Rukye kelimesi, esas itibariyle üç manaya gelmektedir: Yükselmek, kendisiyle istiazede bulunulacak şey ve ekseriyetle vadi kenarlarında olan arazi parçası anlamlarına gelmektedir. Türkçede efsun, tılsım, nefes, üfürük gibi kullanımı olan rukye, korku, nazar değmesi, cinnet v.b. hastalıklar karşısında kişinin yöneldiği şeydir.
Rukye, değişik uygulamaları olan şifa arayışıdır. Genellikle bunun tatbiki üç farklı şekilde gerçekleştirilir: Ya kendisinden şifa ümit edilen ayetler, dualar okunup hasta üzerine üflenir, ya bunlar bir şey üzerine yazılır ve hasta bunları boynunda veya üzerinde taşır veya suya okunup üflenir veya bu yazılanlar suya batırılır ve bu su hastaya içirilir.
Kur’an’da “rukye” kelimesi bir yerde geçmektedir: “Dikkat edin! Can boÄŸaza gelip köprücük kemiklerine dayandığı zaman, tedavi eden (hekim) yok mu? denir.”4552 Ayetteki “rak” ifadesi ile ilgili olarak söz konusu ifadenin rukye kökünden olması izahı yapılabilir. Rukye, Arapça’da, birinin bir ÅŸey vasıtasıyla hastanın ÅŸifa bulmasını istemesi durumunda kullanılır. Nitekim: “Seni Bismillah diyerek, Allah’ın yüce adına dayanarak tedavi ediyorum” denilir. Bu izaha göre, bu sözü söyleyen kimseler ölümle yüz yüze bulunan o insanın etrafında bulunanlar olmuÅŸ olur. “Tedavi eden yok mu?” sorusunu soranların melekler olduÄŸu dasöylenmiÅŸtir.
Rukyenin biri menfi diğeri de müsbet olmak üzere iki yönü vardır. Yani biri iyiliğe kullanılmakta, diğeri kötülüğe kullanılmaktadır. İyi yönü dua ve okuma ile tedavi şeklidir. Kötü yönü ise efsundur ki; büyücülükte kullanılmakta, büyücülerin, cadıların elinde malzeme olmaktadır. Şu halde Arapça bir kelime olan rukyeyi; hem efsunlama, hem de dua ile tedavi olarak ele almak daha doğru olacaktır.
İbn Hacer el-Askalani, âlimlerin şu üç şartın bulunmasıyla rukyenin caiz olacağı üzerinde görüş birliği içerisinde olduklarını bildirmiştir:
a) Allah’ ın kelamıyla, isimleri veya sıfatlarıyla olması
b) Arap diliyle veya başka bir dille anlaşılır olacak şekilde yapılması
c) Yapılan rukyenin bizzat faydasının dokunduğuna değil, umulan faydanın Allah tarafından gönderildiğine inanılması.
Bazı âlimler bu üç ÅŸarta, bazı ÅŸartlar daha ilave etmiÅŸlerdir. Onlar da şöyledir: Rukyenin; Allah’a ÅŸirk veya baÅŸkasından yardım dilemeyi çaÄŸrıştıracak ifadeleri içermemesi, yazılı olan rukyenin açıkta kalmaması yani koruma altına alınması ve tuvalete girince çıkarılması gere-
457 458
kir. Ayrıca Kur’an’da sihrin kötülenmesi ve haram sayılması sebebiyle de rukyede sihir yer almamalıdır; ancak kendisine sihir yapılan bir kiÅŸinin bu sihri kaldırmak üzere rukyede sihir kullanması caizdir.
Rukye; mubah, haram ve şirk olmak üzere 3 çeşittir:
1. Mubah Olan Rukye: Rukye; Kur’an-ı Kerim’den ayetlerle, Allah’ ın isim ve sıfatlarıyla, anlaşılır bir dille yapıldığı takdirde mubahtır. Hz. AiÅŸe’den gelen bir rivayette O şöyle demektedir: “Resulullah(s.a.v.) son hastalığında Muavvizeteyni okuyup kendisine üflüyordu. Hastalığı ağırlaÅŸtığı zaman, onları okuyarak üzerine üflüyordu. Ben de onların bereketi için elini mesh ediyordum.”
Åža’ravi, a.g.e., s. 162. Bakara, 2/102.
Yine akrep sokmasına karşı Fatiha ile rukye yapıldığına dair hadis varid olmuÅŸtur. Ve yine Resulullah(s.a.v.)’ın hastalanan bazı kimselere Muavvizeteyn okuyup, onları saÄŸ eliyle mesh ettiÄŸi ve peÅŸinden de şöyle dediÄŸi rivayet edilmektedir: “Ey insanların Rabbi olan Allah’ım! Hastalığı gider, buna ÅŸifa ver. Åžifa veren yalnız sensin. Senin ÅŸifandan baÅŸka ÅŸifa yoktur. Hastalık bırakmayan ÅŸifa ver.”
Bütün bu rivayetler; rukyenin, bizzat Resulullah(s.a.v.) tarafından kendisi için ve başkası için okuyup üflemek suretiyle kullanıldığını ve rukyenin meşru bir tedavi şekli olduğunu ortaya koymaktadır.
Zaten eğer rukye, bilinen ve hastanın isteğine uygun lafızlarla yapılıyorsa bu durumda fayda verdiği inkâr edilemez bir gerçektir. Çünkü bundan maksat şudur: Nasıl ki gözümüzü kendi maksadına uygun işlerle meşgul ediyorsak, kulağımızı da kendi gayesine uygun şeylerle meşgul ederiz. Hisler, tek bir gayeye yönelme hususunda mutabakat ettikleri zaman, bu durumda ruhun o şeye yönelmesi daha güçlü olur ve bu, hastanın iyileşme sürecini hızlandırır. Ama bilinmeyen birtakım lafızlarla yapılıyorsa, burada nefste hayret ve dehşette kalmaya benzer birtakım haller meydana gelir ve bu, hasta üzerinde olumsuz tesir bırakır.
2. Haram Olan Rukye: Anlaşılmaz sözler, anlamsız harfler, bilinmeyen isimlerle veya
kötü niyetle rukye yapılması haram kılınmıştır. Åžabir(r.a.)’den şöyle rivayet edilmektedir:
“Resulullah(s.a.v.) rukye yapılmasını yasakladı. Amr b. Hazm’ın çocukları gelip şöyle dedi-
ler: “Ya Rasulallah! Biz, bir tür rukye yapardık ve onunla akrep sokmalarına karşı korunur-
duk.” Resulullah(s.a.v.): ‘Ona dönün, onda bir kötülük görmüyorum. Sizden her kim kardeÅŸi-
ne fayda vermeye güç yetirirse ona faydalı olsun’ buyurdu”.
İslam âlimleri; yasağı, “rukye için okunan dua”da cahiliye küfrünü devam ettiren elfazın varlığına hamletmiÅŸlerdir. Bu yasak, bilhassa hicretten önceki döneme aittir. Hz. Peygam-ber(s.a.v.), Medine’de hastalara rukye yapmayı meslek edinenleri dinleyerek, dualarında küfür lafızları olup olmadığını kontrol eder ve olmayanlara izin verirdi. Avf b. Malik el-E ÅŸcai: “Ya Resulallah! Biz, cahiliye devrinde rukye yapardık, bunun hakkında ne buyurursun? deyince, Hz. Peygamber(s.a.v.): ‘Rukyelerinizi bana arz ediniz, rukye yapmada ÅŸirk olmadığı sürece, rukyelerde beis yoktur’ buyurdular.”
3. Åžirk Olan Rukye: Allah’dan baÅŸkasına dua ederek, sığınarak veya yardım dilenerekyapılan rukye, ÅŸirktir. Nitekim Abdullah b. Mesud’un rivayet ettiÄŸi bir hadisteResulullah(s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Rukyelerde, temimelerde(muskalarda),
tivelelerde(muhabbet muskası) bir nevi ÅŸirk vardır.” Bunu iÅŸiten bir kadın atılarak: “Böylesöylemeyin, benim gözüm aÄŸrıyordu, falan yahudiye gittim. O bana rukye yaptı, aÄŸrım kesil-di” dedi. Abdullah b.Mes’ud(r.a) tereddüd etmeden: “Bu aÄŸrı ÅŸeytanın iÅŸiydi, o eliyle dürtüyordu, sana rukye yapılınca vazgeçti. Bu durumda, sana Resulullah(s.a.v.) gibi, şöyle söyle-men kâfidir: ‘Ey insanların Rabbi, acıyı gider, ÅŸifa ver, sen ÅŸafisin, senin ÅŸifandan baÅŸka bir ÅŸifa yoktur, hiçbir hastalık bırakmayan bir ÅŸifa istiyorum’ dedi.”
Rukye ve temimelerin ÅŸirke nisbeti, bunların açık veya kapalı ÅŸirke müncer olacak telakki ve inançların kaynağı olmalarıyla izah edilir. Bunlara ÅŸirk ıtlak edilmiÅŸ olması, ya Resulullah(s.a.v.) zamanında herkesçe bilinen ve cahiliye devrinden beri uyula gelmekte olan ÅŸekli sebebiyledir ki bu ÅŸekil, ÅŸirki ihtiva eden bir mahiyette idi. Yahut da bunun kullanılması, onun tesir edeceÄŸine olan itikada delalet etmesi sebebiyledir, bu inanç ise ÅŸirke götürür. Çünkü hadiseler, Allah’ın yaratması ve izni ile husule gelmektedir, onsuz muskanın, rukyenin tesiri olmaz.
Müslüman, tamamıyla Allah’a tevekkül etmekten baÅŸka ÅŸeylerden fayda dilemez. Nitekim Resulullah(s.a.v): “Ümmetimden yetmiÅŸ bin kiÅŸi hesapsız olarak cennete gireceklerdir. Onlar; efsun yapmayanlar, teÅŸe’um etmeyenler(uÄŸursuzluÄŸa inanmayanlar), vücudlarını daÄŸ-lamayanlar ve ancak Rablerine tevekkül edenlerdir” buyurmuÅŸlardır.Kısaca denilebilir ki, kötü sihir kokusu olmayan ve ÅŸirke girmeden, kendinde bir üstünlük hissiyle yapılmayan ve ÅŸifanın sadece Allah’tan olduÄŸu kaydı konularak yapılan okuma veya rukyeler caizdir. Bunun dışında kalan; kötü amaçlı, insanı ÅŸirke götüren, Allah’ın devre dışı bırakıldığı, anlaşılmaz sözler ve bilinmeyen isimlerle yapılan rukyeler caiz deÄŸildir.
Rukye kelimesi, esas itibariyle üç manaya gelmektedir: Yükselmek, kendisiyle istiazede bulunulacak şey ve ekseriyetle vadi kenarlarında olan arazi parçası anlamlarına gelmektedir. Türkçede efsun, tılsım, nefes, üfürük gibi kullanımı olan rukye, korku, nazar değmesi, cinnet v.b. hastalıklar karşısında kişinin yöneldiği şeydir.
Rukye, değişik uygulamaları olan şifa arayışıdır. Genellikle bunun tatbiki üç farklı şekilde gerçekleştirilir: Ya kendisinden şifa ümit edilen ayetler, dualar okunup hasta üzerine üflenir, ya bunlar bir şey üzerine yazılır ve hasta bunları boynunda veya üzerinde taşır veya suya okunup üflenir veya bu yazılanlar suya batırılır ve bu su hastaya içirilir.
Kur’an’da “rukye” kelimesi bir yerde geçmektedir: “Dikkat edin! Can boÄŸaza gelip köprücük kemiklerine dayandığı zaman, tedavi eden (hekim) yok mu? denir.”4552 Ayetteki “rak” ifadesi ile ilgili olarak söz konusu ifadenin rukye kökünden olması izahı yapılabilir. Rukye, Arapça’da, birinin bir ÅŸey vasıtasıyla hastanın ÅŸifa bulmasını istemesi durumunda kullanılır. Nitekim: “Seni Bismillah diyerek, Allah’ın yüce adına dayanarak tedavi ediyorum” denilir. Bu izaha göre, bu sözü söyleyen kimseler ölümle yüz yüze bulunan o insanın etrafında bulunanlar olmuÅŸ olur. “Tedavi eden yok mu?” sorusunu soranların melekler olduÄŸu dasöylenmiÅŸtir.
Rukyenin biri menfi diğeri de müsbet olmak üzere iki yönü vardır. Yani biri iyiliğe kullanılmakta, diğeri kötülüğe kullanılmaktadır. İyi yönü dua ve okuma ile tedavi şeklidir. Kötü yönü ise efsundur ki; büyücülükte kullanılmakta, büyücülerin, cadıların elinde malzeme olmaktadır. Şu halde Arapça bir kelime olan rukyeyi; hem efsunlama, hem de dua ile tedavi olarak ele almak daha doğru olacaktır.
İbn Hacer el-Askalani, âlimlerin şu üç şartın bulunmasıyla rukyenin caiz olacağı üzerinde görüş birliği içerisinde olduklarını bildirmiştir:
a) Allah’ ın kelamıyla, isimleri veya sıfatlarıyla olması
b) Arap diliyle veya başka bir dille anlaşılır olacak şekilde yapılması
c) Yapılan rukyenin bizzat faydasının dokunduğuna değil, umulan faydanın Allah tarafından gönderildiğine inanılması.
Bazı âlimler bu üç ÅŸarta, bazı ÅŸartlar daha ilave etmiÅŸlerdir. Onlar da şöyledir: Rukyenin; Allah’a ÅŸirk veya baÅŸkasından yardım dilemeyi çaÄŸrıştıracak ifadeleri içermemesi, yazılı olan rukyenin açıkta kalmaması yani koruma altına alınması ve tuvalete girince çıkarılması gere-
457 458
kir. Ayrıca Kur’an’da sihrin kötülenmesi ve haram sayılması sebebiyle de rukyede sihir yer almamalıdır; ancak kendisine sihir yapılan bir kiÅŸinin bu sihri kaldırmak üzere rukyede sihir kullanması caizdir.
Rukye; mubah, haram ve şirk olmak üzere 3 çeşittir:
1. Mubah Olan Rukye: Rukye; Kur’an-ı Kerim’den ayetlerle, Allah’ ın isim ve sıfatlarıyla, anlaşılır bir dille yapıldığı takdirde mubahtır. Hz. AiÅŸe’den gelen bir rivayette O şöyle demektedir: “Resulullah(s.a.v.) son hastalığında Muavvizeteyni okuyup kendisine üflüyordu. Hastalığı ağırlaÅŸtığı zaman, onları okuyarak üzerine üflüyordu. Ben de onların bereketi için elini mesh ediyordum.”
Åža’ravi, a.g.e., s. 162. Bakara, 2/102.
Yine akrep sokmasına karşı Fatiha ile rukye yapıldığına dair hadis varid olmuÅŸtur. Ve yine Resulullah(s.a.v.)’ın hastalanan bazı kimselere Muavvizeteyn okuyup, onları saÄŸ eliyle mesh ettiÄŸi ve peÅŸinden de şöyle dediÄŸi rivayet edilmektedir: “Ey insanların Rabbi olan Allah’ım! Hastalığı gider, buna ÅŸifa ver. Åžifa veren yalnız sensin. Senin ÅŸifandan baÅŸka ÅŸifa yoktur. Hastalık bırakmayan ÅŸifa ver.”
Bütün bu rivayetler; rukyenin, bizzat Resulullah(s.a.v.) tarafından kendisi için ve başkası için okuyup üflemek suretiyle kullanıldığını ve rukyenin meşru bir tedavi şekli olduğunu ortaya koymaktadır.
Zaten eğer rukye, bilinen ve hastanın isteğine uygun lafızlarla yapılıyorsa bu durumda fayda verdiği inkâr edilemez bir gerçektir. Çünkü bundan maksat şudur: Nasıl ki gözümüzü kendi maksadına uygun işlerle meşgul ediyorsak, kulağımızı da kendi gayesine uygun şeylerle meşgul ederiz. Hisler, tek bir gayeye yönelme hususunda mutabakat ettikleri zaman, bu durumda ruhun o şeye yönelmesi daha güçlü olur ve bu, hastanın iyileşme sürecini hızlandırır. Ama bilinmeyen birtakım lafızlarla yapılıyorsa, burada nefste hayret ve dehşette kalmaya benzer birtakım haller meydana gelir ve bu, hasta üzerinde olumsuz tesir bırakır.
2. Haram Olan Rukye: Anlaşılmaz sözler, anlamsız harfler, bilinmeyen isimlerle veya
kötü niyetle rukye yapılması haram kılınmıştır. Åžabir(r.a.)’den şöyle rivayet edilmektedir:
“Resulullah(s.a.v.) rukye yapılmasını yasakladı. Amr b. Hazm’ın çocukları gelip şöyle dedi-
ler: “Ya Rasulallah! Biz, bir tür rukye yapardık ve onunla akrep sokmalarına karşı korunur-
duk.” Resulullah(s.a.v.): ‘Ona dönün, onda bir kötülük görmüyorum. Sizden her kim kardeÅŸi-
ne fayda vermeye güç yetirirse ona faydalı olsun’ buyurdu”.
İslam âlimleri; yasağı, “rukye için okunan dua”da cahiliye küfrünü devam ettiren elfazın varlığına hamletmiÅŸlerdir. Bu yasak, bilhassa hicretten önceki döneme aittir. Hz. Peygam-ber(s.a.v.), Medine’de hastalara rukye yapmayı meslek edinenleri dinleyerek, dualarında küfür lafızları olup olmadığını kontrol eder ve olmayanlara izin verirdi. Avf b. Malik el-E ÅŸcai: “Ya Resulallah! Biz, cahiliye devrinde rukye yapardık, bunun hakkında ne buyurursun? deyince, Hz. Peygamber(s.a.v.): ‘Rukyelerinizi bana arz ediniz, rukye yapmada ÅŸirk olmadığı sürece, rukyelerde beis yoktur’ buyurdular.”
3. Åžirk Olan Rukye: Allah’dan baÅŸkasına dua ederek, sığınarak veya yardım dilenerekyapılan rukye, ÅŸirktir. Nitekim Abdullah b. Mesud’un rivayet ettiÄŸi bir hadisteResulullah(s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Rukyelerde, temimelerde(muskalarda),
tivelelerde(muhabbet muskası) bir nevi ÅŸirk vardır.” Bunu iÅŸiten bir kadın atılarak: “Böylesöylemeyin, benim gözüm aÄŸrıyordu, falan yahudiye gittim. O bana rukye yaptı, aÄŸrım kesil-di” dedi. Abdullah b.Mes’ud(r.a) tereddüd etmeden: “Bu aÄŸrı ÅŸeytanın iÅŸiydi, o eliyle dürtüyordu, sana rukye yapılınca vazgeçti. Bu durumda, sana Resulullah(s.a.v.) gibi, şöyle söyle-men kâfidir: ‘Ey insanların Rabbi, acıyı gider, ÅŸifa ver, sen ÅŸafisin, senin ÅŸifandan baÅŸka bir ÅŸifa yoktur, hiçbir hastalık bırakmayan bir ÅŸifa istiyorum’ dedi.”
Rukye ve temimelerin ÅŸirke nisbeti, bunların açık veya kapalı ÅŸirke müncer olacak telakki ve inançların kaynağı olmalarıyla izah edilir. Bunlara ÅŸirk ıtlak edilmiÅŸ olması, ya Resulullah(s.a.v.) zamanında herkesçe bilinen ve cahiliye devrinden beri uyula gelmekte olan ÅŸekli sebebiyledir ki bu ÅŸekil, ÅŸirki ihtiva eden bir mahiyette idi. Yahut da bunun kullanılması, onun tesir edeceÄŸine olan itikada delalet etmesi sebebiyledir, bu inanç ise ÅŸirke götürür. Çünkü hadiseler, Allah’ın yaratması ve izni ile husule gelmektedir, onsuz muskanın, rukyenin tesiri olmaz.
Müslüman, tamamıyla Allah’a tevekkül etmekten baÅŸka ÅŸeylerden fayda dilemez. Nitekim Resulullah(s.a.v): “Ümmetimden yetmiÅŸ bin kiÅŸi hesapsız olarak cennete gireceklerdir. Onlar; efsun yapmayanlar, teÅŸe’um etmeyenler(uÄŸursuzluÄŸa inanmayanlar), vücudlarını daÄŸ-lamayanlar ve ancak Rablerine tevekkül edenlerdir” buyurmuÅŸlardır.Kısaca denilebilir ki, kötü sihir kokusu olmayan ve ÅŸirke girmeden, kendinde bir üstünlük hissiyle yapılmayan ve ÅŸifanın sadece Allah’tan olduÄŸu kaydı konularak yapılan okuma veya rukyeler caizdir. Bunun dışında kalan; kötü amaçlı, insanı ÅŸirke götüren, Allah’ın devre dışı bırakıldığı, anlaşılmaz sözler ve bilinmeyen isimlerle yapılan rukyeler caiz deÄŸildir.