Romantik Hediye Fikirleri Mora Beyi Kürt Mehmet PaÅŸa, daha önce Birecik Beyinin kethüdâsı iken, İstanbul’a gelerek padiÅŸaha Romantik Hediye Fikirleriler vermiÅŸ ve böylece Birecik Sancağı kendisine tevcih olunmuÅŸtu.161 DiÄŸer taraftan bu dönemde vezirler ve beylerbeyiler, sadareti elde etmek için birbirleri ile yarışmış; padiÅŸaha, valide ve haseki sultanlar ile padiÅŸaha yakın kiÅŸilere Romantik Hediye Fikirleri vererek amaçlarına ulaÅŸmaya baÅŸlamışlardı. Bu nedenle bu makama gelenler sık sık deÄŸiÅŸmekteydi.162
idegelmiÅŸ kiÅŸiydi. …Cemi’î Frengîstan’da meÅŸhur olup Fireng dilince adını Barbarıca komuÅŸlardı. Merhum Sultan Selim’e pîşkeÅŸleri gelürdi. Pes Sultan Süleyman’a dahı piÅŸikeÅŸi gelicek Sultan Süleyman anun vasfın iÅŸitdikde “gelsün” diyü haber göndürdi. Pes mezkûr Hayreddin yarar ademisini yirine kal’asında koyup kendü birkaç pare kadırga ile İstanbul’a gelüp pîşkeÅŸ çeküp padiÅŸahun elin öpdi. PadiÅŸah dahı ziyade ri’ayet edüp kırk kez yüzbin ile deniz beylerbeyliÄŸin verdi.” Anonim Tevarih-i Al-i Osman, s. 143; Lütfi PaÅŸanın Tevarih-i Al-i Osman adlı eserinde şöyle anlatılır: “Ve bu yılda Hayreddin PaÅŸa maÄŸribden İslâmbol’a gelüb padiÅŸah-ı alempenah ana derya begler virüb ve adı Hayreddin re’is iken hayreddin PaÅŸa oldı.” Kayhan ATİK, Lütfi PaÅŸa ve Tevarih-i Al-i Osman, Ankara 2001, s. 272.
161 “Âsitâneye gelip, veliyy-i nimati namıyle peyda ettiÄŸi akçe ve hedâyâyı verip kendi için Birecik
Sancağını peyda edip vardıkta…” Naîmâ Mustafa Efendi, Tarih-i Nâ’îma (Ravzatü’l-Hüseyn Fî
HulâsatiAhbâri’l-Hâfikayn), III, (hzl. Mehmet İpÅŸirli), Ankara 2007, s. 1422.
162 Mustafa Nuri PaÅŸa, Netâyicü ‘l-Vukuât, I-II, s. 123.
163 Selânikî Mustafa Efendi bu durumu zaman zaman dile getirir: “Ve ber murad olmak içün akçaları
alınup, pîşkeÅŸ namına rüşvetleri alınanlar hızlan u hırmâne mübtela olup baka kaldılar.” Selânikî
Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî (1003-1008/1595-1600), II, (hzl. Mehmet İpşirli), Ankara 1999, s.
736; “Verilen menasıb sancaklar ve beÄŸlerbeÄŸilikler ve kadılıklar ve defterdarlıklar ve salâtin
tevliyetleri cümlesi pîşkeÅŸ ü hedâya vü armaÄŸan nâmiyle ağır bahâlı rüşvetler ile bey’ u men yezîd
olup mansıbun bahâsı ve mikdâr-ı muayyenesi mukarrer olup ve vasıta olan dellale başka virilüp,
hiçbir kimse istihkak ile meydana gelmeyüp, nâ-ehl ü erâzil ve bî-temeyyüz ü nâ-kârdan âleme
müstevli oldular. Sahib-i hall ü akd olanlar arz eyleyüp, âyîn-i devlet ve kanûn üzre divân-ı adalet-
ünvana gelüp hil’at-ı fahire ile paye-i serir-i alem-masire yüz sürdükten sonra ba’zıları müsellimi
vardukda üstine tahvil hükmiyle biri dahi varup ba’zılar varmadın mansıbı birine dahi tevcih olup,
virdikleri heba olup ve harcları çıkmayup, medyûn u müstaÄŸrak ıztırab-ı hal ile emr-i ma’aÅŸda
berguÅŸte vü ser-gerden kalup yolıyle gelen ehl-i ırz zât u zamaniyle isti’dadı olanlar zelîlü’l-hal ve
kesîrü’l-bâl ve kâlîlü’l-i’tibar ve kesîrü’l-inkisar neysen mensiyya makamına varmışlardur. Alime’lah
ki bu devlet-i kahire ahvali yaramaz yola girdi. El-iyazü bi’llah me’al ü neticesi akbeh vechile zuhur
idecekdür. Hiçbir devletde alaniyen rüşvet alınmadı, illa az zeman içinde ikbal idbara mübeddel oldı.
Cemi’ a’van u ensariyle berbad olduÄŸun niçelerde re’yü’l-ayn müşahede eyledük.” Selânikî Mustafa
Efendi, Tarih-i Selânikî, II, s. 504.
Aynı dönemde pîşkeş ile rüşvetin iç içe olduğu ve benzer anlamlarda kullanıldığı da görülür.163 Pîşkeşlerin çeşitliliğinin artırılması, câize (makam vergisi) gibi yeni vergilerin konulması da aynı tarihlere denk gelmektedir. Bu yönüyle söz konusu uygulamaların padişah ve devlet ricâlinin gelirlerini arttırmak için başvurduğu yeni yöntemlerden olarak algılamak gerekir. Esas rüşvet ise bu ödemelerin yapılabilmesi için yöneticilerin başvurdukları bir yöntemdir.164 Örneğin; beylerbeyiler usulsüz dirlik tevcihlerine sebep olarak, sadrazama altı ayda bir gönderdikleri paraları tahsil edebilmek için haslarının yeterli olmadığını ileri sürerek bunun dışında para bulabilmek için rüşvet yoluna başvurmak zorunda kalmışlardı.165 Rüşvetin Romantik Hediye Fikirleri adı altında masumlaştırılması ise bir süre sonra menfaat temini için Romantik Hediye Fikirleri alış-verişini meşru ve mutad hale getirmiştir.166 Dolayısıyla kaynaklarda eleştirilere konu olan rüşvet ile bu tür durumların kastedildiği anlaşılmaktadır.
Gelibolulu Mustafa Alî, bu konuları ÅŸu ÅŸekilde ele alır: Yeniçeriler arasında disiplin geçici olarak gevÅŸetildiÄŸi 1582’den beri asker itaatsiz ve yasa tanımaz hale gelmiÅŸ, halkı soymuÅŸtur. Bürokraside resmî onay gören rüşvet ve makam satın alma olaÄŸan hale gelmiÅŸ, “pîşkeÅŸ” masraflarını çıkarma çabası içindeki görevliler vergi yükümlülüklerini ve bürokrasinin alt kademelerini sıkıştırmışlardır. Hicrî 1000 yılından sonra adaba uygun davranır gibi görünmeye bile çalışmışlar, rüşveti, sipahinin yasal hakkı olan öşür gibi bir hak olarak görmeye baÅŸlamışlardır. Kalem ehli umumen ihanet içinde olmuÅŸtur. Hatta kendilerine hayır nasihatta bulunanlara cevaben; “…rüşvet verdiÄŸimiz akçe doÄŸrulukla hâsıl olmaz. Eller bizden aldığı gibi, biz de muhtaçlardan almayınca pazarımızda nef u fâyide tahakkuk bulmaz.” ÅŸeklinde ifadeler kullanmaya baÅŸlamışlardır. Abubekir S. YÜCEL, “Gelibolulu Mustafa Ali’nin Fusûl-i Hall ü ‘Akd ve Usûl-i Harc u Nakd Adlı Eseri”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, VIII/2, 2004, s. 138-139.
Halep Defterdarı Nuh Efendi, Kıbrıs Beylerbeyi olduÄŸunda “pîşkeÅŸ ü câizesi’ İstanbul’da tedarik edilip adamları ile yerine ulaÅŸtırılır (1591/1592).167 Nuh PaÅŸa, yaklaşık bir sene sonra ise Sivas BeylerbeÄŸliÄŸi için pîşkeÅŸ çekecekti.168 Sadrazam Sinan PaÅŸanın kethüdâlık ve kapıcıbaşılık görevlerinde bulunan Mustafa AÄŸaya Musul BeylerbeyliÄŸi “pîşkeÅŸ-i bisyâf ile verilmiÅŸti.169 Mısır Defterdarı Ahmet Efendinin yerine Mısır emirlerinden Sinan Bey, “pîşkeÅŸ-i layıkası alınmakla hâzır-ı emval olmak’ buyurulmuÅŸtu (7 Kasım 1592).170 Sarı Mustafa Efendi, “câize-i bisyâr u harc-ı vâfire” ile Erzurum’a yeniden defterdar olmuÅŸtu.171 Daha önce azlolunan Diyarbekir Beylerbeyi Divane İbrahim PaÅŸa, yeniden bu göreve gelmek için “mübalaÄŸa pîşkeÅŸ u hedâyâ” çekmek zorunda kalmıştı (1594).172 Åžam defterdarlığına getirilen Mehmet Efendi, kısa sürede azledilmiÅŸ, “pîşkeÅŸ ü hedâyâsı hebâ” olmuÅŸ ve yerine Küçük Bâli Efendi getirilmiÅŸti (22 Temmuz 1595).173 TrablusÅŸam Beylerbeyi Cafer PaÅŸa, hazineyi zamanında göndermediÄŸi için azl olununca yerine çakırcıbaşılıktan çıkan Hasan PaÅŸa verdiÄŸi on iki yük akçe ile TrablusÅŸam BeylerbeyliÄŸi’ne getirilmiÅŸti. Gelen akçenin tamamı ise matbah-ı amirenin borçları için kullanılmıştı (Åžubat 1594).174
XVII. yüzyıl baÅŸlarından itibaren lâyihâ türü eserlerde rüşvet ÅŸiddetle eleÅŸtirilirken, Romantik Hediye Fikirleri leÅŸme ise aradaki sevgiyi artıracağı oranda tavsiye edilerek, meÅŸruiyet yine iyi niyete baÄŸlanır. ÖrneÄŸin, rüşvetle ehil olmayan kimselere devlet hizmeti verilmesinin büyük hata olduÄŸundan yakınan Defterdar Sarı Mehmet PaÅŸa, “Nasâyihü’l-Vüzerâ” adlı eserinde Romantik Hediye Fikirleri ile rüşvet ayrımını şöyle yapmaktadır: “Allah korusun kanuna göre yapılması lazım gelen iÅŸleri rüşvet ile geri bırakıp yasaya aykırı kötü bir iÅŸi iÅŸleme kadar büyük bir günah yoktur. Ve devlet sahiplerine rüşvet hastalığı gibi ilacı müşkil ilacı yok bir devasız hastalık yoktur. İyi düşünüp bundan son derece perhiz etmek ve çekinmek lazımdır. MeÄŸerki kiÅŸinin kendi dostu bir Romantik Hediye Fikirleri getire, bu Romantik Hediye Fikirleriyi almakta sakınca yoktur. O da bir nesne dolayısıyla olmaya; ancak sevgisinin artmasını saÄŸlamak niyeti ile ola.”U5
172 Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, I, s. 357.
173 Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, II, s. 498.
174 “Ve evail-i ÅŸehr-i cümadelahirde “TrablusÅŸam Beylerbeyisi Firenk Ca’fer PaÅŸa zemanıyla hazine-i
irsaliyeyi yetiÅŸdirmedi” diyü azl buyuruldu. Yerine Çakırcı-baÅŸlıkdan çıkan Hasan PaÅŸa on iki yük
akça pîşîn tedârük edüp Divân-ı âliye isal eylemeğin Trablusşam Beğlerbeğliği ana ferman olundı. Ve
fi’l-hal gelen akça bi’t-tamam Matbah-ı amire duyûnı içün erbab-ı hukûka vüzerâ-yı izam nazarında
tevzi’ ü taksim olundı.” Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, I, s. 358.
175 “Neuzü billâh ÅŸer’an icrâsı lazım gelen mevâddı riÅŸvet ile sureti ahare koyub hilâf-ı ÅŸer’-i ÅŸerif
hareketi irtikab itmek kadar günah-ı kebair yokdur. Ve ashab-ı devlete irtişa marazı misillü ilacı
müşkil belki ilacı yok bir maraz-i adimül-ilac yokdur. Mülahaza olunup bundan gâyet perhiz ve
ictinab lazımdır. MeÄŸerkim kiÅŸinin kendu dostu bir hedayâ getüre Romantik Hediye Fikirleri yi almakda be’s yokdur. Ol
dahi bir nesne zımnında olmıya. Ancak bais-i izdiyâd-ı muhabbet olmak niyeti ile ola.” Defterdar Sarı
Mehmet Paşa, Devlet Adamlarına Öğütler, (sad. Hüseyin Ragıp Uğural), Ankara 1992, s. 60 -61.
İlk dönemlerden itibaren uygulanagelen pîşkeÅŸ geleneÄŸinin, XVI. yüzyıl sonları ile XVII. yüzyıl boyunca öneminin artmasında çeÅŸitli faktörler rol oynamıştır. İmparatorluÄŸun hızlı geniÅŸleme döneminin sona erdiÄŸi ve zaferle sonuçlanan savaÅŸlardan elde edilen ganimet ve diÄŸer gelirlerin azaldığı176, yeniçerilerin ulufelerinin ödenemez hale geldiÄŸi XVI. yüzyılın sonlarına doÄŸru malî güçlüklerin artmasıyla birlikte, Osmanlı yöneticileri, hem devletin el koyduÄŸu artığın daha büyük bir bölümünü merkezde toplamak hem de ek gelir saÄŸlamak amacıyla çeÅŸitli yöntemlere baÅŸvurmuÅŸlardır. Bu dönemde devlet hazinesi, padiÅŸahtan, vezirlerden yüksek düzey bürokratlardan borç almaya baÅŸlamış177; halktan para, ürün veya mal olarak toplanan vergiler artırılmış; ölen paÅŸaların mallarına el konmuÅŸ (müsadere); aynı zamanda pîşkeÅŸler çeÅŸitlendirilmiÅŸ ve câize, âide gibi yeni vergi birimleri oluÅŸturulmuÅŸtur.178 Devletin malî sıkıntılarına karşı alınan tedbirler çerçevesinde düşünüldüğünde Osmanlı Devleti’nde “pîşkeÅŸ’, “câize’, “âide’ gibi uygulamaların tam da bu dönemde yaygınlık ve çeÅŸitlilik kazanması tesadüfî deÄŸildir. DiÄŸer taraftan Anadolu ve Suriye gibi pek çok yerde isyanların çıktığı XVII. yüzyılda pîşkeÅŸ çekilerek padiÅŸaha baÄŸlılığın hatırlatılmasının yine aynı döneme denk gelmesi de düşündürücüdür.
XVII. yüzyılda kazanılan zaferlerin azalmasıyla birlikte ganimet mallarından Romantik Hediye Fikirleriler sunulması geleneÄŸinin devam ettiÄŸi görülür. ÖrneÄŸin; İstanköylü Kaptan Ali PaÅŸa, Osmanlı donanması ile Mavraya adasını tahrip etmiÅŸ ve zengin ganimetlerle dönerek, bu mallardan padiÅŸaha pek çok Romantik Hediye Fikirleri sunmuÅŸtur. İbrahim Peçevî, Tarih-i Peçevî, II, İstanbul 1283 (1866), s. 370-371; Naîmâ Mustafa Efendi, Tarih-i Nâ ‘îma II, s 450.
177 Şevket PAMUK, Osmanlı-Türkiye İktisadi Tarihi 1500-1914, İstanbul 2003, 81-82.
178 Şevket PAMUK, Osmanlı-Türkiye İktisadi Tarihi, s. 146-147.
Osmanlıda padiÅŸah ve çevresi yani sarayın teÅŸkilât ve iÅŸleyiÅŸi diÄŸer alt oluÅŸumların bir modeli olarak görüldüğünden ve taklit edildiÄŸinden pîşkeÅŸ ve Romantik Hediye Fikirleri ler çeÅŸitli isimler altında daha alt seviyedeki bazı devlet ricâli tarafından da alınmıştır. XVI. yüzyıl ortalarından itibaren, kaynaklarda rüşvet eleÅŸtiri konusu olsa da birtakım devlet görevlilerinin bir makama atandıklarında ya da görev sürelerinin uzatılmasında (ibka); padiÅŸah, sadrazam ve sadaret kethüdâsına “câize” adıyla bir nevi makam vergisi ve reisülküttap baÅŸta olmak üzere, daha alt düzeydeki görevlilere “avâid, pîşkeÅŸ dest-aviz, bohça baha, tekaddüme, tuhfe-i hicazi, Romantik Hediye Fikirleri-i hicazi, kır Romantik Hediye Fikirlerisi’ gibi deÄŸiÅŸik isimler altında Romantik Hediye Fikirleri takdim etmelerinin kanun, nizam ve teamüllerin gereÄŸi olarak uygulandığı görülür.179 Osmanlı malî idarî sisteminde yeri olan bu uygulamalar, Orta DoÄŸu devletlerindeki uygulamaların bir devamı niteliÄŸinde geliÅŸmekteydi. Nitekim Nâimâ da, XVII. yüzyıl ortalarındaki durumu deÄŸerlendirirken mansıp tevcihlerinden para alınmasının eski devletlerde ve diÄŸer ülkelerde de görülen, ortadan kaldırılmasının imkânsız bir uygulama olduÄŸundan bahisle bunun belli sınırlar içerisinde gizli bir ÅŸekilde yapılmasını tavsiye etmektedir.180
Yüksel ÇELİK, “Tanzimat Devrinde Rüşvet-Romantik Hediye Fikirleri İkilemi ve Bu Alandaki Yolsuzlukları Önleme
Çabaları”, s. 32.
180 Naîmâ Mustafa Efendi, Tarih-i Nâ’îma, IV, s. 291; Muzaffer DOÄžAN, “Osmanlı
İmparatorluÄŸu’nda Makam Vergisi: Câize”, s. 46.
181 Muzaffer DOÄžAN, “Osmanlı İmparatorluÄŸu’nda Makam Vergisi: Câize”, s. 47.
182 “Yavuz Sultan Selim’in İran ve Mısır gibi zengin kaynaklara sahip iki yeri Osmanlı memleketine
dâhil etmesi, nüfus ve geliri de birden çoğalttığı gibi zafer sonucu elde edilen ganimetlerden de
“hums-ı ganaim”den de çok büyük gelir hâsıl olmuÅŸtu. Hazine-i Hümayûn nakit ile dolduktan baÅŸka
fazlası saray-ı Hümayûn hazinesinin dış sofasına, büyük altı anbar inÅŸa’ edilerek bir kısmı buraya
konmuş, bir kısmı ise harem-i Hümayûndaki İç Hazineye dâhil edilmişti. Bunlara da sığmayan
mikdarı Yedikule’deki büyük mahzenlerde korunmuÅŸ, hazinelerin böyle çoÄŸaltılmasından dolayı
Hazine-i Hümayûna bir kethüdâ ile bir çantacı, bir kaftancı ve ilaveten üç hazine kâtibi ve harem
hazinesine Harem Saray-ı Hümayûn emekdarlarından bir hazinedâr usta ile harem ağalarından
hazinedâr aÄŸa ve hazine vekili memuriyetleri ihdas ve muhafaza ve mes’uliyeti onlara tevdî edilmiÅŸti.”
Abdurrahman Vefik SAYIN, Tarih-i Mali, s. 111.
183 Mustafa Akdağ, Osmanlıların yayılma döneminde ganimetlerin bol olması dolayısıyla, pîşkeşlere
pek önem verilmediÄŸini; XVI. yüzyıldan itibaren ise malî ihtiyaçlardan dolayı “âdet” adı altında
küçüklerden ve halktan büyüklere riayeti zorunlu olmak üzere Romantik Hediye Fikirleri takdiminin yani pîşkeşin
canlandırıldığını belirtmektedir. Mustafa AKDAÄž, Türkiye’nin İktisadî ve İçtimaî Tarihi, II, s. 186.
Öte yandan iltizamın, taÅŸra idarecilerinin görev birimleriyle birleÅŸtirilerek askerî-idarî sınıfa verilmesinin yaygın teamül haline gelmesi, devletin iltizam kaynaklarını kendisine sadakatle baÄŸlı bulunan kiÅŸilere vermesi anlamına geliyor ve aynı zamanda onlara olaÄŸanüstü bir gelir kaynağı ihsan etmiÅŸ oluyordu. Dolayısıyla bu dönemde tayin pîşkeÅŸi, padiÅŸahın makam ihsanı karşılığı olarak aldığı yasal bir Romantik Hediye Fikirleri kategorisi olarak karşımıza çıkmaktadır.181 XVI. yüzyılın ikinci yarısından önce devlet hazinesinin zenginleÅŸmesi söz konusu iken182, hazine için pîşkeÅŸ türünde bir gelir kaynağına ciddi anlamda ihtiyaç duyulmuyordu.183 Bu tarihlerden itibaren ise çeÅŸitli iç ve dış sebeplerle malî dengenin bozulması, pîşkeÅŸin önemini artırmış ve “pîşkeÅŸ’ ya da Romantik Hediye Fikirleriler bu dönemde önemli bir gelir kaynağı haline gelmiÅŸtir. XVI. yüzyıl ortalarından itibaren bu geleneÄŸin rüşvet¬
184 Filiz KARACA, “PîşkeÅŸ”, s. 294.
185 Ahmet Nezihi TURAN, “Bir PîşkeÅŸ Defteri İçin”, s. 63.
186 “Ve bu esnada Karaman Beylerbeyisi Üveys PaÅŸa karındaşı Lala Ramazan PaÅŸa sefer
me’unetinden halâs içün yahÅŸi pîşkeÅŸ ü hedâyâ ile Kıbrıs Beylerbeyisi oldı.” (Mart 1594)). Selânikî
Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, I, s. 357.
İsmail Hakkı UZUNÇARÅžILI, Osmanlı Devletinin Saray TeÅŸkilâtı, Ankara 1988, s. 178; “PîşkeÅŸ ü hedâyâlar ile tevliyet birinden birine virilmekle…” Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, II, s. 740; BaÅŸka bir örnek, “Selâtin-i izam evkafı yılda üç dört kimselere pîşkeÅŸ ü hedâyâları alınup tevcih olunmak ile harab u yeban olmaÄŸa teveccüh eyledi.” Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, II, s. 742; Sultan Bayezid evkafı tevliyeti Üsküfci-zâde Mustafa Çelebi’den alınıp hassa saraçlarından “içeriye pîşkeÅŸi verilmiÅŸ” olan Pogaçazâde adlı bir gence verilmiÅŸti (Nisan 1584). Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, I, s. 363.
188 Yahya Efendi’nin “pîşkeÅŸ u hedâyâsının galebe etmesi” ile yeniden reisülküttaplığa getirilmesi
Sadrazam İbrahim Paşanın pek de hoşuna gitmemişti (Eylül 1597). Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i
Selânikî, I, s. 706.
189 Ahmet Nezihi TURAN, “Bir PîşkeÅŸ Defteri İçin”, s. 63-65; Muzaffer DOÄžAN, “Osmanlı
İmparatorluÄŸu’nda Makam Vergisi: Câize”, s. 36-37.
190 Ahmet Nezihi TURAN, “Bir PîşkeÅŸ Defteri İçin”, s. 66.
pîşkeÅŸ-câize üçlüsüyle açık hale geldiÄŸi ifade edilmektedir.184 Romantik Hediye Fikirlerilerin sadaret pîşkeÅŸi, tayin pîşkeÅŸi, ziyaret pîşkeÅŸi, ziyafet pîşkeÅŸi, cülûs pîşkeÅŸi ve nevruz pîşkeÅŸi gibi çeÅŸitlenmesinin aynı dönemde görülmeye baÅŸlanması da tesadüfî deÄŸildir. İlerleyen bölümlerde görüleceÄŸi üzere, merasimlerin de artması sebebiyle Rikâb-ı Hümayûn’a pîşkeÅŸ çekmek hem muamelenin bir parçası hem de teÅŸrifât kâidesi olarak yerleÅŸmiÅŸ; herkes ölçüsüne göre pîşkeÅŸ takdiminde kusur etmemeye dikkat ederek ihsan-şükran iliÅŸkisi kuvvetlendirilmiÅŸtir.185 DiÄŸer taraftan sefere gitmemek186, görevinde kalabilmek ve selâtin evkafı tevliyeti için pîşkeÅŸ çekenler vardı. 187 Hatta aynı makama birden fazla aday varsa, bunlardan pîşkeÅŸi üstün olan tayin edilirdi.188 Romantik Hediye Fikirlerilerin miktar ve çeÅŸitlerini listeleyen bir defter tutulurdu. Bu kayıtlar, baÅŸlangıçta müstakil defterler halinde muhafaza edilmeyip teÅŸrifât defterlerine geçirilirdi. Bu iÅŸlem, elçilerin getirdikleri sefaret pîşkeÅŸlerini Divânda vezirlerin önüne götürüp teÅŸhir etmek olan pîşkeşçi-i ÅŸehriyârînin sorumuluÄŸunda idi.189 Bunlardan örneÄŸin tayin pîşkeÅŸleri büyük meblaÄŸlar tutmakta idi. IV. Murat bunların miktarlarını bizzat kendisi belirlemiÅŸ; tayinler için eskiden sadrazamla baÅŸlayan pîşkeÅŸ listesinin üstüne padiÅŸahın adı yazılmaya baÅŸlanmıştı.190
Romantik Hediye Fikirleri Mora Beyi Kürt Mehmet PaÅŸa, daha önce Birecik Beyinin kethüdâsı iken, İstanbul’a gelerek padiÅŸaha Romantik Hediye Fikirleriler vermiÅŸ ve böylece Birecik Sancağı kendisine tevcih olunmuÅŸtu.161 DiÄŸer taraftan bu dönemde vezirler ve beylerbeyiler, sadareti elde etmek için birbirleri ile yarışmış; padiÅŸaha, valide ve haseki sultanlar ile padiÅŸaha yakın kiÅŸilere Romantik Hediye Fikirleri vererek amaçlarına ulaÅŸmaya baÅŸlamışlardı. Bu nedenle bu makama gelenler sık sık deÄŸiÅŸmekteydi.162
idegelmiÅŸ kiÅŸiydi. …Cemi’î Frengîstan’da meÅŸhur olup Fireng dilince adını Barbarıca komuÅŸlardı. Merhum Sultan Selim’e pîşkeÅŸleri gelürdi. Pes Sultan Süleyman’a dahı piÅŸikeÅŸi gelicek Sultan Süleyman anun vasfın iÅŸitdikde “gelsün” diyü haber göndürdi. Pes mezkûr Hayreddin yarar ademisini yirine kal’asında koyup kendü birkaç pare kadırga ile İstanbul’a gelüp pîşkeÅŸ çeküp padiÅŸahun elin öpdi. PadiÅŸah dahı ziyade ri’ayet edüp kırk kez yüzbin ile deniz beylerbeyliÄŸin verdi.” Anonim Tevarih-i Al-i Osman, s. 143; Lütfi PaÅŸanın Tevarih-i Al-i Osman adlı eserinde şöyle anlatılır: “Ve bu yılda Hayreddin PaÅŸa maÄŸribden İslâmbol’a gelüb padiÅŸah-ı alempenah ana derya begler virüb ve adı Hayreddin re’is iken hayreddin PaÅŸa oldı.” Kayhan ATİK, Lütfi PaÅŸa ve Tevarih-i Al-i Osman, Ankara 2001, s. 272.
161 “Âsitâneye gelip, veliyy-i nimati namıyle peyda ettiÄŸi akçe ve hedâyâyı verip kendi için Birecik
Sancağını peyda edip vardıkta…” Naîmâ Mustafa Efendi, Tarih-i Nâ’îma (Ravzatü’l-Hüseyn Fî
HulâsatiAhbâri’l-Hâfikayn), III, (hzl. Mehmet İpÅŸirli), Ankara 2007, s. 1422.
162 Mustafa Nuri PaÅŸa, Netâyicü ‘l-Vukuât, I-II, s. 123.
163 Selânikî Mustafa Efendi bu durumu zaman zaman dile getirir: “Ve ber murad olmak içün akçaları
alınup, pîşkeÅŸ namına rüşvetleri alınanlar hızlan u hırmâne mübtela olup baka kaldılar.” Selânikî
Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî (1003-1008/1595-1600), II, (hzl. Mehmet İpşirli), Ankara 1999, s.
736; “Verilen menasıb sancaklar ve beÄŸlerbeÄŸilikler ve kadılıklar ve defterdarlıklar ve salâtin
tevliyetleri cümlesi pîşkeÅŸ ü hedâya vü armaÄŸan nâmiyle ağır bahâlı rüşvetler ile bey’ u men yezîd
olup mansıbun bahâsı ve mikdâr-ı muayyenesi mukarrer olup ve vasıta olan dellale başka virilüp,
hiçbir kimse istihkak ile meydana gelmeyüp, nâ-ehl ü erâzil ve bî-temeyyüz ü nâ-kârdan âleme
müstevli oldular. Sahib-i hall ü akd olanlar arz eyleyüp, âyîn-i devlet ve kanûn üzre divân-ı adalet-
ünvana gelüp hil’at-ı fahire ile paye-i serir-i alem-masire yüz sürdükten sonra ba’zıları müsellimi
vardukda üstine tahvil hükmiyle biri dahi varup ba’zılar varmadın mansıbı birine dahi tevcih olup,
virdikleri heba olup ve harcları çıkmayup, medyûn u müstaÄŸrak ıztırab-ı hal ile emr-i ma’aÅŸda
berguÅŸte vü ser-gerden kalup yolıyle gelen ehl-i ırz zât u zamaniyle isti’dadı olanlar zelîlü’l-hal ve
kesîrü’l-bâl ve kâlîlü’l-i’tibar ve kesîrü’l-inkisar neysen mensiyya makamına varmışlardur. Alime’lah
ki bu devlet-i kahire ahvali yaramaz yola girdi. El-iyazü bi’llah me’al ü neticesi akbeh vechile zuhur
idecekdür. Hiçbir devletde alaniyen rüşvet alınmadı, illa az zeman içinde ikbal idbara mübeddel oldı.
Cemi’ a’van u ensariyle berbad olduÄŸun niçelerde re’yü’l-ayn müşahede eyledük.” Selânikî Mustafa
Efendi, Tarih-i Selânikî, II, s. 504.
Aynı dönemde pîşkeş ile rüşvetin iç içe olduğu ve benzer anlamlarda kullanıldığı da görülür.163 Pîşkeşlerin çeşitliliğinin artırılması, câize (makam vergisi) gibi yeni vergilerin konulması da aynı tarihlere denk gelmektedir. Bu yönüyle söz konusu uygulamaların padişah ve devlet ricâlinin gelirlerini arttırmak için başvurduğu yeni yöntemlerden olarak algılamak gerekir. Esas rüşvet ise bu ödemelerin yapılabilmesi için yöneticilerin başvurdukları bir yöntemdir.164 Örneğin; beylerbeyiler usulsüz dirlik tevcihlerine sebep olarak, sadrazama altı ayda bir gönderdikleri paraları tahsil edebilmek için haslarının yeterli olmadığını ileri sürerek bunun dışında para bulabilmek için rüşvet yoluna başvurmak zorunda kalmışlardı.165 Rüşvetin Romantik Hediye Fikirleri adı altında masumlaştırılması ise bir süre sonra menfaat temini için Romantik Hediye Fikirleri alış-verişini meşru ve mutad hale getirmiştir.166 Dolayısıyla kaynaklarda eleştirilere konu olan rüşvet ile bu tür durumların kastedildiği anlaşılmaktadır.
Gelibolulu Mustafa Alî, bu konuları ÅŸu ÅŸekilde ele alır: Yeniçeriler arasında disiplin geçici olarak gevÅŸetildiÄŸi 1582’den beri asker itaatsiz ve yasa tanımaz hale gelmiÅŸ, halkı soymuÅŸtur. Bürokraside resmî onay gören rüşvet ve makam satın alma olaÄŸan hale gelmiÅŸ, “pîşkeÅŸ” masraflarını çıkarma çabası içindeki görevliler vergi yükümlülüklerini ve bürokrasinin alt kademelerini sıkıştırmışlardır. Hicrî 1000 yılından sonra adaba uygun davranır gibi görünmeye bile çalışmışlar, rüşveti, sipahinin yasal hakkı olan öşür gibi bir hak olarak görmeye baÅŸlamışlardır. Kalem ehli umumen ihanet içinde olmuÅŸtur. Hatta kendilerine hayır nasihatta bulunanlara cevaben; “…rüşvet verdiÄŸimiz akçe doÄŸrulukla hâsıl olmaz. Eller bizden aldığı gibi, biz de muhtaçlardan almayınca pazarımızda nef u fâyide tahakkuk bulmaz.” ÅŸeklinde ifadeler kullanmaya baÅŸlamışlardır. Abubekir S. YÜCEL, “Gelibolulu Mustafa Ali’nin Fusûl-i Hall ü ‘Akd ve Usûl-i Harc u Nakd Adlı Eseri”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, VIII/2, 2004, s. 138-139.
Halep Defterdarı Nuh Efendi, Kıbrıs Beylerbeyi olduÄŸunda “pîşkeÅŸ ü câizesi’ İstanbul’da tedarik edilip adamları ile yerine ulaÅŸtırılır (1591/1592).167 Nuh PaÅŸa, yaklaşık bir sene sonra ise Sivas BeylerbeÄŸliÄŸi için pîşkeÅŸ çekecekti.168 Sadrazam Sinan PaÅŸanın kethüdâlık ve kapıcıbaşılık görevlerinde bulunan Mustafa AÄŸaya Musul BeylerbeyliÄŸi “pîşkeÅŸ-i bisyâf ile verilmiÅŸti.169 Mısır Defterdarı Ahmet Efendinin yerine Mısır emirlerinden Sinan Bey, “pîşkeÅŸ-i layıkası alınmakla hâzır-ı emval olmak’ buyurulmuÅŸtu (7 Kasım 1592).170 Sarı Mustafa Efendi, “câize-i bisyâr u harc-ı vâfire” ile Erzurum’a yeniden defterdar olmuÅŸtu.171 Daha önce azlolunan Diyarbekir Beylerbeyi Divane İbrahim PaÅŸa, yeniden bu göreve gelmek için “mübalaÄŸa pîşkeÅŸ u hedâyâ” çekmek zorunda kalmıştı (1594).172 Åžam defterdarlığına getirilen Mehmet Efendi, kısa sürede azledilmiÅŸ, “pîşkeÅŸ ü hedâyâsı hebâ” olmuÅŸ ve yerine Küçük Bâli Efendi getirilmiÅŸti (22 Temmuz 1595).173 TrablusÅŸam Beylerbeyi Cafer PaÅŸa, hazineyi zamanında göndermediÄŸi için azl olununca yerine çakırcıbaşılıktan çıkan Hasan PaÅŸa verdiÄŸi on iki yük akçe ile TrablusÅŸam BeylerbeyliÄŸi’ne getirilmiÅŸti. Gelen akçenin tamamı ise matbah-ı amirenin borçları için kullanılmıştı (Åžubat 1594).174
XVII. yüzyıl baÅŸlarından itibaren lâyihâ türü eserlerde rüşvet ÅŸiddetle eleÅŸtirilirken, Romantik Hediye Fikirleri leÅŸme ise aradaki sevgiyi artıracağı oranda tavsiye edilerek, meÅŸruiyet yine iyi niyete baÄŸlanır. ÖrneÄŸin, rüşvetle ehil olmayan kimselere devlet hizmeti verilmesinin büyük hata olduÄŸundan yakınan Defterdar Sarı Mehmet PaÅŸa, “Nasâyihü’l-Vüzerâ” adlı eserinde Romantik Hediye Fikirleri ile rüşvet ayrımını şöyle yapmaktadır: “Allah korusun kanuna göre yapılması lazım gelen iÅŸleri rüşvet ile geri bırakıp yasaya aykırı kötü bir iÅŸi iÅŸleme kadar büyük bir günah yoktur. Ve devlet sahiplerine rüşvet hastalığı gibi ilacı müşkil ilacı yok bir devasız hastalık yoktur. İyi düşünüp bundan son derece perhiz etmek ve çekinmek lazımdır. MeÄŸerki kiÅŸinin kendi dostu bir Romantik Hediye Fikirleri getire, bu Romantik Hediye Fikirleriyi almakta sakınca yoktur. O da bir nesne dolayısıyla olmaya; ancak sevgisinin artmasını saÄŸlamak niyeti ile ola.”U5
172 Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, I, s. 357.
173 Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, II, s. 498.
174 “Ve evail-i ÅŸehr-i cümadelahirde “TrablusÅŸam Beylerbeyisi Firenk Ca’fer PaÅŸa zemanıyla hazine-i
irsaliyeyi yetiÅŸdirmedi” diyü azl buyuruldu. Yerine Çakırcı-baÅŸlıkdan çıkan Hasan PaÅŸa on iki yük
akça pîşîn tedârük edüp Divân-ı âliye isal eylemeğin Trablusşam Beğlerbeğliği ana ferman olundı. Ve
fi’l-hal gelen akça bi’t-tamam Matbah-ı amire duyûnı içün erbab-ı hukûka vüzerâ-yı izam nazarında
tevzi’ ü taksim olundı.” Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, I, s. 358.
175 “Neuzü billâh ÅŸer’an icrâsı lazım gelen mevâddı riÅŸvet ile sureti ahare koyub hilâf-ı ÅŸer’-i ÅŸerif
hareketi irtikab itmek kadar günah-ı kebair yokdur. Ve ashab-ı devlete irtişa marazı misillü ilacı
müşkil belki ilacı yok bir maraz-i adimül-ilac yokdur. Mülahaza olunup bundan gâyet perhiz ve
ictinab lazımdır. MeÄŸerkim kiÅŸinin kendu dostu bir hedayâ getüre Romantik Hediye Fikirleri yi almakda be’s yokdur. Ol
dahi bir nesne zımnında olmıya. Ancak bais-i izdiyâd-ı muhabbet olmak niyeti ile ola.” Defterdar Sarı
Mehmet Paşa, Devlet Adamlarına Öğütler, (sad. Hüseyin Ragıp Uğural), Ankara 1992, s. 60 -61.
İlk dönemlerden itibaren uygulanagelen pîşkeÅŸ geleneÄŸinin, XVI. yüzyıl sonları ile XVII. yüzyıl boyunca öneminin artmasında çeÅŸitli faktörler rol oynamıştır. İmparatorluÄŸun hızlı geniÅŸleme döneminin sona erdiÄŸi ve zaferle sonuçlanan savaÅŸlardan elde edilen ganimet ve diÄŸer gelirlerin azaldığı176, yeniçerilerin ulufelerinin ödenemez hale geldiÄŸi XVI. yüzyılın sonlarına doÄŸru malî güçlüklerin artmasıyla birlikte, Osmanlı yöneticileri, hem devletin el koyduÄŸu artığın daha büyük bir bölümünü merkezde toplamak hem de ek gelir saÄŸlamak amacıyla çeÅŸitli yöntemlere baÅŸvurmuÅŸlardır. Bu dönemde devlet hazinesi, padiÅŸahtan, vezirlerden yüksek düzey bürokratlardan borç almaya baÅŸlamış177; halktan para, ürün veya mal olarak toplanan vergiler artırılmış; ölen paÅŸaların mallarına el konmuÅŸ (müsadere); aynı zamanda pîşkeÅŸler çeÅŸitlendirilmiÅŸ ve câize, âide gibi yeni vergi birimleri oluÅŸturulmuÅŸtur.178 Devletin malî sıkıntılarına karşı alınan tedbirler çerçevesinde düşünüldüğünde Osmanlı Devleti’nde “pîşkeÅŸ’, “câize’, “âide’ gibi uygulamaların tam da bu dönemde yaygınlık ve çeÅŸitlilik kazanması tesadüfî deÄŸildir. DiÄŸer taraftan Anadolu ve Suriye gibi pek çok yerde isyanların çıktığı XVII. yüzyılda pîşkeÅŸ çekilerek padiÅŸaha baÄŸlılığın hatırlatılmasının yine aynı döneme denk gelmesi de düşündürücüdür.
XVII. yüzyılda kazanılan zaferlerin azalmasıyla birlikte ganimet mallarından Romantik Hediye Fikirleriler sunulması geleneÄŸinin devam ettiÄŸi görülür. ÖrneÄŸin; İstanköylü Kaptan Ali PaÅŸa, Osmanlı donanması ile Mavraya adasını tahrip etmiÅŸ ve zengin ganimetlerle dönerek, bu mallardan padiÅŸaha pek çok Romantik Hediye Fikirleri sunmuÅŸtur. İbrahim Peçevî, Tarih-i Peçevî, II, İstanbul 1283 (1866), s. 370-371; Naîmâ Mustafa Efendi, Tarih-i Nâ ‘îma II, s 450.
177 Şevket PAMUK, Osmanlı-Türkiye İktisadi Tarihi 1500-1914, İstanbul 2003, 81-82.
178 Şevket PAMUK, Osmanlı-Türkiye İktisadi Tarihi, s. 146-147.
Osmanlıda padiÅŸah ve çevresi yani sarayın teÅŸkilât ve iÅŸleyiÅŸi diÄŸer alt oluÅŸumların bir modeli olarak görüldüğünden ve taklit edildiÄŸinden pîşkeÅŸ ve Romantik Hediye Fikirleri ler çeÅŸitli isimler altında daha alt seviyedeki bazı devlet ricâli tarafından da alınmıştır. XVI. yüzyıl ortalarından itibaren, kaynaklarda rüşvet eleÅŸtiri konusu olsa da birtakım devlet görevlilerinin bir makama atandıklarında ya da görev sürelerinin uzatılmasında (ibka); padiÅŸah, sadrazam ve sadaret kethüdâsına “câize” adıyla bir nevi makam vergisi ve reisülküttap baÅŸta olmak üzere, daha alt düzeydeki görevlilere “avâid, pîşkeÅŸ dest-aviz, bohça baha, tekaddüme, tuhfe-i hicazi, Romantik Hediye Fikirleri-i hicazi, kır Romantik Hediye Fikirlerisi’ gibi deÄŸiÅŸik isimler altında Romantik Hediye Fikirleri takdim etmelerinin kanun, nizam ve teamüllerin gereÄŸi olarak uygulandığı görülür.179 Osmanlı malî idarî sisteminde yeri olan bu uygulamalar, Orta DoÄŸu devletlerindeki uygulamaların bir devamı niteliÄŸinde geliÅŸmekteydi. Nitekim Nâimâ da, XVII. yüzyıl ortalarındaki durumu deÄŸerlendirirken mansıp tevcihlerinden para alınmasının eski devletlerde ve diÄŸer ülkelerde de görülen, ortadan kaldırılmasının imkânsız bir uygulama olduÄŸundan bahisle bunun belli sınırlar içerisinde gizli bir ÅŸekilde yapılmasını tavsiye etmektedir.180
Yüksel ÇELİK, “Tanzimat Devrinde Rüşvet-Romantik Hediye Fikirleri İkilemi ve Bu Alandaki Yolsuzlukları Önleme
Çabaları”, s. 32.
180 Naîmâ Mustafa Efendi, Tarih-i Nâ’îma, IV, s. 291; Muzaffer DOÄžAN, “Osmanlı
İmparatorluÄŸu’nda Makam Vergisi: Câize”, s. 46.
181 Muzaffer DOÄžAN, “Osmanlı İmparatorluÄŸu’nda Makam Vergisi: Câize”, s. 47.
182 “Yavuz Sultan Selim’in İran ve Mısır gibi zengin kaynaklara sahip iki yeri Osmanlı memleketine
dâhil etmesi, nüfus ve geliri de birden çoğalttığı gibi zafer sonucu elde edilen ganimetlerden de
“hums-ı ganaim”den de çok büyük gelir hâsıl olmuÅŸtu. Hazine-i Hümayûn nakit ile dolduktan baÅŸka
fazlası saray-ı Hümayûn hazinesinin dış sofasına, büyük altı anbar inÅŸa’ edilerek bir kısmı buraya
konmuş, bir kısmı ise harem-i Hümayûndaki İç Hazineye dâhil edilmişti. Bunlara da sığmayan
mikdarı Yedikule’deki büyük mahzenlerde korunmuÅŸ, hazinelerin böyle çoÄŸaltılmasından dolayı
Hazine-i Hümayûna bir kethüdâ ile bir çantacı, bir kaftancı ve ilaveten üç hazine kâtibi ve harem
hazinesine Harem Saray-ı Hümayûn emekdarlarından bir hazinedâr usta ile harem ağalarından
hazinedâr aÄŸa ve hazine vekili memuriyetleri ihdas ve muhafaza ve mes’uliyeti onlara tevdî edilmiÅŸti.”
Abdurrahman Vefik SAYIN, Tarih-i Mali, s. 111.
183 Mustafa Akdağ, Osmanlıların yayılma döneminde ganimetlerin bol olması dolayısıyla, pîşkeşlere
pek önem verilmediÄŸini; XVI. yüzyıldan itibaren ise malî ihtiyaçlardan dolayı “âdet” adı altında
küçüklerden ve halktan büyüklere riayeti zorunlu olmak üzere Romantik Hediye Fikirleri takdiminin yani pîşkeşin
canlandırıldığını belirtmektedir. Mustafa AKDAÄž, Türkiye’nin İktisadî ve İçtimaî Tarihi, II, s. 186.
Öte yandan iltizamın, taÅŸra idarecilerinin görev birimleriyle birleÅŸtirilerek askerî-idarî sınıfa verilmesinin yaygın teamül haline gelmesi, devletin iltizam kaynaklarını kendisine sadakatle baÄŸlı bulunan kiÅŸilere vermesi anlamına geliyor ve aynı zamanda onlara olaÄŸanüstü bir gelir kaynağı ihsan etmiÅŸ oluyordu. Dolayısıyla bu dönemde tayin pîşkeÅŸi, padiÅŸahın makam ihsanı karşılığı olarak aldığı yasal bir Romantik Hediye Fikirleri kategorisi olarak karşımıza çıkmaktadır.181 XVI. yüzyılın ikinci yarısından önce devlet hazinesinin zenginleÅŸmesi söz konusu iken182, hazine için pîşkeÅŸ türünde bir gelir kaynağına ciddi anlamda ihtiyaç duyulmuyordu.183 Bu tarihlerden itibaren ise çeÅŸitli iç ve dış sebeplerle malî dengenin bozulması, pîşkeÅŸin önemini artırmış ve “pîşkeÅŸ’ ya da Romantik Hediye Fikirleriler bu dönemde önemli bir gelir kaynağı haline gelmiÅŸtir. XVI. yüzyıl ortalarından itibaren bu geleneÄŸin rüşvet¬
184 Filiz KARACA, “PîşkeÅŸ”, s. 294.
185 Ahmet Nezihi TURAN, “Bir PîşkeÅŸ Defteri İçin”, s. 63.
186 “Ve bu esnada Karaman Beylerbeyisi Üveys PaÅŸa karındaşı Lala Ramazan PaÅŸa sefer
me’unetinden halâs içün yahÅŸi pîşkeÅŸ ü hedâyâ ile Kıbrıs Beylerbeyisi oldı.” (Mart 1594)). Selânikî
Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, I, s. 357.
İsmail Hakkı UZUNÇARÅžILI, Osmanlı Devletinin Saray TeÅŸkilâtı, Ankara 1988, s. 178; “PîşkeÅŸ ü hedâyâlar ile tevliyet birinden birine virilmekle…” Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, II, s. 740; BaÅŸka bir örnek, “Selâtin-i izam evkafı yılda üç dört kimselere pîşkeÅŸ ü hedâyâları alınup tevcih olunmak ile harab u yeban olmaÄŸa teveccüh eyledi.” Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, II, s. 742; Sultan Bayezid evkafı tevliyeti Üsküfci-zâde Mustafa Çelebi’den alınıp hassa saraçlarından “içeriye pîşkeÅŸi verilmiÅŸ” olan Pogaçazâde adlı bir gence verilmiÅŸti (Nisan 1584). Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, I, s. 363.
188 Yahya Efendi’nin “pîşkeÅŸ u hedâyâsının galebe etmesi” ile yeniden reisülküttaplığa getirilmesi
Sadrazam İbrahim Paşanın pek de hoşuna gitmemişti (Eylül 1597). Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i
Selânikî, I, s. 706.
189 Ahmet Nezihi TURAN, “Bir PîşkeÅŸ Defteri İçin”, s. 63-65; Muzaffer DOÄžAN, “Osmanlı
İmparatorluÄŸu’nda Makam Vergisi: Câize”, s. 36-37.
190 Ahmet Nezihi TURAN, “Bir PîşkeÅŸ Defteri İçin”, s. 66.
pîşkeÅŸ-câize üçlüsüyle açık hale geldiÄŸi ifade edilmektedir.184 Romantik Hediye Fikirlerilerin sadaret pîşkeÅŸi, tayin pîşkeÅŸi, ziyaret pîşkeÅŸi, ziyafet pîşkeÅŸi, cülûs pîşkeÅŸi ve nevruz pîşkeÅŸi gibi çeÅŸitlenmesinin aynı dönemde görülmeye baÅŸlanması da tesadüfî deÄŸildir. İlerleyen bölümlerde görüleceÄŸi üzere, merasimlerin de artması sebebiyle Rikâb-ı Hümayûn’a pîşkeÅŸ çekmek hem muamelenin bir parçası hem de teÅŸrifât kâidesi olarak yerleÅŸmiÅŸ; herkes ölçüsüne göre pîşkeÅŸ takdiminde kusur etmemeye dikkat ederek ihsan-şükran iliÅŸkisi kuvvetlendirilmiÅŸtir.185 DiÄŸer taraftan sefere gitmemek186, görevinde kalabilmek ve selâtin evkafı tevliyeti için pîşkeÅŸ çekenler vardı. 187 Hatta aynı makama birden fazla aday varsa, bunlardan pîşkeÅŸi üstün olan tayin edilirdi.188 Romantik Hediye Fikirlerilerin miktar ve çeÅŸitlerini listeleyen bir defter tutulurdu. Bu kayıtlar, baÅŸlangıçta müstakil defterler halinde muhafaza edilmeyip teÅŸrifât defterlerine geçirilirdi. Bu iÅŸlem, elçilerin getirdikleri sefaret pîşkeÅŸlerini Divânda vezirlerin önüne götürüp teÅŸhir etmek olan pîşkeşçi-i ÅŸehriyârînin sorumuluÄŸunda idi.189 Bunlardan örneÄŸin tayin pîşkeÅŸleri büyük meblaÄŸlar tutmakta idi. IV. Murat bunların miktarlarını bizzat kendisi belirlemiÅŸ; tayinler için eskiden sadrazamla baÅŸlayan pîşkeÅŸ listesinin üstüne padiÅŸahın adı yazılmaya baÅŸlanmıştı.190