OTANT�K TA�

Şifalı Dualar

ŞİFALI DUALAR

C-Ç D E F G H I-İ K-L M N O-Ö R S Ş T U-Ü V Y Z

Y

YAKINI ÖLEN KİMSENİN OKUYACAĞI DUA

İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn. Allâhümme’cürnî fî musıybetî vahlüf lî hayran minhâ.

Resulü Ekrem (s.a.v.) buyurdu: “Sizden birinize bir musibet geldi mi, bu duayı okusun.”
——————————————————————————–

YÜZYİRMİBİN SALAVAT GÜCÜNDE BİR SALAVAT

Allâhümme sallı ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ muhammedinil fâtihi limâ uğlika vel hâtimi limâ sebeka ven nâsıril hakkı bil hakkı vel hâdî ilâ sırâtıkel müstekiymi sallellâhü aleyhi ve alâ âlihî ve ashâbihî hakka kadrihî ve mıkdârihil azıym.
“Allah’ım, kapalılıkları açan, geçmişe son veren, hakka hakikatla destek olan, mahlukatı senin doğru yoluna ileten Efendimiz Muhammed’e, onun âline ve ashabına onun yüce kadr ü kıymetince salat eyle, selam eyle ve onu mübarek kıl!”
* Yüzyirmi bin salavat-ı şerife gücünde olduğu mana aleminde Peygamberimiz (s.a.v.) tarafından bildirilmiştir.
Hikmeti:
1- Bu salavat-ı şerife, okuyanı cehennem ateşinden korur.
2- Kırk gün okuyanın tevbesi kabul edilir. Günahları bağışlanır.
3- Cuma gecesi bin defa okuyan, Efendimiz ile görüşür.
4- Her gün yüz defa okumayı vird edinenin kalp gözü açılır. İlahi nurları müşahede eder.
5- Bir defa okuyan; insin, cinnin, meleklerin okumuş olduğu bütün zikir, teşbih ve duaları okumuş gibi ecre nail olur. Bütün savaşlara katılmış mücahidinin faziletini ihraz eder.
6- Kişinin maksadına ulaşması için bir iksirdir.
7- Bu salavat-ı şerife öyle bir hazinedir ki, ecir ve mükafatını, esrarını yerde ve göklerde bulunanlar yazmak isteseler yazamazlardı.
8- Bize gereken, çok yüce bir hazine olan bu j salavat-ı şerifenin faziletini idrak edip, hiç olmazsa günün belirli saatlerinde bir kaç kere okumayı alışkanlık haline getirmektir. Bu sayede Allah’ın izni ile yüce makamlara ulaşmış oluruz
——————————————————————————–

YILDIZ KAYINCA OKUNACAK DUA

Mâşâellâhü lâ kuvvete illâ billâh.
İbni Mes’ud (r.a.) anlatıyor: “Yerinden kayan yıldıza bakmamak ve (bu duayı) okumakla emrolunduk.

——————————————————————————–

YAĞMUR DUASI

Elhamdü lillâhi rabbil âlemîn. Er rahmânir rahıym. Mâliki yevmid din. Lâ ilahe illallâhü yefalü mâ yüriyd. Allâhümme entellâhü lâ ilahe illâ entel ğaniyytt ve nahnül fükarâü enzil aleynel ğayse vec’al mâ enzelte lenâ kuvveten ve belâğan ilâ hıyn.

“İnsanlar kuraklıktan Resulü Ekrem (s.a.v.)’e şikayette bulundular. Bunun üzerine Resulü Ekrem, minbere çıktı ve şöyle buyurdu: “Şüphesiz ki sizler yağmurun mevsiminde yağmadığından ve beldenizin kıtlığından şikayet ediyorsunuz. Muhakkak Allah Teala Zatı Ecelli Ala’sına dua etmeniz için size emir buyurdu. Sizin edeceğiniz duayı da kabul edeceğini vaad etti.” dedi ve (yukarıdaki duayı) okudu.”
Allah Teala Hazretleri de bu dua ve kılınan namaz hürmetine bereketli yağmurlar ihsan etti.
——————————————————————————–

YANGIN GÖRÜLÜNCE YANGINA KARŞI OKUNACAK DUA

Allâhü ekber, Allâhü ekber, Lâ ilahe illallâhü vallAhü ekber, AllâhüI ekber ve lillâhil hamd.

Peygamberimiz (S.A.V) buyurdular:
Yangın gördüğünüz vakit (bunun gibi)tekbir getiriniz.Zira tekbir onu söndürür.
——————————————————————————–

YASİN SURESİ

Bismillâhirrahmânirrahıym.
Yâsîn (1) Vel kur’ânil hakiym (2) İnneke le minel murseliyn (3) Alâ sıratın müstekıym (4) Tenziylel aziyzir rahıym (5)1 A tünzira kavmen mâ ün zira âbâühüm fehüm ğâfilûn (6) Le kad hakkal kavili alâ ekserinim fehüm lâ yü’minûn (7) İnnâ cealnâ fî a’nûkıhim ağlâlen fe hiye ilel ezkâni fehüm mukmehûn (8) Ve cealnâ min beyni eydîhim şedden ve min halfihim şedden fe ağşeynâhüm fehüm lâ yübsırûn (9) Ve sevâün aleyhim e enzertehüm em lem tünzirhüm lâ yü’minûn (10) İnnemâ tünziru menittebeaz zikra ve haşiyer rahmâne bil ğayb, fe beşşirhü bi mağfiratin ve ecrin kerîm (11) İnnâ nahnü nuhyil mevta ve nektübü mâ kaddemû ve âsârahüm ve külle şey’in ahsaynâhü fî imâmin mübiyn. (*) Vadrib lehüm meselen ashâbel karyeh, iz câehel mürselûn (13) İz erselnâ ileyhimüsneyni fe kezzebûhümâ fe azzeznâ bi şalisin fe kâlû innâ ileyküm mürselûn (14) Kâlû mâ entüm illâ beşerim mislünâ ve mâ enzeler rahmânü min şey’in in entüm illâ tekzibûn(15) Kâlû rabbünâ ya’lemü innâ ileyküm le mürselûn(16) Ve mâ aleynâ illel belâğul mübîn (17) Kâlû innâ tetayyarnâ biküm lein lem tentehû le nercümenneküm ve le yemessenneküm minnâ azâbün eliym (18) Kâlû tâiruküm meaküm ein zükkirtüm bel entüm kavmün müsrifûn (19) Ve câe min aksal medîneti racülün yes’â kale yâ kavmittebiul murseliyn (20) İttebiû men lâyes’elüküm ecran vehüm mühtedûn (21) Ve mâ liye lâ a’büdüllezî fetaranî ve ileyhi türceûn (22) E ettehızü min dûnihî âliheten in yüridnir rahmânü bi durrin lâ tuğni annî şefâatühüm şey’en ve lâ yünkızûn (23) İnnî izen le fî dalâlin mübîn (24) İnnî âmentii bi rabbiküm fesmeûn (25) Kıyledhulil cenneh, kale yâ leyte kavmî ya’lemûn (26) Bimâ ğafera lî rabbî ve cealenî minel mükramiyn (*) Ve mâ enzelnâ alâ kavmihî min ba’dihî min cündin mines semai ve mâ künnâ münziliyn (28) İn kânet illâ sayhaten vâhıdeten fe izâ hüm hâmidûn (29) Yâ hasraten alel ıbâd, mâ ye’tiyhim min rasûlin illâ kânû bihî yestehziûn (30) Elem yerav kem ehleknâ kablehüm minel kurûni ennehüm ileyhim lâ yarciûn(31) Ve in küllün lemmâ cemiy’un ledeynâ muhdarûn(32) Ve âyetül lehümül ardul meyteh, ahyeynâhâ ve ahracnâ minhâ habben feminhü ye’külûn (33) Ve cealnâ fiyhâ cennâtin min nahıylin vea’nâbin vefeccernâ fiyhâ minel uyun (34) Li ye’külû min semerini ve mâ amilethü eydiyhim, efelâ yeşkürûn (35) Sübhânellezî halekal ezvâce küllehâ mimmâ tünbitül erdu ve min enfüsihim ve mimmâ lâ ya’lemûn (36) Ve âyetün lehümül leyi, neslehu minhün nehâra fe izâ hüm muzlimûn (37) Veş şemsü tecrî li müstekarrin lehâ, zâlike takdiyrul aziyzil aliym (38) Vel kamera kaddernâhü mcnâzile hattâ âde kel urcûnil kadiym (39) Leşşemsü yenbeğıy lehâ en tüdrikel kamera velel leylü sâbikun nehâr, ve küllün fî felekin yesbehûn. (*) Ve âyetün lehüm ennâ hamelnâ zürriyyetehüm fil fülkil meşhûn (41) Ve halaknâ lehüm min mislihî mâ yarkebûn (42) Ve in neşe’ nuğrıkhüm felâ sariyha lehüm velâ hüm yünkazûn (43) İllâ rahmeten minnâ ve metâan ilâ hıyn (44) Ve izâ kıyle lehümüttekû mâ beyne eydîküm ve mâ halfeküm lealleküm türhamûn (45) Ve mâ te’tiyhim min âyetin min âyâti rabbihim illâ kânû anhâ mu’ridıyn (46) Ve izâ kıyle lehüm enfikû mimmâ razekakümüilâhü kâlelleziyne keferû lilleziyne âmenû enut’ımü men lev yeşâüllâhü et’ameh, in entüm illâ fî dalâlin mübîn (47) Ve yekûlûne metâ hâzel va’dü in küntüm sâdikıyn (48) Mâ yenzurûne illâ sayhaten vâhıdeten te’huzühüm vehüm yehıssımûn (49) Felâ yestetıy’ûne tavsıyeten ve lâ ilâ ehlihim yarciûn (50) Ve nüfiha fis sûri fe izâ hüm minel ecdâsi ilâ rabbihim yensilûn (51) Kâlû yâ veylenâ men beasenâ min merkadinâ, hazâ mâ veader rahmânü ve sadekal mürselûn (52) İn kânet illâ sayhaten vâhıdeten feizâ hüm cemiy’un ledeynâ muhdarûn (53) Fel yevme lâ tuzlemü nefsün şey’en velâ tüczevne illâ mâ küntüm ta’melûn (*) İnne ashâbel cennetil yevme fî şuğulin fâkihûn (55) Hüm ve ezvâcühüm fî zılâlin alel erâiki müttekiûn (56) Lehüm fıyhâ fâkihetün ve lehüm mâ yeddeûn (57) Selâmün kavlen min rabbir rahıym (58) Vemtâzül yevme eyyühel mücrimûn (59) Elem a’hed ileyküm yâ benî âdeme en lâ ta’büdüş şeytân, innehû leküm adüvvün mübiyn (60) Ve enı’büdûnî, hazâ sırâtun müstekıym (61) Velekad edalle minküm cibillen kesiyrâ, efelem tekûnû ta’kılûn (62) Hâzihî cehennemülletî küntüm tûadûn (63) Islevhel yevme bimâ küntüm tekfurun (64) El yevme nahtimü alâ efvâhihim ve tükellimünâ eydiyhim ve teşhedü ercülühüm bimâ kânû yeksibûn (65) Velev neşâü le tamesnâ alâ a’yünihim festebekus sırata fe ennâ yübsırûn (66) Velev neşâü le mesahnâhüm alâ mekânetihim femestetâû mudiyyen ve lâ yarciûn (67)Ve men nüammirhü nünekkishü fil halk, efelâ ya’kılûn (68) Ve mâ allemnâhüş şı’ra ve mâ yenbeğıy leh, in hüve illâ zikrun ve kur’ânün mübiyn (69) Li yünzira men kâne hayyen ve yehıkkal kavlü alel kâfirin (*) Evelem yerav ennâ haleknâ lehüm mimmâ amilet eydiynâ en’âmen fehüm lehâ mâlikûn (71) Ve zellelnâhâ lehüm feminhâ rakûbühüm ve minhâ ye’külûn (72) Ve lehüm fiyhâ menâfıu ve meşârib, efelâ yeşkürûn (73) Vettehazû min dûnillâhi âliheten leallehüm yünsarûn (74) Lâ yestetıy’ûne nasrahüm ve hüm lehüm cündün muhdarûn (75) Felâ yahzünke kavlühüm, innâ na’lemü mâ yüsirrûne ve mâ yu’linûn (76) Evelem yeral inşâ nü ennâ haleknâhü min nutfetin fe izâ hüve hasıymün mübîn (77) Ve darabe lenâ meselen ve nesiye halkalı, kale men yuhyil ızâme ve hiye ramiym (78) Kul yuhyîhellezî enşeehâ evvele merrah, ve hüve bi külli halkın aliym (79) Ellezî ceale leküm mineş şeceril ahdari naran fe izâ entüm minhü tûkıdûn (80) Eveleysellezî halekas semâvâti vel arda bi kadirin alâ en yahlüka mislehüm, belâ ve hüvel hallâkul aliym (81) İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehû kün fe yekûn (82) Fe sübhânellezî bi yedihî melckûtü külli şey’in ve ileyhi türceûn (*)

——————————————————————————–

YASİN SURESİNDE SONRA OKUNACAK DUA

Ey vücudu ile mevcut, âsârı ile meşhud olan Varlığının ezelde bidayeti, ebedde nihayeti bulunmayan ulu Allah!… Yâ Rab, yalnız sana kulluk ediyor, sadece senden yardım diliyoruz. Dergâhına el açan bu kullarını, iman ve Kur’an’dan ayırma yâ Rabbü… Sayısız nimetler içinde bulunuyor, Seni, gönlümüze koyduğun nurla tanıyoruz. Bizi, bu nurdan mahrum bırakma yâ Rabbü… Sayılı nefeslerin biteceğini, ömür kandilinin söneceğini biliyor; şu âleme, inanmış olarak geldik, aynı imanla huzuruna dönmek istiyoruz. Kabul eyle yâ Rabbil… Divanıma açılan elleri boş çevirmem buyuruyor, dünya dolusu günahla gelseniz bağışlanmak için bana niyaz etseniz sizi bağışlarım diye ilan ediyorsun yâ Rab… Cân ügönülden bağışlanmak, rahmetinden payımızı almak istiyoruz. Bu lütfü bizden esirgeme yâ Rabbil… Zâtına lâyık ameller yapamadık. Kulluğumuzda sayısız kusurlar işledik. Rahmete açılan kapının, bu kapı olduğunu öğrendik. Huzuruna bu sebepLe niyaza geldik. Bu kapıdan bizi boş döndürme yâ Rabbil… Af kapısının, tevbe edenlere açık olduğunu ilan ediyor, muhtaç olan kullarım, dergâhımdan kovulmaz. ” huyuruyorsun, eli boş geldiğimizi görüyor, muhtaç olduğumuzu biliyorsun yâ Rab!… Ellerimizi semaya uzatmıyor, saray-ı lâ mekânına açıyoruz. Şu makamda, Sen’den af bekliyoruz. Reddetme yâ Rabbü… Yâ Rabbi! “Şayet kitabıma kulak vermez, habibimi dinlemezseniz, kısas yaparım. Yavrularınızla sizden intikam alırım. Sonra ah eder de inim inim inlersiniz. Ne yaptım da başıma bu haller geldi dersiniz. Zalimleşerek sizi hiç dinlemeyen öz be öz çocuklarınıza “böyle hayırsız çıkacağını bilsem acaba sana hiç bakar mıydım? Hakaret yağan şu ağzına meme tutar mıydım? ” diyerek feryat edersiniz. Sonra ıslah için çok dua edersiniz. Lakin, Mevlâ’dan hüsn-i kabul görmezsiniz. ” buyuruyorsun. Bize bu kısas yapılıyor. Evlatlarımız kimseyi dinlemiyor. Bir bardak suya bile onlara sözümüz geçmiyor. “İhtiyar mısın be adam. Kalk da suyunu kendin al” deniyor yâ Rab!… Gerçekten emirlerine kulak vermedik. Sonunda bu ağır cezaya mahkum edildik. Lakin bu cezanın şu anda bitmesini, yavrularımızın doğru yola gitmesini niyaz ediyoruz. Bu arzumuzu kabul eyle yâ Rabbü… Senden başka gayesi olmayan, gece gündüz secde-i Rahman’dan ayrılmayan, yaptığı suçlar için can ü gönülden ağlayan bu kullarını affet de öyle gönder yâ Rabbü Okuduğumuz sure-i şeriflerden, çektiğimiz kelime-i tevhid ve teşbihlerden hasıl olan manayı, Mevlâmızın davetine uyarak erişilmez makamlara yücelen, Kâb-ı Kavseyn’de cemâl-i iİlâhi’yi gören,ümmetine büyük müjdelerle dönen aziz nebinin tertemiz ruhuna arzediyor, kendisinden şefaat talep ediyoruz. Kabul eyle yâ Rabbi! Adem Aleyhisselam ile başlayan, onunla habibin arasında kalan peygamberân-ı izamı da haberdar eyle yâ Rabbi! Hatibinin hanım/arıyla, çocuklarının onun asrında yaşayıp da ondan feyz alanların cümlesine, dualarımızı duyur yâ Rabbi! Bu âleme mü’min getirdin, divanına kâfir olarak dönderme yâ Rabbi! Defter-i amalimizde bulunan ibadet varlığımızı, öz elinle yaktığın iman çerağımızı şeytan aleyhi! la’neye söndürtme yâ Rabbi! Özellikle, okuyanların ölmüşlerini rahmet deryalarına daldır yâ Rabbi! Ana babalarının kabirlerini ziyaretgah-ı Rahmet-i Rahman eyle yâ Rabbi! Cümlesini kevser ırmağında yıkanan “Gir cennetime ey kulum…” hitabına muhatap olan kullarından eyle yâ Rabbi! Onları kabir âleminin azabından, mahşer meydanında gazabından, muhafaza eyle yâ Rabbi! Şu anda burada bulunan cemaati sırat üzerinde, selâmete erenlerden, habibinle birlikte, cennete girenlerden evle yâ Rabbi! Bunların da ana ve babalarını, ahi ret âleminde bulunan yakınlarını bu ziyafet-i Kur’aniyyeden hissedar eyle yâ Rabbi! Kıyamet denen gün tecelli edince, binbir ayak bir pabuca girmiş, Alem-i Nâr bütün heybe tiyle karşımıza dikilmiş, “İnnehâ termiy bi şerarin kel kasr” ayet-i celilesinin hükmü yerine gelmiş, yani cehennem apartmanlar misali ateş gülleleriyle günahkarlar üzerine hücuma geçmiş, azgınlaşan alem-i nâr “Ve tekûlü hel min meziyd” diyerek haykırıyor. “Alevimde yanacak başka günahkâr yok mu? ” diye feryâd ediyor. Ağustos ayında hararetinden kaçtığımız “aman, nasıl da yakıyor” diyerek sığınacak bir gölgelik aradığımız, güneş bütün şiddetiyle üzerimize yaklaşmış, vücudumuzu tava içindeki yağ gibi eritmeye başlamış, bedendeki etler eriyerek ayak uçlarımızda toplanmış, işte o zaman, “Vemtâzül yevme eyyühel mücrimûn” sadası ortalığa yayılmış, “ey dünyada benim isteklerime uymayanlar, Habibimin getirdiklerine inanmayanlar!.. İşte böyle olanlar bugün onun civarından ayrılsın. Çevresinde sadece bana inananlar kalsın ” Hitab-ı ilâhisi kulakları çınlatmış yâ Rab! O anda cümlemizi, ” Yâ eyyetühen nefsül mutmeinneh” fermanına muhatap olan Habibinle birlikte cennet-i âlâyı bu lan kullarından eyle yâ Rabbi! Gözlerimiz perdelendiği, şu güzel dünya görünmez hale geldiği zaman gözlerimiz cennet-i âlâ, cemâl-i Muhammed Mustafa’ya nazır ve hayran, sağımızda hazreti Kur’an, göğsümüzde sağlam iman, fikrimizde havf-ı Yezdan, dilimiz Kelime-i Tevhid’i bitirdiği an bunun nihayetinde çene kapamayı, bu güzel cümle ile huzura varmayı cümlemize nasib ü müyesser eyle yâ Rabbi! Yaptıkları amellerle haşhaşa olanları, kabirlerinde nâm u nişanı kalmayanları,yavruları tarafından unutulmuş olanları da dualarımız sebebiyle rahmetinle yıkanan, günahlarından tümüyle kurtulan kullarından eyle yâ Rabbi! Dertlerine deva bekliyenlere, hastahane köşelerinde inleyenlere, Şâfî isminden şifalar ihsan eyle yâ Rabbi! Gönüllerimizden ihtirasları at, bizi sevdiklerinin arasına kat yâ Rabbi! Oturduğumuz yerlerden kalkmadan, şu topluluk buradan dağılmadan dilek ve dualarımızı kabul eyle yâ Rabbi! Bizi ihlasta zirveye ulaştır. Hac görevlerimizi hayırlısıyla yaptır yâ Rabbi! Namazdan niyazdan uzak kalan, fenalık yapmaktan zevk alan kullarını da ıslah eyle yâ Rabbi! Yavrularını terk ederek kaçanları, yuvalarından ayrı yaşayanları lütfunla geri döndür yâ Rabbi! Bizi daima Sırat-ı Müstekıymin sadakat caddesinde koştur. Cümlemizi bağışla da gönüllerimizi coştur yâ Rabbi! Okuduğumuz Yasin-i Şerifin kabul olması, dualarımızın ana babalarımıza duyurulması, milletimizin birlik ve beraberlikten ayrılmaması ve ALLAH rızası için el-FATIHA!….

——————————————————————————–

YASİN SURESİNİ OKUYANAN KİMSEYE YİRMİ HAC SEVABI VERİLİR

Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu:
“Sure-i Yâsin’i okuyan kimseye yirmi nafile hac sevabı verilir”
“Her şeyin bir kalbi vardır. Kur’an’ın kalbi ise Sure-i Yâsin’dir. Yâsin’i bir defa okuyan kimseye içinde Yasin bulunmayan on hatim sevabı verilir.”

——————————————————————————–

YASİN SURESİ OKUYANA KIYAMET GÜNÜ ŞEFAAT EDİLİR

Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu:
“Kur’an’da bir sure vardır. Allah Teala katında ona aziz diye isim verilmiştir. O’nu okuyan ise Allah Teala yanında şerif diye çağırılır. O’nu okuyan kıyamet günü Rabia ve Mudar kabilelerinden daha çokları hakkında şefaat eder. O, Sure-i Yâsin’dir.”
* “Muhakkak ki Kur’an’da bir sure vardır. Kendisini çok okuyana şefaat eder. Dinleyen ise mağfiret olunur. Dikkat edin o, Sure-i Yâsin’dir. Sure-i Yâsin’e Tevrat’ta muimme denilir.” Muimmenin ne demek olduğu sorulduğunda Resulü Ekrem şöyle buyurdu:
“Sahibine dünya ve ahiret hayrını umumileştirir, ondan ahiret korkularını giderir. Ve her hayırlı işini gaza eder. Kim onu okursa yirmi nafile hac stvabı verilir. Kim onu dinlerse sanki Allah yolunda bin dinar sadaka vermiş gibi ecre nail olur. Kim onu yazar da suyunu içerse içinden her çeşit hastalığı çıkarır. İçine bin tane nur, bin yakin, bin rahmet, bin refet, bin hidayet girer. Ondan bütün hastalıklar ve sıkıntılar çıkarılır.”

——————————————————————————–

YASİN SURESİNİN BAZI ESRARI HAKKINDA

Bismillâhirrahmânirrahıym.
Bismillâhillezî lâ ilahe illâ hüvel hayyül kayyûm. Bismillâhillezî lâ ilahe illâ hüve zül celâli vel ikram. Bismillâhillezî lâ yadurru measmihî şey’ün fil ardı ve lâ fis semâ’, ve hüves semiy’ul aliym. Allâhümme innî eûzü bike min şerri… (Burada zalim kimsenin ismi söylenir. ) duasını okur da ondan sonra zalimin yanına girerse, muhakkak surette onun şerrinden emin olur.

Selâmün kavlen min rabbir rahıym.
* Bu ayeti kerimeyi kim beş defa yazar da üzerinde taşırsa, geceleyin ve gündüzleyin gelecek bütün serlerden muhafaza olunur.
* Veba istilası zamanında bu ayeti yirmi sekiz defa okuyan kimse o musibetten emin olur.
* Mühim bir işin kolaylıkla halledilmesi için Sure-i Yasin dört defa okunur. Ara vermeden arka arkaya okunur. Bundan sonra şu dua dört defa okunur:
Sübhânel müneffisi an külli medyun. Sübhânel müferrici an külli mahzun. Sübhâne men ceale hazâinehû beynel kâfi ven nûn. Sübhâne men izâ erâde şey’en en yekûle lehû kün fe yekûn. Yâ müferricü ferric. Yâ müferricü ferric. Yâ müferricü ferric. Yâ müferricü ferric. Ferric annî hemmî ve gam mî fercen acilen gayra Acilin bi rahmetike yâ erhamer râhımiyn.
——————————————————————————–

YASİN-İ ŞERİF YAZILIR DELİ OLANA SUYU İÇİRİLİRSE

* Sure-i Yasin yazılır da mecnun, meczup ve bunların başkalarına üç günden on güne kadar içirilirse, Allah Teala, Yasin hürmetine onlara şifa ihsan eder.
* Kim hastalıkları, illetleri ve ağrıları için Sure-i Yasin ile birlikte Fâtiha’yı, Muavvizeteynleri ve Ayet’el-Kürsi’yi misk ve safranla yazar da yazıyı yağmur suyu ile imha edip “şifa niyeti ile içiyorum” diyerek içerse hiç şüphe yoktur ki Allah Teala ona şifa verir.

——————————————————————————–

YASİN-İ ŞERİF’İ ÖLMÜŞ KİMSENİN RUHU İÇİN OKUMAK

Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu:
“Üzerine Sure-i Yasin okunan mevtanın azabı hafifler.”
“Her kim her cuma günü annesinin, babasının veya bunlardan birinin kabrini ziyaret eder de başucunda Sure-i Yâsin’i okursa okuduğu her harfi adedince onlar mağfiret edilir.”
“Kabristana giren kimse oradaki mevtaların üzerine Sure-i Yâsin’i okursa, Allah Teala okunan Yasin hürmetine onların azabını hafifletir. Okuyan kimseye de harflerinin adedi kadar ecir verilir.”
“Ölmek üzere bulunan bir hastanın yanında
Sure-i Yasin okunursa, okunan Yâsin’in her harfi için onar melek nazil olur. O üç bin harftir. Nazil olan melekler o kimsenin önüne saf saf olup onun için istiğfar ederler. Sekarattaki bir mü’minin yanında Sure-i Yasin okunursa, cennet-i rıdvan’da cennet serabından içirmedikçe Azrail (a.s.) onun ruhunu almaz.”

——————————————————————————–

YASİN-İ ŞERİF’İ ÖLMEK ÜZERE BULUNAN KİMSEYE OKUMAK

“Sure-i Yâsin’i ölmek üzere bulunan kimsenin üzerine okuyun.”
“Sure-i Yasin ölümü yaklaşan hastanın yanında okunursa Allah Teala onun can vermesini hafifletir.”
“Ölmek üzere bulunan kimsenin başucunda Sure-i Yasin okunursa Allah Teala ona ruhunu teslim etmesinde kolaylık verir.”

——————————————————————————–

YASİN-İ ŞERİF’İ CUMA GÜNLERİ OKUMANIN FAZİLETİNE DAİR

Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu:
“Cuma geceleri Sure-i Yâsin’i okuyan kimse, mağfireti ilâhiyyeye nail olduğu halde sabahlar.”
“Cuma gecesi iki rekat namaz kılan, birinci rekatta Sure-i Yâsin’i, ikinci rekatta Sure-i Mülk’ü okuyan kimseye, her bir harfi için nur verilir. O nur kıyamet günü önünden gider. Amel defterini önünden alır. Cehennemden uzak olduğuna dair kendisine bir beraat yazılır. Ehli beytinden yetmiş kimseye şefaat eder. Dikkat edin, bunda şüphe eden münafık olur.”
“Kim Sure-i Yâsin’i ve Sure-i Duhân’ı cuma geceleri okursa, mağfiret olunduğu halde sabahlar.”

——————————————————————————–

YASİN-İ ŞERİF’İ HER GECE OKUMANIN FAZİLETİNE DAİR

Resulü Ekrem (s.a.v.) buyurdu:
“Her gece Sure-i Yâsin’i okuyan kimse muhakkak surette şehit olarak ölür.”
“Allah Teala’nın rızası için geceleyin Yâsin’i okuyan kimse affolunur.”
“Sure-i Yâsin’i geceleri okuyan kimseye Kur’an’ı yedi defa okumuş gibi ecir verilir. “

——————————————————————————–

YASİN-İ ŞERİF’İ OKUYANIN DUASI KABUL EDİLİR

Cenabı Peygamber (s.a.v.) buyurdu:
“Her kim Sure-i Yâsin’i, “iz câehel mürselûn”
ayetine kadar okur da bu ayetin sonunda dua ederse
duası kabul olunur.”
“Yasin” kelime-i şerifi yedi, yirmibir veya kırk bir defa tekrarlanarak okunursa, okuyan kimsenin onun tesirini görmesinde hiç şek ve şüphe yoktur. Muhakkak Cenabı Ecelli ve Alâ lütfü ve keremi ile o kimsenin hacetini ihsan eder.

——————————————————————————–

YASİN-İ ŞERİF’İ YANLIZ ALLAH RIZASI İÇİN OKUMAK

Resulü Ekrem (s.a.v.) buyurdu.
“Sure-i Yasin, Kur’an’ın kalbidir. Ancak onu Allah Teala’nın rızasını talep ederek ve ahireti isteyerek okuyan mağfiret olunur. Onu ölmüşlerinize okuyunuz.”
“Ümmetimden her müslümanın kalbinde Sure-i Yasin bulunmasını severim.”
“Geceleri Allah Teala’nın rızası için Sure-i Yâsin’i okuyan kimsenin kul hakkından başka bütün günahları affedilir.”
“Bana ve ümmetime Sure-i Yasin, Ayet’el-Kürsi ve İhlâs surelerini ikram eden Rabbime hamd ederim.”

——————————————————————————–

YASİN-İ ŞERİF’İN FAZİLETİNE DAİR HADİS-İ ŞERİFLER

Resulü Ekrem (s.a.v.) Sure-i Yasin hakkında şöyle buyuruyor:
“Yasin, Kur’an’ın kalbidir. Muhakkak o, bütün dertlere şifadır.”
“Geceleri Yâsin’i okumak, sanki Kur’an’ı yedi defa hatmetmek gibidir.”
“Yasin ne niyet için okunursa, o şey meydana gelir.”
* Sabah ve akşamları okunması daha tesirlidir. Kırk bir Yasin ne niyet için okunursa, okuyan kimsenin muradı derhal hasıl olur. Bu kırk bir Yasin yedi güne bölünerek sabah namazlarından sonra okunursa daha tesirli olur.
* Yasin suresi, kendisini okumayı vird haline getiren bir kimseye dünya ve ahiret için hayırlı olan her şeyi ikram eder. Dünya ile ilgili bütün sıkıntıları bu sureyi okumakla yok olur.

——————————————————————————–

YASİN-İ ŞERİFİN MANASI
Mekke döneminde inmiştir. 83 ayettir.
Rahman ve Rahıym olan Allah’ın adıyla…
(1) Yasin.
(2) O hikmet dolu Kur’an’a yemin ederim ki,
(3) Habibim sen, hiç şüphesiz Hakk tarafından gönderilen peygamberlerdensin.
(4) Dosdoğru bir yol üzerindesin.
(5) Bu Kur’an yegâne galib, çok esirgeyici Allah’ın indirdiği bir kitaptır.
(6) Bunun hikmeti de yakın ataları azab ile korkutulmamış, bu yüzden kendileri gaflet içinde kalmış olan bir kavmi onunla korkutmandır.
(7) Andolsun ki bunların çoğunun üzerine o söz hak olmuştur. Artık bunlar iman etmezler
(8) Hakikat, biz onların boyunlarına öyle kelepçeler geçirdik ki bunlar çenelerine kadar dayandı. Şimdi onlar, kafaları ve burunları yukarı kaldırılmış haldedirler.
(9) Biz hem önlerinden bir sed, hem arkalarından bir sed çektik. Böylece onları sarıverdik. Artık görmezler.
(10) Onları azab ile ha korkutmuşsunuz, ha korkutmamışsınız onlarca birdir, iman etmezler.
(11) Sen ancak o zikre uyan ve çok esirgeyici Allah’a görmeden, büyük saygı gösteren kimseleri inzar edeceksin. İşte sen onları hem mağfiretle, hem çok şerefli mükafatla müjdele.
(12) Hakikat, ölüleri biz diriltiriz biz. Önden gönderdikleri şeyleri ve bıraktıkları eserleri de biz yazarız. Zaten biz her şeyi apaçık bir kitapda yazıp saymışızdır.
(13) Onlara o şehir yaranını misal getir. Hani oraya elçiler gelmişti.
(14) Biz o zaman kendilerine iki elçigöndermiştik de onları tekzib etmişlerdi. Biz de bir üçüncü ile bunları takviye etmişdik de “Hakikat, biz
size gönderilmiş elçileriz.” demişlerdi.
(15) Onlar: “Siz, dediler, bizim gibi insandan başka kimseler değilsiniz . Hem Rahman hiçbir şey indirmemiştir. Siz yalan söyler kimselerden başkası değilsiniz.”
(16) Elçiler şöyle dediler: “Rabbimiz biliyor ki hakikaten size gönderilmiş elçileriz.”
(17) “Bizim üzerimize düşen vazife apaçık tebliğden başkası değildir.”
(18) Dediler: “Doğrusu biz sizin yüzünüzden uğursuzlandık. Eğer vazgeçmezseniz, andolsun, sizi mutlak taşlarız. Bizden size muhakkak acıklı bir işkence de dokunur.”
(19) Onlar da dediler ki: “Sizin uğursuzluğunuz, kendi beraberinizdedir. Size nasihat edilseniz de, öyle mi? Hayır, siz haddi aşıp taşanlar güruhusunuz.”
(20)O şehrin en uç kenarından koşarak bir adam geldi: “Ey kavmim, uyun o gönderilmiş olanlara.” dedi.
(21) “Uyun, sizden hiçbir ücret istemeyen o kimselere. Onlar hidayete ermiş zatlardır.”
(22) “Ben, beni yaratana neden kulluk etmeyecek misim? Siz hepiniz ancak O’na döndürülüp götürüleceksiniz.”
(23) “Ben, O’ndan başka tanrılar edinir miyim? Eğer o çok esirgeyici Allah bana bir zarar yapmak dilerse onların iddia ettiğiniz şefaati bana hiçbir şeyle faide vermez. Onlar beni asla kurtaramazlar.”
(24) Şüphesiz ben o takdirde mutlak apaçık bir sapıklık içindeyim demektir.”
(25) “Gerçek, ben Rabbinize iman ettim. İşte bunu benden duyun.”
(26) Ona: “Gir cennete” denildi. O da: “Ne olurdu” dedi, “kavmim bilselerdi.”
(27) “Rabbimin beni yarlığadığını, beni
cennetle ikram edilenlerden kıldığını.”
(28) Ondan sonra kavmin üzerine gökden hiçbir ordu indirmedik, indirecek de değildik.
(29) Onların yalanlanması yahut ukubeti bir tek sayhadan başka bir şeyle değildi. Artık hemen sönüp gidiverenler oldular.
(30) Ey kulların üzerine çöken büyük hasret ve nedamet, hazır ol! Çünkü onlar kendilerine herhangi bir peygamber ve elçi gelmeye dursun, ille onunla alay ederlerdi.
(31) Kendilerinden evvel nice nesilleri helak ettiğimizi, bunlann bir daha onlara dönmez ümmetler olduklarını müşrikler görür gibi bilmediler mi?
(32) Onların hepsi de, muhakkak, toptan bizim huzurumuza getirilmiştir, getirileceklerdir.
(33) Ölü toprak -ki biz onu canlandırdık. İçinden taneler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar-onlar için bir ibret, bir delildir.
(34) Biz orada hurmalıklardan, üzüm
bağlarından nice bostanlar yaptık. İçlerinde
pınarlardan nicesini fışkırttık.
(35) Allah’ın yarattığı mahsulden ve kendi ellerinin yaptıklarından yemeleri için. Hala şükretmeyecekler mi?
(36) Yerin bitirmekte olduğu şeylerden, insanların kendilerinden ve daha bilemeyecekleri nice şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah’ın şanı ne kadar yücedir, münezzehtir.
(37) Gece de onlar için bir ayettir. Biz. ondan gündüzü sıyırıp çıkarırız. Bir de bakarlar ki karanlığa girmişlerdir onlar.
(38) Güneş de ilahi bir ayettir ki kendi karargahında, mahrekinde aleddevam seyr ve cereyan etmektedir. Bu, mutlak galip, her şeyi hakkıyla bilenAllah’ın takdiridir.
(39) Ay’a gelince: O eski hurma salkımının eğri çöpü gibi bir hale dönmüştür, döner.
(40) Ne güneşin aya erişip çatması, ne de gecenin gündüzü geçmiş olması gerekmez. Ecramdan hepsi de ayrı ayrı birer felekte yüzerler.
(41) Onlar için bir ayet ve ibret de bizim, onların zürriyetlerini o dopdolu gemilerde taşımış olmamızdır.
(42) Ve kendilerine bunun gibi binecekleri nice şeyleri yaratmış bulunmamızdır.
(43) Eğer dilersek onları suda boğarız. O surette kendileri için bir kurtarıcı da yoktur, onlar kurtarılamazlar da.
(44) Meğer ki bizden bir esirgeme ve daha bir zamana kadar yaşatma mukadder ola.
(45) Onlara: “Önünüzdekinden de,
arkanızdakinden de sakının. Ta ki esirgenesiniz.”
denildiği zaman yüz çevirdiler.
(46) Onlara Rablerinin ayetlerinden herhangi bir ayet gelmeye dursun, ille ondan yüz çeviricidirler.
(47) Onlara: “Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden hayra harcayın.” denilince o küfredenler, iman edenlere şöyle dediler:
“Allah’ın, dileseydi, yedireceği kimseye biz mi yedirecek misiz? Siz apaçık bir sapıklıkta bulunanlardan başkaları değilsiniz.”
(48) “Siz doğru söyleyenlersiniz, bu tehdidin
tahakkuku ne zaman, söyleyin?” derler.
(49) Onlar birbiriyle itişip dururlarken kendilerini yakalayacak bir tek sayhadan başkasınıgözetmezler.
(50) İşte o vakit ailelerine dahi dönecek halde değildirler.
(51) Sur’a üfürülmüştür. Artık bakarsın ki onlar kabirlerinden kalkıp Rablerine doğru koşup gidiyorlar.
(52) O zaman şöyle demişlerdir: “Eyvah bize, uyuduğumuz yerden bizi kim kaldırdı? Bu diriliş çok esirgeyici Allah’ın va’d ettiği şey. Gönderilen peygamberler meğer doğru söylemişler.”
(53) Bu, bir tek sayhadan başkası değildir. Artık onlar toptan ve derhal izharen önümüze getirilmişlerdir.
(54) İşte bu gün kimseye hiçbir şeyle haksızlık edilmez. Siz de yapar olduğunuzdan başkasıyla mukabele görmezsiniz.
(55) Şüphe yok ki bu gün cennet yaranı mesrur-u handan bir zevk ve eğlence içindedirler.
(56) Kendileri de, zevceleri de cennet gölgelerindedirler. Tahtlarının üstüne kurulup dayanmışlardır.
(57) Orada taze yemişler, onların temenni edecekleri her şey onlarındır.
(58) Çok esirgeyici Rabblerinden bir selam vardır.
(59) “Ey günahkarlar, bu gün siz bir tarafa ayrılın!”
(60-61) Ey ademoğulları, “Şeytana tapmayın. Çünkü o, sizin için Rabbinizden ayıran bir düşmandır.Bana ibadet edin. İşte dosdoğru yol budur” diye size emretmedim mi?” buyuracaktır.
(62) Andolsun ki şeytan sizden bir çok halkı saptırmışdı. O vakit neye akıl etmiyordunuz?
(63) İşte bu, öteden beri tehdit edilegeldiğiniz Cehennemdir.
(64) Küfür ve inkarda ısrar edişinize mukabil girin oraya.
(65) O gün ağızlarının üstüne mühür basarız. Ne irtikab ediyor idiyseler bize elleri söyler, ayakları ve diğer uzuvları da şahitlik eder.
(66) Eğer dileseydik onları gözlerinin üzerinden silme kör yapardık da yolda koşuşup didişip kalırlardı. Artık nasıl göreceklerdir?
(67) Yine dileseydik onları oldukları yerde suratlarını değiştirip bambaşka çirkin bir mahiyette getirirdik de ne ileri gitmeye ne geri dönüp gelmeye güçleri yetmezdi.
(68) Kime uzun ömür veriyorsak onun yaratılışını baş aşağı ediyoruz. Buna da akılları ermiyor mu?
(69) Biz ona şiir öğretmedik. Bu ona yakışmaz da. Onun getirdiği kitap bir öğütten ve hükümleri açıklayan bir Kur’an’dan başkası değildir.
(70) Diri olan kimseleri uyarsın ve kâfirler cezayı hak etsinler diye.
(71) Şunu görmediler mi ki, biz onlar için kudretimizin meydana getirdiklerinden bir takımdavarlar yaratmışız da, onlara sahip bulunuyorlar.
(72) Biz onları kendilerine müsahhar kıldık. İşte binecekleri bunlardan, yiyecekleri bunlardandır.
(73) Bunlarda kendileri için daha nice menfaatler ve içecekler vardır. Hâlâ şükretmezler mi?
(74) Onlar Allah’ı bırakıp güya kendileri yardıma mazhar edilecekleri ümidiyle başka mabudlar edindiler.
(75) Ki bunlar onlara asla yardım edemezler. Bilakis kendileri bunlar için hazırlanmış bir sürü avaredir.
(76) O halde Habibim, onların lafı seni üzmesin. Şüphe yok ki biz onların neler gizlemekte olduklarını, neler açıklayageldiklerini biliyoruz.
(77) İnsan, kendisini bir nutfeden yarattığımızı görür gibi bilmedi mi ki şimdi o, açıktan açığa müfrit bir düşman kesilmektedir.
(78) O, kendi yaratılışım unutarak bize bir misal getirdi. “Bu çürümüş kemiklere kim can verecekmiş?” dedi.
(79) Habibim de ki. “Onları ilk defa yaratan d iri İtecektir. O, her yaratmayı hakkıyla bilendir.”
(80) O, yemyeşil bir ağaçtan sizin için bir ateş çıkarandır. İşte bakın ateşi ondan çakıp alıyorsunuz.
(81) Gökleri ve yeri yaratan Allah, onlar gibisini yaratmaya kadir değil midir? Elbette kadirdir. O, bütün kainatı yaratandır. Her şeyi hakkıyla bilendir.
(82) O’nun emri bir şeyi dilediği zaman, ona ancak “0l” demesi yeter. O da oluverir.
(83) Demek her şeyin mülkü, tasarrufu ve kudreti kendi elinde bulunan Allah’ın şanı ne kadar yücedir, münezzehtir. Siz ancak O’na döndürülüp götürüleceksiniz.

——————————————————————————–

YASİN-İ ŞERİF’TE YİRMİ BEREKET OLDUĞUNA DAİR
Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor: “Yâ Ali, Sure-i Yâsin’e devam et. Muhakkak onda yirmi bereket vardır:
1- Aç okursa doyar.
2- Susuz okursa suya kanar.
3- Çıplak okursa giydirilir.
4- Bekar okursa evlendirilir.
5- Korkan okursa korktuğundan emin olur.
6- Hasta okursa iyileşir.
7- Hapiste olan, kurtulur.
8- Misafir okursa, yolculuğunda yardım edilir.
9- Bir şey kaybeden okursa, kaybettiği şeyi bulur.
10- Sıkıntı ve kederli kimse okursa, sıkıntı ve
kederden kurtulur.”

——————————————————————————–

YATARKEN VE KALKERKEN OKUNACAK DUALAR

Elhamdü lillâhillezî ahyânâ ba’de mâ emâtenâ ve ileyhin nüşûr.
Manası: Hamd, öldükten sonra bizi dirilten Allah’a mahsustur. Toplanılacak yer O’nun huzurudur.
“Peygamber Efendimiz (s.a.v.), uyandıkları vakit bu duayı okurlardı.”
Elhamdü lülâhillezî radde aleyye ruhî ve âfânî fi cesedi ve ezine lî bi zikrih.
Manası: Hamd, ruhumu, bana geri verip uyandıran, vücuduma afiyet veren ve Zatı Eceli i Ala’sını zikr için bana izin veren Allah’a mahsustur.
Allah Resulü (s.a.v.):
Lâ ilahe illallâhü vahdehû lâ şerike leh, lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadiyr.
Manası: Allah’tan başka ibadete layık hiçbir ilahyoktur. Ancak, Allah vardır. O tektir. Eşi ve ortağı yoktur. Mülk O’nundur. Hamd O’na aittir. O her şeye kadirdir.
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz:
“Bir kul uyandığı vakit bu teşbihi okursa Allah Teala o kulunu, günahı denizlerin köpüğü kadar olsa affeder.” buyurmuşlardır.
Elhamdü lillâhillezî halekan nevme vel yekazalı. Elhamdü lillâhillezî beasenî salimen seviyyâ. Eşhedü enmıllâhe yuhyil mevta ve hüve alâ külli şey’in kadiyr.
Manası: Hamd, uykuyu ve uyanıklığı yaratan Allah’a mahsustur. Hamd, azalar yerli yerinde beni salim olarak uyandıran Allah’a mahsustur. Ben şehadet ederim ki, muhakkak Allah Teala ölüleri diriltir ve O her şeye kadirdir.
Allah Resulü (s.a.v.) buyuruyor:
“Bir kimse uyandığı vakit bu hamdi okursa, Allah Teala: “Kulum doğru söyledi.” buyurur.”
Bismikellâhümme ahyâ ve emûtü.
Manası: Allah’ım! Sen’in ismini anarak öleceğim ve yine senin ismini anarak dirileceğim.
* “Resulü Ekrem Efendimiz yatağına girince (bu duayı) okurlardı.”
İhlas Suresi. Felak Suresi. Nâs Suresi.
* “Peygamber Efendimiz (s.a.v.) her gece yatağına geldiğinde bu sureleri okur ve ellerini toplayarak onlara üflerdi. Sonra mübarek elleri ile başından başlayarak yüzünü ve vücudunun ön tarafını ve diğer erişebileceği yerleri mesheder ve bunu üç defa tekrarlardı.”
* Resulü Ekrem (s.a.v.) buyurdu: “Yatağına gelince Ayet’el-Kürsi’yi oku. Cenabı
Hakk tarafından vazifelendirilen bir melek sabaha kadar, şeytanın şerrinden seni muhafaza eder.”
* “Kim geceleyin Sure-i Bakara’nın son iki ayetini (Amener resulü…) okursa, bu iki ayet sabaha kadar onun (bütün felaketlerden) muhafaza olunmasına yeter.”
* “Kul yâ eyyühel kâfirim…u oku, sonra uyu. Muhakkak ki o şirkten uzak olmana sebep olur.”
Eûzü bi kelimâtillâhit tâmmâti min şerri mâ halak.
* “Bir kimse Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e gelerek: “Ey Allah’ın Rasulü, gece ısırıldım. Bunun ızdırabından sabaha kadar uyuyamadım.” dedi.
Resulü Ekrem (s.av):
“Sen ısıran şey neydi?” O kimse: “Akrepti.” dedi. Resulü Ekrem: “Sen yatacağın vakit (bu duayı) okusaydın sana Allah Teala’nın dilemesi ile hiçbir şey zarar vermezdi.”
“Resulü Ekrem, adamın birine, yatacağı vakit Sure-i Haşr’i okumasını tavsiye etti ve buyurdu ki:
“Eğer ölürsen şehit olarak ölürsün veya cennet ehlinden olursun.”
“Herhangi bir müslüman yatağına geldiği vakit Allah’ın kitabından bir sure okursa, Allah Teala onun için bir melek vazifelendirir, uyanana kadar zarar verici hiçbir mahluku ona yaklaştırmaz.”
Lâ ilahe illallâhü vahdehû lâ şeriyke leh, lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadiyr. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azıym. Sübhânellâhi vel hamdü lillâhi ve lâ ilahe illallâhü vallâhü ekber.
Resulü Ekrem (s.a.v.) buyurdu:
“Yatağına gelince bu zikri okuyan kimsenin günahı denizlerin köpüğü kadar olsa affolunur.”
Elhamdü lillâhillezî alâ fe kahera ve betane fe cebera ve meleke fe kadder. Elhamdü lillâhillezî yuhyî ve yümîtü ve hüve alâ külli şey’in kadiyr.
Resulü Ekrem (s.av.):
“Kim yatacağı vakit bu hamdi okursa annesinden doğmuş gibi günahı mağfiret olunur.” buyurmuştur.
Elhamdü lillâhillezî kefânî ve âvânî vel hamdü lillâhillezî at’amenî ve sekânî vel hamdü lillâhillezî menne aleyye fe efdal.
Allah Resulü (s.a.v.) buyuruyor:
“Bir kimse yatacağı vakit bu hamdi okursa, bütün mahlukatın hamdi kadar Allah Teala’ya hamd etmiş olur.”
——————————————————————————–

YEDİYÜZ BİN DEFA SALAVATI ŞERİFE OKUMA DEĞERİNDE
Allâhümme salli alâ seyyidinâ muhammedin adede mâ fî ılmillâhi salâten dâimeten bi devâmi mülkillâh.
“Allah’ım, Efendimiz Muhammed’e senin ilminde bulunanlar sayısınca ve mülkün devam ettiği sürece salat ve selam eyle!”
* Bu salavat-ı şerifeyi bir defa okumak, yedi yüz bin salavat-ı şerife okuma fazilet ve değerindedir.
* Cuma günleri biner defa okuyan, iki cihan saadetini elde eder.
* Peygamber (s.a.v.)’e salat ü selam getirmek, aynı zamanda cennette onunla buluşup sohbet etmeyi sağlar.

——————————————————————————–

YEMEĞİ ÖNÜNE ÖNÜNE GETİRİLEN KİMSENİN OKUYACAĞI DUA
Allâhümme bârik lenâ fiymâ rezaktenâ ve kınâ azâben nâr. Bismillah.

Manası: Allah’ım, rızkıma bereket ver ve bizi cehennem azabından koru. Allah’ın adı ile her işime başlarım.
* “Peygamber Efendimiz (s.a.v.), yemek önüne konulduğu vakit bu duayı okurlardı.”
——————————————————————————–

YENİ DOĞAN ÇOCUĞUN KULAĞINA EZAN OKUMAK
Resulü Ekrem (s.a.v.) buyurdu:
“Kimin çocuğu olur da sağ kulağına ezan okur, sol kulağına da kamet getirirse ümmü sıbyan hastalığından emin olur.”

 
——————————————————————————–

YENİ ELBİSE GİYEN BİRİNE YAPILACAK DUA
İlbes cedîden ve ış hamiden ve müt şehiyden seıydâ.

Manası:
Yeni giy, afiyet içinde yaşa, şehit ve said olarak öl.
Peygamberimiz (s.a.v.), Ömer (r.a.)’ın üzerinde bir elbise gördü ve ona buyurdu ki:
“Bu elbise yeni mi, yoksa yıkanmış mıdır?”
Ömer (r.a.): “Yıkanmıştır.” deyince Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu duayı okudular.
——————————————————————————–

YENİ ELBİSE VEYA AYYAKKABI GİYERKEN OKUNACAK DUA
Allâhümme lekel hamdü ente kesevtenîhi es’elüke hayrahû ve hayra mâ sunia lehû ve eûzü bike min şerrihî ve şerri mâ sunia leh.

Manası: Ey Allah’ım, hamd sana mahsustur. Bu elbiseyi bana sen giydirdin. Bu elbisenin hayrını ve bu elbise niçin yapılmışsa onun da hayrını senden isterim. Bu elbisenin şerrinden ve niçin yapılmışsa onun da şerrinden sana sığınırım.
“Peygamber (s.a.v.) Efendimiz yeni elbise giydikleri vakit, ona sarık yahut gömlek veya rida diye isim verirler, sonra da bu duayı okurlardı.”
Elhamdü lillâhillezî kesânî mâ tivârî bihî avratî ve etecemmelü bihî fî hayatî.
Manası: Avret yerimi kapattığım ve hayatımda onunla süslendiğim elbiseyi bana giydiren Allah’ıma hamd ederim.
Allah Resulü (s.a.v.) buyuruyor:
“Kim yeni elbise giydiği vakit bu duayı okur, eskilerini tasadduk ederse, o kimsenin hayatı da mematı da Allah (c.c.)’ın yolundadır ve o kimse Allah’ın muhafazası ve rahmeti içindedir.”
——————————————————————————–

YETMİŞ BİN MELEK BİN SABAH SEVAP YAZAR
Cezallâhü annâ muhammeden mâ hüve ehlüh.
“Allah Teala Muhammed’i bizim adımıza mükafatlandırsın ki o zaten buna ehildir!”
*Efendimiz (s.a.v.):
“Kim bu salavatı bir defa okursa yetmiş bin yazıcı melek bin sabah sevabını yazmaktan yorulurlar.” buyurdu.

——————————————————————————–

YETMİŞBİN SALAVAT GÜCÜNDE DİĞER BİR SALAVAT
Allâhümme salli alâ efdali ıbâdike min halkıke ve safvetike min enbiyâikez zâtil mükemmeleh. Ver rahmeti! murseletil müfaddaleh. Seyyidinâ ve nebiyyinâ muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve vârisîhi ve hızbihî ecmeıyn. Mil’es semâvâti ve mil’el eradıyn. Küllemâ zekerakez zâkirûn. Ve küllemâ ğafele an zikrihil ğâfilûn.

“Allah’ım! Kullarının en faziletlisi ve peygamberlerin seçkini, mükemmel şahsiyete sahip, tercih edilip gönderilmiş Rahmet Peygamberi Efendimiz, Peygamberimiz Muhammed’e, onun âline, ashabına, varislerine ve topyekün taraftarlarına seni zikredenler zikrettikleri ve senden gafil olanlar gaflet ettikleri sürece, yerler ve gökler dolusu salat eyle. * Bu salavat-ı şerifeyi bir defa okumak yetmiş bin salavat okuma gücünde mana ve ehemmiyeti çok yüce bir salavat-ı şerifedir.
——————————————————————————–

YETMİŞBİN SALVAT-I ŞERİFE GÜCÜNDE BİR SALAVAT
Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ muhammedin ve alâ âlihî adede kemâlillâhi ve kemâ yeliyku bi kemâlih.

“Allah’ıml Efendimiz Muhammed’e ve âline nezdindeki kemalât adedince ve onun kemalâtına yakışır bir tarzda salat ve selam eyle. “
* Bir anda yetmiş bin salavat getirmiş gibi fazilete nail olmak isteyen bu salavat-ı şerifeyi bir defa okusun.
Çokça salavat-ı şerife getirmek insanı dünya ve ahirette zengin eder.
——————————————————————————–

YOLCULUĞA ÇIKMAYI İSTEYENİN OKUYACAĞI DUA
Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz buyurdu:
“Sefere çıkmayı murad eden kimse, ailesinin yanında kılacağı iki rekat namazdan daha hayırlı bir halife bırakmamıştır.”
Kılınan bu namazın birinci rekatında Fatiha’dan sonra Sure-i Kâfirun’u, ikinci rekatında Sure-i İhlâs’ı okumak müstehaptır. Namazı kılan kimse evinden çıkmadan Ayet’el-Kürsi’yi okursa, evine dönene kadar hiçbir şey ona zarar veremez.
Sure-i Kureyş’i okumak dahi müstehaptır.Aynı zamanda evine dönene kadar Cenabı Hakk’ın muhafazası altındadır.

——————————————————————————–

YOLCUNUN BİR YERDE KONAKLAMASINDA OKUYACAĞI DUA
Eûzü bi kelimâtillâhit tâmmâti min şerri mâ halak.

Manası: Mahlukatın şerrinden, Cenabı Ecelli Ala’nın esma-i ilahiyyesi ile Zat-ı Ecelli Ala’sına sığınırım.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu:
“Bir yerde konaklayan kimse (bu duayı) okursa oradan ayrılana kadar hiçbir mahluk ona zarar veremez.”
Yâ erdu rabbî ve rabbükillâh, eûzü billahi min şerriki ve min şerri mâ fîki ve şerri mâ hulika fîki ve şerri mâ yedibbü aleyki ve eûzü bike min şerri esedin ve esvedin ve minel hayyeti vel akrabi ve min sâkinil beledi ve min vâlidin ve mâ veled.
Manası: Ey arz! Benim de senin de Rabbimiz Allah’tır. Senin ve senin içinde olanların şerrinden, senin içinde yaratılan şeylerin şerrinden ve senin üzerinde dolaşanların şerrinden Allah’a sığınırım. Arslanların, yılanların, akreplerin, cinlerin, iblisin ve şeytanların şerrinden Zatı Ecelli Ala’ya sığınırım.
* “Resulü Ekrem Efendimiz seferde olup da bir yerde geceledikleri vakit (bu duayı) okurlardı.”
——————————————————————————–

YOLCUNUN EVİNE GİRERKEN OKUYACAĞI DUA
Tevben tevben li rabbinâ evben lâ yüğâdiru havbâ.
Manası: Ya Rabbi! Zat-ı Ecelli Ala’ndan tevbemizi kabul etmeni diliyoruz. O, (tevbe edende) hiç günah bırakmaz. Rabbimiz’in inayeti ile seferden döndük.
”Resulü Kibriya Efendimiz seferden dönüp de evine girdiği vakit(bu duayı)okurlardı”

——————————————————————————–

YOLCUNUN MEMLEKETİNE DÖNÜŞÜNDE OKUYACAĞI DUA
Ayibûne tâibûne âbidûne li rabbinâ hâmidûn.
Manası:
Günahlarımıza tevbe ederek, Rabbimize ibadet ederek ve Zat-ı Ecelli Ala’sına tevbe ettiğimiz halde seferden dönüyoruz. “
Enes (r.a.) anlatıyor:
“Resulü Ekrem (s.a.v.) ile bir seferden dönmüştük. Medine-i Münevvere’yi görünce, Resulü Ekrem (bu duayı) okuya okuya Medine-i Münevvere’ye geldik.”

——————————————————————————–

YOLCUNUN YOKUŞ ÇIKARKEN VE İNERKEN OKUYACAĞI DUA
Ashabı kiram diyorlar ki:
Biz yukarı çıkarken tekbir getirir,inerken tespih ederdik.

Lâ ilahe illallâhü vahdehû lâ şeriyke leh, lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadiyr, âyibûne tâibûne âbidûne sâcidûne li rabbinâ hâmidûne sadekallâhü va’dehû ve nasara abdehû ve hezemel ahzâbe vahdeh.
Manası:
Bir olan Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. O’nun şeriki yoktur. Mülk O’nundur. Hamd O’na mahsustur. O her şeye kadirdir. (Allah Teala’ya) tevbe ibadet ve secde ettiğimiz halde (seferden) dönüyoruz. Rabbimize hamd ederiz. Allah va’dini yerine getirdi, kuluna yardım etti. O, düşmanları kudreti ile helak edip perişan etti.
Fazileti:
* Resulü Ekrem Efendimiz (s.a.v.) hacdan, umreden veya savaştan dönerlerken, her ne zamanyokuş yukarı çıktıklarında üç defa tekbir getirir, sonra bu duayı okurlardı.
Bir kimse: “Ya Resulellah, ben sefere çıkmak istiyorum. Bana nasihat et” dedi.
Resulü Ekrem (s.a.v.) ona buyurdu ki:
“Her halinde Allah Teala’dan kork ve her yüksek yere çıktığında tekbire devam et.”
——————————————————————————–

YUNUS A.S DUASI
Lâ ilahe illâ ente sübhâneke innî küntü minez zâlimiyn.

“Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Hakikaten ben zalimlerden oldum. “
Cenabı Ecelli Alâ onun duasını kabul etti ve şöyle buyurdu:
“Biz de onun duasını kabul ettik, kendisini gamdan selamete erdirdik. İşte biz iman edenleri böyle kurtarırız. “
——————————————————————————–

YUSUF A.S DUASI
Yusuf (a.s.) Allah Teala’ya şöyle niyazda bulunmuştu:
Rabbim! Zindan bana bunların davet edegeldikleri şeyi irtikap etmekten daha sevgilidir. Eğer sen bunların tuzaklarını benden döndürmezsen belki onlara meyleder, cahillerden olurum. “
Allah Teala Yusuf (a.s.)’ın yaptığı bu duayı kabul etti ve:
“Rabbi onun (Yusuf un) duasını kabul etti ve onların tuzaklarını kendisinden savdı. “

——————————————————————————–

YUSUF SURESİNİN FAZİLETİNE DAİR HADİS-İ ŞERİFLER
“Sure-i Yusufu hizmetçilerinize öğretiniz. Muhakkak onu hangi müslüman okursa, yahut evladlarına, ehline veya hizmetçilerine öğretirse, Allah Teala onun sekerat-ı mevtini kolaylaştırır ve ona o kadar iman kuvveti verir ki, o kişi hiçbir müslümana karşı hased etmez.”

* Bir kimse Yusuf Suresi’nin tamamını bir kağıt üzerine yazar, daha sonra içilecek bir su içerisine bırakır ve bu sudan içer ve Cenabı Hakk’tan bir dilekte bulunursa, dileği red olunmayıp bi iznillâh kendisine verilir.
——————————————————————————–

SEVİLMEYEN BİR ŞEY GÖRÜLDÜĞÜNDE OKUNACAK DUA

Allâhümme lâ ye’tî bil hasenâti illâ ente ve lâ yüzhibüs seyyiâti illâ ente ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azıym.
Manası: Allah’ım! İyiliği, sevabı yaptıran, günahı affeden ancak Zatı Ecelli Ala’ndır. Günahtan korunmaya, Zatı Ecelli Ala’na ibadet etmeye kuvvet ve kudret ancak senin yardımınladır.
Resulü Ekrem (s.a.v.) buyurdu:
“Sevmediğiniz bir şeyi gördüğünüz zaman (bu duayı) okuyunuz.”
——————————————————————————–

SOFRA DUASI
Resulüllah (s.a.v.) buyurdu:
“Bir adam evine girdiği vakit ve yemek yerken Allah Teala’yı anarsa şeytan, avanelerine: “Burada sizin için bannacak yer ve yiyecek yemek yoktur.” der.

Elhamdü lillâhillezî at’amenî hazâ ve razekanîhi min gayri havlin minnî ve lâ kuvveh.
Manası:
Bana bunu yediren kuvvet ve kudretim olmadığı halde bana rızık veren Allah’a hamd olsun.
Resulü Ekrem (s.a.v.) buyurdu:
“Her kim yemek yer de (bu duayı) okursa, geçmiş ve gelecek günahları affedilir.”
——————————————————————————–

SOKAK VE PAZARA ÇIKAN KİMSENİN OKUYACAĞI DUA
Lâ ilahe illallâhü vahdehû lâ şeriyke leh, lehül mülkü ve lehül hamdü yuhyî ve yümiy tü ve hüve hayyün lâ yemûtü bi yedihil hayru ve hüve alâ külli şey’in kadiyr.

Resulü Ekrem (s.a.v.) buyurdu:
“Kim sokak veya pazara çıktığı vakit bu zikri okursa, Allah Teala onun için bir milyon sevap yazar, bir milyon günahını bağışlar, affeder ve bir milyon derecesini yükseltir.” (Cennette de onun için bir köşk bina edilir.)
——————————————————————————–

SU İÇTİKTEN SONRA OKUNACAK DUA

Elhamdü lillâhillezî at’amenî fe eşbeanî ve sekânî fe ervânî.
Manası:
Bana rızık verip doyuran, içirip suya kandıran Allah Teala’ya hamd ederim.
Resulü Ekrem (s.a.v.) buyurdu:
“Kim yemek yer, doyarsa, su içer de kanarsa ve bu duayı okursa günahlarından annesinden doğduğu gibi kurtulur.”

Şifalı Dualar

ŞİFALI DUALAR

C-Ç D E F G H I-İ K-L M N O-Ö R S Ş T U-Ü V Y Z

Y

YAKINI ÖLEN KİMSENİN OKUYACAĞI DUA

İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn. Allâhümme’cürnî fî musıybetî vahlüf lî hayran minhâ.

Resulü Ekrem (s.a.v.) buyurdu: “Sizden birinize bir musibet geldi mi, bu duayı okusun.”
——————————————————————————–

YÜZYİRMİBİN SALAVAT GÜCÜNDE BİR SALAVAT

Allâhümme sallı ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ muhammedinil fâtihi limâ uğlika vel hâtimi limâ sebeka ven nâsıril hakkı bil hakkı vel hâdî ilâ sırâtıkel müstekiymi sallellâhü aleyhi ve alâ âlihî ve ashâbihî hakka kadrihî ve mıkdârihil azıym.
“Allah’ım, kapalılıkları açan, geçmişe son veren, hakka hakikatla destek olan, mahlukatı senin doğru yoluna ileten Efendimiz Muhammed’e, onun âline ve ashabına onun yüce kadr ü kıymetince salat eyle, selam eyle ve onu mübarek kıl!”
* Yüzyirmi bin salavat-ı şerife gücünde olduğu mana aleminde Peygamberimiz (s.a.v.) tarafından bildirilmiştir.
Hikmeti:
1- Bu salavat-ı şerife, okuyanı cehennem ateşinden korur.
2- Kırk gün okuyanın tevbesi kabul edilir. Günahları bağışlanır.
3- Cuma gecesi bin defa okuyan, Efendimiz ile görüşür.
4- Her gün yüz defa okumayı vird edinenin kalp gözü açılır. İlahi nurları müşahede eder.
5- Bir defa okuyan; insin, cinnin, meleklerin okumuş olduğu bütün zikir, teşbih ve duaları okumuş gibi ecre nail olur. Bütün savaşlara katılmış mücahidinin faziletini ihraz eder.
6- Kişinin maksadına ulaşması için bir iksirdir.
7- Bu salavat-ı şerife öyle bir hazinedir ki, ecir ve mükafatını, esrarını yerde ve göklerde bulunanlar yazmak isteseler yazamazlardı.
8- Bize gereken, çok yüce bir hazine olan bu j salavat-ı şerifenin faziletini idrak edip, hiç olmazsa günün belirli saatlerinde bir kaç kere okumayı alışkanlık haline getirmektir. Bu sayede Allah’ın izni ile yüce makamlara ulaşmış oluruz
——————————————————————————–

YILDIZ KAYINCA OKUNACAK DUA

Mâşâellâhü lâ kuvvete illâ billâh.
İbni Mes’ud (r.a.) anlatıyor: “Yerinden kayan yıldıza bakmamak ve (bu duayı) okumakla emrolunduk.

——————————————————————————–

YAĞMUR DUASI

Elhamdü lillâhi rabbil âlemîn. Er rahmânir rahıym. Mâliki yevmid din. Lâ ilahe illallâhü yefalü mâ yüriyd. Allâhümme entellâhü lâ ilahe illâ entel ğaniyytt ve nahnül fükarâü enzil aleynel ğayse vec’al mâ enzelte lenâ kuvveten ve belâğan ilâ hıyn.

“İnsanlar kuraklıktan Resulü Ekrem (s.a.v.)’e şikayette bulundular. Bunun üzerine Resulü Ekrem, minbere çıktı ve şöyle buyurdu: “Şüphesiz ki sizler yağmurun mevsiminde yağmadığından ve beldenizin kıtlığından şikayet ediyorsunuz. Muhakkak Allah Teala Zatı Ecelli Ala’sına dua etmeniz için size emir buyurdu. Sizin edeceğiniz duayı da kabul edeceğini vaad etti.” dedi ve (yukarıdaki duayı) okudu.”
Allah Teala Hazretleri de bu dua ve kılınan namaz hürmetine bereketli yağmurlar ihsan etti.
——————————————————————————–

YANGIN GÖRÜLÜNCE YANGINA KARŞI OKUNACAK DUA

Allâhü ekber, Allâhü ekber, Lâ ilahe illallâhü vallAhü ekber, AllâhüI ekber ve lillâhil hamd.

Peygamberimiz (S.A.V) buyurdular:
Yangın gördüğünüz vakit (bunun gibi)tekbir getiriniz.Zira tekbir onu söndürür.
——————————————————————————–

YASİN SURESİ

Bismillâhirrahmânirrahıym.
Yâsîn (1) Vel kur’ânil hakiym (2) İnneke le minel murseliyn (3) Alâ sıratın müstekıym (4) Tenziylel aziyzir rahıym (5)1 A tünzira kavmen mâ ün zira âbâühüm fehüm ğâfilûn (6) Le kad hakkal kavili alâ ekserinim fehüm lâ yü’minûn (7) İnnâ cealnâ fî a’nûkıhim ağlâlen fe hiye ilel ezkâni fehüm mukmehûn (8) Ve cealnâ min beyni eydîhim şedden ve min halfihim şedden fe ağşeynâhüm fehüm lâ yübsırûn (9) Ve sevâün aleyhim e enzertehüm em lem tünzirhüm lâ yü’minûn (10) İnnemâ tünziru menittebeaz zikra ve haşiyer rahmâne bil ğayb, fe beşşirhü bi mağfiratin ve ecrin kerîm (11) İnnâ nahnü nuhyil mevta ve nektübü mâ kaddemû ve âsârahüm ve külle şey’in ahsaynâhü fî imâmin mübiyn. (*) Vadrib lehüm meselen ashâbel karyeh, iz câehel mürselûn (13) İz erselnâ ileyhimüsneyni fe kezzebûhümâ fe azzeznâ bi şalisin fe kâlû innâ ileyküm mürselûn (14) Kâlû mâ entüm illâ beşerim mislünâ ve mâ enzeler rahmânü min şey’in in entüm illâ tekzibûn(15) Kâlû rabbünâ ya’lemü innâ ileyküm le mürselûn(16) Ve mâ aleynâ illel belâğul mübîn (17) Kâlû innâ tetayyarnâ biküm lein lem tentehû le nercümenneküm ve le yemessenneküm minnâ azâbün eliym (18) Kâlû tâiruküm meaküm ein zükkirtüm bel entüm kavmün müsrifûn (19) Ve câe min aksal medîneti racülün yes’â kale yâ kavmittebiul murseliyn (20) İttebiû men lâyes’elüküm ecran vehüm mühtedûn (21) Ve mâ liye lâ a’büdüllezî fetaranî ve ileyhi türceûn (22) E ettehızü min dûnihî âliheten in yüridnir rahmânü bi durrin lâ tuğni annî şefâatühüm şey’en ve lâ yünkızûn (23) İnnî izen le fî dalâlin mübîn (24) İnnî âmentii bi rabbiküm fesmeûn (25) Kıyledhulil cenneh, kale yâ leyte kavmî ya’lemûn (26) Bimâ ğafera lî rabbî ve cealenî minel mükramiyn (*) Ve mâ enzelnâ alâ kavmihî min ba’dihî min cündin mines semai ve mâ künnâ münziliyn (28) İn kânet illâ sayhaten vâhıdeten fe izâ hüm hâmidûn (29) Yâ hasraten alel ıbâd, mâ ye’tiyhim min rasûlin illâ kânû bihî yestehziûn (30) Elem yerav kem ehleknâ kablehüm minel kurûni ennehüm ileyhim lâ yarciûn(31) Ve in küllün lemmâ cemiy’un ledeynâ muhdarûn(32) Ve âyetül lehümül ardul meyteh, ahyeynâhâ ve ahracnâ minhâ habben feminhü ye’külûn (33) Ve cealnâ fiyhâ cennâtin min nahıylin vea’nâbin vefeccernâ fiyhâ minel uyun (34) Li ye’külû min semerini ve mâ amilethü eydiyhim, efelâ yeşkürûn (35) Sübhânellezî halekal ezvâce küllehâ mimmâ tünbitül erdu ve min enfüsihim ve mimmâ lâ ya’lemûn (36) Ve âyetün lehümül leyi, neslehu minhün nehâra fe izâ hüm muzlimûn (37) Veş şemsü tecrî li müstekarrin lehâ, zâlike takdiyrul aziyzil aliym (38) Vel kamera kaddernâhü mcnâzile hattâ âde kel urcûnil kadiym (39) Leşşemsü yenbeğıy lehâ en tüdrikel kamera velel leylü sâbikun nehâr, ve küllün fî felekin yesbehûn. (*) Ve âyetün lehüm ennâ hamelnâ zürriyyetehüm fil fülkil meşhûn (41) Ve halaknâ lehüm min mislihî mâ yarkebûn (42) Ve in neşe’ nuğrıkhüm felâ sariyha lehüm velâ hüm yünkazûn (43) İllâ rahmeten minnâ ve metâan ilâ hıyn (44) Ve izâ kıyle lehümüttekû mâ beyne eydîküm ve mâ halfeküm lealleküm türhamûn (45) Ve mâ te’tiyhim min âyetin min âyâti rabbihim illâ kânû anhâ mu’ridıyn (46) Ve izâ kıyle lehüm enfikû mimmâ razekakümüilâhü kâlelleziyne keferû lilleziyne âmenû enut’ımü men lev yeşâüllâhü et’ameh, in entüm illâ fî dalâlin mübîn (47) Ve yekûlûne metâ hâzel va’dü in küntüm sâdikıyn (48) Mâ yenzurûne illâ sayhaten vâhıdeten te’huzühüm vehüm yehıssımûn (49) Felâ yestetıy’ûne tavsıyeten ve lâ ilâ ehlihim yarciûn (50) Ve nüfiha fis sûri fe izâ hüm minel ecdâsi ilâ rabbihim yensilûn (51) Kâlû yâ veylenâ men beasenâ min merkadinâ, hazâ mâ veader rahmânü ve sadekal mürselûn (52) İn kânet illâ sayhaten vâhıdeten feizâ hüm cemiy’un ledeynâ muhdarûn (53) Fel yevme lâ tuzlemü nefsün şey’en velâ tüczevne illâ mâ küntüm ta’melûn (*) İnne ashâbel cennetil yevme fî şuğulin fâkihûn (55) Hüm ve ezvâcühüm fî zılâlin alel erâiki müttekiûn (56) Lehüm fıyhâ fâkihetün ve lehüm mâ yeddeûn (57) Selâmün kavlen min rabbir rahıym (58) Vemtâzül yevme eyyühel mücrimûn (59) Elem a’hed ileyküm yâ benî âdeme en lâ ta’büdüş şeytân, innehû leküm adüvvün mübiyn (60) Ve enı’büdûnî, hazâ sırâtun müstekıym (61) Velekad edalle minküm cibillen kesiyrâ, efelem tekûnû ta’kılûn (62) Hâzihî cehennemülletî küntüm tûadûn (63) Islevhel yevme bimâ küntüm tekfurun (64) El yevme nahtimü alâ efvâhihim ve tükellimünâ eydiyhim ve teşhedü ercülühüm bimâ kânû yeksibûn (65) Velev neşâü le tamesnâ alâ a’yünihim festebekus sırata fe ennâ yübsırûn (66) Velev neşâü le mesahnâhüm alâ mekânetihim femestetâû mudiyyen ve lâ yarciûn (67)Ve men nüammirhü nünekkishü fil halk, efelâ ya’kılûn (68) Ve mâ allemnâhüş şı’ra ve mâ yenbeğıy leh, in hüve illâ zikrun ve kur’ânün mübiyn (69) Li yünzira men kâne hayyen ve yehıkkal kavlü alel kâfirin (*) Evelem yerav ennâ haleknâ lehüm mimmâ amilet eydiynâ en’âmen fehüm lehâ mâlikûn (71) Ve zellelnâhâ lehüm feminhâ rakûbühüm ve minhâ ye’külûn (72) Ve lehüm fiyhâ menâfıu ve meşârib, efelâ yeşkürûn (73) Vettehazû min dûnillâhi âliheten leallehüm yünsarûn (74) Lâ yestetıy’ûne nasrahüm ve hüm lehüm cündün muhdarûn (75) Felâ yahzünke kavlühüm, innâ na’lemü mâ yüsirrûne ve mâ yu’linûn (76) Evelem yeral inşâ nü ennâ haleknâhü min nutfetin fe izâ hüve hasıymün mübîn (77) Ve darabe lenâ meselen ve nesiye halkalı, kale men yuhyil ızâme ve hiye ramiym (78) Kul yuhyîhellezî enşeehâ evvele merrah, ve hüve bi külli halkın aliym (79) Ellezî ceale leküm mineş şeceril ahdari naran fe izâ entüm minhü tûkıdûn (80) Eveleysellezî halekas semâvâti vel arda bi kadirin alâ en yahlüka mislehüm, belâ ve hüvel hallâkul aliym (81) İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehû kün fe yekûn (82) Fe sübhânellezî bi yedihî melckûtü külli şey’in ve ileyhi türceûn (*)

——————————————————————————–

YASİN SURESİNDE SONRA OKUNACAK DUA

Ey vücudu ile mevcut, âsârı ile meşhud olan Varlığının ezelde bidayeti, ebedde nihayeti bulunmayan ulu Allah!… Yâ Rab, yalnız sana kulluk ediyor, sadece senden yardım diliyoruz. Dergâhına el açan bu kullarını, iman ve Kur’an’dan ayırma yâ Rabbü… Sayısız nimetler içinde bulunuyor, Seni, gönlümüze koyduğun nurla tanıyoruz. Bizi, bu nurdan mahrum bırakma yâ Rabbü… Sayılı nefeslerin biteceğini, ömür kandilinin söneceğini biliyor; şu âleme, inanmış olarak geldik, aynı imanla huzuruna dönmek istiyoruz. Kabul eyle yâ Rabbil… Divanıma açılan elleri boş çevirmem buyuruyor, dünya dolusu günahla gelseniz bağışlanmak için bana niyaz etseniz sizi bağışlarım diye ilan ediyorsun yâ Rab… Cân ügönülden bağışlanmak, rahmetinden payımızı almak istiyoruz. Bu lütfü bizden esirgeme yâ Rabbil… Zâtına lâyık ameller yapamadık. Kulluğumuzda sayısız kusurlar işledik. Rahmete açılan kapının, bu kapı olduğunu öğrendik. Huzuruna bu sebepLe niyaza geldik. Bu kapıdan bizi boş döndürme yâ Rabbil… Af kapısının, tevbe edenlere açık olduğunu ilan ediyor, muhtaç olan kullarım, dergâhımdan kovulmaz. ” huyuruyorsun, eli boş geldiğimizi görüyor, muhtaç olduğumuzu biliyorsun yâ Rab!… Ellerimizi semaya uzatmıyor, saray-ı lâ mekânına açıyoruz. Şu makamda, Sen’den af bekliyoruz. Reddetme yâ Rabbü… Yâ Rabbi! “Şayet kitabıma kulak vermez, habibimi dinlemezseniz, kısas yaparım. Yavrularınızla sizden intikam alırım. Sonra ah eder de inim inim inlersiniz. Ne yaptım da başıma bu haller geldi dersiniz. Zalimleşerek sizi hiç dinlemeyen öz be öz çocuklarınıza “böyle hayırsız çıkacağını bilsem acaba sana hiç bakar mıydım? Hakaret yağan şu ağzına meme tutar mıydım? ” diyerek feryat edersiniz. Sonra ıslah için çok dua edersiniz. Lakin, Mevlâ’dan hüsn-i kabul görmezsiniz. ” buyuruyorsun. Bize bu kısas yapılıyor. Evlatlarımız kimseyi dinlemiyor. Bir bardak suya bile onlara sözümüz geçmiyor. “İhtiyar mısın be adam. Kalk da suyunu kendin al” deniyor yâ Rab!… Gerçekten emirlerine kulak vermedik. Sonunda bu ağır cezaya mahkum edildik. Lakin bu cezanın şu anda bitmesini, yavrularımızın doğru yola gitmesini niyaz ediyoruz. Bu arzumuzu kabul eyle yâ Rabbü… Senden başka gayesi olmayan, gece gündüz secde-i Rahman’dan ayrılmayan, yaptığı suçlar için can ü gönülden ağlayan bu kullarını affet de öyle gönder yâ Rabbü Okuduğumuz sure-i şeriflerden, çektiğimiz kelime-i tevhid ve teşbihlerden hasıl olan manayı, Mevlâmızın davetine uyarak erişilmez makamlara yücelen, Kâb-ı Kavseyn’de cemâl-i iİlâhi’yi gören,ümmetine büyük müjdelerle dönen aziz nebinin tertemiz ruhuna arzediyor, kendisinden şefaat talep ediyoruz. Kabul eyle yâ Rabbi! Adem Aleyhisselam ile başlayan, onunla habibin arasında kalan peygamberân-ı izamı da haberdar eyle yâ Rabbi! Hatibinin hanım/arıyla, çocuklarının onun asrında yaşayıp da ondan feyz alanların cümlesine, dualarımızı duyur yâ Rabbi! Bu âleme mü’min getirdin, divanına kâfir olarak dönderme yâ Rabbi! Defter-i amalimizde bulunan ibadet varlığımızı, öz elinle yaktığın iman çerağımızı şeytan aleyhi! la’neye söndürtme yâ Rabbi! Özellikle, okuyanların ölmüşlerini rahmet deryalarına daldır yâ Rabbi! Ana babalarının kabirlerini ziyaretgah-ı Rahmet-i Rahman eyle yâ Rabbi! Cümlesini kevser ırmağında yıkanan “Gir cennetime ey kulum…” hitabına muhatap olan kullarından eyle yâ Rabbi! Onları kabir âleminin azabından, mahşer meydanında gazabından, muhafaza eyle yâ Rabbi! Şu anda burada bulunan cemaati sırat üzerinde, selâmete erenlerden, habibinle birlikte, cennete girenlerden evle yâ Rabbi! Bunların da ana ve babalarını, ahi ret âleminde bulunan yakınlarını bu ziyafet-i Kur’aniyyeden hissedar eyle yâ Rabbi! Kıyamet denen gün tecelli edince, binbir ayak bir pabuca girmiş, Alem-i Nâr bütün heybe tiyle karşımıza dikilmiş, “İnnehâ termiy bi şerarin kel kasr” ayet-i celilesinin hükmü yerine gelmiş, yani cehennem apartmanlar misali ateş gülleleriyle günahkarlar üzerine hücuma geçmiş, azgınlaşan alem-i nâr “Ve tekûlü hel min meziyd” diyerek haykırıyor. “Alevimde yanacak başka günahkâr yok mu? ” diye feryâd ediyor. Ağustos ayında hararetinden kaçtığımız “aman, nasıl da yakıyor” diyerek sığınacak bir gölgelik aradığımız, güneş bütün şiddetiyle üzerimize yaklaşmış, vücudumuzu tava içindeki yağ gibi eritmeye başlamış, bedendeki etler eriyerek ayak uçlarımızda toplanmış, işte o zaman, “Vemtâzül yevme eyyühel mücrimûn” sadası ortalığa yayılmış, “ey dünyada benim isteklerime uymayanlar, Habibimin getirdiklerine inanmayanlar!.. İşte böyle olanlar bugün onun civarından ayrılsın. Çevresinde sadece bana inananlar kalsın ” Hitab-ı ilâhisi kulakları çınlatmış yâ Rab! O anda cümlemizi, ” Yâ eyyetühen nefsül mutmeinneh” fermanına muhatap olan Habibinle birlikte cennet-i âlâyı bu lan kullarından eyle yâ Rabbi! Gözlerimiz perdelendiği, şu güzel dünya görünmez hale geldiği zaman gözlerimiz cennet-i âlâ, cemâl-i Muhammed Mustafa’ya nazır ve hayran, sağımızda hazreti Kur’an, göğsümüzde sağlam iman, fikrimizde havf-ı Yezdan, dilimiz Kelime-i Tevhid’i bitirdiği an bunun nihayetinde çene kapamayı, bu güzel cümle ile huzura varmayı cümlemize nasib ü müyesser eyle yâ Rabbi! Yaptıkları amellerle haşhaşa olanları, kabirlerinde nâm u nişanı kalmayanları,yavruları tarafından unutulmuş olanları da dualarımız sebebiyle rahmetinle yıkanan, günahlarından tümüyle kurtulan kullarından eyle yâ Rabbi! Dertlerine deva bekliyenlere, hastahane köşelerinde inleyenlere, Şâfî isminden şifalar ihsan eyle yâ Rabbi! Gönüllerimizden ihtirasları at, bizi sevdiklerinin arasına kat yâ Rabbi! Oturduğumuz yerlerden kalkmadan, şu topluluk buradan dağılmadan dilek ve dualarımızı kabul eyle yâ Rabbi! Bizi ihlasta zirveye ulaştır. Hac görevlerimizi hayırlısıyla yaptır yâ Rabbi! Namazdan niyazdan uzak kalan, fenalık yapmaktan zevk alan kullarını da ıslah eyle yâ Rabbi! Yavrularını terk ederek kaçanları, yuvalarından ayrı yaşayanları lütfunla geri döndür yâ Rabbi! Bizi daima Sırat-ı Müstekıymin sadakat caddesinde koştur. Cümlemizi bağışla da gönüllerimizi coştur yâ Rabbi! Okuduğumuz Yasin-i Şerifin kabul olması, dualarımızın ana babalarımıza duyurulması, milletimizin birlik ve beraberlikten ayrılmaması ve ALLAH rızası için el-FATIHA!….

——————————————————————————–

YASİN SURESİNİ OKUYANAN KİMSEYE YİRMİ HAC SEVABI VERİLİR

Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu:
“Sure-i Yâsin’i okuyan kimseye yirmi nafile hac sevabı verilir”
“Her şeyin bir kalbi vardır. Kur’an’ın kalbi ise Sure-i Yâsin’dir. Yâsin’i bir defa okuyan kimseye içinde Yasin bulunmayan on hatim sevabı verilir.”

——————————————————————————–

YASİN SURESİ OKUYANA KIYAMET GÜNÜ ŞEFAAT EDİLİR

Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu:
“Kur’an’da bir sure vardır. Allah Teala katında ona aziz diye isim verilmiştir. O’nu okuyan ise Allah Teala yanında şerif diye çağırılır. O’nu okuyan kıyamet günü Rabia ve Mudar kabilelerinden daha çokları hakkında şefaat eder. O, Sure-i Yâsin’dir.”
* “Muhakkak ki Kur’an’da bir sure vardır. Kendisini çok okuyana şefaat eder. Dinleyen ise mağfiret olunur. Dikkat edin o, Sure-i Yâsin’dir. Sure-i Yâsin’e Tevrat’ta muimme denilir.” Muimmenin ne demek olduğu sorulduğunda Resulü Ekrem şöyle buyurdu:
“Sahibine dünya ve ahiret hayrını umumileştirir, ondan ahiret korkularını giderir. Ve her hayırlı işini gaza eder. Kim onu okursa yirmi nafile hac stvabı verilir. Kim onu dinlerse sanki Allah yolunda bin dinar sadaka vermiş gibi ecre nail olur. Kim onu yazar da suyunu içerse içinden her çeşit hastalığı çıkarır. İçine bin tane nur, bin yakin, bin rahmet, bin refet, bin hidayet girer. Ondan bütün hastalıklar ve sıkıntılar çıkarılır.”

——————————————————————————–

YASİN SURESİNİN BAZI ESRARI HAKKINDA

Bismillâhirrahmânirrahıym.
Bismillâhillezî lâ ilahe illâ hüvel hayyül kayyûm. Bismillâhillezî lâ ilahe illâ hüve zül celâli vel ikram. Bismillâhillezî lâ yadurru measmihî şey’ün fil ardı ve lâ fis semâ’, ve hüves semiy’ul aliym. Allâhümme innî eûzü bike min şerri… (Burada zalim kimsenin ismi söylenir. ) duasını okur da ondan sonra zalimin yanına girerse, muhakkak surette onun şerrinden emin olur.

Selâmün kavlen min rabbir rahıym.
* Bu ayeti kerimeyi kim beş defa yazar da üzerinde taşırsa, geceleyin ve gündüzleyin gelecek bütün serlerden muhafaza olunur.
* Veba istilası zamanında bu ayeti yirmi sekiz defa okuyan kimse o musibetten emin olur.
* Mühim bir işin kolaylıkla halledilmesi için Sure-i Yasin dört defa okunur. Ara vermeden arka arkaya okunur. Bundan sonra şu dua dört defa okunur:
Sübhânel müneffisi an külli medyun. Sübhânel müferrici an külli mahzun. Sübhâne men ceale hazâinehû beynel kâfi ven nûn. Sübhâne men izâ erâde şey’en en yekûle lehû kün fe yekûn. Yâ müferricü ferric. Yâ müferricü ferric. Yâ müferricü ferric. Yâ müferricü ferric. Ferric annî hemmî ve gam mî fercen acilen gayra Acilin bi rahmetike yâ erhamer râhımiyn.
——————————————————————————–

YASİN-İ ŞERİF YAZILIR DELİ OLANA SUYU İÇİRİLİRSE

* Sure-i Yasin yazılır da mecnun, meczup ve bunların başkalarına üç günden on güne kadar içirilirse, Allah Teala, Yasin hürmetine onlara şifa ihsan eder.
* Kim hastalıkları, illetleri ve ağrıları için Sure-i Yasin ile birlikte Fâtiha’yı, Muavvizeteynleri ve Ayet’el-Kürsi’yi misk ve safranla yazar da yazıyı yağmur suyu ile imha edip “şifa niyeti ile içiyorum” diyerek içerse hiç şüphe yoktur ki Allah Teala ona şifa verir.

——————————————————————————–

YASİN-İ ŞERİF’İ ÖLMÜŞ KİMSENİN RUHU İÇİN OKUMAK

Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu:
“Üzerine Sure-i Yasin okunan mevtanın azabı hafifler.”
“Her kim her cuma günü annesinin, babasının veya bunlardan birinin kabrini ziyaret eder de başucunda Sure-i Yâsin’i okursa okuduğu her harfi adedince onlar mağfiret edilir.”
“Kabristana giren kimse oradaki mevtaların üzerine Sure-i Yâsin’i okursa, Allah Teala okunan Yasin hürmetine onların azabını hafifletir. Okuyan kimseye de harflerinin adedi kadar ecir verilir.”
“Ölmek üzere bulunan bir hastanın yanında
Sure-i Yasin okunursa, okunan Yâsin’in her harfi için onar melek nazil olur. O üç bin harftir. Nazil olan melekler o kimsenin önüne saf saf olup onun için istiğfar ederler. Sekarattaki bir mü’minin yanında Sure-i Yasin okunursa, cennet-i rıdvan’da cennet serabından içirmedikçe Azrail (a.s.) onun ruhunu almaz.”

——————————————————————————–

YASİN-İ ŞERİF’İ ÖLMEK ÜZERE BULUNAN KİMSEYE OKUMAK

“Sure-i Yâsin’i ölmek üzere bulunan kimsenin üzerine okuyun.”
“Sure-i Yasin ölümü yaklaşan hastanın yanında okunursa Allah Teala onun can vermesini hafifletir.”
“Ölmek üzere bulunan kimsenin başucunda Sure-i Yasin okunursa Allah Teala ona ruhunu teslim etmesinde kolaylık verir.”

——————————————————————————–

YASİN-İ ŞERİF’İ CUMA GÜNLERİ OKUMANIN FAZİLETİNE DAİR

Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu:
“Cuma geceleri Sure-i Yâsin’i okuyan kimse, mağfireti ilâhiyyeye nail olduğu halde sabahlar.”
“Cuma gecesi iki rekat namaz kılan, birinci rekatta Sure-i Yâsin’i, ikinci rekatta Sure-i Mülk’ü okuyan kimseye, her bir harfi için nur verilir. O nur kıyamet günü önünden gider. Amel defterini önünden alır. Cehennemden uzak olduğuna dair kendisine bir beraat yazılır. Ehli beytinden yetmiş kimseye şefaat eder. Dikkat edin, bunda şüphe eden münafık olur.”
“Kim Sure-i Yâsin’i ve Sure-i Duhân’ı cuma geceleri okursa, mağfiret olunduğu halde sabahlar.”

——————————————————————————–

YASİN-İ ŞERİF’İ HER GECE OKUMANIN FAZİLETİNE DAİR

Resulü Ekrem (s.a.v.) buyurdu:
“Her gece Sure-i Yâsin’i okuyan kimse muhakkak surette şehit olarak ölür.”
“Allah Teala’nın rızası için geceleyin Yâsin’i okuyan kimse affolunur.”
“Sure-i Yâsin’i geceleri okuyan kimseye Kur’an’ı yedi defa okumuş gibi ecir verilir. “

——————————————————————————–

YASİN-İ ŞERİF’İ OKUYANIN DUASI KABUL EDİLİR

Cenabı Peygamber (s.a.v.) buyurdu:
“Her kim Sure-i Yâsin’i, “iz câehel mürselûn”
ayetine kadar okur da bu ayetin sonunda dua ederse
duası kabul olunur.”
“Yasin” kelime-i şerifi yedi, yirmibir veya kırk bir defa tekrarlanarak okunursa, okuyan kimsenin onun tesirini görmesinde hiç şek ve şüphe yoktur. Muhakkak Cenabı Ecelli ve Alâ lütfü ve keremi ile o kimsenin hacetini ihsan eder.

——————————————————————————–

YASİN-İ ŞERİF’İ YANLIZ ALLAH RIZASI İÇİN OKUMAK

Resulü Ekrem (s.a.v.) buyurdu.
“Sure-i Yasin, Kur’an’ın kalbidir. Ancak onu Allah Teala’nın rızasını talep ederek ve ahireti isteyerek okuyan mağfiret olunur. Onu ölmüşlerinize okuyunuz.”
“Ümmetimden her müslümanın kalbinde Sure-i Yasin bulunmasını severim.”
“Geceleri Allah Teala’nın rızası için Sure-i Yâsin’i okuyan kimsenin kul hakkından başka bütün günahları affedilir.”
“Bana ve ümmetime Sure-i Yasin, Ayet’el-Kürsi ve İhlâs surelerini ikram eden Rabbime hamd ederim.”

——————————————————————————–

YASİN-İ ŞERİF’İN FAZİLETİNE DAİR HADİS-İ ŞERİFLER

Resulü Ekrem (s.a.v.) Sure-i Yasin hakkında şöyle buyuruyor:
“Yasin, Kur’an’ın kalbidir. Muhakkak o, bütün dertlere şifadır.”
“Geceleri Yâsin’i okumak, sanki Kur’an’ı yedi defa hatmetmek gibidir.”
“Yasin ne niyet için okunursa, o şey meydana gelir.”
* Sabah ve akşamları okunması daha tesirlidir. Kırk bir Yasin ne niyet için okunursa, okuyan kimsenin muradı derhal hasıl olur. Bu kırk bir Yasin yedi güne bölünerek sabah namazlarından sonra okunursa daha tesirli olur.
* Yasin suresi, kendisini okumayı vird haline getiren bir kimseye dünya ve ahiret için hayırlı olan her şeyi ikram eder. Dünya ile ilgili bütün sıkıntıları bu sureyi okumakla yok olur.

——————————————————————————–

YASİN-İ ŞERİFİN MANASI
Mekke döneminde inmiştir. 83 ayettir.
Rahman ve Rahıym olan Allah’ın adıyla…
(1) Yasin.
(2) O hikmet dolu Kur’an’a yemin ederim ki,
(3) Habibim sen, hiç şüphesiz Hakk tarafından gönderilen peygamberlerdensin.
(4) Dosdoğru bir yol üzerindesin.
(5) Bu Kur’an yegâne galib, çok esirgeyici Allah’ın indirdiği bir kitaptır.
(6) Bunun hikmeti de yakın ataları azab ile korkutulmamış, bu yüzden kendileri gaflet içinde kalmış olan bir kavmi onunla korkutmandır.
(7) Andolsun ki bunların çoğunun üzerine o söz hak olmuştur. Artık bunlar iman etmezler
(8) Hakikat, biz onların boyunlarına öyle kelepçeler geçirdik ki bunlar çenelerine kadar dayandı. Şimdi onlar, kafaları ve burunları yukarı kaldırılmış haldedirler.
(9) Biz hem önlerinden bir sed, hem arkalarından bir sed çektik. Böylece onları sarıverdik. Artık görmezler.
(10) Onları azab ile ha korkutmuşsunuz, ha korkutmamışsınız onlarca birdir, iman etmezler.
(11) Sen ancak o zikre uyan ve çok esirgeyici Allah’a görmeden, büyük saygı gösteren kimseleri inzar edeceksin. İşte sen onları hem mağfiretle, hem çok şerefli mükafatla müjdele.
(12) Hakikat, ölüleri biz diriltiriz biz. Önden gönderdikleri şeyleri ve bıraktıkları eserleri de biz yazarız. Zaten biz her şeyi apaçık bir kitapda yazıp saymışızdır.
(13) Onlara o şehir yaranını misal getir. Hani oraya elçiler gelmişti.
(14) Biz o zaman kendilerine iki elçigöndermiştik de onları tekzib etmişlerdi. Biz de bir üçüncü ile bunları takviye etmişdik de “Hakikat, biz
size gönderilmiş elçileriz.” demişlerdi.
(15) Onlar: “Siz, dediler, bizim gibi insandan başka kimseler değilsiniz . Hem Rahman hiçbir şey indirmemiştir. Siz yalan söyler kimselerden başkası değilsiniz.”
(16) Elçiler şöyle dediler: “Rabbimiz biliyor ki hakikaten size gönderilmiş elçileriz.”
(17) “Bizim üzerimize düşen vazife apaçık tebliğden başkası değildir.”
(18) Dediler: “Doğrusu biz sizin yüzünüzden uğursuzlandık. Eğer vazgeçmezseniz, andolsun, sizi mutlak taşlarız. Bizden size muhakkak acıklı bir işkence de dokunur.”
(19) Onlar da dediler ki: “Sizin uğursuzluğunuz, kendi beraberinizdedir. Size nasihat edilseniz de, öyle mi? Hayır, siz haddi aşıp taşanlar güruhusunuz.”
(20)O şehrin en uç kenarından koşarak bir adam geldi: “Ey kavmim, uyun o gönderilmiş olanlara.” dedi.
(21) “Uyun, sizden hiçbir ücret istemeyen o kimselere. Onlar hidayete ermiş zatlardır.”
(22) “Ben, beni yaratana neden kulluk etmeyecek misim? Siz hepiniz ancak O’na döndürülüp götürüleceksiniz.”
(23) “Ben, O’ndan başka tanrılar edinir miyim? Eğer o çok esirgeyici Allah bana bir zarar yapmak dilerse onların iddia ettiğiniz şefaati bana hiçbir şeyle faide vermez. Onlar beni asla kurtaramazlar.”
(24) Şüphesiz ben o takdirde mutlak apaçık bir sapıklık içindeyim demektir.”
(25) “Gerçek, ben Rabbinize iman ettim. İşte bunu benden duyun.”
(26) Ona: “Gir cennete” denildi. O da: “Ne olurdu” dedi, “kavmim bilselerdi.”
(27) “Rabbimin beni yarlığadığını, beni
cennetle ikram edilenlerden kıldığını.”
(28) Ondan sonra kavmin üzerine gökden hiçbir ordu indirmedik, indirecek de değildik.
(29) Onların yalanlanması yahut ukubeti bir tek sayhadan başka bir şeyle değildi. Artık hemen sönüp gidiverenler oldular.
(30) Ey kulların üzerine çöken büyük hasret ve nedamet, hazır ol! Çünkü onlar kendilerine herhangi bir peygamber ve elçi gelmeye dursun, ille onunla alay ederlerdi.
(31) Kendilerinden evvel nice nesilleri helak ettiğimizi, bunlann bir daha onlara dönmez ümmetler olduklarını müşrikler görür gibi bilmediler mi?
(32) Onların hepsi de, muhakkak, toptan bizim huzurumuza getirilmiştir, getirileceklerdir.
(33) Ölü toprak -ki biz onu canlandırdık. İçinden taneler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar-onlar için bir ibret, bir delildir.
(34) Biz orada hurmalıklardan, üzüm
bağlarından nice bostanlar yaptık. İçlerinde
pınarlardan nicesini fışkırttık.
(35) Allah’ın yarattığı mahsulden ve kendi ellerinin yaptıklarından yemeleri için. Hala şükretmeyecekler mi?
(36) Yerin bitirmekte olduğu şeylerden, insanların kendilerinden ve daha bilemeyecekleri nice şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah’ın şanı ne kadar yücedir, münezzehtir.
(37) Gece de onlar için bir ayettir. Biz. ondan gündüzü sıyırıp çıkarırız. Bir de bakarlar ki karanlığa girmişlerdir onlar.
(38) Güneş de ilahi bir ayettir ki kendi karargahında, mahrekinde aleddevam seyr ve cereyan etmektedir. Bu, mutlak galip, her şeyi hakkıyla bilenAllah’ın takdiridir.
(39) Ay’a gelince: O eski hurma salkımının eğri çöpü gibi bir hale dönmüştür, döner.
(40) Ne güneşin aya erişip çatması, ne de gecenin gündüzü geçmiş olması gerekmez. Ecramdan hepsi de ayrı ayrı birer felekte yüzerler.
(41) Onlar için bir ayet ve ibret de bizim, onların zürriyetlerini o dopdolu gemilerde taşımış olmamızdır.
(42) Ve kendilerine bunun gibi binecekleri nice şeyleri yaratmış bulunmamızdır.
(43) Eğer dilersek onları suda boğarız. O surette kendileri için bir kurtarıcı da yoktur, onlar kurtarılamazlar da.
(44) Meğer ki bizden bir esirgeme ve daha bir zamana kadar yaşatma mukadder ola.
(45) Onlara: “Önünüzdekinden de,
arkanızdakinden de sakının. Ta ki esirgenesiniz.”
denildiği zaman yüz çevirdiler.
(46) Onlara Rablerinin ayetlerinden herhangi bir ayet gelmeye dursun, ille ondan yüz çeviricidirler.
(47) Onlara: “Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden hayra harcayın.” denilince o küfredenler, iman edenlere şöyle dediler:
“Allah’ın, dileseydi, yedireceği kimseye biz mi yedirecek misiz? Siz apaçık bir sapıklıkta bulunanlardan başkaları değilsiniz.”
(48) “Siz doğru söyleyenlersiniz, bu tehdidin
tahakkuku ne zaman, söyleyin?” derler.
(49) Onlar birbiriyle itişip dururlarken kendilerini yakalayacak bir tek sayhadan başkasınıgözetmezler.
(50) İşte o vakit ailelerine dahi dönecek halde değildirler.
(51) Sur’a üfürülmüştür. Artık bakarsın ki onlar kabirlerinden kalkıp Rablerine doğru koşup gidiyorlar.
(52) O zaman şöyle demişlerdir: “Eyvah bize, uyuduğumuz yerden bizi kim kaldırdı? Bu diriliş çok esirgeyici Allah’ın va’d ettiği şey. Gönderilen peygamberler meğer doğru söylemişler.”
(53) Bu, bir tek sayhadan başkası değildir. Artık onlar toptan ve derhal izharen önümüze getirilmişlerdir.
(54) İşte bu gün kimseye hiçbir şeyle haksızlık edilmez. Siz de yapar olduğunuzdan başkasıyla mukabele görmezsiniz.
(55) Şüphe yok ki bu gün cennet yaranı mesrur-u handan bir zevk ve eğlence içindedirler.
(56) Kendileri de, zevceleri de cennet gölgelerindedirler. Tahtlarının üstüne kurulup dayanmışlardır.
(57) Orada taze yemişler, onların temenni edecekleri her şey onlarındır.
(58) Çok esirgeyici Rabblerinden bir selam vardır.
(59) “Ey günahkarlar, bu gün siz bir tarafa ayrılın!”
(60-61) Ey ademoğulları, “Şeytana tapmayın. Çünkü o, sizin için Rabbinizden ayıran bir düşmandır.Bana ibadet edin. İşte dosdoğru yol budur” diye size emretmedim mi?” buyuracaktır.
(62) Andolsun ki şeytan sizden bir çok halkı saptırmışdı. O vakit neye akıl etmiyordunuz?
(63) İşte bu, öteden beri tehdit edilegeldiğiniz Cehennemdir.
(64) Küfür ve inkarda ısrar edişinize mukabil girin oraya.
(65) O gün ağızlarının üstüne mühür basarız. Ne irtikab ediyor idiyseler bize elleri söyler, ayakları ve diğer uzuvları da şahitlik eder.
(66) Eğer dileseydik onları gözlerinin üzerinden silme kör yapardık da yolda koşuşup didişip kalırlardı. Artık nasıl göreceklerdir?
(67) Yine dileseydik onları oldukları yerde suratlarını değiştirip bambaşka çirkin bir mahiyette getirirdik de ne ileri gitmeye ne geri dönüp gelmeye güçleri yetmezdi.
(68) Kime uzun ömür veriyorsak onun yaratılışını baş aşağı ediyoruz. Buna da akılları ermiyor mu?
(69) Biz ona şiir öğretmedik. Bu ona yakışmaz da. Onun getirdiği kitap bir öğütten ve hükümleri açıklayan bir Kur’an’dan başkası değildir.
(70) Diri olan kimseleri uyarsın ve kâfirler cezayı hak etsinler diye.
(71) Şunu görmediler mi ki, biz onlar için kudretimizin meydana getirdiklerinden bir takımdavarlar yaratmışız da, onlara sahip bulunuyorlar.
(72) Biz onları kendilerine müsahhar kıldık. İşte binecekleri bunlardan, yiyecekleri bunlardandır.
(73) Bunlarda kendileri için daha nice menfaatler ve içecekler vardır. Hâlâ şükretmezler mi?
(74) Onlar Allah’ı bırakıp güya kendileri yardıma mazhar edilecekleri ümidiyle başka mabudlar edindiler.
(75) Ki bunlar onlara asla yardım edemezler. Bilakis kendileri bunlar için hazırlanmış bir sürü avaredir.
(76) O halde Habibim, onların lafı seni üzmesin. Şüphe yok ki biz onların neler gizlemekte olduklarını, neler açıklayageldiklerini biliyoruz.
(77) İnsan, kendisini bir nutfeden yarattığımızı görür gibi bilmedi mi ki şimdi o, açıktan açığa müfrit bir düşman kesilmektedir.
(78) O, kendi yaratılışım unutarak bize bir misal getirdi. “Bu çürümüş kemiklere kim can verecekmiş?” dedi.
(79) Habibim de ki. “Onları ilk defa yaratan d iri İtecektir. O, her yaratmayı hakkıyla bilendir.”
(80) O, yemyeşil bir ağaçtan sizin için bir ateş çıkarandır. İşte bakın ateşi ondan çakıp alıyorsunuz.
(81) Gökleri ve yeri yaratan Allah, onlar gibisini yaratmaya kadir değil midir? Elbette kadirdir. O, bütün kainatı yaratandır. Her şeyi hakkıyla bilendir.
(82) O’nun emri bir şeyi dilediği zaman, ona ancak “0l” demesi yeter. O da oluverir.
(83) Demek her şeyin mülkü, tasarrufu ve kudreti kendi elinde bulunan Allah’ın şanı ne kadar yücedir, münezzehtir. Siz ancak O’na döndürülüp götürüleceksiniz.

——————————————————————————–

YASİN-İ ŞERİF’TE YİRMİ BEREKET OLDUĞUNA DAİR
Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor: “Yâ Ali, Sure-i Yâsin’e devam et. Muhakkak onda yirmi bereket vardır:
1- Aç okursa doyar.
2- Susuz okursa suya kanar.
3- Çıplak okursa giydirilir.
4- Bekar okursa evlendirilir.
5- Korkan okursa korktuğundan emin olur.
6- Hasta okursa iyileşir.
7- Hapiste olan, kurtulur.
8- Misafir okursa, yolculuğunda yardım edilir.
9- Bir şey kaybeden okursa, kaybettiği şeyi bulur.
10- Sıkıntı ve kederli kimse okursa, sıkıntı ve
kederden kurtulur.”

——————————————————————————–

YATARKEN VE KALKERKEN OKUNACAK DUALAR

Elhamdü lillâhillezî ahyânâ ba’de mâ emâtenâ ve ileyhin nüşûr.
Manası: Hamd, öldükten sonra bizi dirilten Allah’a mahsustur. Toplanılacak yer O’nun huzurudur.
“Peygamber Efendimiz (s.a.v.), uyandıkları vakit bu duayı okurlardı.”
Elhamdü lülâhillezî radde aleyye ruhî ve âfânî fi cesedi ve ezine lî bi zikrih.
Manası: Hamd, ruhumu, bana geri verip uyandıran, vücuduma afiyet veren ve Zatı Eceli i Ala’sını zikr için bana izin veren Allah’a mahsustur.
Allah Resulü (s.a.v.):
Lâ ilahe illallâhü vahdehû lâ şerike leh, lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadiyr.
Manası: Allah’tan başka ibadete layık hiçbir ilahyoktur. Ancak, Allah vardır. O tektir. Eşi ve ortağı yoktur. Mülk O’nundur. Hamd O’na aittir. O her şeye kadirdir.
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz:
“Bir kul uyandığı vakit bu teşbihi okursa Allah Teala o kulunu, günahı denizlerin köpüğü kadar olsa affeder.” buyurmuşlardır.
Elhamdü lillâhillezî halekan nevme vel yekazalı. Elhamdü lillâhillezî beasenî salimen seviyyâ. Eşhedü enmıllâhe yuhyil mevta ve hüve alâ külli şey’in kadiyr.
Manası: Hamd, uykuyu ve uyanıklığı yaratan Allah’a mahsustur. Hamd, azalar yerli yerinde beni salim olarak uyandıran Allah’a mahsustur. Ben şehadet ederim ki, muhakkak Allah Teala ölüleri diriltir ve O her şeye kadirdir.
Allah Resulü (s.a.v.) buyuruyor:
“Bir kimse uyandığı vakit bu hamdi okursa, Allah Teala: “Kulum doğru söyledi.” buyurur.”
Bismikellâhümme ahyâ ve emûtü.
Manası: Allah’ım! Sen’in ismini anarak öleceğim ve yine senin ismini anarak dirileceğim.
* “Resulü Ekrem Efendimiz yatağına girince (bu duayı) okurlardı.”
İhlas Suresi. Felak Suresi. Nâs Suresi.
* “Peygamber Efendimiz (s.a.v.) her gece yatağına geldiğinde bu sureleri okur ve ellerini toplayarak onlara üflerdi. Sonra mübarek elleri ile başından başlayarak yüzünü ve vücudunun ön tarafını ve diğer erişebileceği yerleri mesheder ve bunu üç defa tekrarlardı.”
* Resulü Ekrem (s.a.v.) buyurdu: “Yatağına gelince Ayet’el-Kürsi’yi oku. Cenabı
Hakk tarafından vazifelendirilen bir melek sabaha kadar, şeytanın şerrinden seni muhafaza eder.”
* “Kim geceleyin Sure-i Bakara’nın son iki ayetini (Amener resulü…) okursa, bu iki ayet sabaha kadar onun (bütün felaketlerden) muhafaza olunmasına yeter.”
* “Kul yâ eyyühel kâfirim…u oku, sonra uyu. Muhakkak ki o şirkten uzak olmana sebep olur.”
Eûzü bi kelimâtillâhit tâmmâti min şerri mâ halak.
* “Bir kimse Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e gelerek: “Ey Allah’ın Rasulü, gece ısırıldım. Bunun ızdırabından sabaha kadar uyuyamadım.” dedi.
Resulü Ekrem (s.av):
“Sen ısıran şey neydi?” O kimse: “Akrepti.” dedi. Resulü Ekrem: “Sen yatacağın vakit (bu duayı) okusaydın sana Allah Teala’nın dilemesi ile hiçbir şey zarar vermezdi.”
“Resulü Ekrem, adamın birine, yatacağı vakit Sure-i Haşr’i okumasını tavsiye etti ve buyurdu ki:
“Eğer ölürsen şehit olarak ölürsün veya cennet ehlinden olursun.”
“Herhangi bir müslüman yatağına geldiği vakit Allah’ın kitabından bir sure okursa, Allah Teala onun için bir melek vazifelendirir, uyanana kadar zarar verici hiçbir mahluku ona yaklaştırmaz.”
Lâ ilahe illallâhü vahdehû lâ şeriyke leh, lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadiyr. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azıym. Sübhânellâhi vel hamdü lillâhi ve lâ ilahe illallâhü vallâhü ekber.
Resulü Ekrem (s.a.v.) buyurdu:
“Yatağına gelince bu zikri okuyan kimsenin günahı denizlerin köpüğü kadar olsa affolunur.”
Elhamdü lillâhillezî alâ fe kahera ve betane fe cebera ve meleke fe kadder. Elhamdü lillâhillezî yuhyî ve yümîtü ve hüve alâ külli şey’in kadiyr.
Resulü Ekrem (s.av.):
“Kim yatacağı vakit bu hamdi okursa annesinden doğmuş gibi günahı mağfiret olunur.” buyurmuştur.
Elhamdü lillâhillezî kefânî ve âvânî vel hamdü lillâhillezî at’amenî ve sekânî vel hamdü lillâhillezî menne aleyye fe efdal.
Allah Resulü (s.a.v.) buyuruyor:
“Bir kimse yatacağı vakit bu hamdi okursa, bütün mahlukatın hamdi kadar Allah Teala’ya hamd etmiş olur.”
——————————————————————————–

YEDİYÜZ BİN DEFA SALAVATI ŞERİFE OKUMA DEĞERİNDE
Allâhümme salli alâ seyyidinâ muhammedin adede mâ fî ılmillâhi salâten dâimeten bi devâmi mülkillâh.
“Allah’ım, Efendimiz Muhammed’e senin ilminde bulunanlar sayısınca ve mülkün devam ettiği sürece salat ve selam eyle!”
* Bu salavat-ı şerifeyi bir defa okumak, yedi yüz bin salavat-ı şerife okuma fazilet ve değerindedir.
* Cuma günleri biner defa okuyan, iki cihan saadetini elde eder.
* Peygamber (s.a.v.)’e salat ü selam getirmek, aynı zamanda cennette onunla buluşup sohbet etmeyi sağlar.

——————————————————————————–

YEMEĞİ ÖNÜNE ÖNÜNE GETİRİLEN KİMSENİN OKUYACAĞI DUA
Allâhümme bârik lenâ fiymâ rezaktenâ ve kınâ azâben nâr. Bismillah.

Manası: Allah’ım, rızkıma bereket ver ve bizi cehennem azabından koru. Allah’ın adı ile her işime başlarım.
* “Peygamber Efendimiz (s.a.v.), yemek önüne konulduğu vakit bu duayı okurlardı.”
——————————————————————————–

YENİ DOĞAN ÇOCUĞUN KULAĞINA EZAN OKUMAK
Resulü Ekrem (s.a.v.) buyurdu:
“Kimin çocuğu olur da sağ kulağına ezan okur, sol kulağına da kamet getirirse ümmü sıbyan hastalığından emin olur.”

 
——————————————————————————–

YENİ ELBİSE GİYEN BİRİNE YAPILACAK DUA
İlbes cedîden ve ış hamiden ve müt şehiyden seıydâ.

Manası:
Yeni giy, afiyet içinde yaşa, şehit ve said olarak öl.
Peygamberimiz (s.a.v.), Ömer (r.a.)’ın üzerinde bir elbise gördü ve ona buyurdu ki:
“Bu elbise yeni mi, yoksa yıkanmış mıdır?”
Ömer (r.a.): “Yıkanmıştır.” deyince Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu duayı okudular.
——————————————————————————–

YENİ ELBİSE VEYA AYYAKKABI GİYERKEN OKUNACAK DUA
Allâhümme lekel hamdü ente kesevtenîhi es’elüke hayrahû ve hayra mâ sunia lehû ve eûzü bike min şerrihî ve şerri mâ sunia leh.

Manası: Ey Allah’ım, hamd sana mahsustur. Bu elbiseyi bana sen giydirdin. Bu elbisenin hayrını ve bu elbise niçin yapılmışsa onun da hayrını senden isterim. Bu elbisenin şerrinden ve niçin yapılmışsa onun da şerrinden sana sığınırım.
“Peygamber (s.a.v.) Efendimiz yeni elbise giydikleri vakit, ona sarık yahut gömlek veya rida diye isim verirler, sonra da bu duayı okurlardı.”
Elhamdü lillâhillezî kesânî mâ tivârî bihî avratî ve etecemmelü bihî fî hayatî.
Manası: Avret yerimi kapattığım ve hayatımda onunla süslendiğim elbiseyi bana giydiren Allah’ıma hamd ederim.
Allah Resulü (s.a.v.) buyuruyor:
“Kim yeni elbise giydiği vakit bu duayı okur, eskilerini tasadduk ederse, o kimsenin hayatı da mematı da Allah (c.c.)’ın yolundadır ve o kimse Allah’ın muhafazası ve rahmeti içindedir.”
——————————————————————————–

YETMİŞ BİN MELEK BİN SABAH SEVAP YAZAR
Cezallâhü annâ muhammeden mâ hüve ehlüh.
“Allah Teala Muhammed’i bizim adımıza mükafatlandırsın ki o zaten buna ehildir!”
*Efendimiz (s.a.v.):
“Kim bu salavatı bir defa okursa yetmiş bin yazıcı melek bin sabah sevabını yazmaktan yorulurlar.” buyurdu.

——————————————————————————–

YETMİŞBİN SALAVAT GÜCÜNDE DİĞER BİR SALAVAT
Allâhümme salli alâ efdali ıbâdike min halkıke ve safvetike min enbiyâikez zâtil mükemmeleh. Ver rahmeti! murseletil müfaddaleh. Seyyidinâ ve nebiyyinâ muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve vârisîhi ve hızbihî ecmeıyn. Mil’es semâvâti ve mil’el eradıyn. Küllemâ zekerakez zâkirûn. Ve küllemâ ğafele an zikrihil ğâfilûn.

“Allah’ım! Kullarının en faziletlisi ve peygamberlerin seçkini, mükemmel şahsiyete sahip, tercih edilip gönderilmiş Rahmet Peygamberi Efendimiz, Peygamberimiz Muhammed’e, onun âline, ashabına, varislerine ve topyekün taraftarlarına seni zikredenler zikrettikleri ve senden gafil olanlar gaflet ettikleri sürece, yerler ve gökler dolusu salat eyle. * Bu salavat-ı şerifeyi bir defa okumak yetmiş bin salavat okuma gücünde mana ve ehemmiyeti çok yüce bir salavat-ı şerifedir.
——————————————————————————–

YETMİŞBİN SALVAT-I ŞERİFE GÜCÜNDE BİR SALAVAT
Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ muhammedin ve alâ âlihî adede kemâlillâhi ve kemâ yeliyku bi kemâlih.

“Allah’ıml Efendimiz Muhammed’e ve âline nezdindeki kemalât adedince ve onun kemalâtına yakışır bir tarzda salat ve selam eyle. “
* Bir anda yetmiş bin salavat getirmiş gibi fazilete nail olmak isteyen bu salavat-ı şerifeyi bir defa okusun.
Çokça salavat-ı şerife getirmek insanı dünya ve ahirette zengin eder.
——————————————————————————–

YOLCULUĞA ÇIKMAYI İSTEYENİN OKUYACAĞI DUA
Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz buyurdu:
“Sefere çıkmayı murad eden kimse, ailesinin yanında kılacağı iki rekat namazdan daha hayırlı bir halife bırakmamıştır.”
Kılınan bu namazın birinci rekatında Fatiha’dan sonra Sure-i Kâfirun’u, ikinci rekatında Sure-i İhlâs’ı okumak müstehaptır. Namazı kılan kimse evinden çıkmadan Ayet’el-Kürsi’yi okursa, evine dönene kadar hiçbir şey ona zarar veremez.
Sure-i Kureyş’i okumak dahi müstehaptır.Aynı zamanda evine dönene kadar Cenabı Hakk’ın muhafazası altındadır.

——————————————————————————–

YOLCUNUN BİR YERDE KONAKLAMASINDA OKUYACAĞI DUA
Eûzü bi kelimâtillâhit tâmmâti min şerri mâ halak.

Manası: Mahlukatın şerrinden, Cenabı Ecelli Ala’nın esma-i ilahiyyesi ile Zat-ı Ecelli Ala’sına sığınırım.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu:
“Bir yerde konaklayan kimse (bu duayı) okursa oradan ayrılana kadar hiçbir mahluk ona zarar veremez.”
Yâ erdu rabbî ve rabbükillâh, eûzü billahi min şerriki ve min şerri mâ fîki ve şerri mâ hulika fîki ve şerri mâ yedibbü aleyki ve eûzü bike min şerri esedin ve esvedin ve minel hayyeti vel akrabi ve min sâkinil beledi ve min vâlidin ve mâ veled.
Manası: Ey arz! Benim de senin de Rabbimiz Allah’tır. Senin ve senin içinde olanların şerrinden, senin içinde yaratılan şeylerin şerrinden ve senin üzerinde dolaşanların şerrinden Allah’a sığınırım. Arslanların, yılanların, akreplerin, cinlerin, iblisin ve şeytanların şerrinden Zatı Ecelli Ala’ya sığınırım.
* “Resulü Ekrem Efendimiz seferde olup da bir yerde geceledikleri vakit (bu duayı) okurlardı.”
——————————————————————————–

YOLCUNUN EVİNE GİRERKEN OKUYACAĞI DUA
Tevben tevben li rabbinâ evben lâ yüğâdiru havbâ.
Manası: Ya Rabbi! Zat-ı Ecelli Ala’ndan tevbemizi kabul etmeni diliyoruz. O, (tevbe edende) hiç günah bırakmaz. Rabbimiz’in inayeti ile seferden döndük.
”Resulü Kibriya Efendimiz seferden dönüp de evine girdiği vakit(bu duayı)okurlardı”

——————————————————————————–

YOLCUNUN MEMLEKETİNE DÖNÜŞÜNDE OKUYACAĞI DUA
Ayibûne tâibûne âbidûne li rabbinâ hâmidûn.
Manası:
Günahlarımıza tevbe ederek, Rabbimize ibadet ederek ve Zat-ı Ecelli Ala’sına tevbe ettiğimiz halde seferden dönüyoruz. “
Enes (r.a.) anlatıyor:
“Resulü Ekrem (s.a.v.) ile bir seferden dönmüştük. Medine-i Münevvere’yi görünce, Resulü Ekrem (bu duayı) okuya okuya Medine-i Münevvere’ye geldik.”

——————————————————————————–

YOLCUNUN YOKUŞ ÇIKARKEN VE İNERKEN OKUYACAĞI DUA
Ashabı kiram diyorlar ki:
Biz yukarı çıkarken tekbir getirir,inerken tespih ederdik.

Lâ ilahe illallâhü vahdehû lâ şeriyke leh, lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadiyr, âyibûne tâibûne âbidûne sâcidûne li rabbinâ hâmidûne sadekallâhü va’dehû ve nasara abdehû ve hezemel ahzâbe vahdeh.
Manası:
Bir olan Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. O’nun şeriki yoktur. Mülk O’nundur. Hamd O’na mahsustur. O her şeye kadirdir. (Allah Teala’ya) tevbe ibadet ve secde ettiğimiz halde (seferden) dönüyoruz. Rabbimize hamd ederiz. Allah va’dini yerine getirdi, kuluna yardım etti. O, düşmanları kudreti ile helak edip perişan etti.
Fazileti:
* Resulü Ekrem Efendimiz (s.a.v.) hacdan, umreden veya savaştan dönerlerken, her ne zamanyokuş yukarı çıktıklarında üç defa tekbir getirir, sonra bu duayı okurlardı.
Bir kimse: “Ya Resulellah, ben sefere çıkmak istiyorum. Bana nasihat et” dedi.
Resulü Ekrem (s.a.v.) ona buyurdu ki:
“Her halinde Allah Teala’dan kork ve her yüksek yere çıktığında tekbire devam et.”
——————————————————————————–

YUNUS A.S DUASI
Lâ ilahe illâ ente sübhâneke innî küntü minez zâlimiyn.

“Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Hakikaten ben zalimlerden oldum. “
Cenabı Ecelli Alâ onun duasını kabul etti ve şöyle buyurdu:
“Biz de onun duasını kabul ettik, kendisini gamdan selamete erdirdik. İşte biz iman edenleri böyle kurtarırız. “
——————————————————————————–

YUSUF A.S DUASI
Yusuf (a.s.) Allah Teala’ya şöyle niyazda bulunmuştu:
Rabbim! Zindan bana bunların davet edegeldikleri şeyi irtikap etmekten daha sevgilidir. Eğer sen bunların tuzaklarını benden döndürmezsen belki onlara meyleder, cahillerden olurum. “
Allah Teala Yusuf (a.s.)’ın yaptığı bu duayı kabul etti ve:
“Rabbi onun (Yusuf un) duasını kabul etti ve onların tuzaklarını kendisinden savdı. “

——————————————————————————–

YUSUF SURESİNİN FAZİLETİNE DAİR HADİS-İ ŞERİFLER
“Sure-i Yusufu hizmetçilerinize öğretiniz. Muhakkak onu hangi müslüman okursa, yahut evladlarına, ehline veya hizmetçilerine öğretirse, Allah Teala onun sekerat-ı mevtini kolaylaştırır ve ona o kadar iman kuvveti verir ki, o kişi hiçbir müslümana karşı hased etmez.”

* Bir kimse Yusuf Suresi’nin tamamını bir kağıt üzerine yazar, daha sonra içilecek bir su içerisine bırakır ve bu sudan içer ve Cenabı Hakk’tan bir dilekte bulunursa, dileği red olunmayıp bi iznillâh kendisine verilir.
——————————————————————————–

SEVİLMEYEN BİR ŞEY GÖRÜLDÜĞÜNDE OKUNACAK DUA

Allâhümme lâ ye’tî bil hasenâti illâ ente ve lâ yüzhibüs seyyiâti illâ ente ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azıym.
Manası: Allah’ım! İyiliği, sevabı yaptıran, günahı affeden ancak Zatı Ecelli Ala’ndır. Günahtan korunmaya, Zatı Ecelli Ala’na ibadet etmeye kuvvet ve kudret ancak senin yardımınladır.
Resulü Ekrem (s.a.v.) buyurdu:
“Sevmediğiniz bir şeyi gördüğünüz zaman (bu duayı) okuyunuz.”
——————————————————————————–

SOFRA DUASI
Resulüllah (s.a.v.) buyurdu:
“Bir adam evine girdiği vakit ve yemek yerken Allah Teala’yı anarsa şeytan, avanelerine: “Burada sizin için bannacak yer ve yiyecek yemek yoktur.” der.

Elhamdü lillâhillezî at’amenî hazâ ve razekanîhi min gayri havlin minnî ve lâ kuvveh.
Manası:
Bana bunu yediren kuvvet ve kudretim olmadığı halde bana rızık veren Allah’a hamd olsun.
Resulü Ekrem (s.a.v.) buyurdu:
“Her kim yemek yer de (bu duayı) okursa, geçmiş ve gelecek günahları affedilir.”
——————————————————————————–

SOKAK VE PAZARA ÇIKAN KİMSENİN OKUYACAĞI DUA
Lâ ilahe illallâhü vahdehû lâ şeriyke leh, lehül mülkü ve lehül hamdü yuhyî ve yümiy tü ve hüve hayyün lâ yemûtü bi yedihil hayru ve hüve alâ külli şey’in kadiyr.

Resulü Ekrem (s.a.v.) buyurdu:
“Kim sokak veya pazara çıktığı vakit bu zikri okursa, Allah Teala onun için bir milyon sevap yazar, bir milyon günahını bağışlar, affeder ve bir milyon derecesini yükseltir.” (Cennette de onun için bir köşk bina edilir.)
——————————————————————————–

SU İÇTİKTEN SONRA OKUNACAK DUA

Elhamdü lillâhillezî at’amenî fe eşbeanî ve sekânî fe ervânî.
Manası:
Bana rızık verip doyuran, içirip suya kandıran Allah Teala’ya hamd ederim.
Resulü Ekrem (s.a.v.) buyurdu:
“Kim yemek yer, doyarsa, su içer de kanarsa ve bu duayı okursa günahlarından annesinden doğduğu gibi kurtulur.”