Onay, age, s. 408; Kutlar, age, s. 22.
Hekim Belinas’ın “Sırr-ı Tabî’af adlı kitabında bahsettiÄŸine göre, güneÅŸ bazı yerlere direkt temas ettiÄŸinde, güneÅŸ ışınları o yere sıcaklığı gereÄŸince tesir edermiÅŸ ve orada hiç rutubet kalmazmış. GüneÅŸin sıcaklığı kuruluk üzerine nüfuz ettiÄŸinde tabiatlarından ve renklerinden dönüp bir parça ateÅŸ olurmuÅŸ ve böyle yerlerde ne zaman ki rutubet ortaya çıksa, güneÅŸin sıcaklığı ve kuruluÄŸu rutubet üzerine o derece üstün gelirmiÅŸ ki rutubet kendi tabiatından çıkıp, havaya dönmek için buhar olurmuÅŸ. Ancak havaya dönmeden önce kuruluk üzerine galebe eder, taÅŸlaşırmış ve bu taşın damarları dar ve ince olursa suyu ve letafeti içinde kalıcı olurmuÅŸ. Bu yolla meydana gelen taÅŸa yakut derlermiÅŸ ve içindeki letafete yakutun suyu, nuru, ışığı, kıymeti ve parlaklığı denirmiÅŸ. Bu bahsedilen yerlerde meydana gelen su çok durursa, hava ve güneÅŸ harareti, üzerine çok etki ettiÄŸinden içinde hiç rutubet kalmazmış, hararet onu ÅŸiddetle kaynatıp, taÅŸa döndürürmüş. O vakit sertleÅŸen taÅŸ kızıl yakut olurmuÅŸ. Kızıllığı ise hararetine ve kaynamasına göre meydana gelirmiÅŸ. Bu suyunun rutubetini gideren ve ÅŸiddetle kaynatıp taÅŸa döndüren sıcaklığın dışında sıcaklık olmamalıymış. Aksi takdirde sertleÅŸen yakutun rengi sarı olurmuÅŸ. EÄŸer bu suyu taÅŸa döndüren sıcaklığın tesiri yavaşça olursa o zaman katılaÅŸan yakutun rengi beyaz olurmuÅŸ. Bazen sıcaklıkla kuruluÄŸun çokluÄŸundan, durduÄŸu suda rutubet kalmaz ve su kendi tabiatından ve renginden dönüp, kızarmaya baÅŸlarmış ve kuruluk da üzerine galebe edermiÅŸ. SertleÅŸip kızıl yakut olacağı zaman üzerine soÄŸukluk üstün gelse o zaman taşın içi kızıl ve dışı karamsı olurmuÅŸ. Bu durumda taÅŸ mecburen içindeki kızıl ışıkları dışarı vururmuÅŸ ve iki renk birbirine karışırmış. Bu iki renk birbirine karışınca taşın rengi âsumâncûnî gözükürmüş yani gök renginde olurmuÅŸ. Bir baÅŸka görüşe göre rutubet sertleÅŸip sarı yakut olacağı zaman üzerine soÄŸukluk galebe eder, iç yüzü sarı ve dış yüzü karamsı olurmuÅŸ ve bu iki renk birbirine karışınca taÅŸa gök rengi hâsıl olurmuÅŸ .
Aslında bütün taşlar madenlerinde yakut olmaya yetenekliymiş. Fakat oluşumları esnasında çeşitli engellerle karşılaştıkları için yakut olmamışlar. Kabiliyetlerine göre her biri farklı bir taş olmuş. Bu taşın yakut olmasına engel olan sıcaklıksa, taşın rengi kızıllığa meyledermiş, rutubetse beyaza çalar ve kuruluksa karalığa yaklaşırmış.114 Fehîm ve Râmî, yakutun oluşumuna telmihte bulur:
Elmâs ammâ ki kân-ı yâkût
Yâkût velî bilûr-ı ma’den (Fehîm/Üzgör, 1991: 228) Feyz-i bahÅŸ olsa ider seng-i siyahı yâkût
Sâyesi düşse ider hâki mu’anber hörşîd (Râmî/Hamami, 2001: 69)
Onay, age, s. 408; Kutlar, age, s. 22.
Hekim Belinas’ın “Sırr-ı Tabî’af adlı kitabında bahsettiÄŸine göre, güneÅŸ bazı yerlere direkt temas ettiÄŸinde, güneÅŸ ışınları o yere sıcaklığı gereÄŸince tesir edermiÅŸ ve orada hiç rutubet kalmazmış. GüneÅŸin sıcaklığı kuruluk üzerine nüfuz ettiÄŸinde tabiatlarından ve renklerinden dönüp bir parça ateÅŸ olurmuÅŸ ve böyle yerlerde ne zaman ki rutubet ortaya çıksa, güneÅŸin sıcaklığı ve kuruluÄŸu rutubet üzerine o derece üstün gelirmiÅŸ ki rutubet kendi tabiatından çıkıp, havaya dönmek için buhar olurmuÅŸ. Ancak havaya dönmeden önce kuruluk üzerine galebe eder, taÅŸlaşırmış ve bu taşın damarları dar ve ince olursa suyu ve letafeti içinde kalıcı olurmuÅŸ. Bu yolla meydana gelen taÅŸa yakut derlermiÅŸ ve içindeki letafete yakutun suyu, nuru, ışığı, kıymeti ve parlaklığı denirmiÅŸ. Bu bahsedilen yerlerde meydana gelen su çok durursa, hava ve güneÅŸ harareti, üzerine çok etki ettiÄŸinden içinde hiç rutubet kalmazmış, hararet onu ÅŸiddetle kaynatıp, taÅŸa döndürürmüş. O vakit sertleÅŸen taÅŸ kızıl yakut olurmuÅŸ. Kızıllığı ise hararetine ve kaynamasına göre meydana gelirmiÅŸ. Bu suyunun rutubetini gideren ve ÅŸiddetle kaynatıp taÅŸa döndüren sıcaklığın dışında sıcaklık olmamalıymış. Aksi takdirde sertleÅŸen yakutun rengi sarı olurmuÅŸ. EÄŸer bu suyu taÅŸa döndüren sıcaklığın tesiri yavaşça olursa o zaman katılaÅŸan yakutun rengi beyaz olurmuÅŸ. Bazen sıcaklıkla kuruluÄŸun çokluÄŸundan, durduÄŸu suda rutubet kalmaz ve su kendi tabiatından ve renginden dönüp, kızarmaya baÅŸlarmış ve kuruluk da üzerine galebe edermiÅŸ. SertleÅŸip kızıl yakut olacağı zaman üzerine soÄŸukluk üstün gelse o zaman taşın içi kızıl ve dışı karamsı olurmuÅŸ. Bu durumda taÅŸ mecburen içindeki kızıl ışıkları dışarı vururmuÅŸ ve iki renk birbirine karışırmış. Bu iki renk birbirine karışınca taşın rengi âsumâncûnî gözükürmüş yani gök renginde olurmuÅŸ. Bir baÅŸka görüşe göre rutubet sertleÅŸip sarı yakut olacağı zaman üzerine soÄŸukluk galebe eder, iç yüzü sarı ve dış yüzü karamsı olurmuÅŸ ve bu iki renk birbirine karışınca taÅŸa gök rengi hâsıl olurmuÅŸ .
Aslında bütün taşlar madenlerinde yakut olmaya yetenekliymiş. Fakat oluşumları esnasında çeşitli engellerle karşılaştıkları için yakut olmamışlar. Kabiliyetlerine göre her biri farklı bir taş olmuş. Bu taşın yakut olmasına engel olan sıcaklıksa, taşın rengi kızıllığa meyledermiş, rutubetse beyaza çalar ve kuruluksa karalığa yaklaşırmış.114 Fehîm ve Râmî, yakutun oluşumuna telmihte bulur:
Elmâs ammâ ki kân-ı yâkût
Yâkût velî bilûr-ı ma’den (Fehîm/Üzgör, 1991: 228) Feyz-i bahÅŸ olsa ider seng-i siyahı yâkût
Sâyesi düşse ider hâki mu’anber hörşîd (Râmî/Hamami, 2001: 69)