En eski dönemlerden bu yana Kehribar in tek bir anlamı olmuÅŸtur. “Baltık Kehribar i”. Ancak Kehribar in oluÅŸumunu etkileyen iÅŸlemler, izlerini dünyanın farklı bölgelerinde bırakmıştır çünkü bunlar sadece çam aÄŸacı reçinelerini deÄŸil, aynı zamanda yapraklı aÄŸaçların ve hatta baklagillerin reçinelerini etkilemektedir. Dünyada bilinen 150 çeÅŸit reçine fosili olmasına raÄŸmen, bu reçineler Kehribar in kendisi deÄŸil, baÄŸlantısıdır. Genellikle Avrupa ve Amerika’da bulunurlar ve her birinin kendine özgü ismi vardır.
Sambia birikintisinde Baltık Kehribar inin yanında benzer özelliklerde ve çok sayıda türde reçine fosilleri bulunmuştur. (çeşitli boyutlarda parçalar, en küçüğü birkaç milimetre boyunda ve en büyüğü ise yumurta boyunda, mavi, yeşilimsi, kahverenginin tüm tonlarından asfalt kadar siyah renklere çeşitlilik gösterir.)
Özellikle birleÅŸim bakımından zengin yerlerde bulunan reçine fosillerinin büyük tortuları Kuzey Kutbu’nda, Kuzey Amerika’da(Alaska) Yugor’da, Taymur yarımadasında ve Carpatian bölgesinde özellikle Romanya’da keÅŸfedilmiÅŸtir. Mattırlar, kırmızımsı-sarı, koyu kırmızı, mavi, koyu yeÅŸil renklerde ve parlaktırlar. Yakıldığı zaman sülfür ve petrol gibi pis bir koku yayar.
Sicilya’da ve italya’nın kuzeyinde “Sicilya Kehribar i” olarak adlandırılan Cupressaceae ailesinin koyu kırmızı ve sarı renkteki aÄŸaç reçinelerinin fosilleri bulunmaktadır. En eski dönemlerden bu yana süs eÅŸyalarının yapımında kullanılmaktadır. Avrupa’da farklı çaÄŸlardan kalma 50 tür reçine fosiline rastlanmıştır.
Asya’da bilinen en eski reçine fosili (parçaları bazen bir kafa kadar) Birma’da bulunmuÅŸtur. Genellikle mattırlar ve koyu kahverengi, bazen sarı ve kırmızıdırlar. 18. yüzyılda ufak parçalı olan bu reçineler Tibetli Budistler tarafından tesbihlerin süslenmesinde kullanılmaktaydı.
Meksika’da, Dominik adasında ve Haiti’de reçine fosillerinin içerisinde fosilleÅŸen böceklere rastlamak mümkündür. Meksika Kehribar i olarak adlandırılan bu tür yapraklı aÄŸaçlardan kaynaklanmakta ve takı yapımında yaygın olarak kullanılmaktadır.
Afrika’da artık varolmayan ormanların topraklarında yapraklı aÄŸaçların subfossil reçineleri bulunmuÅŸ ve bunlar yerel halk tarafından süs eÅŸyalarının ve nazarlıkların yapımında kullanılmıştır.
Kehribar , ovma ve sürtme sonucu hafif cisimleri çekmek özelliÄŸini kazanan hemen hemen ÅŸeffaf, rengi açık sarıdan yakut kırmızısına kadar deÄŸiÅŸen kolay kırılabilir, fosilleÅŸmiÅŸ veya yarı fosilleÅŸmiÅŸ bir reçine. Eski tababette yüksek bir şöhrete eriÅŸmiÅŸ olan Kehribar bugün tamamen bırakılmıştır. SaflaÅŸtırılmış Kehribar yağı isteri ve boÄŸmacada kullanılmıştır. Aynı zamanda ilkçaÄŸdan bu yana güzel koku imalatında da kullanılmıştır. Kehribar , anadoluda’ da yaygın olarak kullanılmaktadır. Günümüzde Kehribar hocalık, büyücülük, falcılık vb. gibi iÅŸlerde kullanılmaktadır. Kehribar mürekkep imalatında da kullanılmaktadır. Kehribar olarak ta bilinmekte ve takı yapımında sıklıkla kullanılmaktadır.
TaÅŸ Devri’nin baÅŸlangıcında insanlar bulabildikleri her ÅŸeyi kullanmaktaydı-hayvan diÅŸleri, deniz kabuÄŸu, düz taÅŸlar, taÅŸlar, süs eÅŸyalarının ve nazarlıkların yapımında kullanılırdı. Kıyılarda yıkanan Kehribar parçaları bu amaca hitap etmekteydi.
Kehribar yapımı süs eÅŸyaları M.Ö 4.yüzyılda Litvanya’da hala kullanılmaktaydı. TaÅŸ Devri yerleÅŸim yerlerinde yapılan kazılarda insan ve hayvanların Kehribar den yapılmış kolyeleri, taÅŸları, broÅŸları ve heykelleri bulunmuÅŸtur. Bilim adamları bu heykellerin dönemin koruyucuarını, yani dünyayı yönetenleri temsil ettiÄŸini ve nazarlık görevi üstlendiklerini ileri sürmektedir.
İlk büyük Kehribar hazinesi 1860-1881 yıllarında Curonian Bay’ın Juodkrante semtinde Kehribar kazısı yapılırken keÅŸfedildi. Dünya çapında bilim adamları M.Ö 3000 yıllarına dayanan, TaÅŸ Devrinin bu eÅŸsiz dekoratif nesnesi ile yakından ilgilendiler. Bu ünlü R.Klebs’in “Juodkrante Hazinesi” adlı koleksiyonudur. Ham Kehribar den ve 434 adet tamamlanmış el sanatı eserinden oluÅŸmaktadır. Koleksiyonda farklı ÅŸekillerde çok sayıda kolye bulunmaktadır: dar ve uzun, eÄŸri bir tabana dizilmiÅŸ, dikdörtgen biçimde ve oval gibi. Farklı ÅŸekillerde broÅŸlar bulunmuÅŸtur. Yuvarlak küçük broÅŸlar, 4-5 cm uzunluÄŸunda oval ve kayık ÅŸeklinde büyük modeller, bazıları sade bir yüzey üzerine, bazıları ise noktalarla süslenmiÅŸ modellerde. Hafifçe rötüşlenmiÅŸ taÅŸlardan çok parlak modellere kadar deÄŸiÅŸiklik gösteren, hafif kıvrımlı kenarlara paralel boncuklarla süslenmiÅŸ boru ÅŸeklinde taÅŸlar, zincirler ve künyeler bulunmuÅŸtur. Yeni TaÅŸ Devri’nin plastik sanat objeleri- insan ve hayvanların Kehribar yapımı heykelleri- bu koleksiyonun diÄŸer önemli parçalarıdır. Tüm bu objeler R.Klebs tarafından betimlenmiÅŸ ve daha sonra 1882 yılında yayınlanan “TaÅŸ Devri’nin Kehribar Yapımı Süs EÅŸyaları” adlı kitabında yer almıştır. Ancak İkinci Dünya Savaşı sırasında bu koleksiyon ortadan kaybolmuÅŸtur.
Pranas Gudynas Merkezi, “Sanat Eserlerini Yenileme” adı altında restorasyonda en deneyimli olan Brone Kunkuliene tarafından, eserler Baltık Kıyılarında bulunan TaÅŸ Devri’nden kalma Kehribar yapımı süs eÅŸyalarınin resimleri ile karşılaÅŸtırılarak restore edilmiÅŸtir ve bugün Vilnius ve Nida’da sergilenmektedir.
Rimute Rimantiene, Tarih Doktoru, 20 yıl boyunca deniz kenarında bulunan Sventoji kentinde bir bataklıkta kazı yapmış ve çok sayıda arkeolojik Kehribar maddesi bulmuÅŸtur. Ayrıca Sventoji’de Kehribar maddesinin yanında, büyük miktarda ham madde ve yapımı tamamlanmamış maddeler de bulunmuÅŸtur. Bilim adamları bunun en büyük doÄŸu Baltık Kehribar i kazılarından biri olduÄŸunu ve iÅŸleme merkezlerinin de buralarda bulunduÄŸunu ileri sürmektedirler. 84
Fransa Kralı V. Charles’in ölümünden sonra envantere geçirilen teÅŸbih kolek¬siyonunda, tanelerinin içine Kehribar doldurulmuÅŸ Åžam iÅŸi iki altın teÅŸbihin bulunması, Kehribar in tesbihçilikteki diÄŸer bir kullanım ÅŸekli hakkında bilgi vermektedir. Mevlânâ’nın bir beytinde, “O gümüş bedenli güzele gerdanlık olmak için Kehribar haline gelelim” demesi de muhtemelen yine altın toplar içine doldurulmak suretiyle Kehribar in takı olarak kullanıldığını göstermektedir. Bu gerdanlıkların teÅŸbihler gibi Kehribar laden hamurundan yapılmış olmaları da mümkündür. Preslenerek çubuk ÅŸekline sokulan Kehribar tozuyla kırıntılarının tütsü olarak yakıldığı ve güzel kokması için mum yağına, mühür mumuna, kâğıt hamuruna ve mürekkebe Kehribar tozu karıştırıldığı bilinmektedir.
Kehribar , Avrupa’da özellikle esmer kadınlara, İslâm saraylarında da zenci kadın ve hadım kölelere isim olarak verilirken divan edebiyatında raÄŸbet gören bir teÅŸbih unsuru olmuÅŸ, dinî-tasavvufî ve lâdinî eserlerde sevilen ÅŸahsın nefesi, yüzündeki benleri, saçları, sakalları, kaÅŸları ve ayağının tozu. bastığı yer hemen daima Kehribar ebenzetilerek bu kelimeyle yapılmış pek çok birleÅŸik isim. sıfat ve tamlama kullanılmıştır.
Ancak, özellikle saç sakal için “çok parlak kuzgunî siyah” karşılığı kullanılan anberfâm
ve benzeri sıfatların, eş anlamlı müşkfâmın da gösterdiği gibi Kehribar ile miskin (müşk)
birbirine karıştırılması neticesinde ortaya çıktığı tahmin edilebilir. Çünkü Kehribar in
genellikle kül rengi ve nahoş bir manzarasının bulunmasına ve makbul cinsinin de açık
renkli olmasına karşılık, bazı Uzakdoğu memeli hayvanlarının bir salgı bezinden elde
edilen yarı sıvı haldeki misk fevkalâde siyah ve parlak bir görünümdedir. Miskü Kehribar
terkibinden de anlaşıldığı üzere bu iki Doğu menşeli, güzel kokulu madde genellikle
birbirine çağrışım yapmış ve çoğu kez de Kehribar in laden zamkıyla karıştırılması gibi bir-
birine karıştırılarak kullanılmıştır.
İslâm fıkhı açısından genellikle temiz ve helâl kabul edilen Kehribar i bazı âlimlerin maden veya define mahiyetinde görerek zekât yahut humus’a tâbi kılmalarına raÄŸmen dört mezhep imamı, her türlü vergiden muaf tutmuÅŸlardır.
En eski dönemlerden bu yana Kehribar in tek bir anlamı olmuÅŸtur. “Baltık Kehribar i”. Ancak Kehribar in oluÅŸumunu etkileyen iÅŸlemler, izlerini dünyanın farklı bölgelerinde bırakmıştır çünkü bunlar sadece çam aÄŸacı reçinelerini deÄŸil, aynı zamanda yapraklı aÄŸaçların ve hatta baklagillerin reçinelerini etkilemektedir. Dünyada bilinen 150 çeÅŸit reçine fosili olmasına raÄŸmen, bu reçineler Kehribar in kendisi deÄŸil, baÄŸlantısıdır. Genellikle Avrupa ve Amerika’da bulunurlar ve her birinin kendine özgü ismi vardır.
Sambia birikintisinde Baltık Kehribar inin yanında benzer özelliklerde ve çok sayıda türde reçine fosilleri bulunmuştur. (çeşitli boyutlarda parçalar, en küçüğü birkaç milimetre boyunda ve en büyüğü ise yumurta boyunda, mavi, yeşilimsi, kahverenginin tüm tonlarından asfalt kadar siyah renklere çeşitlilik gösterir.)
Özellikle birleÅŸim bakımından zengin yerlerde bulunan reçine fosillerinin büyük tortuları Kuzey Kutbu’nda, Kuzey Amerika’da(Alaska) Yugor’da, Taymur yarımadasında ve Carpatian bölgesinde özellikle Romanya’da keÅŸfedilmiÅŸtir. Mattırlar, kırmızımsı-sarı, koyu kırmızı, mavi, koyu yeÅŸil renklerde ve parlaktırlar. Yakıldığı zaman sülfür ve petrol gibi pis bir koku yayar.
Sicilya’da ve italya’nın kuzeyinde “Sicilya Kehribar i” olarak adlandırılan Cupressaceae ailesinin koyu kırmızı ve sarı renkteki aÄŸaç reçinelerinin fosilleri bulunmaktadır. En eski dönemlerden bu yana süs eÅŸyalarının yapımında kullanılmaktadır. Avrupa’da farklı çaÄŸlardan kalma 50 tür reçine fosiline rastlanmıştır.
Asya’da bilinen en eski reçine fosili (parçaları bazen bir kafa kadar) Birma’da bulunmuÅŸtur. Genellikle mattırlar ve koyu kahverengi, bazen sarı ve kırmızıdırlar. 18. yüzyılda ufak parçalı olan bu reçineler Tibetli Budistler tarafından tesbihlerin süslenmesinde kullanılmaktaydı.
Meksika’da, Dominik adasında ve Haiti’de reçine fosillerinin içerisinde fosilleÅŸen böceklere rastlamak mümkündür. Meksika Kehribar i olarak adlandırılan bu tür yapraklı aÄŸaçlardan kaynaklanmakta ve takı yapımında yaygın olarak kullanılmaktadır.
Afrika’da artık varolmayan ormanların topraklarında yapraklı aÄŸaçların subfossil reçineleri bulunmuÅŸ ve bunlar yerel halk tarafından süs eÅŸyalarının ve nazarlıkların yapımında kullanılmıştır.
Kehribar , ovma ve sürtme sonucu hafif cisimleri çekmek özelliÄŸini kazanan hemen hemen ÅŸeffaf, rengi açık sarıdan yakut kırmızısına kadar deÄŸiÅŸen kolay kırılabilir, fosilleÅŸmiÅŸ veya yarı fosilleÅŸmiÅŸ bir reçine. Eski tababette yüksek bir şöhrete eriÅŸmiÅŸ olan Kehribar bugün tamamen bırakılmıştır. SaflaÅŸtırılmış Kehribar yağı isteri ve boÄŸmacada kullanılmıştır. Aynı zamanda ilkçaÄŸdan bu yana güzel koku imalatında da kullanılmıştır. Kehribar , anadoluda’ da yaygın olarak kullanılmaktadır. Günümüzde Kehribar hocalık, büyücülük, falcılık vb. gibi iÅŸlerde kullanılmaktadır. Kehribar mürekkep imalatında da kullanılmaktadır. Kehribar olarak ta bilinmekte ve takı yapımında sıklıkla kullanılmaktadır.
TaÅŸ Devri’nin baÅŸlangıcında insanlar bulabildikleri her ÅŸeyi kullanmaktaydı-hayvan diÅŸleri, deniz kabuÄŸu, düz taÅŸlar, taÅŸlar, süs eÅŸyalarının ve nazarlıkların yapımında kullanılırdı. Kıyılarda yıkanan Kehribar parçaları bu amaca hitap etmekteydi.
Kehribar yapımı süs eÅŸyaları M.Ö 4.yüzyılda Litvanya’da hala kullanılmaktaydı. TaÅŸ Devri yerleÅŸim yerlerinde yapılan kazılarda insan ve hayvanların Kehribar den yapılmış kolyeleri, taÅŸları, broÅŸları ve heykelleri bulunmuÅŸtur. Bilim adamları bu heykellerin dönemin koruyucuarını, yani dünyayı yönetenleri temsil ettiÄŸini ve nazarlık görevi üstlendiklerini ileri sürmektedir.
İlk büyük Kehribar hazinesi 1860-1881 yıllarında Curonian Bay’ın Juodkrante semtinde Kehribar kazısı yapılırken keÅŸfedildi. Dünya çapında bilim adamları M.Ö 3000 yıllarına dayanan, TaÅŸ Devrinin bu eÅŸsiz dekoratif nesnesi ile yakından ilgilendiler. Bu ünlü R.Klebs’in “Juodkrante Hazinesi” adlı koleksiyonudur. Ham Kehribar den ve 434 adet tamamlanmış el sanatı eserinden oluÅŸmaktadır. Koleksiyonda farklı ÅŸekillerde çok sayıda kolye bulunmaktadır: dar ve uzun, eÄŸri bir tabana dizilmiÅŸ, dikdörtgen biçimde ve oval gibi. Farklı ÅŸekillerde broÅŸlar bulunmuÅŸtur. Yuvarlak küçük broÅŸlar, 4-5 cm uzunluÄŸunda oval ve kayık ÅŸeklinde büyük modeller, bazıları sade bir yüzey üzerine, bazıları ise noktalarla süslenmiÅŸ modellerde. Hafifçe rötüşlenmiÅŸ taÅŸlardan çok parlak modellere kadar deÄŸiÅŸiklik gösteren, hafif kıvrımlı kenarlara paralel boncuklarla süslenmiÅŸ boru ÅŸeklinde taÅŸlar, zincirler ve künyeler bulunmuÅŸtur. Yeni TaÅŸ Devri’nin plastik sanat objeleri- insan ve hayvanların Kehribar yapımı heykelleri- bu koleksiyonun diÄŸer önemli parçalarıdır. Tüm bu objeler R.Klebs tarafından betimlenmiÅŸ ve daha sonra 1882 yılında yayınlanan “TaÅŸ Devri’nin Kehribar Yapımı Süs EÅŸyaları” adlı kitabında yer almıştır. Ancak İkinci Dünya Savaşı sırasında bu koleksiyon ortadan kaybolmuÅŸtur.
Pranas Gudynas Merkezi, “Sanat Eserlerini Yenileme” adı altında restorasyonda en deneyimli olan Brone Kunkuliene tarafından, eserler Baltık Kıyılarında bulunan TaÅŸ Devri’nden kalma Kehribar yapımı süs eÅŸyalarınin resimleri ile karşılaÅŸtırılarak restore edilmiÅŸtir ve bugün Vilnius ve Nida’da sergilenmektedir.
Rimute Rimantiene, Tarih Doktoru, 20 yıl boyunca deniz kenarında bulunan Sventoji kentinde bir bataklıkta kazı yapmış ve çok sayıda arkeolojik Kehribar maddesi bulmuÅŸtur. Ayrıca Sventoji’de Kehribar maddesinin yanında, büyük miktarda ham madde ve yapımı tamamlanmamış maddeler de bulunmuÅŸtur. Bilim adamları bunun en büyük doÄŸu Baltık Kehribar i kazılarından biri olduÄŸunu ve iÅŸleme merkezlerinin de buralarda bulunduÄŸunu ileri sürmektedirler. 84
Fransa Kralı V. Charles’in ölümünden sonra envantere geçirilen teÅŸbih kolek¬siyonunda, tanelerinin içine Kehribar doldurulmuÅŸ Åžam iÅŸi iki altın teÅŸbihin bulunması, Kehribar in tesbihçilikteki diÄŸer bir kullanım ÅŸekli hakkında bilgi vermektedir. Mevlânâ’nın bir beytinde, “O gümüş bedenli güzele gerdanlık olmak için Kehribar haline gelelim” demesi de muhtemelen yine altın toplar içine doldurulmak suretiyle Kehribar in takı olarak kullanıldığını göstermektedir. Bu gerdanlıkların teÅŸbihler gibi Kehribar laden hamurundan yapılmış olmaları da mümkündür. Preslenerek çubuk ÅŸekline sokulan Kehribar tozuyla kırıntılarının tütsü olarak yakıldığı ve güzel kokması için mum yağına, mühür mumuna, kâğıt hamuruna ve mürekkebe Kehribar tozu karıştırıldığı bilinmektedir.
Kehribar , Avrupa’da özellikle esmer kadınlara, İslâm saraylarında da zenci kadın ve hadım kölelere isim olarak verilirken divan edebiyatında raÄŸbet gören bir teÅŸbih unsuru olmuÅŸ, dinî-tasavvufî ve lâdinî eserlerde sevilen ÅŸahsın nefesi, yüzündeki benleri, saçları, sakalları, kaÅŸları ve ayağının tozu. bastığı yer hemen daima Kehribar ebenzetilerek bu kelimeyle yapılmış pek çok birleÅŸik isim. sıfat ve tamlama kullanılmıştır.
Ancak, özellikle saç sakal için “çok parlak kuzgunî siyah” karşılığı kullanılan anberfâm
ve benzeri sıfatların, eş anlamlı müşkfâmın da gösterdiği gibi Kehribar ile miskin (müşk)
birbirine karıştırılması neticesinde ortaya çıktığı tahmin edilebilir. Çünkü Kehribar in
genellikle kül rengi ve nahoş bir manzarasının bulunmasına ve makbul cinsinin de açık
renkli olmasına karşılık, bazı Uzakdoğu memeli hayvanlarının bir salgı bezinden elde
edilen yarı sıvı haldeki misk fevkalâde siyah ve parlak bir görünümdedir. Miskü Kehribar
terkibinden de anlaşıldığı üzere bu iki Doğu menşeli, güzel kokulu madde genellikle
birbirine çağrışım yapmış ve çoğu kez de Kehribar in laden zamkıyla karıştırılması gibi bir-
birine karıştırılarak kullanılmıştır.
İslâm fıkhı açısından genellikle temiz ve helâl kabul edilen Kehribar i bazı âlimlerin maden veya define mahiyetinde görerek zekât yahut humus’a tâbi kılmalarına raÄŸmen dört mezhep imamı, her türlü vergiden muaf tutmuÅŸlardır.