Erkeklere Hediye  gönderilerek dış devletlerle iyi iliÅŸkilerin saÄŸlanmasına önem verilmiÅŸtir. II. Bayezid’in kızını Uzun Hasan’ın torunu ve Akkoyunlu Devleti’nin veliahtı olan Ahmet Mirza’yla ve Cem Sultanın kızını da Memlûk Sultanı Nasır Muhammed bin Kayıtbay ile evlendirmesi bu dönemin önemli siyasetlerinden olmuÅŸtur.138 Yavuz Sultan Selim, İlyas, Oruç ve Hızır (Hayreddin) Reislere denizlerdeki baÅŸarılı faaliyetlerinden duyduÄŸu memnuniyeti göstermek için onları deÄŸerli Erkeklere Hediyelerle ödüllendirmiÅŸti.139
Geleneksel uygulamalarda varlığı bilinen ve kaynaklarda bahsi geçen hükümdara Erkeklere Hediye sunumunun yani pîşkeÅŸin ilk kez bir kanunnâmede bahsedilmesi ise II. Mehmet dönemine kadar gider. Devletin teÅŸkilât ve teÅŸrifât kâidelerini ilk defa bir araya getiren Fatih Sultan Mehmet’in kanunnâmesinde140, “pîşkeÅŸ”in, haraç ve âdet-i aÄŸnam türü vergilerin yanısıra zikredildiÄŸi görülür. “Ve vüzerâm on iki kerre yüz bin akça ile olalar, hâs ol mikdâr ta’yin oluna. Ve anlara âyide benim Rikâb-ı Hümayunuma her nereden harac ve âdet-i aÄŸnamdan ve pîşkeÅŸ gelürse vüzerâma ve defterdârlarıma dahi hisseleri gelsün.”141 Aynı kanunnâmenin bir baÅŸka yerinde de şöyle denilmektedir: “Ve defterdarlarımın âyidesi, havas-ı hümayunumdan gerek iltizam ve gerek emanet ile umenâya virilen haslar kaç yük ise yük başına bin akça hakk-ı imza alalar. Ve mutlaka hazine-i amireme akça teslim olundukda, bin akçadan yirmi akça kesr-i mizan alalar. Ve defterdarlara hidmet iden küttaba dahi hakk-ı kitâbet alalar. Ve havas-ı humayunum a’şârından defterdarlarım mekûlatına mu’avenet ideler. Ve cenâb-ı ÅŸerîfime her ne yerden pîşkeÅŸ gelse vüzerâma ve defterdarlarıma hisse vireler” denilmektedir.142 Dolayısıyla padiÅŸahın ve büyük ricâlin kanunlarla pîşkeÅŸi hak ediÅŸ tarihleri Fatih Kanunnâmesi’ne kadar uzanır. 143 Bu bilgiden hareketle, bu tarihten sonra pîşkeÅŸin padiÅŸahlara ve devlet ricâline kanunlar çerçevesinde verildiÄŸi görülür.
Bundan sonraki dönemde arÅŸiv belgelerinde gelir olarak bazı pîşkeÅŸ kayıtlarına da rastlanmaktadır. Yavuz Sultan Selim dönemine ait 1516 tarihli bir defterde satın alınan, pîşkeÅŸ olarak ve muhallefâttan gelen atlardan yapılan inâmların kaydedildiÄŸi görülmektedir.144 Åžubat/Mart 1556 tarihli bir ruznamçe defterinde145 İstanbul’a gelen bazı beylerbeyilerin padiÅŸaha pîşkeÅŸ adıyla getirdikleri çeÅŸitli Erkeklere Hediye lerin Hazine-i Amire’ye “el-irâd’ baÅŸlığı altında kaydedildiÄŸi, bunlardan kimlere havale olunduÄŸu gibi bilgilere rastlamak mümkündür. Karaman Beylerbeyi Ali PaÅŸa, İstanbul’a geldiÄŸinde gümüş sürahi, gümüş kadeh, İstanbul serâseri, Frengî kemha ve Frengî atlas; Van vilayeti Ekrad umerâsından Hasan Beyin İstanbul’a geldiÄŸinde bir bargir ve iki at; Varna hâkiminin gümüş sürahi, İstanbul serâseri, Acem serâseri, kemha, kutnu ve destar gibi kumaÅŸlar; Ordu Mirlivası’nın ise gulâm sunduÄŸu ve bütün bunların Hazine-i Amire’ye gelir kaydedildiÄŸi görülmektedir. Ayrıca defterde pîşkeÅŸlerin nerelere havale olunduÄŸu ve yapılan inâmlar gibi kayıtlar da bulunmaktadır.146 Kanunî Sultan Süleyman dönemine ait baÅŸka bir defterde muhallefât ve pîşkeÅŸlerin, gelir kalemi olarak “el-irâd’ baÅŸlığı altında yer aldığı görülmektedir. 11 Ocak 1536’da İstanbul Kadısı’nın pîşkeÅŸinden bir adet Kur’ân-ı Kerim, bir adet Tefsir ve bir tüfek geldiÄŸi görülmektedir. Ayasofya mütevellisi İshak Çelebinin pîşkeÅŸinden ise ÅŸemÅŸir (kılıç) ve tabak irâd kaydedilmiÅŸtir. Cezayir Beylerbeyi Hayreddin PaÅŸanın pîşkeÅŸinden bir adet ÅŸemÅŸir (ÅŸemÅŸir-i zer ma’ pirûz ve yakut) görülmektedir. Defterde Fransa elçisinin, Defterdar Ali Beyin, Mevlâna İdriszâde’nin pîşkeÅŸleri de gelir olarak kaydedilmiÅŸtir.147 BaÅŸka bir defterde, 19 Åžubat 1536’da Üstâd Maksûd adlı ÅŸahsın, içi sandal aÄŸacından dışı fildiÅŸinden yapılmış, altın, yakut ve firûze ile süslü bir sandık; ÅŸehir subaşısının ise Åžeyh hattıyla yazılmış Erguvanî ciltli bir Kur’ân-ı Kerim, faÄŸfurî üsküre (çanak) sunduÄŸu; ayrıca pîşkeÅŸ olarak sunulan kitaplar, arslan suretinde gümüş kadeh, ikisi büyük biri büyük kadeh, biri büyük üç Çin porseleni gibi Erkeklere Hediyelerin listelendiÄŸi görülmektedir.148
147 TSMA, D, nr. 6245.
148 TSMA, D, nr. 6230.
149 Tayyib GÖKBİLGİN, Osmanlı Müesseseleri Teşkilâtı ve Medeniyeti Tarihi Genel Bakış, İstanbul
1997, s. 112; Filiz ÇALIÅžKAN (KARACA), Osmanlı Devleti’nde TeÅŸrifat Kalemi ve TeÅŸrifatçılık,
İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1989, s.
19; Cevdet TÜRKAY, “Osmanlı İmparatorluÄŸu Devlet TeÅŸkilâtından Örnekler”, s. 22.
150 “Buna göre Erkeklere Hediyeler üç kısımdır: Alan ve Erkeklere Hediye veren için helal olanlar; dostluk için verilen
Erkeklere Hediyeler gibi. İkincisi, her iki taraf için haram olanlar; bizatihi zulme vesile olmak üzere verilen
Erkeklere Hediye ler gibi. Üçüncüsü, veren için, kendisinden zulmü önlemek ve engellemek üzere verildiğinden
helal olup da alan için haram olanlar.” Ahmet AKGÜNDÜZ, Osmanlı Kanunnâmeleri ve Hukuki
Tahlilleri, IV/I, İstanbul 1990, s. 171-172.
151 Ahmet AKGÜNDÜZ, Osmanlı Kanunnâmeleri ve Hukuki Tahlilleri, IV/I, s. 233-234.
Kanunî Sultan Süleyman döneminden itibaren sefer dönüşü ve ganimet malları kaydı kaldırılarak, İstanbul’a gelen vezirler ve beylerbeyilerin hal ve vaziyetlerine göre hükümdarlara Erkeklere Hediye ler sunmalarına149 paralel olarak, Erkeklere Hediyelerin meÅŸruiyeti konusunda bilgi veren eserler de kaleme alınmaya baÅŸlanmıştır. Osmanlı malî hukuku ile ilgili olarak Dede Cöngî Efendi tarafından kaleme alınan “Siyaset-i Åžer’iye Risalesi’ nin orijinalinde olmamakla birlikte; eseri Arapçadan tercüme eden Arif Efendi tarafından eklenen “Hatime’ kısmında Erkeklere Hediye ile rüşvete İslâmın yaklaşımı ve Osmanlı’daki durumu hakkında bazı tespitlerde bulunulmuÅŸtur.150 Dede Cöngî Efendi risalede, İslâm bütçe hukukunda zikredilen beytü’l-mâlin ayrı ayrı gelir fasıllarını tetkik etmiÅŸ ve bunların meÅŸru harcama fasıllarını anlatmıştır. Bu eserde Erkeklere Hediyeler, beytü’l-mâle yani hazineye ait gelir gruplarında ele alınmış ve birinci sınıf sadaka mahiyetinde mallar; ikinci sınıf ise haraç ve cizye çeÅŸidinden olan mallar olarak belirtilmiÅŸtir.151
Dede Efendi, padiÅŸahların aldığı ve verdiÄŸi Erkeklere Hediyelerin meÅŸruiyet sınırlarını ÅŸu sözleriyle çizmektedir: “(Hükümdar) Tahsis edeceÄŸi malların vasıflarını ve gruplarını bilirse, her ÅŸeyi meÅŸrû’ dairede yerli yerine koymuÅŸ olur. EÄŸer tahsis edeceÄŸi malın durumu meçhul ise, mesela harhangi bir meyyitin terk ettiÄŸi tereke; gaziler arasında taksim edilmemiÅŸ bir ganimet; taksimi yapılmamış bir hums payı veya Müslümanlar yahut mu’ahid zımmîler tarafından sultana verilmiÅŸ Erkeklere Hediyeler kabilinden ise, bu sayılanlar buluntu mal (lukata) hükmündedir. Fakirlere verir zenginler bunlardan yararlanamazlar. EÄŸer tahsis edilen mal, sultanın miras, hibe, Müslüman veya zimmîlerden gelen Erkeklere Hediye veya bazı hukukçuların görüşüne göre hums payından halifeye ait olan hisse ve benzeri meÅŸru sebeplerle iktisap etmiÅŸ olduÄŸu özel mülkü ise diÄŸer mâliklerin tasarruf hürriyetine sultan da mâliktir. DilediÄŸi gibi tasarruf eder ve dilediÄŸi yere verir.”^52 Daha sonraki dönemlerde hazırlanan Osmanlı bütçeleri ve devlet yetkililerine tanınan salahiyetler çerçevesinde hazırlanan hesap cetvelleri ve icmâlleri, dolayısıyla alınan ve verilen Erkeklere Hediyeler bu esaslara uygun bir ÅŸekilde yürümüştür.153
Ahmet AKGÜNDÜZ, Osmanlı Kanunnâmeleri ve Hukuki Tahlilleri, IV/I, s. 235-236.
153 Ahmet AKGÜNDÜZ, Osmanlı Kanunnâmeleri ve Hukuki Tahlilleri, IV/I, s. 216.
154 “…Ve haramzâde ve hırsızdan zuhûr ideni, hedâya ile halâsdan hazer itmek gerek. Ashâb-ı devlete
rüşvet, maraz-ı bî-ilâcdır; meÄŸerki kiÅŸinin kendü dostlarından hedâyâ götürmeÄŸe mu’tad olanlardan
kudreti olup muhtac olmayan adamlardan alınmak cayiz ola, yoksa rüşvetden el-hazeru’l-haze;
Allahümme neccina!” Vezir Lütfî PaÅŸa, Âsâfnâme (Devlet Adamlarına Öğütler), Ankara 1977, s. 11-
12, 37.
Yine Kanunî Sultan Süleyman dönemi sadrazamlarından Lütfi PaÅŸanın (1539-41) “Asafnâme” adlı eserinde veziriazamın kendisine sunulana karşı kırıcı olmayıp, mümkün mertebe gönül almaya çalışması gerektiÄŸi belirtilmiÅŸtir. Haramzâde ve hırsızların suçlarını, Erkeklere Hediye ler yoluyla kurtarmaktan sakınmak gerektiÄŸinden bahisle, rüşvetin devlet adamı için ilacı bulunmayan bir hastalık olduÄŸu ve rüşvetten sakınmak gerektiÄŸi; ancak kiÅŸinin kendi dostları arasından Erkeklere Hediye götürmeÄŸi alışkanlık haline getirmiÅŸ bulunanlardan kudreti yerinde olup muhtaç olmayanlardan alınmasının caiz olduÄŸu belirtilerek154 böylece Erkeklere Hediyenin meÅŸruluÄŸunun iyi niyete baÄŸlı olduÄŸu vurgulanmak istenmiÅŸtir. Sadrazamlık rütbesinde bulunanların umerâdan gelecek toplam yirmi dört bin (yirmi dört yük) akçenin iki-üç bini kumaÅŸlar (giyim eÅŸyası) ve kalanının at vb. gibi aynî Erkeklere Hediye le rden gelir saÄŸlayacağını belirtmiÅŸtir.155 PaÅŸaya göre bunun dışında yapılan talepler rüşvet anlamına gelecek ve çaresi olmayan bir derde bulaşılmış olacaktır.156
155 Lütfü PaÅŸa bundan sonra sadrazamların gelirlerinden bahsederken: “Sadrazamlıkta bulunanların
oniki yüzbin (1.200.000) akçelik hâssı (özel geliri vardır) yazılı gelirin birbuçuk katı gelir sağlarsa,
yirmi yüke yakın akçe olur ve Kürt emirlerinden ve sözü geçer ümerâdan iki-üç yük dolaylarında
kumaşlar (giyim eşyası) ve atlar gibi şeyler de gelirse, yılda yirmidört yük akçe olması lazımdır.
Allah’a hamdolsun ki bu ihsan (bağış) Osmanlı Devleti’nde yeterli bir varlıktır. Üstelik bu deÄŸersiz
kişi, onbeş yük akçesini yıllık mutfak ve adamlarının lüzumlu şeylerine; beş yük akçesini de fakirlere
sadaka olarak dağıtırdım; dört-beş yük akçem de şahsî hazinemde kalırdı. Ayrıca savaşlarda ganimet
mallarından ve Beylerbeyilerden helal sayılan âşâr resimlerinden nice gelir tasarruf edilmiştir, ki
bunları da fakirlere sadaka olarak dağıtır, hayır işlerine sarf ederdim. Bize ikram eden ve bize nimet
veren Allah’a hamd olsun! Açgözlülük, çirkin bir vadidir, sonu yoktur; kanaat ise tükenmez bir
hazinedir, faydaları çoktur. Ey Allahım bizi kanaatle rızıklandır ve bize ÅŸefaat nasib eyle!” Vezir Lütfî
Paşa, Âsâfnâme, s. 37-38.
156 Muzaffer DOÄžAN, “Osmanlı İmparatorluÄŸu’nda Makam Vergisi: Câize”, s. 40.
157 Tayyib GÖKBİLGİN, Osmanlı Müesseseleri Teşkilâtı ve Medeniyeti Tarihi Genel Bakış, s. 112.
158 Muzaffer DOÄžAN, “Osmanlı İmparatorluÄŸu’nda Makam Vergisi: Câize”, s. 36.
Mustafa Nuri PaÅŸa, Netâyicü ‘l-Vukuât, I-II, s. 123.
160 “Bundan evvel Midülllü adasından kopmuÅŸ bir gönüllü Hayreddin adlu bir bahadır er vardı. Gemi ehli, deniz halin görmiÅŸ nice zaman korsanlık itmiÅŸ ve denizde nice kez kafirle bulışup döğüşüp ceng
Vezirlerin ve umerânın157 bir makam için padiÅŸaha pîşkeÅŸ vermesi gibi yeni sunumlar, III. Murat zamanında yaygınlaÅŸmaya baÅŸlamış; kaynaklarda memuriyetlerin sadrazam veya padiÅŸah tarafından para karşılığı satıldığı yani rüşvet vurguları da XVI. yüzyıl sonları ile XVII. yüzyıl baÅŸlarından itibaren yoÄŸunluk kazanmıştır.158 ÖrneÄŸin; silahdarlık görevinden Mısır valiliÄŸine atanan İbrahim PaÅŸa, kubbealtı vezirliÄŸi ile İstanbul’a çağırıldığında padiÅŸaha altından yapılmış mücevherlerle süslü bir taht, altın ve deÄŸerli taÅŸlarla bezenmiÅŸ silahlar, eyer takımları ve baÅŸka eÅŸyalar ile birkaç yüz hayvandan oluÅŸan Erkeklere Hediyele r sunmuÅŸtu. Sadrazam Sinan PaÅŸa da o devrin en zengin vezirlerinden olduÄŸundan III. Murat için İncili Köşk’ü yaptırdığında büyük bir ziyafet verip padiÅŸaha deÄŸerli taÅŸlarla süslü pek çok ÅŸeyler sunmuÅŸtu.159 Kanunî Sultan Süleyman’ın Barbaros Hayreddin PaÅŸaya deniz beylerbeyiliÄŸi vermesi, paÅŸanın birkaç parça kadırga ile İstanbul’a gelerek padiÅŸaha pîşkeÅŸ çekmesinin ardından gerçekleÅŸmiÅŸti. Kaynaklarda bu durum, Hayreddin PaÅŸa’nın padiÅŸaha deÄŸerli Erkeklere Hediye ler sunmasına, padiÅŸahın da karşılıkta bulunarak kendisine deniz beylerbeyliÄŸini verdiÄŸi ÅŸeklinde anlatılmaktadır.160
Erkeklere Hediye  gönderilerek dış devletlerle iyi iliÅŸkilerin saÄŸlanmasına önem verilmiÅŸtir. II. Bayezid’in kızını Uzun Hasan’ın torunu ve Akkoyunlu Devleti’nin veliahtı olan Ahmet Mirza’yla ve Cem Sultanın kızını da Memlûk Sultanı Nasır Muhammed bin Kayıtbay ile evlendirmesi bu dönemin önemli siyasetlerinden olmuÅŸtur.138 Yavuz Sultan Selim, İlyas, Oruç ve Hızır (Hayreddin) Reislere denizlerdeki baÅŸarılı faaliyetlerinden duyduÄŸu memnuniyeti göstermek için onları deÄŸerli Erkeklere Hediyelerle ödüllendirmiÅŸti.139
Geleneksel uygulamalarda varlığı bilinen ve kaynaklarda bahsi geçen hükümdara Erkeklere Hediye sunumunun yani pîşkeÅŸin ilk kez bir kanunnâmede bahsedilmesi ise II. Mehmet dönemine kadar gider. Devletin teÅŸkilât ve teÅŸrifât kâidelerini ilk defa bir araya getiren Fatih Sultan Mehmet’in kanunnâmesinde140, “pîşkeÅŸ”in, haraç ve âdet-i aÄŸnam türü vergilerin yanısıra zikredildiÄŸi görülür. “Ve vüzerâm on iki kerre yüz bin akça ile olalar, hâs ol mikdâr ta’yin oluna. Ve anlara âyide benim Rikâb-ı Hümayunuma her nereden harac ve âdet-i aÄŸnamdan ve pîşkeÅŸ gelürse vüzerâma ve defterdârlarıma dahi hisseleri gelsün.”141 Aynı kanunnâmenin bir baÅŸka yerinde de şöyle denilmektedir: “Ve defterdarlarımın âyidesi, havas-ı hümayunumdan gerek iltizam ve gerek emanet ile umenâya virilen haslar kaç yük ise yük başına bin akça hakk-ı imza alalar. Ve mutlaka hazine-i amireme akça teslim olundukda, bin akçadan yirmi akça kesr-i mizan alalar. Ve defterdarlara hidmet iden küttaba dahi hakk-ı kitâbet alalar. Ve havas-ı humayunum a’şârından defterdarlarım mekûlatına mu’avenet ideler. Ve cenâb-ı ÅŸerîfime her ne yerden pîşkeÅŸ gelse vüzerâma ve defterdarlarıma hisse vireler” denilmektedir.142 Dolayısıyla padiÅŸahın ve büyük ricâlin kanunlarla pîşkeÅŸi hak ediÅŸ tarihleri Fatih Kanunnâmesi’ne kadar uzanır. 143 Bu bilgiden hareketle, bu tarihten sonra pîşkeÅŸin padiÅŸahlara ve devlet ricâline kanunlar çerçevesinde verildiÄŸi görülür.
Bundan sonraki dönemde arÅŸiv belgelerinde gelir olarak bazı pîşkeÅŸ kayıtlarına da rastlanmaktadır. Yavuz Sultan Selim dönemine ait 1516 tarihli bir defterde satın alınan, pîşkeÅŸ olarak ve muhallefâttan gelen atlardan yapılan inâmların kaydedildiÄŸi görülmektedir.144 Åžubat/Mart 1556 tarihli bir ruznamçe defterinde145 İstanbul’a gelen bazı beylerbeyilerin padiÅŸaha pîşkeÅŸ adıyla getirdikleri çeÅŸitli Erkeklere Hediye lerin Hazine-i Amire’ye “el-irâd’ baÅŸlığı altında kaydedildiÄŸi, bunlardan kimlere havale olunduÄŸu gibi bilgilere rastlamak mümkündür. Karaman Beylerbeyi Ali PaÅŸa, İstanbul’a geldiÄŸinde gümüş sürahi, gümüş kadeh, İstanbul serâseri, Frengî kemha ve Frengî atlas; Van vilayeti Ekrad umerâsından Hasan Beyin İstanbul’a geldiÄŸinde bir bargir ve iki at; Varna hâkiminin gümüş sürahi, İstanbul serâseri, Acem serâseri, kemha, kutnu ve destar gibi kumaÅŸlar; Ordu Mirlivası’nın ise gulâm sunduÄŸu ve bütün bunların Hazine-i Amire’ye gelir kaydedildiÄŸi görülmektedir. Ayrıca defterde pîşkeÅŸlerin nerelere havale olunduÄŸu ve yapılan inâmlar gibi kayıtlar da bulunmaktadır.146 Kanunî Sultan Süleyman dönemine ait baÅŸka bir defterde muhallefât ve pîşkeÅŸlerin, gelir kalemi olarak “el-irâd’ baÅŸlığı altında yer aldığı görülmektedir. 11 Ocak 1536’da İstanbul Kadısı’nın pîşkeÅŸinden bir adet Kur’ân-ı Kerim, bir adet Tefsir ve bir tüfek geldiÄŸi görülmektedir. Ayasofya mütevellisi İshak Çelebinin pîşkeÅŸinden ise ÅŸemÅŸir (kılıç) ve tabak irâd kaydedilmiÅŸtir. Cezayir Beylerbeyi Hayreddin PaÅŸanın pîşkeÅŸinden bir adet ÅŸemÅŸir (ÅŸemÅŸir-i zer ma’ pirûz ve yakut) görülmektedir. Defterde Fransa elçisinin, Defterdar Ali Beyin, Mevlâna İdriszâde’nin pîşkeÅŸleri de gelir olarak kaydedilmiÅŸtir.147 BaÅŸka bir defterde, 19 Åžubat 1536’da Üstâd Maksûd adlı ÅŸahsın, içi sandal aÄŸacından dışı fildiÅŸinden yapılmış, altın, yakut ve firûze ile süslü bir sandık; ÅŸehir subaşısının ise Åžeyh hattıyla yazılmış Erguvanî ciltli bir Kur’ân-ı Kerim, faÄŸfurî üsküre (çanak) sunduÄŸu; ayrıca pîşkeÅŸ olarak sunulan kitaplar, arslan suretinde gümüş kadeh, ikisi büyük biri büyük kadeh, biri büyük üç Çin porseleni gibi Erkeklere Hediyelerin listelendiÄŸi görülmektedir.148
147 TSMA, D, nr. 6245.
148 TSMA, D, nr. 6230.
149 Tayyib GÖKBİLGİN, Osmanlı Müesseseleri Teşkilâtı ve Medeniyeti Tarihi Genel Bakış, İstanbul
1997, s. 112; Filiz ÇALIÅžKAN (KARACA), Osmanlı Devleti’nde TeÅŸrifat Kalemi ve TeÅŸrifatçılık,
İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1989, s.
19; Cevdet TÜRKAY, “Osmanlı İmparatorluÄŸu Devlet TeÅŸkilâtından Örnekler”, s. 22.
150 “Buna göre Erkeklere Hediyeler üç kısımdır: Alan ve Erkeklere Hediye veren için helal olanlar; dostluk için verilen
Erkeklere Hediyeler gibi. İkincisi, her iki taraf için haram olanlar; bizatihi zulme vesile olmak üzere verilen
Erkeklere Hediye ler gibi. Üçüncüsü, veren için, kendisinden zulmü önlemek ve engellemek üzere verildiğinden
helal olup da alan için haram olanlar.” Ahmet AKGÜNDÜZ, Osmanlı Kanunnâmeleri ve Hukuki
Tahlilleri, IV/I, İstanbul 1990, s. 171-172.
151 Ahmet AKGÜNDÜZ, Osmanlı Kanunnâmeleri ve Hukuki Tahlilleri, IV/I, s. 233-234.
Kanunî Sultan Süleyman döneminden itibaren sefer dönüşü ve ganimet malları kaydı kaldırılarak, İstanbul’a gelen vezirler ve beylerbeyilerin hal ve vaziyetlerine göre hükümdarlara Erkeklere Hediye ler sunmalarına149 paralel olarak, Erkeklere Hediyelerin meÅŸruiyeti konusunda bilgi veren eserler de kaleme alınmaya baÅŸlanmıştır. Osmanlı malî hukuku ile ilgili olarak Dede Cöngî Efendi tarafından kaleme alınan “Siyaset-i Åžer’iye Risalesi’ nin orijinalinde olmamakla birlikte; eseri Arapçadan tercüme eden Arif Efendi tarafından eklenen “Hatime’ kısmında Erkeklere Hediye ile rüşvete İslâmın yaklaşımı ve Osmanlı’daki durumu hakkında bazı tespitlerde bulunulmuÅŸtur.150 Dede Cöngî Efendi risalede, İslâm bütçe hukukunda zikredilen beytü’l-mâlin ayrı ayrı gelir fasıllarını tetkik etmiÅŸ ve bunların meÅŸru harcama fasıllarını anlatmıştır. Bu eserde Erkeklere Hediyeler, beytü’l-mâle yani hazineye ait gelir gruplarında ele alınmış ve birinci sınıf sadaka mahiyetinde mallar; ikinci sınıf ise haraç ve cizye çeÅŸidinden olan mallar olarak belirtilmiÅŸtir.151
Dede Efendi, padiÅŸahların aldığı ve verdiÄŸi Erkeklere Hediyelerin meÅŸruiyet sınırlarını ÅŸu sözleriyle çizmektedir: “(Hükümdar) Tahsis edeceÄŸi malların vasıflarını ve gruplarını bilirse, her ÅŸeyi meÅŸrû’ dairede yerli yerine koymuÅŸ olur. EÄŸer tahsis edeceÄŸi malın durumu meçhul ise, mesela harhangi bir meyyitin terk ettiÄŸi tereke; gaziler arasında taksim edilmemiÅŸ bir ganimet; taksimi yapılmamış bir hums payı veya Müslümanlar yahut mu’ahid zımmîler tarafından sultana verilmiÅŸ Erkeklere Hediyeler kabilinden ise, bu sayılanlar buluntu mal (lukata) hükmündedir. Fakirlere verir zenginler bunlardan yararlanamazlar. EÄŸer tahsis edilen mal, sultanın miras, hibe, Müslüman veya zimmîlerden gelen Erkeklere Hediye veya bazı hukukçuların görüşüne göre hums payından halifeye ait olan hisse ve benzeri meÅŸru sebeplerle iktisap etmiÅŸ olduÄŸu özel mülkü ise diÄŸer mâliklerin tasarruf hürriyetine sultan da mâliktir. DilediÄŸi gibi tasarruf eder ve dilediÄŸi yere verir.”^52 Daha sonraki dönemlerde hazırlanan Osmanlı bütçeleri ve devlet yetkililerine tanınan salahiyetler çerçevesinde hazırlanan hesap cetvelleri ve icmâlleri, dolayısıyla alınan ve verilen Erkeklere Hediyeler bu esaslara uygun bir ÅŸekilde yürümüştür.153
Ahmet AKGÜNDÜZ, Osmanlı Kanunnâmeleri ve Hukuki Tahlilleri, IV/I, s. 235-236.
153 Ahmet AKGÜNDÜZ, Osmanlı Kanunnâmeleri ve Hukuki Tahlilleri, IV/I, s. 216.
154 “…Ve haramzâde ve hırsızdan zuhûr ideni, hedâya ile halâsdan hazer itmek gerek. Ashâb-ı devlete
rüşvet, maraz-ı bî-ilâcdır; meÄŸerki kiÅŸinin kendü dostlarından hedâyâ götürmeÄŸe mu’tad olanlardan
kudreti olup muhtac olmayan adamlardan alınmak cayiz ola, yoksa rüşvetden el-hazeru’l-haze;
Allahümme neccina!” Vezir Lütfî PaÅŸa, Âsâfnâme (Devlet Adamlarına Öğütler), Ankara 1977, s. 11-
12, 37.
Yine Kanunî Sultan Süleyman dönemi sadrazamlarından Lütfi PaÅŸanın (1539-41) “Asafnâme” adlı eserinde veziriazamın kendisine sunulana karşı kırıcı olmayıp, mümkün mertebe gönül almaya çalışması gerektiÄŸi belirtilmiÅŸtir. Haramzâde ve hırsızların suçlarını, Erkeklere Hediye ler yoluyla kurtarmaktan sakınmak gerektiÄŸinden bahisle, rüşvetin devlet adamı için ilacı bulunmayan bir hastalık olduÄŸu ve rüşvetten sakınmak gerektiÄŸi; ancak kiÅŸinin kendi dostları arasından Erkeklere Hediye götürmeÄŸi alışkanlık haline getirmiÅŸ bulunanlardan kudreti yerinde olup muhtaç olmayanlardan alınmasının caiz olduÄŸu belirtilerek154 böylece Erkeklere Hediyenin meÅŸruluÄŸunun iyi niyete baÄŸlı olduÄŸu vurgulanmak istenmiÅŸtir. Sadrazamlık rütbesinde bulunanların umerâdan gelecek toplam yirmi dört bin (yirmi dört yük) akçenin iki-üç bini kumaÅŸlar (giyim eÅŸyası) ve kalanının at vb. gibi aynî Erkeklere Hediye le rden gelir saÄŸlayacağını belirtmiÅŸtir.155 PaÅŸaya göre bunun dışında yapılan talepler rüşvet anlamına gelecek ve çaresi olmayan bir derde bulaşılmış olacaktır.156
155 Lütfü PaÅŸa bundan sonra sadrazamların gelirlerinden bahsederken: “Sadrazamlıkta bulunanların
oniki yüzbin (1.200.000) akçelik hâssı (özel geliri vardır) yazılı gelirin birbuçuk katı gelir sağlarsa,
yirmi yüke yakın akçe olur ve Kürt emirlerinden ve sözü geçer ümerâdan iki-üç yük dolaylarında
kumaşlar (giyim eşyası) ve atlar gibi şeyler de gelirse, yılda yirmidört yük akçe olması lazımdır.
Allah’a hamdolsun ki bu ihsan (bağış) Osmanlı Devleti’nde yeterli bir varlıktır. Üstelik bu deÄŸersiz
kişi, onbeş yük akçesini yıllık mutfak ve adamlarının lüzumlu şeylerine; beş yük akçesini de fakirlere
sadaka olarak dağıtırdım; dört-beş yük akçem de şahsî hazinemde kalırdı. Ayrıca savaşlarda ganimet
mallarından ve Beylerbeyilerden helal sayılan âşâr resimlerinden nice gelir tasarruf edilmiştir, ki
bunları da fakirlere sadaka olarak dağıtır, hayır işlerine sarf ederdim. Bize ikram eden ve bize nimet
veren Allah’a hamd olsun! Açgözlülük, çirkin bir vadidir, sonu yoktur; kanaat ise tükenmez bir
hazinedir, faydaları çoktur. Ey Allahım bizi kanaatle rızıklandır ve bize ÅŸefaat nasib eyle!” Vezir Lütfî
Paşa, Âsâfnâme, s. 37-38.
156 Muzaffer DOÄžAN, “Osmanlı İmparatorluÄŸu’nda Makam Vergisi: Câize”, s. 40.
157 Tayyib GÖKBİLGİN, Osmanlı Müesseseleri Teşkilâtı ve Medeniyeti Tarihi Genel Bakış, s. 112.
158 Muzaffer DOÄžAN, “Osmanlı İmparatorluÄŸu’nda Makam Vergisi: Câize”, s. 36.
Mustafa Nuri PaÅŸa, Netâyicü ‘l-Vukuât, I-II, s. 123.
160 “Bundan evvel Midülllü adasından kopmuÅŸ bir gönüllü Hayreddin adlu bir bahadır er vardı. Gemi ehli, deniz halin görmiÅŸ nice zaman korsanlık itmiÅŸ ve denizde nice kez kafirle bulışup döğüşüp ceng
Vezirlerin ve umerânın157 bir makam için padiÅŸaha pîşkeÅŸ vermesi gibi yeni sunumlar, III. Murat zamanında yaygınlaÅŸmaya baÅŸlamış; kaynaklarda memuriyetlerin sadrazam veya padiÅŸah tarafından para karşılığı satıldığı yani rüşvet vurguları da XVI. yüzyıl sonları ile XVII. yüzyıl baÅŸlarından itibaren yoÄŸunluk kazanmıştır.158 ÖrneÄŸin; silahdarlık görevinden Mısır valiliÄŸine atanan İbrahim PaÅŸa, kubbealtı vezirliÄŸi ile İstanbul’a çağırıldığında padiÅŸaha altından yapılmış mücevherlerle süslü bir taht, altın ve deÄŸerli taÅŸlarla bezenmiÅŸ silahlar, eyer takımları ve baÅŸka eÅŸyalar ile birkaç yüz hayvandan oluÅŸan Erkeklere Hediyele r sunmuÅŸtu. Sadrazam Sinan PaÅŸa da o devrin en zengin vezirlerinden olduÄŸundan III. Murat için İncili Köşk’ü yaptırdığında büyük bir ziyafet verip padiÅŸaha deÄŸerli taÅŸlarla süslü pek çok ÅŸeyler sunmuÅŸtu.159 Kanunî Sultan Süleyman’ın Barbaros Hayreddin PaÅŸaya deniz beylerbeyiliÄŸi vermesi, paÅŸanın birkaç parça kadırga ile İstanbul’a gelerek padiÅŸaha pîşkeÅŸ çekmesinin ardından gerçekleÅŸmiÅŸti. Kaynaklarda bu durum, Hayreddin PaÅŸa’nın padiÅŸaha deÄŸerli Erkeklere Hediye ler sunmasına, padiÅŸahın da karşılıkta bulunarak kendisine deniz beylerbeyliÄŸini verdiÄŸi ÅŸeklinde anlatılmaktadır.160