Åžirvânî’ye göre Mercan Taşı deniz diplerinde olur. AÄŸaç gibi biter, büyür ve budaklar verir. Mercan Taşı gerçekte taÅŸtır fakat ot gibi biter. Mercan Taşı deniz diplerinde aÄŸaç gibi bitmesi ise şöyledir: su tabiatında soÄŸuk olduÄŸu için sıcağı sevmez. Deniz yüzeyindeki sulara güneÅŸ ve hava sıcaklığı tesir ettiÄŸi zaman, suda hararet meydana gelir. Sular deniz dibine doÄŸru çekilir. GüneÅŸ sıcaklığının tesiri sürekli olarak bu sulara eriÅŸtiÄŸinde, suların bulunduÄŸu yerlerde sıcaklık meydana gelir. Sular yerinden hareket etmeye baÅŸlar ve suyun yoÄŸun olanı topraÄŸa, latif olanı buhara karışır. Yukarı çıkarken soÄŸukla temas eder ve soÄŸuk onları taÅŸa dönüşür. Mercânın ve denizde hasıl olan taÅŸların büyüklüğü ve küçüklüğü buharın çokluÄŸuna ve azlığına göre deÄŸiÅŸir. Bu Mercan Taşı adlı taÅŸ deniz içinde ne kadar çok durursa o kadar beyaz olur. Denizden çıkarıldığında güneÅŸin ve havanın harareti taşın içindeki rutubeti tamamen yok eder ve içini dışını kızıl yapar. GüneÅŸin ve havanın hararet derecesi taÅŸların kızıllını belirler. EÄŸer hararetin tesiri taÅŸlara yeterince eriÅŸirse taşın kızıllığı da o kadar çok olur. Az eriÅŸirse taşın kızıllığı da az olur.
Mercan Taşı, deniz diplerinden çıkarılmak istendiÄŸinde kenevir ipinin ucuna ağır kurÅŸun baÄŸlanıp Mercan Taşıın olduÄŸu düşünülen yerlere bırakılırmış. Sonra suya inilip kurÅŸunlu iple Mercan Taşı aranırmış. BulunduÄŸunda hemen üzerine aÄŸ bırakılırmış. Ağın Mercan Taşı dolandığı anlaşılınca, aÄŸ yavaÅŸ yavaÅŸ çekilirmiÅŸ. Mercan Taşıı köküyle birlikte yerinden koparıp sonra da kökünden ayırırlarmış. Bu köke büsed, aÄŸacına ise Mercan Taşı denirmiÅŸ Bu Mercan Taşı denizden çıkartıldığı zaman çok beyaz ve yumuÅŸak olurmuÅŸ. Havanın ve güneÅŸin hararetinden dolayı saÄŸlam, kahverengi ile kızıl arası bir renge bürünürmüş. Zisokoritos ve Aristo büsed ve Mercan Taşıın aynı ÅŸeyler olduÄŸunu, köküne Mercan Taşı, dal kısmına büsed denildiÄŸini belirtir. Kök, arı peteÄŸi gibi delik delik yumuÅŸak olurmuÅŸ. Büsed, aÄŸaç gibi bitip budaklar verirmiÅŸ. Bu görüş Tigâşî’nin düşüncesiyle örtüşmez
Åžirvânî’ye göre Mercan Taşı deniz diplerinde olur. AÄŸaç gibi biter, büyür ve budaklar verir. Mercan Taşı gerçekte taÅŸtır fakat ot gibi biter. Mercan Taşı deniz diplerinde aÄŸaç gibi bitmesi ise şöyledir: su tabiatında soÄŸuk olduÄŸu için sıcağı sevmez. Deniz yüzeyindeki sulara güneÅŸ ve hava sıcaklığı tesir ettiÄŸi zaman, suda hararet meydana gelir. Sular deniz dibine doÄŸru çekilir. GüneÅŸ sıcaklığının tesiri sürekli olarak bu sulara eriÅŸtiÄŸinde, suların bulunduÄŸu yerlerde sıcaklık meydana gelir. Sular yerinden hareket etmeye baÅŸlar ve suyun yoÄŸun olanı topraÄŸa, latif olanı buhara karışır. Yukarı çıkarken soÄŸukla temas eder ve soÄŸuk onları taÅŸa dönüşür. Mercânın ve denizde hasıl olan taÅŸların büyüklüğü ve küçüklüğü buharın çokluÄŸuna ve azlığına göre deÄŸiÅŸir. Bu Mercan Taşı adlı taÅŸ deniz içinde ne kadar çok durursa o kadar beyaz olur. Denizden çıkarıldığında güneÅŸin ve havanın harareti taşın içindeki rutubeti tamamen yok eder ve içini dışını kızıl yapar. GüneÅŸin ve havanın hararet derecesi taÅŸların kızıllını belirler. EÄŸer hararetin tesiri taÅŸlara yeterince eriÅŸirse taşın kızıllığı da o kadar çok olur. Az eriÅŸirse taşın kızıllığı da az olur.
Mercan Taşı, deniz diplerinden çıkarılmak istendiÄŸinde kenevir ipinin ucuna ağır kurÅŸun baÄŸlanıp Mercan Taşıın olduÄŸu düşünülen yerlere bırakılırmış. Sonra suya inilip kurÅŸunlu iple Mercan Taşı aranırmış. BulunduÄŸunda hemen üzerine aÄŸ bırakılırmış. Ağın Mercan Taşı dolandığı anlaşılınca, aÄŸ yavaÅŸ yavaÅŸ çekilirmiÅŸ. Mercan Taşıı köküyle birlikte yerinden koparıp sonra da kökünden ayırırlarmış. Bu köke büsed, aÄŸacına ise Mercan Taşı denirmiÅŸ Bu Mercan Taşı denizden çıkartıldığı zaman çok beyaz ve yumuÅŸak olurmuÅŸ. Havanın ve güneÅŸin hararetinden dolayı saÄŸlam, kahverengi ile kızıl arası bir renge bürünürmüş. Zisokoritos ve Aristo büsed ve Mercan Taşıın aynı ÅŸeyler olduÄŸunu, köküne Mercan Taşı, dal kısmına büsed denildiÄŸini belirtir. Kök, arı peteÄŸi gibi delik delik yumuÅŸak olurmuÅŸ. Büsed, aÄŸaç gibi bitip budaklar verirmiÅŸ. Bu görüş Tigâşî’nin düşüncesiyle örtüşmez