OTANT�K TA�

Romantik Hediye Fikirleri

V MAKALELER
HEDİYE
Fiyatı      :      TL
Ürünün Özellikleri
  • MAKALE
  • Romantik Hediye Fikirleri

Romantik Hediye Fikirleri

Romantik Hediye Fikirleri Mora Beyi Kürt Mehmet Paşa, daha önce Birecik Beyinin kethüdâsı iken, İstanbul’a gelerek padişaha Romantik Hediye Fikirleriler vermiş ve böylece Birecik Sancağı kendisine tevcih olunmuştu.161 Diğer taraftan bu dönemde vezirler ve beylerbeyiler, sadareti elde etmek için birbirleri ile yarışmış; padişaha, valide ve haseki sultanlar ile padişaha yakın kişilere Romantik Hediye Fikirleri vererek amaçlarına ulaşmaya başlamışlardı. Bu nedenle bu makama gelenler sık sık değişmekteydi.162
idegelmiş kişiydi. …Cemi’î Frengîstan’da meşhur olup Fireng dilince adını Barbarıca komuşlardı. Merhum Sultan Selim’e pîşkeşleri gelürdi. Pes Sultan Süleyman’a dahı pişikeşi gelicek Sultan Süleyman anun vasfın işitdikde “gelsün” diyü haber göndürdi. Pes mezkûr Hayreddin yarar ademisini yirine kal’asında koyup kendü birkaç pare kadırga ile İstanbul’a gelüp pîşkeş çeküp padişahun elin öpdi. Padişah dahı ziyade ri’ayet edüp kırk kez yüzbin ile deniz beylerbeyliğin verdi.” Anonim Tevarih-i Al-i Osman, s. 143; Lütfi Paşanın Tevarih-i Al-i Osman adlı eserinde şöyle anlatılır: “Ve bu yılda Hayreddin Paşa mağribden İslâmbol’a gelüb padişah-ı alempenah ana derya begler virüb ve adı Hayreddin re’is iken hayreddin Paşa oldı.” Kayhan ATİK, Lütfi Paşa ve Tevarih-i Al-i Osman, Ankara 2001, s. 272.
161 “Âsitâneye gelip, veliyy-i nimati namıyle peyda ettiği akçe ve hedâyâyı verip kendi için Birecik
Sancağını peyda edip vardıkta…” Naîmâ Mustafa Efendi, Tarih-i Nâ’îma (Ravzatü’l-Hüseyn Fî
HulâsatiAhbâri’l-Hâfikayn), III, (hzl. Mehmet İpşirli), Ankara 2007, s. 1422.
162 Mustafa Nuri Paşa, Netâyicü ‘l-Vukuât, I-II, s. 123.
163 Selânikî Mustafa Efendi bu durumu zaman zaman dile getirir: “Ve ber murad olmak içün akçaları
alınup, pîşkeş namına rüşvetleri alınanlar hızlan u hırmâne mübtela olup baka kaldılar.” Selânikî
Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî (1003-1008/1595-1600), II, (hzl. Mehmet İpşirli), Ankara 1999, s.
736; “Verilen menasıb sancaklar ve beğlerbeğilikler ve kadılıklar ve defterdarlıklar ve salâtin
tevliyetleri cümlesi pîşkeş ü hedâya vü armağan nâmiyle ağır bahâlı rüşvetler ile bey’ u men yezîd
olup mansıbun bahâsı ve mikdâr-ı muayyenesi mukarrer olup ve vasıta olan dellale başka virilüp,
hiçbir kimse istihkak ile meydana gelmeyüp, nâ-ehl ü erâzil ve bî-temeyyüz ü nâ-kârdan âleme
müstevli oldular. Sahib-i hall ü akd olanlar arz eyleyüp, âyîn-i devlet ve kanûn üzre divân-ı adalet-
ünvana gelüp hil’at-ı fahire ile paye-i serir-i alem-masire yüz sürdükten sonra ba’zıları müsellimi
vardukda üstine tahvil hükmiyle biri dahi varup ba’zılar varmadın mansıbı birine dahi tevcih olup,
virdikleri heba olup ve harcları çıkmayup, medyûn u müstağrak ıztırab-ı hal ile emr-i ma’aşda
berguşte vü ser-gerden kalup yolıyle gelen ehl-i ırz zât u zamaniyle isti’dadı olanlar zelîlü’l-hal ve
kesîrü’l-bâl ve kâlîlü’l-i’tibar ve kesîrü’l-inkisar neysen mensiyya makamına varmışlardur. Alime’lah
ki bu devlet-i kahire ahvali yaramaz yola girdi. El-iyazü bi’llah me’al ü neticesi akbeh vechile zuhur
idecekdür. Hiçbir devletde alaniyen rüşvet alınmadı, illa az zeman içinde ikbal idbara mübeddel oldı.
Cemi’ a’van u ensariyle berbad olduğun niçelerde re’yü’l-ayn müşahede eyledük.” Selânikî Mustafa
Efendi, Tarih-i Selânikî, II, s. 504.
Aynı dönemde pîşkeş ile rüşvetin iç içe olduğu ve benzer anlamlarda kullanıldığı da görülür.163 Pîşkeşlerin çeşitliliğinin artırılması, câize (makam vergisi) gibi yeni vergilerin konulması da aynı tarihlere denk gelmektedir. Bu yönüyle söz konusu uygulamaların padişah ve devlet ricâlinin gelirlerini arttırmak için başvurduğu yeni yöntemlerden olarak algılamak gerekir. Esas rüşvet ise bu ödemelerin yapılabilmesi için yöneticilerin başvurdukları bir yöntemdir.164 Örneğin; beylerbeyiler usulsüz dirlik tevcihlerine sebep olarak, sadrazama altı ayda bir gönderdikleri paraları tahsil edebilmek için haslarının yeterli olmadığını ileri sürerek bunun dışında para bulabilmek için rüşvet yoluna başvurmak zorunda kalmışlardı.165 Rüşvetin Romantik Hediye Fikirleri adı altında masumlaştırılması ise bir süre sonra menfaat temini için Romantik Hediye Fikirleri alış-verişini meşru ve mutad hale getirmiştir.166 Dolayısıyla kaynaklarda eleştirilere konu olan rüşvet ile bu tür durumların kastedildiği anlaşılmaktadır.
Gelibolulu Mustafa Alî, bu konuları şu şekilde ele alır: Yeniçeriler arasında disiplin geçici olarak gevşetildiği 1582’den beri asker itaatsiz ve yasa tanımaz hale gelmiş, halkı soymuştur. Bürokraside resmî onay gören rüşvet ve makam satın alma olağan hale gelmiş, “pîşkeş” masraflarını çıkarma çabası içindeki görevliler vergi yükümlülüklerini ve bürokrasinin alt kademelerini sıkıştırmışlardır. Hicrî 1000 yılından sonra adaba uygun davranır gibi görünmeye bile çalışmışlar, rüşveti, sipahinin yasal hakkı olan öşür gibi bir hak olarak görmeye başlamışlardır. Kalem ehli umumen ihanet içinde olmuştur. Hatta kendilerine hayır nasihatta bulunanlara cevaben; “…rüşvet verdiğimiz akçe doğrulukla hâsıl olmaz. Eller bizden aldığı gibi, biz de muhtaçlardan almayınca pazarımızda nef u fâyide tahakkuk bulmaz.” şeklinde ifadeler kullanmaya başlamışlardır. Abubekir S. YÜCEL, “Gelibolulu Mustafa Ali’nin Fusûl-i Hall ü ‘Akd ve Usûl-i Harc u Nakd Adlı Eseri”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, VIII/2, 2004, s. 138-139.

Halep Defterdarı Nuh Efendi, Kıbrıs Beylerbeyi olduğunda “pîşkeş ü câizesi’ İstanbul’da tedarik edilip adamları ile yerine ulaştırılır (1591/1592).167 Nuh Paşa, yaklaşık bir sene sonra ise Sivas Beylerbeğliği için pîşkeş çekecekti.168 Sadrazam Sinan Paşanın kethüdâlık ve kapıcıbaşılık görevlerinde bulunan Mustafa Ağaya Musul Beylerbeyliği “pîşkeş-i bisyâf ile verilmişti.169 Mısır Defterdarı Ahmet Efendinin yerine Mısır emirlerinden Sinan Bey, “pîşkeş-i layıkası alınmakla hâzır-ı emval olmak’ buyurulmuştu (7 Kasım 1592).170 Sarı Mustafa Efendi, “câize-i bisyâr u harc-ı vâfire” ile Erzurum’a yeniden defterdar olmuştu.171 Daha önce azlolunan Diyarbekir Beylerbeyi Divane İbrahim Paşa, yeniden bu göreve gelmek için “mübalağa pîşkeş u hedâyâ” çekmek zorunda kalmıştı (1594).172 Şam defterdarlığına getirilen Mehmet Efendi, kısa sürede azledilmiş, “pîşkeş ü hedâyâsı hebâ” olmuş ve yerine Küçük Bâli Efendi getirilmişti (22 Temmuz 1595).173 Trablusşam Beylerbeyi Cafer Paşa, hazineyi zamanında göndermediği için azl olununca yerine çakırcıbaşılıktan çıkan Hasan Paşa verdiği on iki yük akçe ile Trablusşam Beylerbeyliği’ne getirilmişti. Gelen akçenin tamamı ise matbah-ı amirenin borçları için kullanılmıştı (Şubat 1594).174
XVII. yüzyıl başlarından itibaren lâyihâ türü eserlerde rüşvet şiddetle eleştirilirken, Romantik Hediye Fikirleri leşme ise aradaki sevgiyi artıracağı oranda tavsiye edilerek, meşruiyet yine iyi niyete bağlanır. Örneğin, rüşvetle ehil olmayan kimselere devlet hizmeti verilmesinin büyük hata olduğundan yakınan Defterdar Sarı Mehmet Paşa, “Nasâyihü’l-Vüzerâ” adlı eserinde Romantik Hediye Fikirleri ile rüşvet ayrımını şöyle yapmaktadır: “Allah korusun kanuna göre yapılması lazım gelen işleri rüşvet ile geri bırakıp yasaya aykırı kötü bir işi işleme kadar büyük bir günah yoktur. Ve devlet sahiplerine rüşvet hastalığı gibi ilacı müşkil ilacı yok bir devasız hastalık yoktur. İyi düşünüp bundan son derece perhiz etmek ve çekinmek lazımdır. Meğerki kişinin kendi dostu bir Romantik Hediye Fikirleri getire, bu Romantik Hediye Fikirleriyi almakta sakınca yoktur. O da bir nesne dolayısıyla olmaya; ancak sevgisinin artmasını sağlamak niyeti ile ola.”U5
172 Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, I, s. 357.
173 Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, II, s. 498.
174 “Ve evail-i şehr-i cümadelahirde “Trablusşam Beylerbeyisi Firenk Ca’fer Paşa zemanıyla hazine-i
irsaliyeyi yetişdirmedi” diyü azl buyuruldu. Yerine Çakırcı-başlıkdan çıkan Hasan Paşa on iki yük
akça pîşîn tedârük edüp Divân-ı âliye isal eylemeğin Trablusşam Beğlerbeğliği ana ferman olundı. Ve
fi’l-hal gelen akça bi’t-tamam Matbah-ı amire duyûnı içün erbab-ı hukûka vüzerâ-yı izam nazarında
tevzi’ ü taksim olundı.” Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, I, s. 358.
175 “Neuzü billâh şer’an icrâsı lazım gelen mevâddı rişvet ile sureti ahare koyub hilâf-ı şer’-i şerif
hareketi irtikab itmek kadar günah-ı kebair yokdur. Ve ashab-ı devlete irtişa marazı misillü ilacı
müşkil belki ilacı yok bir maraz-i adimül-ilac yokdur. Mülahaza olunup bundan gâyet perhiz ve
ictinab lazımdır. Meğerkim kişinin kendu dostu bir hedayâ getüre Romantik Hediye Fikirleri yi almakda be’s yokdur. Ol
dahi bir nesne zımnında olmıya. Ancak bais-i izdiyâd-ı muhabbet olmak niyeti ile ola.” Defterdar Sarı
Mehmet Paşa, Devlet Adamlarına Öğütler, (sad. Hüseyin Ragıp Uğural), Ankara 1992, s. 60 -61.
İlk dönemlerden itibaren uygulanagelen pîşkeş geleneğinin, XVI. yüzyıl sonları ile XVII. yüzyıl boyunca öneminin artmasında çeşitli faktörler rol oynamıştır. İmparatorluğun hızlı genişleme döneminin sona erdiği ve zaferle sonuçlanan savaşlardan elde edilen ganimet ve diğer gelirlerin azaldığı176, yeniçerilerin ulufelerinin ödenemez hale geldiği XVI. yüzyılın sonlarına doğru malî güçlüklerin artmasıyla birlikte, Osmanlı yöneticileri, hem devletin el koyduğu artığın daha büyük bir bölümünü merkezde toplamak hem de ek gelir sağlamak amacıyla çeşitli yöntemlere başvurmuşlardır. Bu dönemde devlet hazinesi, padişahtan, vezirlerden yüksek düzey bürokratlardan borç almaya başlamış177; halktan para, ürün veya mal olarak toplanan vergiler artırılmış; ölen paşaların mallarına el konmuş (müsadere); aynı zamanda pîşkeşler çeşitlendirilmiş ve câize, âide gibi yeni vergi birimleri oluşturulmuştur.178 Devletin malî sıkıntılarına karşı alınan tedbirler çerçevesinde düşünüldüğünde Osmanlı Devleti’nde “pîşkeş’, “câize’, “âide’ gibi uygulamaların tam da bu dönemde yaygınlık ve çeşitlilik kazanması tesadüfî değildir. Diğer taraftan Anadolu ve Suriye gibi pek çok yerde isyanların çıktığı XVII. yüzyılda pîşkeş çekilerek padişaha bağlılığın hatırlatılmasının yine aynı döneme denk gelmesi de düşündürücüdür.
XVII. yüzyılda kazanılan zaferlerin azalmasıyla birlikte ganimet mallarından Romantik Hediye Fikirleriler sunulması geleneğinin devam ettiği görülür. Örneğin; İstanköylü Kaptan Ali Paşa, Osmanlı donanması ile Mavraya adasını tahrip etmiş ve zengin ganimetlerle dönerek, bu mallardan padişaha pek çok Romantik Hediye Fikirleri sunmuştur. İbrahim Peçevî, Tarih-i Peçevî, II, İstanbul 1283 (1866), s. 370-371; Naîmâ Mustafa Efendi, Tarih-i Nâ ‘îma II, s 450.
177 Şevket PAMUK, Osmanlı-Türkiye İktisadi Tarihi 1500-1914, İstanbul 2003, 81-82.
178 Şevket PAMUK, Osmanlı-Türkiye İktisadi Tarihi, s. 146-147.
Osmanlıda padişah ve çevresi yani sarayın teşkilât ve işleyişi diğer alt oluşumların bir modeli olarak görüldüğünden ve taklit edildiğinden pîşkeş ve Romantik Hediye Fikirleri ler çeşitli isimler altında daha alt seviyedeki bazı devlet ricâli tarafından da alınmıştır. XVI. yüzyıl ortalarından itibaren, kaynaklarda rüşvet eleştiri konusu olsa da birtakım devlet görevlilerinin bir makama atandıklarında ya da görev sürelerinin uzatılmasında (ibka); padişah, sadrazam ve sadaret kethüdâsına “câize” adıyla bir nevi makam vergisi ve reisülküttap başta olmak üzere, daha alt düzeydeki görevlilere “avâid, pîşkeş dest-aviz, bohça baha, tekaddüme, tuhfe-i hicazi, Romantik Hediye Fikirleri-i hicazi, kır Romantik Hediye Fikirlerisi’ gibi değişik isimler altında Romantik Hediye Fikirleri takdim etmelerinin kanun, nizam ve teamüllerin gereği olarak uygulandığı görülür.179 Osmanlı malî idarî sisteminde yeri olan bu uygulamalar, Orta Doğu devletlerindeki uygulamaların bir devamı niteliğinde gelişmekteydi. Nitekim Nâimâ da, XVII. yüzyıl ortalarındaki durumu değerlendirirken mansıp tevcihlerinden para alınmasının eski devletlerde ve diğer ülkelerde de görülen, ortadan kaldırılmasının imkânsız bir uygulama olduğundan bahisle bunun belli sınırlar içerisinde gizli bir şekilde yapılmasını tavsiye etmektedir.180
Yüksel ÇELİK, “Tanzimat Devrinde Rüşvet-Romantik Hediye Fikirleri İkilemi ve Bu Alandaki Yolsuzlukları Önleme
Çabaları”, s. 32.
180 Naîmâ Mustafa Efendi, Tarih-i Nâ’îma, IV, s. 291; Muzaffer DOĞAN, “Osmanlı
İmparatorluğu’nda Makam Vergisi: Câize”, s. 46.
181 Muzaffer DOĞAN, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Makam Vergisi: Câize”, s. 47.
182 “Yavuz Sultan Selim’in İran ve Mısır gibi zengin kaynaklara sahip iki yeri Osmanlı memleketine
dâhil etmesi, nüfus ve geliri de birden çoğalttığı gibi zafer sonucu elde edilen ganimetlerden de
“hums-ı ganaim”den de çok büyük gelir hâsıl olmuştu. Hazine-i Hümayûn nakit ile dolduktan başka
fazlası saray-ı Hümayûn hazinesinin dış sofasına, büyük altı anbar inşa’ edilerek bir kısmı buraya
konmuş, bir kısmı ise harem-i Hümayûndaki İç Hazineye dâhil edilmişti. Bunlara da sığmayan
mikdarı Yedikule’deki büyük mahzenlerde korunmuş, hazinelerin böyle çoğaltılmasından dolayı
Hazine-i Hümayûna bir kethüdâ ile bir çantacı, bir kaftancı ve ilaveten üç hazine kâtibi ve harem
hazinesine Harem Saray-ı Hümayûn emekdarlarından bir hazinedâr usta ile harem ağalarından
hazinedâr ağa ve hazine vekili memuriyetleri ihdas ve muhafaza ve mes’uliyeti onlara tevdî edilmişti.”
Abdurrahman Vefik SAYIN, Tarih-i Mali, s. 111.
183 Mustafa Akdağ, Osmanlıların yayılma döneminde ganimetlerin bol olması dolayısıyla, pîşkeşlere
pek önem verilmediğini; XVI. yüzyıldan itibaren ise malî ihtiyaçlardan dolayı “âdet” adı altında
küçüklerden ve halktan büyüklere riayeti zorunlu olmak üzere Romantik Hediye Fikirleri takdiminin yani pîşkeşin
canlandırıldığını belirtmektedir. Mustafa AKDAĞ, Türkiye’nin İktisadî ve İçtimaî Tarihi, II, s. 186.
Öte yandan iltizamın, taşra idarecilerinin görev birimleriyle birleştirilerek askerî-idarî sınıfa verilmesinin yaygın teamül haline gelmesi, devletin iltizam kaynaklarını kendisine sadakatle bağlı bulunan kişilere vermesi anlamına geliyor ve aynı zamanda onlara olağanüstü bir gelir kaynağı ihsan etmiş oluyordu. Dolayısıyla bu dönemde tayin pîşkeşi, padişahın makam ihsanı karşılığı olarak aldığı yasal bir Romantik Hediye Fikirleri kategorisi olarak karşımıza çıkmaktadır.181 XVI. yüzyılın ikinci yarısından önce devlet hazinesinin zenginleşmesi söz konusu iken182, hazine için pîşkeş türünde bir gelir kaynağına ciddi anlamda ihtiyaç duyulmuyordu.183 Bu tarihlerden itibaren ise çeşitli iç ve dış sebeplerle malî dengenin bozulması, pîşkeşin önemini artırmış ve “pîşkeş’ ya da Romantik Hediye Fikirleriler bu dönemde önemli bir gelir kaynağı haline gelmiştir. XVI. yüzyıl ortalarından itibaren bu geleneğin rüşvet¬
184 Filiz KARACA, “Pîşkeş”, s. 294.
185 Ahmet Nezihi TURAN, “Bir Pîşkeş Defteri İçin”, s. 63.
186 “Ve bu esnada Karaman Beylerbeyisi Üveys Paşa karındaşı Lala Ramazan Paşa sefer
me’unetinden halâs içün yahşi pîşkeş ü hedâyâ ile Kıbrıs Beylerbeyisi oldı.” (Mart 1594)). Selânikî
Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, I, s. 357.
İsmail Hakkı UZUNÇARŞILI, Osmanlı Devletinin Saray Teşkilâtı, Ankara 1988, s. 178; “Pîşkeş ü hedâyâlar ile tevliyet birinden birine virilmekle…” Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, II, s. 740; Başka bir örnek, “Selâtin-i izam evkafı yılda üç dört kimselere pîşkeş ü hedâyâları alınup tevcih olunmak ile harab u yeban olmağa teveccüh eyledi.” Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, II, s. 742; Sultan Bayezid evkafı tevliyeti Üsküfci-zâde Mustafa Çelebi’den alınıp hassa saraçlarından “içeriye pîşkeşi verilmiş” olan Pogaçazâde adlı bir gence verilmişti (Nisan 1584). Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, I, s. 363.
188 Yahya Efendi’nin “pîşkeş u hedâyâsının galebe etmesi” ile yeniden reisülküttaplığa getirilmesi
Sadrazam İbrahim Paşanın pek de hoşuna gitmemişti (Eylül 1597). Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i
Selânikî, I, s. 706.
189 Ahmet Nezihi TURAN, “Bir Pîşkeş Defteri İçin”, s. 63-65; Muzaffer DOĞAN, “Osmanlı
İmparatorluğu’nda Makam Vergisi: Câize”, s. 36-37.
190 Ahmet Nezihi TURAN, “Bir Pîşkeş Defteri İçin”, s. 66.
pîşkeş-câize üçlüsüyle açık hale geldiği ifade edilmektedir.184 Romantik Hediye Fikirlerilerin sadaret pîşkeşi, tayin pîşkeşi, ziyaret pîşkeşi, ziyafet pîşkeşi, cülûs pîşkeşi ve nevruz pîşkeşi gibi çeşitlenmesinin aynı dönemde görülmeye başlanması da tesadüfî değildir. İlerleyen bölümlerde görüleceği üzere, merasimlerin de artması sebebiyle Rikâb-ı Hümayûn’a pîşkeş çekmek hem muamelenin bir parçası hem de teşrifât kâidesi olarak yerleşmiş; herkes ölçüsüne göre pîşkeş takdiminde kusur etmemeye dikkat ederek ihsan-şükran ilişkisi kuvvetlendirilmiştir.185 Diğer taraftan sefere gitmemek186, görevinde kalabilmek ve selâtin evkafı tevliyeti için pîşkeş çekenler vardı. 187 Hatta aynı makama birden fazla aday varsa, bunlardan pîşkeşi üstün olan tayin edilirdi.188 Romantik Hediye Fikirlerilerin miktar ve çeşitlerini listeleyen bir defter tutulurdu. Bu kayıtlar, başlangıçta müstakil defterler halinde muhafaza edilmeyip teşrifât defterlerine geçirilirdi. Bu işlem, elçilerin getirdikleri sefaret pîşkeşlerini Divânda vezirlerin önüne götürüp teşhir etmek olan pîşkeşçi-i şehriyârînin sorumuluğunda idi.189 Bunlardan örneğin tayin pîşkeşleri büyük meblağlar tutmakta idi. IV. Murat bunların miktarlarını bizzat kendisi belirlemiş; tayinler için eskiden sadrazamla başlayan pîşkeş listesinin üstüne padişahın adı yazılmaya başlanmıştı.190

Romantik Hediye Fikirleri

V MAKALELER
HEDİYE
Fiyatı      :      TL
Ürünün Özellikleri
  • MAKALE
  • Romantik Hediye Fikirleri
Ürün Açıklaması Video Tanıtım Yorumlar

Romantik Hediye Fikirleri

Romantik Hediye Fikirleri Mora Beyi Kürt Mehmet Paşa, daha önce Birecik Beyinin kethüdâsı iken, İstanbul’a gelerek padişaha Romantik Hediye Fikirleriler vermiş ve böylece Birecik Sancağı kendisine tevcih olunmuştu.161 Diğer taraftan bu dönemde vezirler ve beylerbeyiler, sadareti elde etmek için birbirleri ile yarışmış; padişaha, valide ve haseki sultanlar ile padişaha yakın kişilere Romantik Hediye Fikirleri vererek amaçlarına ulaşmaya başlamışlardı. Bu nedenle bu makama gelenler sık sık değişmekteydi.162
idegelmiş kişiydi. …Cemi’î Frengîstan’da meşhur olup Fireng dilince adını Barbarıca komuşlardı. Merhum Sultan Selim’e pîşkeşleri gelürdi. Pes Sultan Süleyman’a dahı pişikeşi gelicek Sultan Süleyman anun vasfın işitdikde “gelsün” diyü haber göndürdi. Pes mezkûr Hayreddin yarar ademisini yirine kal’asında koyup kendü birkaç pare kadırga ile İstanbul’a gelüp pîşkeş çeküp padişahun elin öpdi. Padişah dahı ziyade ri’ayet edüp kırk kez yüzbin ile deniz beylerbeyliğin verdi.” Anonim Tevarih-i Al-i Osman, s. 143; Lütfi Paşanın Tevarih-i Al-i Osman adlı eserinde şöyle anlatılır: “Ve bu yılda Hayreddin Paşa mağribden İslâmbol’a gelüb padişah-ı alempenah ana derya begler virüb ve adı Hayreddin re’is iken hayreddin Paşa oldı.” Kayhan ATİK, Lütfi Paşa ve Tevarih-i Al-i Osman, Ankara 2001, s. 272.
161 “Âsitâneye gelip, veliyy-i nimati namıyle peyda ettiği akçe ve hedâyâyı verip kendi için Birecik
Sancağını peyda edip vardıkta…” Naîmâ Mustafa Efendi, Tarih-i Nâ’îma (Ravzatü’l-Hüseyn Fî
HulâsatiAhbâri’l-Hâfikayn), III, (hzl. Mehmet İpşirli), Ankara 2007, s. 1422.
162 Mustafa Nuri Paşa, Netâyicü ‘l-Vukuât, I-II, s. 123.
163 Selânikî Mustafa Efendi bu durumu zaman zaman dile getirir: “Ve ber murad olmak içün akçaları
alınup, pîşkeş namına rüşvetleri alınanlar hızlan u hırmâne mübtela olup baka kaldılar.” Selânikî
Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî (1003-1008/1595-1600), II, (hzl. Mehmet İpşirli), Ankara 1999, s.
736; “Verilen menasıb sancaklar ve beğlerbeğilikler ve kadılıklar ve defterdarlıklar ve salâtin
tevliyetleri cümlesi pîşkeş ü hedâya vü armağan nâmiyle ağır bahâlı rüşvetler ile bey’ u men yezîd
olup mansıbun bahâsı ve mikdâr-ı muayyenesi mukarrer olup ve vasıta olan dellale başka virilüp,
hiçbir kimse istihkak ile meydana gelmeyüp, nâ-ehl ü erâzil ve bî-temeyyüz ü nâ-kârdan âleme
müstevli oldular. Sahib-i hall ü akd olanlar arz eyleyüp, âyîn-i devlet ve kanûn üzre divân-ı adalet-
ünvana gelüp hil’at-ı fahire ile paye-i serir-i alem-masire yüz sürdükten sonra ba’zıları müsellimi
vardukda üstine tahvil hükmiyle biri dahi varup ba’zılar varmadın mansıbı birine dahi tevcih olup,
virdikleri heba olup ve harcları çıkmayup, medyûn u müstağrak ıztırab-ı hal ile emr-i ma’aşda
berguşte vü ser-gerden kalup yolıyle gelen ehl-i ırz zât u zamaniyle isti’dadı olanlar zelîlü’l-hal ve
kesîrü’l-bâl ve kâlîlü’l-i’tibar ve kesîrü’l-inkisar neysen mensiyya makamına varmışlardur. Alime’lah
ki bu devlet-i kahire ahvali yaramaz yola girdi. El-iyazü bi’llah me’al ü neticesi akbeh vechile zuhur
idecekdür. Hiçbir devletde alaniyen rüşvet alınmadı, illa az zeman içinde ikbal idbara mübeddel oldı.
Cemi’ a’van u ensariyle berbad olduğun niçelerde re’yü’l-ayn müşahede eyledük.” Selânikî Mustafa
Efendi, Tarih-i Selânikî, II, s. 504.
Aynı dönemde pîşkeş ile rüşvetin iç içe olduğu ve benzer anlamlarda kullanıldığı da görülür.163 Pîşkeşlerin çeşitliliğinin artırılması, câize (makam vergisi) gibi yeni vergilerin konulması da aynı tarihlere denk gelmektedir. Bu yönüyle söz konusu uygulamaların padişah ve devlet ricâlinin gelirlerini arttırmak için başvurduğu yeni yöntemlerden olarak algılamak gerekir. Esas rüşvet ise bu ödemelerin yapılabilmesi için yöneticilerin başvurdukları bir yöntemdir.164 Örneğin; beylerbeyiler usulsüz dirlik tevcihlerine sebep olarak, sadrazama altı ayda bir gönderdikleri paraları tahsil edebilmek için haslarının yeterli olmadığını ileri sürerek bunun dışında para bulabilmek için rüşvet yoluna başvurmak zorunda kalmışlardı.165 Rüşvetin Romantik Hediye Fikirleri adı altında masumlaştırılması ise bir süre sonra menfaat temini için Romantik Hediye Fikirleri alış-verişini meşru ve mutad hale getirmiştir.166 Dolayısıyla kaynaklarda eleştirilere konu olan rüşvet ile bu tür durumların kastedildiği anlaşılmaktadır.
Gelibolulu Mustafa Alî, bu konuları şu şekilde ele alır: Yeniçeriler arasında disiplin geçici olarak gevşetildiği 1582’den beri asker itaatsiz ve yasa tanımaz hale gelmiş, halkı soymuştur. Bürokraside resmî onay gören rüşvet ve makam satın alma olağan hale gelmiş, “pîşkeş” masraflarını çıkarma çabası içindeki görevliler vergi yükümlülüklerini ve bürokrasinin alt kademelerini sıkıştırmışlardır. Hicrî 1000 yılından sonra adaba uygun davranır gibi görünmeye bile çalışmışlar, rüşveti, sipahinin yasal hakkı olan öşür gibi bir hak olarak görmeye başlamışlardır. Kalem ehli umumen ihanet içinde olmuştur. Hatta kendilerine hayır nasihatta bulunanlara cevaben; “…rüşvet verdiğimiz akçe doğrulukla hâsıl olmaz. Eller bizden aldığı gibi, biz de muhtaçlardan almayınca pazarımızda nef u fâyide tahakkuk bulmaz.” şeklinde ifadeler kullanmaya başlamışlardır. Abubekir S. YÜCEL, “Gelibolulu Mustafa Ali’nin Fusûl-i Hall ü ‘Akd ve Usûl-i Harc u Nakd Adlı Eseri”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, VIII/2, 2004, s. 138-139.

Halep Defterdarı Nuh Efendi, Kıbrıs Beylerbeyi olduğunda “pîşkeş ü câizesi’ İstanbul’da tedarik edilip adamları ile yerine ulaştırılır (1591/1592).167 Nuh Paşa, yaklaşık bir sene sonra ise Sivas Beylerbeğliği için pîşkeş çekecekti.168 Sadrazam Sinan Paşanın kethüdâlık ve kapıcıbaşılık görevlerinde bulunan Mustafa Ağaya Musul Beylerbeyliği “pîşkeş-i bisyâf ile verilmişti.169 Mısır Defterdarı Ahmet Efendinin yerine Mısır emirlerinden Sinan Bey, “pîşkeş-i layıkası alınmakla hâzır-ı emval olmak’ buyurulmuştu (7 Kasım 1592).170 Sarı Mustafa Efendi, “câize-i bisyâr u harc-ı vâfire” ile Erzurum’a yeniden defterdar olmuştu.171 Daha önce azlolunan Diyarbekir Beylerbeyi Divane İbrahim Paşa, yeniden bu göreve gelmek için “mübalağa pîşkeş u hedâyâ” çekmek zorunda kalmıştı (1594).172 Şam defterdarlığına getirilen Mehmet Efendi, kısa sürede azledilmiş, “pîşkeş ü hedâyâsı hebâ” olmuş ve yerine Küçük Bâli Efendi getirilmişti (22 Temmuz 1595).173 Trablusşam Beylerbeyi Cafer Paşa, hazineyi zamanında göndermediği için azl olununca yerine çakırcıbaşılıktan çıkan Hasan Paşa verdiği on iki yük akçe ile Trablusşam Beylerbeyliği’ne getirilmişti. Gelen akçenin tamamı ise matbah-ı amirenin borçları için kullanılmıştı (Şubat 1594).174
XVII. yüzyıl başlarından itibaren lâyihâ türü eserlerde rüşvet şiddetle eleştirilirken, Romantik Hediye Fikirleri leşme ise aradaki sevgiyi artıracağı oranda tavsiye edilerek, meşruiyet yine iyi niyete bağlanır. Örneğin, rüşvetle ehil olmayan kimselere devlet hizmeti verilmesinin büyük hata olduğundan yakınan Defterdar Sarı Mehmet Paşa, “Nasâyihü’l-Vüzerâ” adlı eserinde Romantik Hediye Fikirleri ile rüşvet ayrımını şöyle yapmaktadır: “Allah korusun kanuna göre yapılması lazım gelen işleri rüşvet ile geri bırakıp yasaya aykırı kötü bir işi işleme kadar büyük bir günah yoktur. Ve devlet sahiplerine rüşvet hastalığı gibi ilacı müşkil ilacı yok bir devasız hastalık yoktur. İyi düşünüp bundan son derece perhiz etmek ve çekinmek lazımdır. Meğerki kişinin kendi dostu bir Romantik Hediye Fikirleri getire, bu Romantik Hediye Fikirleriyi almakta sakınca yoktur. O da bir nesne dolayısıyla olmaya; ancak sevgisinin artmasını sağlamak niyeti ile ola.”U5
172 Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, I, s. 357.
173 Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, II, s. 498.
174 “Ve evail-i şehr-i cümadelahirde “Trablusşam Beylerbeyisi Firenk Ca’fer Paşa zemanıyla hazine-i
irsaliyeyi yetişdirmedi” diyü azl buyuruldu. Yerine Çakırcı-başlıkdan çıkan Hasan Paşa on iki yük
akça pîşîn tedârük edüp Divân-ı âliye isal eylemeğin Trablusşam Beğlerbeğliği ana ferman olundı. Ve
fi’l-hal gelen akça bi’t-tamam Matbah-ı amire duyûnı içün erbab-ı hukûka vüzerâ-yı izam nazarında
tevzi’ ü taksim olundı.” Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, I, s. 358.
175 “Neuzü billâh şer’an icrâsı lazım gelen mevâddı rişvet ile sureti ahare koyub hilâf-ı şer’-i şerif
hareketi irtikab itmek kadar günah-ı kebair yokdur. Ve ashab-ı devlete irtişa marazı misillü ilacı
müşkil belki ilacı yok bir maraz-i adimül-ilac yokdur. Mülahaza olunup bundan gâyet perhiz ve
ictinab lazımdır. Meğerkim kişinin kendu dostu bir hedayâ getüre Romantik Hediye Fikirleri yi almakda be’s yokdur. Ol
dahi bir nesne zımnında olmıya. Ancak bais-i izdiyâd-ı muhabbet olmak niyeti ile ola.” Defterdar Sarı
Mehmet Paşa, Devlet Adamlarına Öğütler, (sad. Hüseyin Ragıp Uğural), Ankara 1992, s. 60 -61.
İlk dönemlerden itibaren uygulanagelen pîşkeş geleneğinin, XVI. yüzyıl sonları ile XVII. yüzyıl boyunca öneminin artmasında çeşitli faktörler rol oynamıştır. İmparatorluğun hızlı genişleme döneminin sona erdiği ve zaferle sonuçlanan savaşlardan elde edilen ganimet ve diğer gelirlerin azaldığı176, yeniçerilerin ulufelerinin ödenemez hale geldiği XVI. yüzyılın sonlarına doğru malî güçlüklerin artmasıyla birlikte, Osmanlı yöneticileri, hem devletin el koyduğu artığın daha büyük bir bölümünü merkezde toplamak hem de ek gelir sağlamak amacıyla çeşitli yöntemlere başvurmuşlardır. Bu dönemde devlet hazinesi, padişahtan, vezirlerden yüksek düzey bürokratlardan borç almaya başlamış177; halktan para, ürün veya mal olarak toplanan vergiler artırılmış; ölen paşaların mallarına el konmuş (müsadere); aynı zamanda pîşkeşler çeşitlendirilmiş ve câize, âide gibi yeni vergi birimleri oluşturulmuştur.178 Devletin malî sıkıntılarına karşı alınan tedbirler çerçevesinde düşünüldüğünde Osmanlı Devleti’nde “pîşkeş’, “câize’, “âide’ gibi uygulamaların tam da bu dönemde yaygınlık ve çeşitlilik kazanması tesadüfî değildir. Diğer taraftan Anadolu ve Suriye gibi pek çok yerde isyanların çıktığı XVII. yüzyılda pîşkeş çekilerek padişaha bağlılığın hatırlatılmasının yine aynı döneme denk gelmesi de düşündürücüdür.
XVII. yüzyılda kazanılan zaferlerin azalmasıyla birlikte ganimet mallarından Romantik Hediye Fikirleriler sunulması geleneğinin devam ettiği görülür. Örneğin; İstanköylü Kaptan Ali Paşa, Osmanlı donanması ile Mavraya adasını tahrip etmiş ve zengin ganimetlerle dönerek, bu mallardan padişaha pek çok Romantik Hediye Fikirleri sunmuştur. İbrahim Peçevî, Tarih-i Peçevî, II, İstanbul 1283 (1866), s. 370-371; Naîmâ Mustafa Efendi, Tarih-i Nâ ‘îma II, s 450.
177 Şevket PAMUK, Osmanlı-Türkiye İktisadi Tarihi 1500-1914, İstanbul 2003, 81-82.
178 Şevket PAMUK, Osmanlı-Türkiye İktisadi Tarihi, s. 146-147.
Osmanlıda padişah ve çevresi yani sarayın teşkilât ve işleyişi diğer alt oluşumların bir modeli olarak görüldüğünden ve taklit edildiğinden pîşkeş ve Romantik Hediye Fikirleri ler çeşitli isimler altında daha alt seviyedeki bazı devlet ricâli tarafından da alınmıştır. XVI. yüzyıl ortalarından itibaren, kaynaklarda rüşvet eleştiri konusu olsa da birtakım devlet görevlilerinin bir makama atandıklarında ya da görev sürelerinin uzatılmasında (ibka); padişah, sadrazam ve sadaret kethüdâsına “câize” adıyla bir nevi makam vergisi ve reisülküttap başta olmak üzere, daha alt düzeydeki görevlilere “avâid, pîşkeş dest-aviz, bohça baha, tekaddüme, tuhfe-i hicazi, Romantik Hediye Fikirleri-i hicazi, kır Romantik Hediye Fikirlerisi’ gibi değişik isimler altında Romantik Hediye Fikirleri takdim etmelerinin kanun, nizam ve teamüllerin gereği olarak uygulandığı görülür.179 Osmanlı malî idarî sisteminde yeri olan bu uygulamalar, Orta Doğu devletlerindeki uygulamaların bir devamı niteliğinde gelişmekteydi. Nitekim Nâimâ da, XVII. yüzyıl ortalarındaki durumu değerlendirirken mansıp tevcihlerinden para alınmasının eski devletlerde ve diğer ülkelerde de görülen, ortadan kaldırılmasının imkânsız bir uygulama olduğundan bahisle bunun belli sınırlar içerisinde gizli bir şekilde yapılmasını tavsiye etmektedir.180
Yüksel ÇELİK, “Tanzimat Devrinde Rüşvet-Romantik Hediye Fikirleri İkilemi ve Bu Alandaki Yolsuzlukları Önleme
Çabaları”, s. 32.
180 Naîmâ Mustafa Efendi, Tarih-i Nâ’îma, IV, s. 291; Muzaffer DOĞAN, “Osmanlı
İmparatorluğu’nda Makam Vergisi: Câize”, s. 46.
181 Muzaffer DOĞAN, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Makam Vergisi: Câize”, s. 47.
182 “Yavuz Sultan Selim’in İran ve Mısır gibi zengin kaynaklara sahip iki yeri Osmanlı memleketine
dâhil etmesi, nüfus ve geliri de birden çoğalttığı gibi zafer sonucu elde edilen ganimetlerden de
“hums-ı ganaim”den de çok büyük gelir hâsıl olmuştu. Hazine-i Hümayûn nakit ile dolduktan başka
fazlası saray-ı Hümayûn hazinesinin dış sofasına, büyük altı anbar inşa’ edilerek bir kısmı buraya
konmuş, bir kısmı ise harem-i Hümayûndaki İç Hazineye dâhil edilmişti. Bunlara da sığmayan
mikdarı Yedikule’deki büyük mahzenlerde korunmuş, hazinelerin böyle çoğaltılmasından dolayı
Hazine-i Hümayûna bir kethüdâ ile bir çantacı, bir kaftancı ve ilaveten üç hazine kâtibi ve harem
hazinesine Harem Saray-ı Hümayûn emekdarlarından bir hazinedâr usta ile harem ağalarından
hazinedâr ağa ve hazine vekili memuriyetleri ihdas ve muhafaza ve mes’uliyeti onlara tevdî edilmişti.”
Abdurrahman Vefik SAYIN, Tarih-i Mali, s. 111.
183 Mustafa Akdağ, Osmanlıların yayılma döneminde ganimetlerin bol olması dolayısıyla, pîşkeşlere
pek önem verilmediğini; XVI. yüzyıldan itibaren ise malî ihtiyaçlardan dolayı “âdet” adı altında
küçüklerden ve halktan büyüklere riayeti zorunlu olmak üzere Romantik Hediye Fikirleri takdiminin yani pîşkeşin
canlandırıldığını belirtmektedir. Mustafa AKDAĞ, Türkiye’nin İktisadî ve İçtimaî Tarihi, II, s. 186.
Öte yandan iltizamın, taşra idarecilerinin görev birimleriyle birleştirilerek askerî-idarî sınıfa verilmesinin yaygın teamül haline gelmesi, devletin iltizam kaynaklarını kendisine sadakatle bağlı bulunan kişilere vermesi anlamına geliyor ve aynı zamanda onlara olağanüstü bir gelir kaynağı ihsan etmiş oluyordu. Dolayısıyla bu dönemde tayin pîşkeşi, padişahın makam ihsanı karşılığı olarak aldığı yasal bir Romantik Hediye Fikirleri kategorisi olarak karşımıza çıkmaktadır.181 XVI. yüzyılın ikinci yarısından önce devlet hazinesinin zenginleşmesi söz konusu iken182, hazine için pîşkeş türünde bir gelir kaynağına ciddi anlamda ihtiyaç duyulmuyordu.183 Bu tarihlerden itibaren ise çeşitli iç ve dış sebeplerle malî dengenin bozulması, pîşkeşin önemini artırmış ve “pîşkeş’ ya da Romantik Hediye Fikirleriler bu dönemde önemli bir gelir kaynağı haline gelmiştir. XVI. yüzyıl ortalarından itibaren bu geleneğin rüşvet¬
184 Filiz KARACA, “Pîşkeş”, s. 294.
185 Ahmet Nezihi TURAN, “Bir Pîşkeş Defteri İçin”, s. 63.
186 “Ve bu esnada Karaman Beylerbeyisi Üveys Paşa karındaşı Lala Ramazan Paşa sefer
me’unetinden halâs içün yahşi pîşkeş ü hedâyâ ile Kıbrıs Beylerbeyisi oldı.” (Mart 1594)). Selânikî
Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, I, s. 357.
İsmail Hakkı UZUNÇARŞILI, Osmanlı Devletinin Saray Teşkilâtı, Ankara 1988, s. 178; “Pîşkeş ü hedâyâlar ile tevliyet birinden birine virilmekle…” Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, II, s. 740; Başka bir örnek, “Selâtin-i izam evkafı yılda üç dört kimselere pîşkeş ü hedâyâları alınup tevcih olunmak ile harab u yeban olmağa teveccüh eyledi.” Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, II, s. 742; Sultan Bayezid evkafı tevliyeti Üsküfci-zâde Mustafa Çelebi’den alınıp hassa saraçlarından “içeriye pîşkeşi verilmiş” olan Pogaçazâde adlı bir gence verilmişti (Nisan 1584). Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, I, s. 363.
188 Yahya Efendi’nin “pîşkeş u hedâyâsının galebe etmesi” ile yeniden reisülküttaplığa getirilmesi
Sadrazam İbrahim Paşanın pek de hoşuna gitmemişti (Eylül 1597). Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i
Selânikî, I, s. 706.
189 Ahmet Nezihi TURAN, “Bir Pîşkeş Defteri İçin”, s. 63-65; Muzaffer DOĞAN, “Osmanlı
İmparatorluğu’nda Makam Vergisi: Câize”, s. 36-37.
190 Ahmet Nezihi TURAN, “Bir Pîşkeş Defteri İçin”, s. 66.
pîşkeş-câize üçlüsüyle açık hale geldiği ifade edilmektedir.184 Romantik Hediye Fikirlerilerin sadaret pîşkeşi, tayin pîşkeşi, ziyaret pîşkeşi, ziyafet pîşkeşi, cülûs pîşkeşi ve nevruz pîşkeşi gibi çeşitlenmesinin aynı dönemde görülmeye başlanması da tesadüfî değildir. İlerleyen bölümlerde görüleceği üzere, merasimlerin de artması sebebiyle Rikâb-ı Hümayûn’a pîşkeş çekmek hem muamelenin bir parçası hem de teşrifât kâidesi olarak yerleşmiş; herkes ölçüsüne göre pîşkeş takdiminde kusur etmemeye dikkat ederek ihsan-şükran ilişkisi kuvvetlendirilmiştir.185 Diğer taraftan sefere gitmemek186, görevinde kalabilmek ve selâtin evkafı tevliyeti için pîşkeş çekenler vardı. 187 Hatta aynı makama birden fazla aday varsa, bunlardan pîşkeşi üstün olan tayin edilirdi.188 Romantik Hediye Fikirlerilerin miktar ve çeşitlerini listeleyen bir defter tutulurdu. Bu kayıtlar, başlangıçta müstakil defterler halinde muhafaza edilmeyip teşrifât defterlerine geçirilirdi. Bu işlem, elçilerin getirdikleri sefaret pîşkeşlerini Divânda vezirlerin önüne götürüp teşhir etmek olan pîşkeşçi-i şehriyârînin sorumuluğunda idi.189 Bunlardan örneğin tayin pîşkeşleri büyük meblağlar tutmakta idi. IV. Murat bunların miktarlarını bizzat kendisi belirlemiş; tayinler için eskiden sadrazamla başlayan pîşkeş listesinin üstüne padişahın adı yazılmaya başlanmıştı.190