslanamaz.
ÖZDEYİŞLER: Özd. 20: 15 Bol bol altının, mücevherin olabilir, ama bilgi akıtan dudaklar daha değerlidir.
ÖZDEYİŞLER: Özd. 31: 10 Erdemli kadını kim bulabilir? Onun değeri mücevherden çok üstündür.
YEÅžAYA: YÅŸa. 54: 11 “Ey kasırgaya tutulmuÅŸ, avuntu bulmamış ezik kent! TaÅŸlarını koyu harçla yerine koyacak, temellerini lacivert taşıyla atacağım.
YEŞAYA: Yşa. 54: 12 Kale burçlarını yakuttan, kapılarını mücevherden, surlarını değerli taşlardan yapacağım.
YEREMYA: Yer. 17: 1 “Yahuda’nın günahı demir kalemle yazıldı; Yüreklerinin levhaları, sunaklarının boynuzları üzerine elmas uçlu aletle oyuldu.
AĞITLAR: Ağı. 4: 7 Beyleri kardan temiz, sütten aktılar, bedence mercandan kızıl, lacivert taşı kadar biçimliydiler.
HEZEKİEL: Hez. 1: 16 Tekerleklerin görünüşü ve yapısı şöyleydi: Sarı yakut gibi parlıyorlardı ve dördü de birbirine benziyordu. Görünüşleri ve yapılışları iç içe girmiş bir tekerlek gibiydi.
HEZEKİEL: Hez. 1: 22 Kubbeye benzer, billur gibi parlak ve korkunç bir şey canlı yaratıkların başları üzerine yayılmıştı.
HEZEKİEL: Hez. 1: 26 Başları üzerindeki kubbenin üstünde lacivert taşından yapılmış tahta benzer bir nesne vardı. Yüksekte, tahtı andıran nesnede insana benzer biri oturuyordu.
HEZEKİEL: Hez. 7: 20 Mücevherlerinin güzelliğiyle gururlanırlardı. İğrenç, tiksindirici putlarını bunlardan yaptılar. Bu yüzden mücevherlerini kirli bir nesneye çevireceğim.
HEZEKİEL: Hez. 10: 1 Baktım, Keruvlar’ın başı üzerindeki kubbenin üzerinde lacivert taşından tahta benzer bir nesne gördüm.
HEZEKİEL: Hez. 16: 39 Seni oynaşlarının eline teslim edeceğim. Fuhuş yuvalarını yıkacak, yüksek tapınma yerlerini bozacaklar. Üzerindeki giysileri soyacak, güzel mücevherlerini alıp seni çırılçıplak bırakacaklar.
HEZEKİEL: Hez. 23: 26 Üzerindeki giysiyi soyacak, güzel mücevherlerini alacaklar.
HEZEKİEL: Hez. 23: 40 “Siz iki kız kardeÅŸ uzaklarda yaÅŸayan adamların gelmesi için ulaklar gönderdiniz. Adamlar gelince, onlar için yıkanıp gözlerinize sürme çektiniz, mücevherlerinizi taktınız.
HEZEKİEL: Hez. 27: 16 Sende çok çeşit ürün olduğundan, Edom seninle ticaret yaptı. Mallarına karşılık sana firuze, mor kumaş, işlemeli giysiler, ince keten, mercan, yakut verdiler.
HEZEKİEL: Hez. 28: 13 Sen Tanrı’nın bahçesi Aden’deydin. Yakut, topaz, aytaşı, sarı yakut, oniks, yeÅŸim, lacivert taşı, firuze, zümrütle, çeÅŸit çeÅŸit deÄŸerli taÅŸla bezenmiÅŸtin. Kakma ve oyma iÅŸlerin hep altındandı. Bunlar yaratıldığın gün hazırlanmışlardı.
DANİEL: Dan. 10: 6 Bedeni sarı yakut gibiydi. Yüzü şimşek gibi parlıyordu. Gözleri alevli meşalelere benziyordu. Kollarıyla bacakları cilalı tunç gibi parlıyor, sesi büyük bir kalabalığın çıkardığı gürültüyü andırıyordu.
ZEKERİYA: Zek. 9: 16 O gün Tanrıları Rab sürüsü olan halkını kurtaracak. O’nun ülkesinde taç mücevherleri gibi parlayacaklar.
İncil10, taşların kullanımında ikinci sırada gelir.
MATTA: Mat. 13: 45 “Yine Göklerin EgemenliÄŸi, güzel inciler arayan bir tüccara benzer.
MATTA: Mat. 13: 46 Tüccar, çok değerli bir inci bulunca gitti, varını yoğunu satıp o inciyi satın
aldı.”
YUHANNA: Yu. 19: 29 Orada ekÅŸi ÅŸarap dolu bir kap vardı. Åžaraba batırılmış bir süngeri mercanköşk dalına takarak O’nun aÄŸzına uzattılar.
Pavlus’tan TİMOTEOS’A BİRİNCİ MEKTUP: 1. Ti. 2: 9-10 Kadınların da saç örgüleriyle, altınlarla,
incilerle ya da pahalı giysilerle değil, sade giyimle, edepli ve ölçülü tutumla, Tanrı yolunda yürüdüklerini ileri süren kadınlara yaraşır biçimde, iyi işlerle süslenmelerini isterim.
İBRANİLER’E MEKTUP: İbr. 9: 19 Musa, Kutsal Yasa’nın her buyruÄŸunu bütün halka bildirdikten
sonra su, al yapağı, mercanköşk otu ile danaların ve tekelerin kanını alıp hem kitabın hem de bütün halkın üzerine serpti.
VAHİY: Va. 4: 3 Tahtta oturanın, yeşim ve kırmızı akik taşına benzer bir görünüşü vardı. Zümrüdü andıran bir gökkuşağı tahtı çevreliyordu.
VAHİY: Va. 4: 6 Tahtın önünde billur gibi, sanki camdan bir deniz vardı. Tahtın ortasında ve çevresinde, önü ve arkası gözlerle kaplı dört yaratık duruyordu.
VAHİY: Va. 9: 17 Görümümde atları ve binicilerini gördüm. Ateş, gökyakut ve kükürt renginde göğüs zırhları kuşanmışlardı. Atların başları aslan başına benziyordu. Ağızlarından ateş, duman, kükürt fışkırıyordu.
VAHİY: Va. 17: 4 Kadın, mor ve kırmızı giysilere bürünmüş, altınlar, değerli taşlar, incilerle süslenmişti. Elinde iğrenç şeylerle, fuhşunun çirkeflikleriyle dolu altın bir kâse vardı.
VAHİY: Va. 18: 12-13 Altını, gümüşü, değerli taşları, incileri, ince keteni, ipeği, mor ve kırmızı kumaşları, her çeşit kokulu ağacı, fildişinden yapılmış her çeşit eşyayı, en pahalı ağaçlardan, tunç, demir ve mermerden yapılmış her çeşit malı, tarçın ve kakule, buhur, güzel kokulu yağ, günnük, şarap, zeytinyağı, ince un ve buğdayı, sığırları, koyunları, atları, arabaları ve köleleri, insanların canını satın alacak kimse yok artık.
VAHİY: Va. 18: 16 ‘Vay başına, vay!’ diyecekler. ‘İnce keten, mor ve kırmızı kumaÅŸ kuÅŸanmış, altın, deÄŸerli taÅŸ ve incilerle süslenmiÅŸ koca kent!’
Dört Kutsal Kitap, (sohbeticanan.com/programlar.asp, 09.04.2007).
VAHİY: Va. 21: 10-11 Sonra melek beni Ruh’un yönetiminde büyük, yüksek bir daÄŸa götürdü. Oradan bana gökten, Tanrı’nın yanından inen ve O’nun görkemiyle ışıldayan kutsal kenti, YeruÅŸalim’i gösterdi. Kentin ışıltısı çok deÄŸerli bir taşın, billur gibi parıldayan yeÅŸim taşının ışıltısına benziyordu.
VAHİY: Va. 21: 18 Surlar yeşimden yapılmıştı. Kent ise, cam duruluğunda saf altındandı.
VAHİY: Va. 21: 19-20 Kent surlarının temelleri her tür değerli taşla bezenmişti. Birinci temel taşı yeşim, ikincisi lacivert taşı, üçüncüsü akik, dördüncüsü zümrüt, beşincisi damarlı akik, altıncısı kırmızı akik, yedincisi sarı yakut, sekizincisi beril, dokuzuncusu topaz, onuncusu sarıca zümrüt, on birincisi gök yakut, on ikincisi ametistti.
VAHİY: Va. 21: 21 On iki kapı on iki inciydi; kapıların her biri birer inciden yapılmıştı. Kentin anayolu cam saydamlığında saf altındandı.
VAHİY: Va. 22: 1 Melek bana Tanrı’nın ve Kuzu’nun tahtından çıkan billur gibi berrak yaÅŸam suyu ırmağını gösterdi.
Kur’an-ı Kerim11’de deÄŸerli taÅŸlar, özellikle cennet, huri ve gılman tasvirlerinde kullanılır.
HAC 23. Muhakkak ki Allah, iman edip iyi davranışlarda bulunanları, zemininden ırmaklar akan cennetlere kabul eder. Bunlar orada altın bileziklerle ve incilerle bezenirler. Orada giyecekleri ise ipektir.
NÛR 35. Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doÄŸuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir aÄŸaçtan, yani zeytinden (çıkan yaÄŸdan) tutuÅŸturulur. Onun yağı, neredeyse, kendisine ateÅŸ deÄŸmese dahi ışık verir. (Bu,) nûr üstüne nûrdur. Allah dilediÄŸi kimseyi nûruna eriÅŸtirir. Allah insanlara (iÅŸte böyle) temsiller getirir. Allah her ÅŸeyi bilir.
FÂTIR 33. (Onların mükâfatı), içine girecekleri Adn cennetleridir. Orada altın bilezikler ve incilerle süslenirler. Orada giyecekleri elbiseleri de ipektir.
TÛR 24. Çevrelerinde, kendilerine özgülenmiş genç uşaklar dolaşır; sanki sedeflerinde saklı inciler.
VÂKIA 11-12, 15-16. İşte bunlar, Naîm cennetlerinde (Allah’a) en yakın olanlardır … Cevherlerle iÅŸlenmiÅŸ tahtlar üzerindedir, karşılıklı olarak oturup yaslanırlar.
VÂKIA 22. İri gözlü hûriler, 23. Saklı inciler gibi.
İNSÂN 15-16, 19. Yanlarında, gümüş kaplar ve billur kaselerle, gümüş beyazlığında (billur gibi) ÅŸeffaf kupalarla dolaşılır ki sakiler bunu (cennet ÅŸarabını) ölçüsünce tayin ve takdir ederler … O insanların etrafında öyle ölümsüz genç nedîmler dolaşır ki, onları gördüğünde, etrafa saçılıp dağılmış inciler sanırsın.
RAHMÂN 22. İki (denizden) sinden de inci ve mercan çıkar.
RAHMÂN 56, 58. Oralarda gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş güzeller var ki bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur. Sanki onlar yakut ve mercandırlar.
Dört Kutsal Kitap, (sohbeticanan.com/programlar.asp, 09.04.2007).
Nâbî, Allah’ın birliÄŸini anlattığı kasîdesinde “Rahmân Sûresi”nin 22. ayetine telmihte bulunarak O’nun kudretine delil gösterir. O ne ÅŸaşılacak bir “Güç Sahibi”dir ki bulanık tabi’atlı topraktan, beyaz ve sarı renkli (gümüş ve altın gibi) madenler, yeÅŸil ve kırmızı renkli (zümrüt, yakut, mercan gibi) gösteriÅŸli cevherler icad eder: